2018 Yerli Sahne Yıl Sonu Raporu

Albüm İncelemeleri
Senenin nihayete erişini bir nevi fırsat bilerek yerli sahnede 2018 boyunca yayınlanan albümlerden en çok dinlediğim ve nispeten sindirdiğimi düşündüklerimi bir araya getirip haklarında ikişer kelam etmek istedim. Seçtiğim albümlerin ortak özelliklerinden birisi bana bir şeyler hissettirmeyi başarmış olmalarıysa bir diğeri de her birinin yalnızca bu senenin değil, içinde bulunduğumuz on yılın müzik tarihi bakımından farklı sebeplerle önem arz ettiklerini düşünmemdir.

Bu yazıda yer alan bazı albümleri sene içerisinde kısaca, bazılarını da kapsamlıca inceleme şansım olmuştu. Hayatın akışında hakkında tek kelime dahi edemediğim ama benim kalbimde ve kulağımda yer eden birtakım albümlerden hiç bahsetmeden bu seneyi geride bırakmak ise içime sinmedi. Sessiz kalmam kulak asmadığımdan değil; yalnızca hak ettiği mesaiyi harcayacak vakti bulamadığımdan, sindirmeden hemen yazmak istemememden veya yazmaya hazır hissettiğimde aradan aylar geçmiş olmasındandı. 2018’de en çok hangi albümlerin ruhuma dokunduğunu ve neden bu albümlerin önem taşıdığını en başta kendim için rapor etmenin faydalı olacağını düşünüyorum. On yıl sonra da geri dönüp bu listeye baktığımda bahsi geçen albümleri hâlâ hatırlıyor ve dinliyor olmayı temenni ediyorum.

Bu yıl radarıma takılan birtakım LP ve EP’lerden parçaların yanı sıra single’lar arasından seçtiğim şarkıları da ayrıca bir Spotify listesinde bir araya getirdim. 2018’den kulağımda kalanlar playlist’te, defalarca dinleme ve üzerine düşünme şansı bulduğum albümler ise bu yazıda kendilerine yer buldu.

Haller, Özgür Yılmaz
Tantana Records

2018’in beni en derinden etkileyen albümü açık ara Özgür Yılmaz’ın ikinci solo albümü “Haller” oldu. Kuvvetle muhtemel benim içinde bulunduğum “haller”e tekabül ettiğinden kelli bende bu denli yer etti, içine girip derinine dalma arzusu doğurdu. Yalınlığın içerisinde bol katmanlı bir ifade yakalamayı başarabilmiş, muazzam bir ozanlık örneği olan bu albüm Özgür Yılmaz’ın ustalık dönemi eseri sayılabilir. Gündelik yaşamın sıradanlığını anlatmak kutsanadursun, hem yalın hem de alegorik bir üsluba duyduğum özlemi doyurmaya da mazhar oldu “Haller”. Dört başı mamur deyimini hakkında gönül rahatlığıyla kullanabileceğim albümün başından sonuna değin bir olgunluk çağı anlatısı kuran Özgür Yılmaz’ın sazı da sözü de artık bir meyvenin en tatlı, en ballı demini andırıyor. Diyecek sözü olduğu için varlık bulmuş bir albüm “Haller”; aylardır dediklerine kulak kabartmak için daha da derinlerine dalmaya doyamıyor, daldığım derinliklerden suyun yüzeyine çıkmak istemiyorum. Yalnız bu seneden değil içerisinde bulunduğumuz on yıldan geriye kalacak en değerli ve etkileyici eserlerden birisi olduğuna dair şüphem yok. Benim gibi hazırlıksız yakalanırsanız vurgun yemeniz olası.

 

Beautiful Swamp, Ah! Kosmos
Compost Records (DE)

2015’te kendisiyle ilk tanıştığımızdan bu yana Ah! Kosmos’un geçirdiği evrimi bugün düşündüğümde, zaman içerisinde yolunu bulmuş bir suyla değil de ergin doğmuş bir projeyle karşı karşıya olduğumuzu bir defa daha fark ediyorum. Başından beri ne yapmak istediğini çok iyi bilen ve onu yapmaya muktedir olan -bu ikisinin bir araya gelmesi az buz şey değil- Başak Günak, sağlam adımlarla hiç kaygan zemine basmadan ilerledi. 2018’de ise “bataklık” imgesi çevresinde tasarlanan “Beautiful Swamp” albümü çok sayıda iş birliğinden de destek alarak Ah! Kosmos’un müziğine yeni rotalar ekliyor. Ne yapmak istediğini bu denli iyi bilince bataklık bile korku değil, heyecan vadeden bir diyara dönüşüyor. Elif Çağlar, Leah Christensen, Mabel Matiz ve Özgür Yılmaz’ın dokunuşlarıyla zenginleşen Ah! Kosmos’un müziği gelişmekten ve değişmekten hiç korkmuyor. Zaten Başak Günak da yeni dokunuşları hayatına ve sanatına katmakta zerre kadar tereddüt etmeyen, tanıdığım en zihni açık insanlardan birisi. Ah! Kosmos’un yolculuğunun gideceği yöne veya Başak’ın yaratacağı herhangi başka bir projeye tanıklık etmek için duyduğum onca hissin en kuvvetlisi sabırsızlık.

 

Akdeniz, Palmiyeler
Kare Müzikevi

Palmiyeler’in varoluşuna uygun biçimde yaz mevsimi başında yayınlanan ikinci uzunçalar albümü “Akdeniz”, deyim yerindeyse çıtayı göğe yükseltti. Palmiyeler, alametifarikası olan ciddiyetsizliğine zeval getirmeksizin ortaya bu denli ciddi bir iş çıkartabildiği için bile yerli sahnede özel bir konuma sahip. Bu yıl kaleme aldığım “Palmiyeler’in “Akdeniz” albümü tarihe uzun bir not düşmeye değer” başlıklı yazıda grubun kısa tarihçesiyle girizgah yaptıktan sonra albümün prodüksiyon sürecini etraflıca incelemeye özen göstermiştim. Tamamı çok güçlü şarkılardan oluşan “Akdeniz” albümü, kısa süre zarfında kendisini gerçekleştirebilmiş bir grubun geleceğe kalacak bir çalışması. Palmiyeler hem müzikal üretimiyle hem de topyekûn tavrı ve estetik algısıyla kendi dünyasını yoktan var edebilen bir grup. Bu koskoca dünyayı -konserleri başta olmak üzere- gittikleri her yere taşımayı istisnasız biçimde başarıyorlar; adeta karavanıyla gezip uygun gördüğü yere bir süreliğine kendi iklimini getirebilen bir topluluk. “Akdeniz” albümünden favori şarkı(lar) seçmek mümkün değil, zaten zamana yenilmeyecek bir albümün karşılaması gereken en önemli kriterlerden biri de kanımca tam olarak bu.

 

Gecenin Karanlığında, Ati ve Aşk Üçgeni
Tantana Records

Yıldıztozu’ndan da tanıdığımız Ati Yıldıztozu, yanına Ozan Çanak ve Durukan Yaşar’ı da alarak Ati ve Aşk Üçgeni’nin ilk uzunçalar albümüyle bu sene defalarca dinlediğim, ezberlediğim şarkılara imza attı. Ati ve Aşk Üçgeni, klişelere düşmeden aşktan bahsetmenin formülünü kendince bulmuş. Aşktan dem vurmaya çekinilen bir dönemde önce yeni bir aşk lügatı yazıyor, ardından da dönemin ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtabilen aşk şarkıları. Kendi müziğini “Ruh Pop” olarak tanımlayan Ati ve Aşk Üçgeni’nin canlı performansları ise her türlü sürprize gebe birer ayin gibi. Her an her şey olabilir, Ati her şeyi yapabilir, ağzından her şey çıkabilir… Gerçek bir natural born rock star vakasıyla karşı karşıyayız. Bu arada sene boyunca sessizliğini koruyan Yıldıztozu’nun 14 Aralık’ta yayınladığı 3 parçadan oluşan “Yeraltından Otlar” adlı EP de sene sonuna denk geldiği için gözden kaçmasın. Zira Ati Yıldıztozu’nun elinden vasat iş çıkmıyor.

 

Yakamoz Sandalı, Hedonutopia
Dokuz Sekiz Müzik

Her senenin son demlerinde yeni bir albüm yayınlamayı adet edinen Hedonutopia, geride bıraktığı on senede heybesinde biriktirdiği onlarca şarkının arasından yedi tanesini özenle seçerek her yıl yeni bir albümde bir araya getiriyor. Grubun üçüncü uzunçalar albümü olan “Yakamoz Sandalı”, alıştığımız gibberish Hedonutopia sözlerinden sonra Türkçe dilinde mana sahibi sözlere sahip “Bil ki” şarkısıyla Hedonutopia diskografisinde ayrı bir yerde duracağının sinyallerini veriyor. Albümün genelinde önceki iki Hedonutopia albümüne kıyasla daha easy-listening bir sound’un hakim olduğunu ve grubun bu albümle birlikte muhtemelen kitlesini de genişleteceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Grubun kariyerinde gerçek anlamda prodüksiyon sürecinden geçmiş ilk albüm olan Yakamoz Sandalı, Hedonutopia’nın inatçı duruşunu pekiştiriyor ve yürüdüğü yolda bu inat ve sebatla daha ne putları devirip ne taze fidanlar dikeceğini bir defa daha kanıtlıyor. Ne yaptığını bildiğin takdirde burnunun dikinin pekâlâ da gidilecek tek doğru yön olduğunun yerli sahnede son senelerdeki en büyük kanıtı Hedonutopia olsa gerek.

 

Yalancılar Kahvesinde, Barlas Tan Özemek
Ada Müzik

Müzisyen ve prodüktör kimliğiyle bugüne dek sayısız projede yer alan Barlas Tan Özemek’in ilk solo albümü “Yalancılar Kahvesinde”, iş gereği fazla mesai ayırmak suretiyle tanıştığım bir albüm oldu. Neyse ki öyle olmuş, zira içine girmesi zor, ıskalaması da bir o kadar kolay bir albüm. Emek isteyen ama verdiğin emeğe fazlasıyla değen, birlikte zaman geçirdikçe sana yeni güzellikler sunan bir singer-songwriter albümü. “Yalancılar Kahvesinde”, her ayrıntısı ince ince örülmüş sekiz şarkıya ev sahipliği yapıyor. Tozlu ayakkabı kutularından çıkan aile yadigârı melodiler, şiirler, ilk birkaç dinleyişte kulağının yakalamaktan aciz kaldığı nice güzellikler… Sonrasında bir sabah aklına takılmış sözlerle uyanıp bu kışın şarkısını bulduğunu nasıl da fark edemediğine şaşırıyorsun. Saklı güzelliklerle dolu bir hazine. Müzik dinlemek için emek harcamanın çoktan demode olduğu zamanlarda emek vermeye gönlü olan eski kafalı dinleyiciler şüphesiz ki bu albümün sefasını da sürer.

 

Fail Play, Barış Demirel – Barıştık Mı
Lin Records

2018’den geriye benim için nelerin kalacağını düşündüğümde gelecek senelerde dinleyeceğimden emin olduğum albümlerden biri de Barış Demirel – Barıştık Mı’nın ikinci albümü “Fail Play”. Zengin kompozisyonları, catchy melodileri, kayıtlarda emeği geçen müzisyenlerin yetkinliği, Barış’ın trompetteki hakimiyetini ve yaratıcılığını vokallerinde de göstermesi düşünüldüğünde her şeyiyle özgün bir çalışma ile karşı karşıya olduğumuzu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Dinlerken algı kapılarınızı açan bir albüm “Fail Play”. Barış Demirel ise kendi sesini fazla vakit kaybetmeden bulmaya muvaffak olmuş, başından beri eylemlerini ilgiyle takip ettiğim, bundan sonra yapacaklarını merakla beklediğim çok yönlü bir müzisyen. Albümdeki sound’u canlı performanslarına da taşımayı başarmasıyla yerli sahnede kendisini ispat etti. Bana kalırsa “Fail Play” bir an önce dünyada da dinlenmeyi ve karşılığını bulmayı hak ediyor.

 

Sürsün Bahar, Can Kazaz
EMI

Solo projesinde müziğinin üstüne hep bir taş daha koymayı başarabilmiş olan Can Kazaz’ın “Sürsün Bahar” albümü, karanlığını içinde taşıyan ama dertleriyle boğmayan bir üsluba sahip. Bir yanından bakarsan “sürekli dert”lere gark olduğun, başka bir yanından bakmayı başardığında ise Can Kazaz’ın incelikli ve umut dolu dünyasına dahil olabileceğin bir albüm “Sürsün Bahar”. Sanatçının kendi deyişiyle yaylıların ve pastoral havanın ön plana çıktığı bu uzunçalar, Can Kazaz’ın “Ben Sizden Kaçtım” albümünde girdiği yolda sağlam taşlar döşeyerek devam ettiğinin göstergesi. Yönünü arama süreci geride kalmış, Kazaz bulduğu yönden memnun olsa gerek ki rüzgarı arkasına almış ve “Sürsün Bahar”da bir önceki albüme göre daha sağlam bir sound’a imza atmış. Bu sulara demir atar mı emin değilim ama en azından bir süre daha aynı yönde ilerleyeceğine dair bir his var içimde. Babasının kaybına ithafen yazdığı “Sürsün Bahar” parçası albüme ismini vermekle kalmıyor, albümün baskın atmosferini de karakterize ediyor.

2018’de Can Kazaz’a dair aklımdan geçenler ve kalemimden dökülenler için bknz. Can Kazaz’ın kareli gömleğinin mahzuru yok

 

Tohum, OmA
People Make Music

Bu sene dinlediğim en orijinal albümlerden birisi de Demet Çizenel ve Burak Güngörmüş’ün ortak projesi OmA’dan geldi. 2016 senesinde Youtube üzerinden yayınladığı “Zürafa” ve “Ordular” adlı parçalarla ilk kez dikkatimi çeken, sonrasında ise sessizliğe gömülen OmA’yı tam unutmuştum ki eylül ayında ilk uzunçalar albümü “Tohum”, People Make Music etiketiyle yayınlandı. Demet Çizenel‘in vokali kendine has bir tekniğe sahip, bazıları için alışması zor da olabilir. Projenin ismi Almanca’da “nene” veya “büyükanne” anlamlarına gelmekle birlikte, “Om” ve “A” kadim ses ve sembollere de çağrışımda bulunuyormuş. “Tohum” albümünün büyülü atmosferini düşününce taşlar yerli yerine oturuyor. OmA şarkılarında başlangıcı belirsiz, ezeli birtakım meseleler, hisler mevcut. Hangi zamanda yazıldığı, söylendiği, hangi dönemin dertlerinden dem vurduğu yer yer kendisini daha açık belli etse de OmA’da hep ucu daha eskiye dayanan birtakım dertler olduğunu hissediyorsun. Söylediğinden de fazlası, duyduğundan da ötesi satır aralarında gizli. OmA sözcüklere av olmayan, bilakis onları ustalıkla eğip büken şarkı sözleriyle özlediğim dengeyi henüz ilk albümünde kurmayı başarıyor.

Daha fazlası için bknz. Bir masaldan yükselen kadim sesler: OmA

 

Benim Umrumda, Bora Uzer
GTR Müzik

Bora Uzer‘in dokuz yıl aradan sonra yayınladığı ikinci solo albümü “Benim Umrumda”, 2009 senesinde yayınladığı R&B, soul, funk sularında dolaşan ilk solo albümü “B1″e nazaran daha düşük bir tempoya sahip ve bu defa tüm şarkı sözleri Türkçe. Baştan sona bütünlüklü bir anlatı kuran albümün gücünü yalınlığından alan sözleri derin bir okumayı hak ediyor. Basın bülteninde yer alan bilgiye göre “Anlara dokunan bu albümde Uzer’in ilham kaynağı; son yıllarda ülke ve dünyada yaşanan olaylardan etkilenen insanlar…” Şarkı sözlerinin içeriğinde hissedilen bu temayı ve “Benim Umrumda” albümündeki anlatıyı tam manasıyla kavrayabilmek adına albümü, şarkı sözlerinde defalarca tekrarlanan “an” ve “his” kavramları üzerinden okumak gerekiyor. “Benim Umrumda” albümünün son senelerde içerisinde bulunduğumuz ruh halini samimiyetle kayda geçirerek gündelik hayata dair oluşturduğu anlatıyı arşiv değeri bakımından bir hayli kıymetli buluyorum.

Albüme dair destansı bir inceleme için bknz. An’lar ve Hisler Bora Uzer’in Umrunda

 

TV Juice & Mikrodalga Sörfü, Brek
Kare Müzikevi

2018’de hem “TV Juice” hem de “Mikrodalga Sörfü” olmak üzere iki ayrı albüm yayınlayarak alttan alta çığ gibi büyüdü Brek. Evveliyatsız, geleceğe dair vaatlerde bulunmayan bir proje. Geçmişinden bağımsız, geleceğinden tercihen habersiz. Sadeleşmenin derdinde, kendini bulmanın değil kaybetmenin pür neşesinde. Hissettiği gibi üretmenin, eklemenin değil çıkarmanın, seslerin kalabalığı içinde asgariyi duymanın peşinde. İngilizce sözlü parçalardan oluşan “Tv Juice” albümünden üç ay sonra yayınlanan ve bu defa tamamı Türkçe sözlü beş parçadan oluşan “Mikrodalga Sörfü” albümünde yer alan “Tesadüfen Hayatta” bu yıl duyduğum en iyi şarkılardan birisi. Yıldızların altında mı yoksa üstünde mi olduğunuzu unutturacak bir kudrete sahip. “Mikrodalga Sörfü” hiç niyette yokken İzmir’in Karaburun ıssızında, on metrekare bir kulübede, yalnızca bir hafta içerisinde kaydedilmiş ve mikslenmiş. Tıpkı temmuz ayında yayınlanan “TV Juice” albümü gibi “Mikrodalga Sörfü”nün de tüm işçiliği Brek imzası taşıyor. Bu seneden geriye kalacağını düşündüklerimin arasına bir değil iki albümle giriyor Brek.

Daha fazlası için bknz. Mikrodalga Sörfü: Biraz denize biraz da gökyüzüne bakarak…

 

Aşk Ölmez, Cem Özel
Epic Istanbul

Cem Özel’in ikinci solo albümü “Aşk Ölmez” bu sene hiç beklemediğim bir anda hayatıma girerek bana ters köşe yaptı. Çok katmanlı synth’leri arasında kendimi kaybettiğim, bir kez başlayınca birkaç defa üst üstedinlemekten kendimi alıkoyamadığım, beni hastalıklı bir döngüye sokan albümlere yeni bir tane daha eklenmiş oldu. Albümdeki birbirinden güzel tüm parçaların söz, müzik ve düzenlemeleri Cem Özel imzası taşıyor. Kayıtları 2013-2017 yılları arasında tamamlanan albüm, zamana yayılmış ve nihayetinde zamanı ele geçirmiş gibi bir his uyandırıyor. “Aşk Ölmez”in de yalnızca 2018’den değil, 2010’lardan geriye kalacak en değerli işlerden biri olduğunu söylemeye çekinmiyorum. Albümden favori şarkı seçmek mümkün değil, bende yer eden de günün sonunda bu tür albümler oluyor zaten.

Lafıma Gücenme, Ari Barokas
Garaj

Ari Barokas’ın ilk solo albümü bu senenin en büyük sürprizlerinden biri sayılır. Gözünü budaktan sakınmayan siyasi sözleriyle dikkat çeken “Lafıma Gücenme” albümü bir hayli cesur bulundu, Duman ile kıyaslandı, çoğu kişiden tam puan aldı, Ari Barokas’ın şarkı yazarlığının yanı sıra şarkıcılıktaki başarısı da bir hayli övüldü. Kendini ortalara atmadan, sessiz sedasız yayınlanan albüm, içeriğinin kuvveti sayesinde bir hayli gürültü koparttı. Kendi içerisinde sözüyle sound’uyla tam bir konsept albüm, en ufak bir kafa karışıklığına mahal yok. Sivri diline karşı dinleyiciyi ismiyle henüz en baştan uyarıyor: “Lafıma Gücenme”. 2010’larda siyasi konulara değinmeye gönüllü olup da sakil tınlamadan derine inmeyi başarabilmiş nadide bir iş olarak hatırlanacağını düşünüyorum.

 

A Nightmare on Clawhammer Banjo, Özgün Semerci
Lu Records

Madem yıl sonu raporu çıkartıyoruz, yakın tarihi yad etmemek olmaz. 2016’dan bana kalan güzide bir şarkı da Özgün Semerci’nin ilk kısaçalar albümü “Bulandı Sularım”da yer alan “Mucize” olmuştu. 2018’e ise sound olarak çok daha sofistike ve zengin bir kısaçalar bıraktı Özgün Semerci. Yalnızca müslüman mahallesinde salyangoz satmaya harcadığı emek bile yerli sahnede benim radarıma girmesi için yeterliyken üstüne üstlük dinlemekten ve keşfetmekten haz duyduğum bir albümle tanışmış oldum. “A Nightmare on Clawhammer Banjo”da karanlık sulara daha fazla meyleden Özgün Semerci, umudu ise asla kapı dışarı etmiyor. Can Aydınoğlu, Ali Somay, Ahmet Kenan Bilgiç ve Güven Güner’in de emeğinin geçtiği albüm; yerli sahnede rastlamayı çok sevdiğim yaratıcı ve deneysel nitelikteki işlerden biri. Banjoyu başköşeye oturtarak kendisine eşsiz bir evren yaratması pek kıymetli.

 

Babafingo, Evren Besta
Basemode Records

Ne yazık ki son senelerde yerli rap sahnesinden en çok uzaklaştığım dönem 2018 senesine tekabül etti. Trap sound’undan beslenen Türkçe rap parçaları gündüz vakti Kadıköy kahvecilerinden gece saatlerinde ise taksi radyolarından yükseledursun; ben maalesef bu yıl niceliğin içinde nitelik bulmakta epey zorlandım, çokluğun denizinde boğuldum. İkinci defa dinlemek isteyeceğim kadar yeni bir şeyle pek karşılaşmadım desem yeridir. Bu seneden benim aklımda kalan yalnızca iki rap albümü oldu. Birincisi Mode XL’in yarısı Evren Besta’nın çok başarılı bir prodüksiyona sahip fakat kanımca tanıtım eksikliğine kurban giden albümü “Babafingo”. Mode XL sound’unu sevenlerin yabancılık çekmeyeceği “Babafingo”, 2018’de en çok dinlediğim yerli rap albümüydü. Sene sonu listelerinde yeterince boy gösteremediyse bu yeterince duyulmadığındandır ama bana sorarsanız Mode XL’in Ankara merkezli yarısı Evren Besta, bu sene adından söz ettiren pek çok rapçiden daha nitelikli bir albüme imza attı.

 

Serserilik ve Şiir, Ozbi
Bağımsız

Bu sene birden fazla defa dinlediğim ikinci rap albümü de yine senenin son çeyreğinde yayınlanan, Ozbi’nin “Serserilik ve Şiir”i oldu. Ozbi’yi değerlendirmek ve kalıplara sokmak kolay değil, bazılarına göre yaptığı müzik rap’e benziyor ama aslında rap değil. Ozbi rap’ten beslenerek kendi müziğini, sesini bulabilmiş bir karakter. Kalemi kuvvetli, meselesi var, diyecek sözü kitaplara sığmaz. Yerli rap sahnesine kıyasla önemli bir mahareti var: Söz yazmayı da iyi biliyor, şarkı yazmayı da. Tüm bu özellikleri sayesinde Ozbi bu yıl radarıma girdi ve şu an itibarıyla benim gözümde yerli rap sahnesinde ayrıksı bir noktaya konuşlandı. Tek tipleşmenin boğduğu dönemde karşılaştığım kendine özgü ayrık otlarından biri de Ozbi oldu.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bir Baba Indie 2018’de Neler Dinledi?
2018 Yılı Yabancı Alternatif Müzik Seçkisi: 75 Albüm

Yazar

Bize Katıl!