Mikrodalga Sörfü: Biraz denize biraz da gökyüzüne bakarak…

Albüm İncelemeleri

Brek’in geçen temmuz ayında “TV Juice” adlı ilk albümünü yayınlamasının ardından yaz mevsiminin bünyelerde yarattığı rehavete rağmen albümün şöhreti kulaktan kulağa yayıldı. Brek kimdir, solo bir proje midir yoksa bir grup mudur, ne yer ne içer gibi sorular son iki aydır güneşin alnında zihinleri kurcaladı. Halimi hatrımı sormaksızın doğrudan konuya giren, “Ya sen bilirsin, kim bu Brek?” diye can havliyle soranlar çok oldu. Albümü bir kez dinleyen, etkisinden kurtulamadı; birilerine bahsetmeden duramadı.

Brek şimdilik gizemini korumayı tercih ediyor, o yüzden siz de Brek’in kim olduğunu boşverin derim. Bu gizem kuvvetle muhtemel Brek’in kendisini daha az ciddiye almak için icat ettiği bir yöntem. Evveliyatsız, geleceğe dair vaatlerde bulunmayan bir proje Brek. Geçmişinden bağımsız, geleceğinden tercihen habersiz. Sadeleşmenin derdinde, kendini bulmanın değil kaybetmenin pür neşesinde. Hissettiği gibi üretmenin, eklemenin değil çıkarmanın, seslerin kalabalığı içinde asgariyi duymanın peşinde. Esasında Brek, kendi içinde öze doğru bir muharebe.

Oyunu kuralına göre oynamayı, beklentileri karşılamayı boşvermişliği her halinden belli. Bir single, bir albüm, bir klip, bir lansman, birkaç konser, bir single daha diye uzayıp giden sonsuz döngüden kendisini azat ettiğinden olsa gerek “TV Juice” albümünün yayınlanmasının ardından tek bir konser bile vermedi. Zaten yazın ortasında bu kadar iddialı bir albümü yayınlamak bile bana sorarsan deli işi. Delilik dipsiz kuyu, bir defa düştün mü kaybolmuyorsun da belki de kurtuluyorsun. Bağlamın dışına çıkınca ne kendini buluyorsun ne de aradığını. Bir şeyleri bulacağına inanmak haddinden fazla romantik. Sadece kendi bağlamını yaratmaya muktedir oluyorsun. Varabileceğin en üst nokta bu. Ötesi varsa yoksa kurmaca.

Arayı soğutmadan beş parçadan oluşan ikinci albüm “Mikrodalga Sörfü” de 28 Eylül’de dinleyiciye ulaşacak. İlk albümün üzerinden henüz üç ay bile geçmeden, bu defa da tüm sözleri Türkçe bir albüm. Albümün bugün yayınlanan ilk single’ı “Tesadüfen Hayatta” bana kalırsa bu beş parçanın incisi, yıldızların altında mı yoksa üstünde mi olduğunuzu unutturacak bir kudrete sahip. Toprak ayağınızın altından kayıyor, bildiğiniz bir şeyler alabora oluyor, yerle gök birbirine karışıyor, siz daha ne olup bittiğini anlayamadan şarkı bitiyor. Şimdi artık siz de kayıpsınız. Nerede olduğunuza dair bir fikriniz yok. İki dakika elli yedi saniye önce her şey yerli yerindeydi. Oysa şimdi, tek bildiğiniz tesadüfen hayatta olduğunuz. O da şimdilik.

“Mikrodalga Sörfü” hiç niyette yokken İzmir’in Karaburun ıssızında, on metrekare bir kulübede, yalnızca bir hafta içerisinde (yazıyla yedi gün) bol kahve ve bol alkol tüketerek kaydedilmiş ve mikslenmiş. Elbette yine tüm işçilik Brek imzası taşıyor. Albümü dinlediğinizde eminim ki siz de 2018 yazına, Karaburun’a ve bize bu albümü bahşeden her türlü koşula karşı bir nevi huşu duyacaksınız. Tarifi imkansız hisler ve bana şu an müzik üzerine yazmayı bir defa daha sorgulatan sesler. Writing about music is like dancing about architecture.

Sürprizi bozmak istemiyorum ama albümden ikinci single gelecek cuma, fahri yaz ayı eylül bitmeden de “Mikrodalga Sörfü”nün tamamı tüm dijital dünya gibi size yalnızca birkaç saniye uzaklıkta olacak. “Biraz denize biraz gökyüzüne” bakarken yazılmış bu şarkıları siz de öyle dinleyin. Biraz denize biraz da gökyüzüne bakarak.

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

Bora Uzer: “Kadın olmak zor bu ülkede!”
BBI Yerli #82 | İnsan Mıyız

Yazar

Bize Katıl!