2010’lardan Albümler #30

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


 

APHEX TWIN  –  SYRO (19 EYLÜL 2014)

 

Albüm kapak çalışması: İngiltere merkezli grafik tasarım stüdyosu The Designers Republic’e aittir1.

En son 2005’te Analord 10 adlı kısa çalarını yayınlayan IDM’in (Intelligent Dance Music) oturan boğası Richard David James namı diğer Aphex Twin 2014’te yayınladığı Syro ile yaşamakta olduğu 300 nüfuslu Glasgow yakınlarındaki köyden 9 yıllık sessizliğine son veriyor. Aphex’in o dönemde kendini dünyadan soyutladığına dair en çarpıcı anı, Warp Records’a albüm yayınlamayı düşündüğünü söylerse “imkanı yok, artık kimse albüm satın almıyor” diye cevap alacağını düşünmesi sanırım2. Labirentler içinde kaybolma hissi aşılayan albüm kimi kesimler tarafından “klasik Aphex, ekstradan sunduğu bir şey yok“ tarzında yorumlara maruz kalsa da bu dinleyicilere Syro’nun sıradan bir müzisyene değil elektronik müziğin Chopin’inine ait olduğunu ve müzisyenleri yıllar önce yaptıkları kült albümler üzerinden değerlendirmenin yanlışlığını hatırlatmak gerekecektir. Aphex’in elinden çıktı diye gözü kapalı övülmesi gerektiğini söylemiyorum kesinlikle, vurguladığım nokta Syro, Aphex evinin duvarları arasında aşina olunan bir obje de olsa, onu evden dışarı çıkardığında veya başka bir evin içine koyduğunda oldukça sofistike görüneceği gerçeği.

Albüm; glitch fırlaması davulları, asidik synth düzenlemeleri ile bileşenleri içinde techno, jungle, acid house gibi türlerin bulunduğu sabah aç karna yutulan ve gün boyu zinde tutan bir ilaç gibi. Kendisinin, çocuklarının, eşinin, annesi ve babasının seslerinin olduğu fakat söylenenlerin anlaşılmadığı albümün; çocuğu tarafından bulunan, herhangi bir anlamı olmayan ve telaffuzu konusunda hala yurdumuzun dinleyicileri arasında büyük görüş farklılıklarına yol açan isminin “Say-ro” şeklinde söylendiğini belirten sanatçı bu kavgalara son vererek büyüklüğünü bir kez daha konuştururken, yıllardır <Sıyro> veya <Siyro> telaffuzunu tercih eden hayranlarını ise büyük bir hayal kırıklığına ve küskünlüğe uğratıyor3.

“Yaratıcı olmak istiyorsan kendinin en kötü eleştirmeni olmalısın” diyerek kendinin eleştirmeni olmayı bırak, başkalarının eleştirilerini bile kaldıramayan müzisyenlere ise güzel bir ders veriyor4.

Referanslar:

1. https://pitchfork.com/news/56375-aphex-twin-reveals-amazing-syro-album-artwork-and-bio/

2. https://www.rollingstone.com/music/music-news/aphex-twin-on-new-syro-lp-im-feeling-really-horny-about-it-and-very-smug-49382/

3. https://pitchfork.com/features/cover-story/reader/aphex-twin/#syro

4. http://www.machozapp.com/blog0/innovations/aphex-twin-interviewed-by-peers-in-groove-magazine


FRANK OCEAN  – BLONDE (20 AĞUSTOS 2016)

Albüm kapak çalışması: Kapaktaki Frank Ocean’ın fotoğrafı Wolfgang Tillmans tarafından çekilmiştir1.

California doğumlu New Orleans’tan çıkma Frank Ocean, 2012 tarihli debut’su, klas R&B örneği channel ORANGE’dan sonra Blonde ile müziğine meydan okuyor. İtiraf etmeliyim ki 2013-2014 civarlarında channel ORANGE’ı dinlemiş ve çok da etkilenmemiştim. Bugünden bakınca bunun büyük bir şımarıklık olduğunu fark ediyorum ve bunu Blonde albümüne borçluyum. Blonde’u ilk dinleyişimde henüz Solo parçası bittiğinde müziği durdurup biraz soluklanma ihtiyacı hissetmiştim. Yaşadığım 20 dakikanın güzelliğini idrak etmem gerekiyordu (Bunu çok beğendiğim albümlerde, filmlerde, yemeklerde veya manzaralarda yaparım; birkaç kez durup biraz sessizlik ararım. Çok güzel bir konser için geçerli değil tabii). Bu albüm sadece akılda kalıcı şarkılarla bezeli bir R&B/soul/art pop ürünü değil, asıl vuruculuğunu detaylarda belli eden deneysel bir iş. Altyapıdaki enstrüman çeşitliliği ve kullanımındaki yaratıcılık, bu yaratıcılığı en çıplak şekilde sergileyen mükemmel bir prodüksiyon, flow’lardan beat’lere Ocean’ın şarkı ve söz yazarlığını daha da yukarı taşıyan düzenlemeleri ile gökyüzüne baktığınızda gözünüzü alan güneşin etrafında melankoli ve saykedelia aromalı, mavi ve mor tonlarda, renk renk bulut kümeleri görüyorsunuz.

Albüm o kadar ihtişamlı ki içerisinde yer alan André 3000, Pharell Williams, James Blake, Jonny Greenwood, Beyonce ve daha birçok isim, yanında etkisiz kalıyor. Abbey Road, Electric Lady, Henson gibi uzun geçmişe ve değerli anılara sahip görkemli stüdyolarda kaydedilen şarkılar başka türlü hak ettikleri potansiyele ulaşamaz, Ocean’ın kurguladığı büyük evren hayatta kalamazdı.

Albümün kazandığı ödüllerden bahsetmek de bu noktada saçma. Ben albüm anlatımlarında yer yer ödüllerden bahsetsem de bunu etkileyiciliği arttıran bir faktör olarak değil okuyucunun belki anlamlı bulacağı yan bilgi olarak sunuyorum. Zaten bu ödül konusunda en yerinde tespitler sanatçının kendisine ait. Albüm sonrası Grammy Ödül Törenine katılmayan sanatçı ödül sisteminin eski moda olduğunu belirtmişti2.

Referanslar:

1.https://i-d.vice.com/en_uk/article/kz8dpa/wolfgang-tillmans-on-working-with-frank-ocean-and-returning-to-music

2. https://www.theguardian.com/music/2016/nov/16/frank-ocean-grammy-snub-award-dated-blonde-interview-boycott

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Ekin Beril’in “Fırtına” adlı yeni teklisi yayında
2021 Grammy Ödülleri aday listesi belli oldu