Menajer Röportajları Vol. 8: FAHRANAZ BOZKURT

Menajer Röportajları
Menajer Röportajları serisi kısa bir yaz molasının ardından sezonun dolu dizgin açılmasını fırsat bilerek sekizinci bölümüyle devam ediyor. Serimizin son konuğu şimdilerde Kabus Kerim, Berkant Ali, Ahmet Beyler, Hediye Güven, OmA ve Eren Dutlu’nun menajerliğini üstlenen Fahranaz Bozkurt.

Menajerliğe ne zaman ve nasıl başladınız?

Üniversitede okuduğum süre zarfında Hacettepe Üniversitesi Tasarım Topluluğu başkanlığı yaparken ve görev aldığım STK’lar bünyesinde Ankara’da ufak çaplı etkinlikler düzenlemeye başlayarak ilk adımlarımı attığımı söyleyebilirim. Lisans mezuniyetimin ardından İstanbul’a taşınıp bir tasarım ofisinde çalışmaya başlamamla birlikte kendime ayıracak zamanımın az olması beni çok rahatsız etti. Daha çok insanla iletişimde olmalı, birilerinin ürettiği işleri insanlara ulaştırma işini üstlenmeliydim ve bu duygu içimde her gün yükselerek ilerliyordu. Bu farkındalığa ulaştıktan sonra bir PR ajansında iletişim uzmanı olarak işe başladım. İşin global çapta işleyişine, takip sürecine, üslubuna dair sahip olduğum bilgileri pekiştirdim ve konuya pratik olarak da dahil olmanın hazzını yaşadım. Kendimi edindiğim tecrübelere odaklayıp plaza hayatına adapte etmeye çalışsam da kalbim hep etkinliklerde, mekan açılışlarında ve organizasyonlarda attığından dolayı daha fazla zaman kaybetmeden istifa edip yeni düzenimi kurdum. Ankara’da yakından tanıdığım Sufle grubu bu esnada yoğun bir konser sürecine giriyordu ve konserlerde onlara yardımcı olacak birine ihtiyaç duyuyorlardı. Grubun o zamanki davulcusunun eşim olması nedeniyle birçok konserlerinde zaten bulunuyordum ve böyle bir fırsatı yakalamışken bu işi üstlenmek noktasında gönüllü oldum. Aylar öncesinde tamamen şans eseri olarak tanıştığım Kabus Kerim de Türkiye’deki işlerini organize edecek, gerekli planlamaları yapacak birini arıyordu ve benim işten ayrıldığımı duyunca bu işi benim yapabileceğimi düşündü ve bu şekilde birlikte çalışmaya başladık. Böylece yolum iyice netleşmiş oldu, geriye sadece bu işi her gün çok daha iyi bir şekilde yapmak için çalışmak kaldı. Zaman içerisinde bağlantılarımı artırdım ve çalıştığım isimlerle bir araya gelmiş olduk. Bu süreçte gelişimimi daha akademik bir seviyeye yükseltmek için İTÜ MIAM’da Music Business and Management bölümünde yüksek lisans programına katıldım ve her gün bu mesleğe olan tutkumu ayakta tutan bileşenlerden beslenmeye devam ediyorum. Bu mesleği en iyi standartlarda yapmayı arzuluyorsak tüm dünyadaki gelişmelerden haberdar olmalı, endüstrinin geçirdiği değişimlere her şekilde uyum sağlayabilmeli ve gerektiği yerlerde önemli dokunuşlarda bulunabilmeliyiz diye düşünüyorum.

Hangi sanatçılarla çalışıyorsunuz?

Kabus Kerim, Berkant Ali, Ahmet Beyler, Hediye Güven, OmA ve Eren Dutlu ile menajerlik çalışmalarıma devam etmekte, yakınımdaki DJ arkadaşlarımın da booking’leri ile ilgili çalışmalar yürütmekteyim. -Kronolojik sıralamayla yazılmıştır, darılmaca olmasın. 🙂 –

Daha önceden hangi sanatçılarla çalıştınız?

Daha önceden The Flabbies’de de menajerlik yapmaktaydım. Sufle’nin de bir süreliğine tur menajerliğini yürüttüm.

Birlikte çalışacağınız sanatçıları hangi kriterlere göre belirliyorsunuz?

Çalıştığım sanatçıları belirlerken benim için en önemli kriter bana ve hayallerine karşı dürüst ve net olmaları. Sanatçı kişisel beklentilerini ve hedeflerini kafasında ne kadar kusursuz somutlaştırabilirse ben de o kadar net bir yol haritası oluşturabilir ve aksiyon almamızı sağlayabilirim. İçlerinde en iyiyi oluşturmaya yönelik bir arzu varsa ve bu arzunun hem büyük bir emek gerektirdiğinin hem de büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirdiğinin farkında olan kişilerle birlikte yol olmak çok kolaylaşıyor. Kendi emeklerine en başta kendilerinin saygı duymaları ve müziklerine sahip çıkmaları, kendilerine güvendikleri kadar realist bir şekilde eleştirebilmeleri, önerilere açık olup hem kendilerini hem yaptıkları müziği bir adım ileriye taşıma konusunda istekli ve cefakar olmaları o projede menajer olarak yer alma isteğimi kamçılıyor diyebilirim.

“No name” sanatçılarla çalışıyor musunuz? Bu isimlerle çalışmaya karar vermenizi etkileyen faktörler neler oluyor?

Çalıştığım kişiler hep belli bir bilinirliğe sahiplerdi. ‘No name’ olarak adlandırdığımız sanatçılar ile çalışmak çok daha meşakkatli bir süreç gerektiriyor. İnce planlamalar ve detaylarla dolu bir yaratım süreci sizi bekliyor oluyor. Bir isim bulmaktan bir kimlik oluşturmaya, bu kimliği ekip üyelerine uyarlamaktan grup logosunu tasarlamaya kadar uzanan bir yol demek bu. Tüm bunlar benim şu an çok da sahip olamadığım; ciddi anlamda boş zamanlar demek. Eğer o zamanı yaratabileceğimi öngörebilirsem, işe karşı güvenimi kazanırlarsa; çalışma isteğinde olan arkadaşlar da kendilerine ve yaptıkları işe güveniyor, bu uzun yolda yorulmaya kendilerini hazır hissediyorlarsa böyle bir süreci de tatmak isterim elbette. Birilerinin hayallerini inşa etmek paha biçilemez bir duygu.

“İşimin birincil faktörü insan ve insan çok değişkenlik gösterebilen bir faktör. Ancak sizin sabit kalıp tüm değişimi kontrol altında tutan kişi olmanız gerekiyor.”

Menajer olarak sanatçılarınız için hangi çalışmaları yapıyorsunuz?

Menajerlik benim gözümde sanatçı ile dünya arasındaki tampon bölgeyi oluşturan kişi olmak demek. Günümüzde müzik üretimi yapan insanlar birçok zorlu sosyo-ekonomik koşulu göze alarak bu yolda ilerliyorlar. Kaydettikleri albümün doğru PR’ı yapılmadığı için kitlesine ulaşamayıp dinlenmemesini, konserlerinin sebepli-sebepsiz iptal olmasını, sahne aldıkları konserlerden hak ettiklerinden düşük kaşeler almayı göğüslüyorlar. Tüm bu koşulları göze alarak içlerindeki sözleri ve duyguları insanlara ulaştırma arzusuna sahip kişilere karşı görevimi tüm bu zorlu koşullardan onları mümkün olduğunca uzak tutabileceğim, onların odağının üretimlerinde kalmasını sağlayabileceğim bir alan yaratmak olarak görüyorum. Siz üretin, ürettiğiniz işin sorumluluğunu üstlenin, geri kalan her aşamada ben grubun joker elemanı olarak yanınızdayım diyorum. Evet, bu iş alanı çok daha rafine içeriklere sahip aslında dünya genelinde, sanatçılar için gelişim stratejileri belirlemek, onlara bir kariyer planı sunmaktan ibaret hatta birçok ülkede. Menajerliğin kelime anlamına ve aslında neyi kapsadığına, ülkemizde nasıl, dünya genelinde nasıl algılandığına bakıp hayıflanmak yerine elimden geleni ortaya koyup çalıştığım projeleri mümkün olan en kısa sürede ilerletmeyi tercih ediyorum. Elbette her işle tek bir kişinin ilgileniyor olması ekstra sorumluluk ve yorgunluk, bir o kadar da gerginlik demek. Ancak enerjim bu kadar yüksekken, bu işe aşkla koşturuyorken aynı aşkı taşıyan insanlarla yollarımı birleştirip ‘her işin belli bir sorumlusu olması’ refahına ulaşana dek emek vermek gerektiğini düşünüyorum. Böylece hem her işi o işin yetkin kişisine teslim etme rahatlığına ulaşıyor hem de o seviyeye gelene kadar yaşanılanlarla kendimi mesleki anlamda çok geliştirmiş oluyorum. İşler yürüsün, müzikler dinlensin, kitlelere ulaşılsın; tanımlar o zaman yerine oturacaktır. Konser takvimlerini oluşturmak, sahne alınacak yerlerle konser günü ihtiyaçlarına yönelik iletişimi yürütmek, tanıtım materyallerini temin etmek ve tanıtım sürecini takip etmek, bir PR uzmanıyla çalışılmıyorsa sosyal medya ve PR ile ilgili süreci yürütmek, mix-mastering işlemleri için bir isim bulmakta zorlanıyorlarsa işin ihtiyacının karşılığını verebilecek insanları bulmak, bir albüm sürecine girildiyse ve hangi label ile masaya oturulacağına karar verilemiyorsa gerekli analizleri yapıp bunu onlarla paylaşmak ve kararlaştırılan label ile iletişimi başlatmak, toplantıları organize etmek, sözleşmeleri gözden geçirip hukuki incelemesini bilirkişilere yaptırmak, klip-fotoğraf çekimleri esnasında yanlarında bulunmak ve çekimi yapacak kişilerin belirlenmesi için kişi önerisinde bulunmak, sponsorluk çalışmaları yürütmek, sahne görünümlerine dair öneriler üretmek üstlendiğim görevler arasında yer almakta. Bunların yanı sıra kimi zaman sahne show’larının bir parçası oluyor, kimi zaman en ağır eleştirilerde bulunup tatlarını kaçırıp bir yandan daha çok çalışmaya teşvik eden arkadaşları oluyor, kimi zaman oturup albüm kapaklarını tasarlıyor, kimi zaman da onlar sahnede harikalar yaratırken en önden konserini tadını çıkarıyorum. 🙂

Yurt dışı çalışmalarınız var mı?

Yurt dışındaki gelişmeleri takip edip ulaşabildiğim kişilerle oralarda işlerin nasıl yürüdüğüne dair sohbet etmeyi, yaptığımız işlere dair yorumlarını almayı çok önemsiyorum. Bu sayede edindiğim birçok bağlantı da oldu ancak çalıştığım sanatçılar ile konser verme şansımız henüz olmadı. Ancak şimdiden önümüzdeki yıl güzel gelişmelerin yaşanacağının haberini verebilirim. 🙂

Sizce bir sanatçıyı temsil etmenin ne tür zorlukları var?

İşimin birincil faktörü insan ve insan çok değişkenlik gösterebilen bir faktör. Kimi zaman bilinçli gerçekleştirilmiş kimi zaman kontrol mekanizmasının kişilerde de olmadığı durumlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Ancak sizin sabit kalıp tüm değişimi kontrol altında tutan kişi olmanız gerekiyor. Kimi zaman sanatçının kendisinden daha çok onu düşünmeniz, onun lehine sonuçlanacak hamlelerde bulunmanız gerekebiliyor. Çünkü orada sanatçının size olan güvenine bağlı bir teslimiyeti sizin de bundan edindiğiniz güçle diğer taraflara karşı bir temsiliyetiniz söz konusu. Burada en can alıcı nokta sanatçıyla aranızdaki güven bağı aslında. İki taraf birbirinin içtenliğine ve dürüstlüğüne güvenebiliyorsa, birbirini ne kadar iyi tanıyor ve birbirinin vereceği tepkileri öngörüp ona göre adımlar atabiliyorsa iş zorluktan çıkıp iki tarafın da kazandığı, kimsenin mat olmadığı bir satranç oyununa dönüşüyor.

“Sanatçı müziğini yapacak ki mekan konserini düzenleyebilsin; mekan etkinlik tanıtımına sanatçı kadar önem verecek ki müzik de mekan da kitlelere hitap edebilsin.”

Menajer olarak mekan ve organizasyonlarla ne tür sorunlar yaşıyorsunuz? Bu sorunların aşılması için tavsiyeleriniz neler?

Sanatçının emeğini yok saydıklarında, belirttiğimiz ekipman ihtiyacımızı ucuz yollarla yetersiz kalacak enstrümanlarla geçiştirdiklerinde, sanatçının sahneye çıkmak için harcadığı mesainin farkında değilmişçesine ücretsiz sahne almaları konusunda ısrar ettiklerinde, sanatçıya karşı ayrıştırıcı davranıp ‘altın yumurtlayan tavuk’ ya da ‘neyse bu gece de boş geçmesin’ diye iki kulvara ayırıp ona göre muamelede bulunduklarında bu çalışma alanının en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalmanın üzüntüsünü yaşıyorum açıkçası. Çalıştığım sanatçılar kapris sahibi, kulis rider’ına lüks ürünler ekleyen tüketim çılgını insanlar değiller zaten. Kaşe belirlerken de oldukça makul ve mantıklı ilerliyor, mekanın da kazancını gözetiyoruz. Ancak mekanların bir çoğunda ‘sanatçı bize muhtaç’ düşüncesi var ve kendi koşulları neyse herkes onlara uymak zorunda gibi davranıyorlar. Kimsenin kimseye muhtaç olduğunu düşünmüyorum. Hepimiz birbirimizin iş ortağıyız. Sanatçı müziğini yapacak ki mekan konserini düzenleyebilsin; mekan etkinlik tanıtımına sanatçı kadar önem verecek ki müzik de mekan da kitlelere hitap edebilsin. Çok etkileşimli, kolektif bir iş yapıyoruz. Karşılıklı saygımızı korumalı, ortak menfaatler gözetilmeli diye düşünüyorum.

Sizinle tanışmak, çalışmak isteyen müzisyenler size nasıl ulaşabilirler?

Yeni isimlerle tanışmak, yeni hikayeler dinlemek beni her zaman çok heyecanlandırıyor. Hepimizin birbirinden öğrenecek çok şeyi olduğuna inanırım hep. Bana sosyal medya hesaplarım üzerinden (Bu isimde başka birisi olmadığından bulmaları zor olmayacaktır. :)) Ya da fahranaz@yahoo.com üzerinden ulaşabilirler. Memnuniyetle kendilerine dönüş sağlayacağımdır.

Son olarak, temsil ettiğiniz sanatçılar dışında yerli sahneden son zamanlarda ilginizi çeken isimleri öğrenebilir miyiz?

Her gün yepyeni isimlere, yepyeni projelere uyansak da en ilgimi çeken isimleri/projeleri şöyle özetleyebilirim.
Ari Barokas’ın müzisyenliğini Duman’ın konserlerinde de çok başarılı bulurdum ancak kendi şarkılarındaki yalınlığını ayrı sevdim.
Kenan Doğulu İhtimaller Caz Projesi son zamanlarda izlediğim en iyi konserlerden biriydi. Ercüment Orkut’un şahane aranjmanlarının birçok değerli sanatçının icrasıyla eksiksiz bir performansa dönüşmesini izlemek oldukça keyifli bir deneyimdi.
Büyük Ev Ablukada’nın dinleyiciyi bir an olsun danssız bırakmayan sahne enerjisine birçoğumuz gibi çok hayranım.
Nusaibin’in en basit haliyle doğu ve batı kültürünü sentezledikleri deneysel müziklerini sergiledikleri sahnelerini mümkün olduğunca kaçırmıyorum diyebilirim.
Barış Demirel’in özellikle “Ağahamam Apartmanı’nda Bir Çiçek” isimli parçasını keşfettiğim günden beri playlist’imde yer almakta.

Serinin diğer röportajlarına buradan ulaşabilirsiniz.

“Menajer Röportajları” serisinin panel versiyonu gelmiştir!

Sound Ports İstanbul 2018 // Yaratıcı Buluşmalar kapsamında 13 Ekim Cumartesi günü 16.45‘te bomontiada‘da, ATÖLYE‘de gerçekleşecek olan Bir Baba Indie: “Menajere Ne Gerek Var?” başlıklı panelin moderatörlüğünü Bir Baba Indie ekibinden Cihad Satıroğlu ve Tuğçe Yapıcı üstlenecek. Bir Baba Indie’nin 2018 ilkbaharında internet sitesinde başlattığı ve müzik çevrelerinde önemli bir boşluğu doldurarak büyük yankı uyandıran “Menajer Röportajları” serisine konuk olan menajerlerden Hakan Yalçın ve Can Şener‘in yanı sıra Ahmetcan Taşdemir‘in konuşmacı olarak yer alacağı panele katılım ücretsiz olup, katılım için bit.ly/soundports2018_yaraticibulusmalar adresinden kayıt formu doldurmanız yeterlidir. Ayrıntılı bilgi için Sound Ports İstanbul 2018 // Yaratıcı Buluşmalar etkinlik sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tags: , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Yer çekimine başkaldırı: Okay Kaya
Yağmurlu havalarda baştan sona dinlemelik 5 albüm

Yazar

Bize Katıl!