Yağmurlu havalarda baştan sona dinlemelik 5 albüm

Gönül İşi

Soğanlı menemen vs. soğansız menemenden sonra ülkemizin en büyük tartışmalarından biri olan yazcılık vs. kışçılık, eylül ayının da bitişiyle hızla gündemin üst sıralarına çıkmayı başardı. Ben de bu süreçte, gelmiş geçmiş en büyük kışçılardan biri olarak, yağmuru, botları, battaniyeyi ve soğuk havalara uygun playlist’leri savunmaya devam ediyorum.

Kış temalı playlist’ler -özellikle ofiste ve toplu taşımada- vazgeçilmezim olsa da hafta sonu, yağmurlu bir sabaha uyandığımda bir albümü baştan sona dinlemek ve yanında da bir fincan kahve içmek, benim için huzurun tanımı diyebilirim. O yüzden ben de n’apıyorum? En huzurlu olduğum anların soundtrack albümlerini sizlerle paylaşıyor ve ıslak bir günde “Ne dinlesem acaba?” diye düşünüp saatler harcayanlar için yağmurlu havalarda dinlemeyi en sevdiğim 5 albümü buraya bırakıyorum. Afiyet olsun.

The Clientele – Suburban Light

Benim için cumartesi sabahlarının vazgeçilmezi olan Suburban Light, hiç şüphesiz The Clientele’in en güzel işlerinden biri. 2000 yılında yayınlanan albümde birbirinden güzel 13 şarkı bulunuyor ve her şarkıda kahve fincanınıza daha sıkı sarılmak istiyorsunuz. Sakinlik ve mutluluğu bir arada arayanlar için listenin ideal albümü hiç şüphesiz Suburban Light olacak.

Favori Şarkılar: Saturday, Rain, Reflections After Jane

Ólafur Arnalds – Found Songs

Hayatımın en sıkıntılı dönemi bir film olsa soundtrack’ini yapmasını isteyeceğim ilk isim muhtemelen Ólafur Arnalds olurdu. Kasveti, aranılan mutluluğu ve sonunda ulaşılan huzuru şarkılarında fazlasıyla hissettiren Ólafur’un benim için gelmiş geçmiş en güzel albümü ise Found Songs diyebilirim. İlk olarak Louis-Ferdinand Céline’in Gecenin Sonuna Yolculuk kitabıyla ve kitabın baş karakteri Ferdinand Bardamu’yla özdeşleştirdiğim Found Songs, zamanla yağmurlu havaların kokusuyla daha fazla aklıma gelir oldu. Depresif ama kesinlikle can sıkmayan bir albüm arayışında olanlar muhakkak Found Songs’a kulak vermeli.

Favori Şarkılar: Allt varð hljótt, Erla’s Waltz

Unbelievable Truth – Almost Here

Thom Yorke’un başarısı altında ezilen kardeşi Andy Yorke’un hiçbir zaman hak ettiği değeri bulamayan grubu Unbelievable Truth. Grubun 1998 tarihli Almost Here albümü de benim için gelmiş geçmiş en güzel albümler listesine üst sıralardan giriş yapıyor. İçinde aşk acısından yalnızlığa, yetersizliklerden çözümlere kadar birçok konuyu barından Almost Here neredeyse her şarkısıyla dinleyiciye güzel bir 42 dakika vaadediyor. Almost Here’ın, yalnızlığı sevenlerin sadece yağmurlu havalarda değil, her an yanında olacak bir albüm olduğunu söyleyebilirim.

Favori Şarkılar: Same Mistakes, Higher Than Reason, Forget About Me

Beach House – Teen Dream

Yeni albümleriyle son dönemde adından sıkça söz ettiren Beach House‘un henüz ülkemizde çok tanınmadığı dönemde mis gibi bir albümü vardı; Teen Dream. Naif melodileriyle kişiye güven hissini en iyi şekilde veren Teen Dream, yağmurlu havada sığınılan bir tente görevi görüyor. İnsanı korku dolu zamanlarından alıp en güvende hissettiği zamana, çocukluğuna götürüyor. Her şarkı dinleyeni sarıp sarmalıyor.

Favori Şarkılar: Take Care, Used to Be, Norway

Balmorhea – Balmorhea

Yağmurlu hava denince akla ilk gelen tür hiç şüphesiz post-rock oluyor. Post-rock’ın tatlı melodilerle birleştiği noktada ise Balmorhea‘nın kendisiyle aynı adı taşıyan albümü yer alıyor. Baştan sona kompozisyon gibi akıp giden albüm, her şarkıda gökyüzüne daha fazla anlam yüklemenize ve yağmuru daha çok sevmenize neden oluyor.

Favori Şarkılar: Baleen Morning, Dream of Thaw, If You Only Knew the Rain

Tags: , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Menajer Röportajları Vol. 8: FAHRANAZ BOZKURT
The Last Jedi yönetmeninden LCD Soundsystem videosu!

Yazar

Bize Katıl!