2010’lardan Albümler #41

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


NICOLAS JAAR – SPACE IS ONLY NOISE (14 ŞUBAT 2011)

Albüm kapak çalışması: Dünyaca bilinen enstalasyon sanatçısı, aynı zamanda Nicolás Jaar’ın babası Alfredo Jaar’ın Batı ve Doğu Berlin arasındaki çorak alanda bir New Yorklu bebeği çektiği fotoğraftır. Oğul Jaar albüm üzerinde çalışırken kendini bu fotoğrafa tekrar bakarken bulmuş ve kapak olarak kullanmak istemiştir1 (benim yorumum: Berlin Duvarı’nın yıkıldığı 9 Kasım 1989 ile Batı ve Doğu Almanya’nın birleştiği 3 Ekim 1990 tarihleri arasında bir tarih olan Ocak 1990’da, New York’ta doğan müzisyen resimdeki bebek ile kendini veya üzerinde çalıştığı ilk albümü eşleştirmiş olabilir).

Dave Harrington’ın yer aldığı ikili projesi Darkside’da elektroakustik ile art-pop’u huzur içinde harmanlayan, diğer solo projesi Against All Logic ile house müziğin hareketini ve coşkusunu şaşırtarak sunan Şili kökenli New York’tan elektronik müzik sanatçısı Nicolás Jaar, ruhunda geriye kalan karanlığı ve gizemi de on yılı aşkın süredir kendi adını taşıyan solo albümleriyle dolduruyor. Bunlardan – 2010’larda yaptığı solo albümleri arasında favorim olan – debut’su Space is Only Noise’da çoktan farklı akustik alanlardan beslenerek kendi elektronik dünyasını kurmaya başlamış görünüyor (bahsi geçmişken 2021 yılından bakarken benim için kariyerinin tepe noktasının 2020’de çıkan Cenizas olduğunu söyleyebilirim).

Bu albümde sanatçı sessizlikte şiddeti ve belirginliği artan küçük sesler üzerinde yoğunlaşıyor. Normalde anlaşılmayan detayların değerini fark ederek, bunları büyüterek görünür kılıyor ve vurguluyor. Bu detayları müziğin ana ögeleri haline getirerek dinledikçe daha da keyif veren formlar oluşturuyor. Bu formları oluştururken bir önceki paragrafta sözü geçen çeşitli alanlar ise synthpop’tan trip hop’a, soul’dan pop’a kadar geniş bir yelpazede. Bu alanları ambient, glitch, downtempo gibi elektronik türler içinde yoğuruyor. Buna ek olarak kullandığı sample’lar ve minimal yaklaşım ile sade fakat histerik bir atmosfer yaratan sanatçı, albümün çıktığı New York’taki şubat ayı kadar gri ve kapaktaki ortamın hissettirdiği kadar kasvetli bir evrenin içine sizi atıyor.

Bu albümün akustiği, prodüksiyonu ve işlediği temalar insanı mekan, gürültü, ses ve sessizlik gibi birçok kavram üzerinde düşünmeye itiyor. Sessizlik meselesine kafa yormuş John Cage’in müziğine bir dönem eğildiğini belirten Jaar, amaçladığının sessizliğin kendisi veya mekanik bir sessizlik olmadığına değiniyor ve şunu söylüyor: “Sesin olmadığı bir mekanla ilgilenmiyorum. Ben sessizlikteki ruhlara ilgiliyim. Dolayısıyla, müzikte sessizliğe değil, ruhani bir sessiz ana inanıyorum”2.

Referanslar:

1. www.self-titledmag.com/free-association-stream-nicolas-jaars-space-is-only-noise-album-and-read-his-track-by-track-commentary/

2. https://www.dummymag.com/features/nicolas-jaar-interview-space-is-only-noise/


BEACH HOUSE – 7 (11 MAYIS 2018)

Albüm kapak çalışması: Post Typography adlı tasarım ajansına aittir. Grup, ajanstan karanlık ve distopik hisse uyması için albümün rahatsız edici, bilim kurgu temalarını taşıyan bir kapak tasarlamasını istemiş1.

Baltimore’dan dream pop ikilisi Beach House, yedinci stüdyo albümleri 7 ile kendi ifadeleri ile yeniden doğuyorlar ve gençleşiyorlar. Eski yöntemleri yeniden düşünmek ve önceden kendilerine koydukları, canlı performanslarda çalınabilecek şekilde şarkı yazmak ve bu yönde prodüksiyon ve enstrümantasyon düzenlemeleri yapmak gibi sınırlamaları ortadan kaldırmak istediklerini belirterek yaratıcı ruh hallerinin albümün hissini belirlemesine izin verdiklerinden söz ediyorlar2.

Açıkçası bu benim ilk 100’de yer verdiğim iki Beach House albümünden biri (diğeri: Teen Dream) ve birçok fan neden Bloom değil diyebilir. Kanımca, Bloom her ne kadar muhteşem bir çalışma olsa da,  Teen Dream’den sonra çıkmasına rağmen – onun bir alt modeli veya seviyesi gibi. Farklılaşma açısından 7 albümü kendine has bir alana hükmediyor. Albümün, grubun dream pop/indie pop eksenindeki yapısını shoegaze gibi türlerle dinamikleştirirken, ambient ve saykedelia gibileriyle de daha hacimleştirdiği bir noktada durduğunu düşünüyorum. Beach House her zamanki gibi spiritüel, karanlık, melankolik ve şiirsel fakat bu sefer savunma pozisyonunda değil de saldırıyor sanki. Masum bir karanlıktan ziyade içine girmeye çekineceğiniz, tehditkar bir tutum barındırarak onunla yüzleşmenizi istiyor.

Daha öncesinde yıl boyu şarkı yazımını tamamladıktan sonra kayda girdiklerini ve kayıt almanın ekonomik şartlarından dolayı tüm albümü stüdyoda mümkün olan en kısa sürede kaydetmeye çalıştıklarını belirten grup, bunun kayıt sırasında daha eski şarkılara besledikleri heyecanın kaybolmasına sebep olduğunu ve bundan nefret ettiklerini belirtmekte. Bu sefer bir ev stüdyosu inşa ederek tüm şarkılara burada başlamışlar ve böylece, orijinal fikir ile şarkının kaydedilmesi arasında geçen süre hayli kısalmış2.

7. albümü ile kuruluşundan bu yana neredeyse 15 yılı deviren gruptan Victoria Legrand’ın kariyer üzerine görüşü ise şu şekilde: An artist’s career is really nothing but a giant process3.

Referanslar:

1. https://www.posttypography.com/project-archive/beach-house-7-album-design

2. https://beachhouse.bandcamp.com/album/7

3. https://www.stereogum.com/1991894/beach-house-7-interview/interviews/

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Indie rock’ın New Jersey’li temsilcisi Real Estate’ten yeni bir EP geliyor
The Horrors, yeni EP ile sahalara geri dönüyor