Yeni bir başlangıç (mı?)

Albüm İncelemeleri

Son dönem kuir/queer friendly kadın öncü müzik grupları veya solo sanatçıların iç huzurlarını buldukları zamanlarına denk gelmemiz üzücü. Lorde’un Solar Power’ı; Kacey Musgraves’in Starcross’u ve Billie Eilish’in Happier Than Ever’ı, aynı kulvarda olmasalar bile es geçemeyeceğim Tori Amos’un Ocean to Ocean’ı… Sinemadaki gibi müzik dünyası da erkek bakış açısından haklı olarak kaçmaya çalışıyor. Ancak, sonu gelmeyen ve lirik anlamda vaat edici olmayan altı dakikalık şarkılar bize -özellikle 30 bazında yazıyorum- bazen en ünlü, en ulaşılamaz, kendi alanında en yetenekli ve saygı duyulan sanatçılara bile ‘dur’ diyebilmenin ve başkalarının teklif ettiği düzenlemeleri kabul edebilmenin önemini hatırlatıyor.

Aslında risk almayan müzisyenlerin genelde yanında olmayı tercih ederim. Zaten o kadar çok genre var ki -herkesin kendi alanında devam etmesi, en az etmemesi kadar takdire şayan. Neticede Remedy ve Turning Tables’ın yan sanayi muadili ve 30’nin ilk teklisi Easy On Me’yi çıkardığında, Adele’in alışık olduğumuz piyano temelli şarkılarından tekrar bolca duyacağımızı tahmin etmiştik. Açıkçası 21’da yaptığı gibi Easy On Me’den sonra bir tane daha listeleri zorlayacak, hatta bu tekliyi unutturacak ve dünyayı sallayacak bir single daha bekliyordum. Ne yazık ki, şahsi favorim Oh My God da dahil olmak üzere, şimdiden 30’nin en iyi şarkısının Easy On Me olduğunu söylemek zorundayım.

İlk şarkı Strangers by Nature ile soul-jazz soslu bir albüm olacağını yavaştan idrak etmeye başlıyorsunuz. 70’ler groove’una sümüğüyle düet yaptığı My Little Love ise bitmek bilmeyen altı dakikalıklardan ilki. Bu şarkının sonunda, sıkça karşılaşacağınız son derece sıkıcı sesli-notlarının da ilkini duyuyorsunuz. Nakaratta 9 yaşındaki çocuğunu konuşturması rıza konusunda beni düşündürdü ve rahatsız etti. Yine bir Londralı olan Lily Allen’dan çok alışık olduğumuz ve dinlemesi biraz zor olan çocuksu Cry Your Heart Out ile devam ediyor, albüm. Zaten kendini tekrarda çok iyi bildiğimiz Lana Del Rey ve MARINA gibi isimlerle çalışmış olan Greg Kurstin tüm albümü prodükte etmiş ama çok da elini sürmemiş bir şeye. Demolardan oluşan bir uzunçalar dinliyor gibiyiz.

Kelis – Alicia Keys – Sade karması hoş bir vokal show’la başlayan Oh My God ise Rolling In The Deep dönemini hatırlatıyor. Diğer şarkılar İçin lirik konusunda tembellik ettiği aşikâr ama burada güzel sözler kalbinize dokunuyor: I ain’t got too much time to spend / But I make time for you to show how much I care / Wish that I would let you break my walls. Yine Londra’dan çıkma All Saints’in 2000’ler başı hafif R&B’si vibe’ını veriyor, Oh My God. Nakarat beklediğimiz katarsise pek ulaşamasa da albümün üzerindeki rehaveti biraz olsun atıyor. Bence bu şarkı ileriki zamanlarda pop progresif soul’un en hoş örneklerinden biri olabilir.

Adele’in yetenekli olduğu ortada. Ama ses bile bir yere kadar. Enstrüman seçimlerinde huzursuzluk yaratacak bir his var. Kilise orglarının sırf yeni sound uğruna bolca kullanıldığını tahmin ediyorum. Niçin Elton John’ın en sıkıcı şarkılarının listelendiği bir cover albümü dinliyormuş gibi hissediyoruz ki?

Oh My God’dan itibaren -yere göğe sığdırılamayan Shellback’in prodükte ettiği Can I Get It de dahil olmak üzere- albümü dinlerken aklımda tek bir soru vardı: Ne zaman bitecek? Akustik gitarını nihayetinde eline aldığında ise Hindi Zehra’nın zahmetsiz bir şarkısından hallice Woman Like Me’yi duyuyorsunuz.

Tamam, Adele yeni bir En Vogue falan olmaya çalışmıyor ama kendine yeni bir yön vermek istediğini görüyoruz. O yüzden bu çabasızlığını da tuhaf karşılıyorum. Bu da bana gereksiz bir özgüvene sahipmiş hissi veriyor. Bu düşüncelerimi göz önünde bulundurunca 30’nin böylesine sevilmesi şaşırtıcı. Metacritic’i kontrol ettiğimde Independent 80; Rolling Stone ve Telegraph, albüme 100 puan vermiş. 25’a acımasız davranan Guardian ise 60 puan (kendi sitelerinde 5 yıldızdan 3) vermiş. Şu an metacritic’te Wolf Alice’in müthiş albümüyle ilk 10’u paylaşması kalp kırıcı. (Self-esteem’in ise ilk albümüyle hak ettiği yeri yenisiyle almasını mazur göreceğim.)

Adele, günümüz pop dünyasının anahtar isimlerinden biri. Belki de ondan, çizgisinden sapmayan akılda kalıcı şarkılar beklemek yüksek başarısının zehridir. Ben her pop sanatçısının ‘yeni bir ben’ derdine girmesini belki de tembel bir kulağım olduğu için anlamlandıramıyorum. Ama kendime toz kondurmamak pahasına şu soruyu da sormadan edemiyorum: Pop artık yeni bir şey üretemiyor mu? Adele, popun ağırlığını tek başına yüklenmiyor elbette. Ancak 2021’e damga vuracağını düşündüğümüz her isim bizi hüsrana uğrattı. Küresel Isınma genel bir yaratıcılık kuraklığına da sebep olmuş olabilir mi? Yoksa her şeyden doyduk mu?

Tags: , ,

İlginizi Çekebilir

Melis Yelman’ın yeni albümünden “Sessiz Disko” adlı ikinci tekli yayında
Mavi Zebra’nın dört parçalık yeni EP’si “Kabullenmem Gerek” yayında

Yazar

Bize Katıl!