The Kites: “Komşuların hiçbiri rahatsız olmadı, sağ olsunlar”

Röportaj

Yaklaşık bir senedir Youtube’ta yayınladıkları jam session’dan doğan parçalarıyla funk, rock, jazz sularında gezinen The Kites, Ozan Erverdi (Oz Quenn) ve Tan Deliorman (Tanjwar ‘Big Luv’ Davis) tarafından kurulan, konuk müzisyenlere de kapısı açık bir proje. Geçen ay Genç Caz Değerlendirme Konseri kapsamında Freezone Stüdyo’da ilk canlı performanslarını izleme fırsatı bulduğum grup nihayet konserlere başlıyor. 8 Temmuz Pazar günü İstanbul Caz Festivali etkinliği Parklarda Caz kapsamında Fenerbahçe Parkı’nda bir konser verecek olan The Kites’ın iki asli üyesi Ozan ve Tan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Hem sound’u hem de trippy görselleriyle sizi 60’ların sonlarına, 70’lere ışınlayacak olan The Kites’ı dinleyin; komşularınızın ve John Scofield’ın kıymetini bilin.

The Kites adı altındaki doğaçlama çalışmalarınızı paylaşma fikri nasıl ortaya çıktı? Projenin temelleri ne zamana dayanıyor?

Tan: Ozan ile zaten aynı apartmanda doğduk ve bugüne kadar bir şekilde hep birlikte müzik yaptık. Stüdyoda boş vakitlerde takılırız. Bir gün dedik “haydi bari takılırken kayıt alalım” diye. Sonra baktık kendimiz dinlerken keyif aldığımız şeyler çıktı. “Biraz daha düzenleme yapıp YouTube’a da koyalım bari” dedik. Şarkıların neredeyse hepsi bir saat içinde yazılmış şarkılar. Öyle başladı.

Ozan: Bu tarz müziği her zaman yapmak istemişizdir zaten. Dinlemekten zevk aldığımız müziği etrafımızda yapan kalmadı maalesef. Biz de çareyi kendimiz yapmakta bulduk bir bakıma.

Sizi başka hangi projelerden tanıyoruz?

Tan: Valla ben birçok gruba farklı enstrümanlar ile eşlik ettim. Yıldıztozu var davul çaldığım hala aktif olan. Bu yaz ortası çok memnun kaldığımız bir EP çıkaracağız. Önceden yine Ozan ile birlikte -benim şarkı söylediğim- TORO isimli bir projemiz vardı. Ona da devam edeceğiz yakında.

“Müzisyenler her zaman kafalarında kurdukları müziği mükemmel şekilde ifade edemiyorlar; özellikle de kalıplaşmış müzik grupları içerisindeyseler.” -Ozan-

Kendinizi temelde iki kişiden oluşan bir müzik kolektifi olarak tanımlıyorsunuz, kimi zaman da konuk müzisyenlerle birlikte kayıtlar gerçekleştiriyorsunuz. Bugüne kadar The Kites’a kimler konuk oldu? Konuklar dahil oldukları session’ları hangi yönde etkiledi? 

Tan: İki kişi yazıp kaydediyoruz şarkıları. Fakat canlı sahnede bu müziği iki kişi yapmak mümkün olmuyor. Biz de muhabbet arasında “birlikte müzik yapsak ne güzel olur” dediğimiz arkadaşlarımızı davet edelim, sahnede birlikte olalım, hatta onları misafir ederek beraber de birer şarkı yapalım dedik. Bu yüzden bir yandan kolektif bir vaziyet var ortada. Şimdilik Can Kalyoncu’yu davulda misafir ettik. Ben bas gitara geçtim ve “Friendly Fire” isimli bir şarkı kaydettik. Sırada birçok sevdiğimiz arkadaşımız var. Onlarla da karşılıklı uygun vakitleri denk getirip şarkılar kaydedeceğiz. Kapıları açık bir proje yani, “ben”cilik yok.

Ozan: Uzun yıllar bir uğraşın içinde olunca aynı yolda giden birçok insan tanıyorsunuz. Müzisyenler her zaman kafalarında kurdukları müziği mükemmel şekilde ifade edemiyorlar; özellikle de kalıplaşmış müzik grupları içerisindeyseler. The Kites bir anlamda bu ifade özgürlüğünü sunuyor dostlarımız için.

Hayatta olan veya olmayan fark etmez, hayalinizdeki bir müzisyeni konuk etme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?

Tan: Ben John Scofield ile bir takılmak etmek isterdim.

Ozan: Benim listemde Delvon Lamarr ve Scofield olurdu.

Görsellerinizde psychedelic ve funk sanatçılarının alametifarikası haline gelen tasarım ve tipografileri tercih ediyorsunuz. 60’ların ve 70’lerin trippy albüm kapakları arasından görsel belleğinizde yer edenler hangileri?

Tan: Bende öyle net bir şey yok, daha ziyade döneme karşı bir yakınlık ve sempati var.

Ozan: Çok düşünmedik bunun üzerine. Müzik gibi ne hoşumuza gidiyorsa oraya yöneliyoruz.

“Şahsen beni en çok tetikleyen John Scofield’ın Medeski, Martin & Wood üçlüsüyle birlikte 1997’de yayınladığı “A Go Go” albümü oldu.” -Tan-

Ayrıca Tanjwar ‘Big Luv’ Davis ve Oz Quenn olmak üzere The Kites personalarınız var. Youtube’ta sizin videolara rastlayan birisi kolaylıkla 60’lar veya 70’lerden bir funk topluluğuna ait olduklarını zannedebilir. O dönemden en çok etkilendiğiniz isimler hangileri? Kimin müziği The Kites’a en çok ilham verdi?

Tan: O isim muhabbetini de başta kimse biz olduğumuzu bilmesin diye yaptık. Bakalım bizim isimlerimiz olmayınca insanlar nasıl yaklaşıyor diye. Arkadaşlarımızdan “bunlar kim olm?” diye mesajlar gelince, bir de konser vermeye başlamaya karar verince “kendi adlarımızı da yazalım bari de karışıklık olmasın” dedik. Etkilendiğimiz isimlerden The Meters var mesela… Daha çok isim var, saymakla bitmez. Ama şahsen beni en çok tetikleyen John Scofield’ın Medeski, Martin & Wood üçlüsüyle birlikte 1997’de yayınladığı “A Go Go” albümü oldu.

Ozan: The Meters büyük etki edenlerden… Santana, Roy Ayers gibi pek çok farklı daldan da etkiler var.

The Kites

Genç Caz’a başvurmaya nasıl karar verdiniz? 

Tan: İstanbul Caz Festivali yıllardır süregelen köklü bir organizasyon. Güzel organizasyonlarda sahne almayı her müzisyen ister. Bunun yanında sahnede bize eşlik edecek arkadaşlarımızın da önüne bir şey sunalım dedik.

Genç Caz değerlendirme konserinde The Kites olarak ilk defa bir seyirci topluluğu önünde çaldınız. O konserde sahnede 4 kişiydiniz. Konserlerde sahnede göreceğimiz sizin haricinizde sabit bir kadronun varlığından bahsedebilir miyiz?

Tan: Şu an için sabit bir kadro yok. Sahne alacağımız organizasyona göre farklı ekiplerle sahne almayı planlıyoruz. Önümüzde belli olan konserler için klavyede Yağmur Kerestecioğlu, bas gitarda ise Baran Ökmen ile güçleri birleştirdik. Perküsyonda da Can Kalyoncu olacak.

Konserlerde bugüne kadar yayınladığınız parçaları mı dinleyeceğiz yoksa canlı performanslarınız daha çok doğaçlama ekseninde mi ilerleyecek?

Tan: Kendi parçalarımızı çalacağız. Yayınladığımız şarkıları her çalışımızda zaten biraz farklı oluyor. İçlerinde serbest bölgeler var, oralarda kim ne istiyorsa yapıyor.

Kayıtlarınızın Spotify’a da yükleneceğine dair bir müjde vermiştiniz. Youtube dışındaki diğer servislerde The Kites’ı ne zaman dinleyebileceğiz?

Tan: Biraz daha var oraya. Şimdilik konserlere odaklandık, belki önümüzdeki bahar olabilir.

The Kites jam session kayıtlarını yayınlayan bir topluluk olmaya devam mı edecek yoksa stüdyo kayıtlarından oluşan bir albüm yayınlama fikri var mı?

Tan: Dediğim gibi zaten tam olarak live session değil diyebiliriz. Stüdyo kayıtlarından oluşan bir albüm tabii ki kafamızda var. Hatta farklı konseptlerde albüm fikirlerimiz var. Mesela kendi yaptığımız albüm farklı, misafir arkadaşlarımızla yaptığımız farklı gibi…

Çocukluğunuzda aynı apartmanda oturduğunuzu söylediniz. O apartmanda komşulara hangi müzikleri dinlettiniz? O günlerden bugünlere gelinceye dek müzikal eğilimleriniz birbiriyle paralel mi ilerledi?

Tan: Valla o kadar çok şey var ki… Anne babalarımızın Dire Straits’leri, Pink Floyd’lar, Jimi Hendrix’ler… Çok şey var. Komşuların hiçbiri de rahatsız olmadı, sağ olsunlar. Müzikal eğilimlerimiz paralel diyebiliriz, kim ne dinliyorsa diğerine paslıyor zaten.

Ozan: Bizimkisi eski usul komşuluktu diyebiliriz. Apartmanda herkes birbirini tanırdı. Tan ile hep yeni bulduğumuz grupları ve şarkıları paylaşıp elimizdeki müzik aletleriyle çalmaya çalışırdık.

8 Temmuz Pazar günü İstanbul Caz Festivali etkinliği Parklarda Caz kapsamında Fenerbahçe Parkı’nda bir konser vereceksiniz. Yakın zamanda sizi izleyebileceğimiz diğer konserleri öğrenebilir miyiz?

Tan: Bir gün öncesi, 7 Temmuz’da Burgazada Cennet Bahçesi’nde bir konserimiz olacak. Hatta o gün aynı yerde, davul çaldığım diğer grubum Yıldıztozu ile de sahne alacağız.

Son olarak yaklaşık bir sene önce sizi keşfetmeme vesile olan Yağız Nevzat İpek’in de sizlere bir sorusu var: “Ali Koç’un Fenerbahçe’nin başına gelmesi ile ilgili düşünceniz nedir, Ozan ve Tan bu konuda da müzik hayatlarında olduğu gibi fikir birliğinde midir?”

Tan: Bence Ali Koç başbakan olsun.

Ozan: Hayırlısı.

Tags: , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Menajer Röportajları Vol. 7: HAKAN YALÇIN
BBI Haftanın TOP 5 Etkinliği (18-24 Haziran)

Yazar

Bize Katıl!