Baalbek Laneti: “The Wanton Bishops – Nowhere Everywhere”

Albüm İncelemeleri

Ne kadar nefes kesiciyse o kadar ulaşmaya çalışmak tıpkı bir “lanet” gibi. Kan ter içinde kalıyorsun, dalağın şişiyor sonra. Durmadan koşuyorsun tam parmak uçları temas edecek o anda sırtındaki misinayla geri çekiliyorsun. Bir bakıma “lanet” gibi. Bekaa Vadisi’ndeki Baalbek gibi; Jüpiter, Venüs, Bacchus tapınakları gibi. Beyrut’un nefesini kesen, oluk oluk yaşam akarken bilmem hangi zihniyete yuva olan doğa ana gibi. Bir adım ilerisi tehlike işte! “Lanet” gibi.

İş o ki Baalbek’in sert duruşunun uyandırdığı duyguyla The Wanton Bishops‘ın 4 Kasım’da çıkan “Nowhere Everywhere” EP’sine kafayı taktım. Canıma tak edince bir kaç kelam edeyim dedim.

The Wanton Bishops’ı teğet geçmiş olabilecekler için bir dip not: 2011 Beyrut çıkışlı, Amerika menşeili işler yapan blues rock ikilisi. Bir bar kavgasında tanışıp “Abi biz grup kurmalıyız!” deyip hedefi tam 12’den vuran iki adam: Nader Mansour ve Eddy Ghossein. Red Bull sponsorluğunda geçen sene belgeselleri çekildi. Bahsi geçen belgesel “Walk It Home” müzikal köklerini araştırmak üzere yollara düşen ikilinin yolculuğunu konu ediniyor. (Red Bull TV The Wanton Bishops Belgeseli)

Yaptıkları müzikle Ortadoğu’dan dünyaya açılan ikili çıktıkları topraklardan beslenerek yapıyorlar bu işi. Coğrafyanın kültürel öğesi olan oryantali blues rock ile bir araya getiriyorlar. 2012’de çıkan ilk albümleri “Sleep With The Lights On” ile gönülleri fetheden ikili bu albüme 2015’te “Come to Me” ve “Sun Rising” parçalarını da ekleyerek albümü tekrar yayınlıyorlar. Tek amaçları “Blues’la nasıl dans edilir?”i kanıtlamak. Şarkılarında yoğun harmonica, twist etkisini arttıran telliler, ritmi kuvvetlendiren davul, yetmiyor gibi vokalin güçlü sesiyle karşılaşıyorsunuz. Bunlarda yetmiyorsa blues’la dans edebiliyorsunuz! İşte bunun adı: “Lübnan Rockn Roll!”

Esas meseleye dönecek olursak, bir haftada müptezeli olduğum EP hakkında birkaç kelam edeceğim. Yaptıkları müzikle amaçlarına ulaşan ikili bu EP ile adımlarını sağlamlaştırdıklarını gösteriyor. Daha güçlü adımlarla özgünlüklerini koruyarak elektronik müziğin nimetlerinden faydalanıyorlar artık. Nowhere Everywhere elektronik vuruşlar ve dans ritimleriyle donatılmış, oldukça başarılı bir sonuç vermiş ve maalesef kısacık süren bir EP (13 dakikacık). Yoğun blues ve Arap ezgilerinin mükemmel uyumuna karşı koymakta güçlük çekilecek, çarpıcı, bir o kadar sert ama baş döndüren bir çalışma (Overdose alınması halinde işleriniz aksayabilir, boyun-kol-bacak üçlüsünde ağrılar nüksedebilir!).

Waslaha (2:38): EP’nin açılış şarkısı. Birden giren elektronik müzik (synth’ler) ve Mansour’un sesiyle kafa kafaya giden back vokallerin güçlü kucaklaşması fark ediliyor önce. Fakat şarkının gücü elbette harmonicanın nazlı endamı ve back vokalleri. Ortadoğu’dan çıkan bir müzikte aranan ilk özellik elbette oryantal. Bu parçada bu isteğinizi size back vokaller veriyor.

Hitman (3:05): Anadolu’nun bağrından kopa kopa gelen ezgisine, perküsyonuna, oldukça yoğun kullanılan snyth tabana, vokaline tav olduğum favori parçadır kendileri. Oryantal bu şarkıyla beraber blues rock’a bayrağını dikmiştir arkadaş! Dans ettirmese de kendine bağlıyor.

I Don’t Dance (2:52): EP’nin oryantali az, elektroniği fazla parçası. The Wanton Bishops’un ilk kuralı olan “Blues rock’la dans edeceksin!”i asla unutmamanız için bağımlılık yaratan bir nakarata sahip olan şarkı, işte bu şarkı! Eller havaya ve bir sağa bir sola sallanmaya ayarlanan yapısında yoğun back vokaller ve alkışlar bulunmakta. 🙂

Sailing Dow (2:49): Banço, synthesizer, bass ve Mansour bu parçanın ayrı ayrı parlayan yıldızları. Parçanın şöyle de ilginç bir özelliği de vardır ki, bir oraya bir buraya sallanırken aslında sadece kasıla kasıla yürüdüğünüzü hatırlatıyor. (Hitman’le kapışan bir omurgası var)

The Kinda Pain I Love (2:31): EP’nin neşeli kapanış parçası olmakla birlikte diğer şarkılarla aynı düzlemde ilerliyor. İnişli çıkışlı bir çalışma olduğunu söylemek güç olur genel anlamda. Birbiriyle senkronize olan beş parçalık EP, aslında uzun bir şarkı gibi sadece. Jeolojik bir çalışma ya da her katmanda ulaşmak istediğinize ulaşıyorsunuz. Derinlere ilerledikçe birbirini takip eden; sesler, sözler, oryantal, vokaller, ritim ve dans… Üstelik blues rock ile dans etmek sanıyorum o aranılan cevher oluyor.

Arka arkaya dinleyip tüketilen şarkılar… Tüketmekten korkulan şarkılar gibi bir kısa çalar. Birde ara ara dinlemeye mecbur olduğumuz şarkılar gibi, bir lanet gibi… Baalbek gibi.

Ekip:
Nader Mansour: Vokal, gitar, harmonica, banço, synthesizer
Eddy Ghossein: Back vokal, gitar
Salim Naffah: Gitar, electronics, back vokal
Pascal Semerdjian: Davul, perküsyon, back vokal
Antonia El Hajj Moussa: Bass, back vokal

 

Tags: , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bu İsyanın Ruhu Var: “Ozbi”
In Hoodies’ten Supermoon İçin Yeni Şarkı: “Frankie”

Yazar

Bize Katıl!