2010’lardan Albümler #49

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


RUN THE JEWELS – RUN THE JEWELS 2 (24 Ekim 2014)

Albüm kapak tasarımı: Run the Jewels (RTJ)’ın her albüm kapağında olan ve Double Dragon filminden yola çıkarak El-P ve Killer Mike’ı sembolize eden silah ve yumruk konseptinin grubun ilk albümündeki yaratıcısı Vice’ın sanat editörü Nick Gazin (el hareketleri içermesi gerektiği fikri El-P’den gelmiş), ikinci albümde elleri bandajla sarıyor. Kan lekelerinin, ellerin bir şeylerden kurtulduklarını gösterdiğini ve tüm görselin yere serildikten sonra geri gelmekle ilgili olduğunu söylüyor1.

New York’tan rapper, prodüktör El-P ve Atlanta’dan gangsta rapper ve aktivist Killer Mike’dan oluşan RTJ, ikinci albümleri ile bende yine her albümündeki hissi oluşturuyor: Sizi eğlenmediğinizde işkence edecek bir insanla aynı koğuşa koyuyor fakat bu bir sorun olmuyor çünkü müzik o kadar güzel ki gerçekten eğleniyorsunuz ve numara yapmanıza gerek kalmıyor. Asıl sorun yorulsanız bile karşınızdakinin sürekli sizin eğlendiğinizi görme isteği.

Yalnız bu albümü sadece bir eğlence konseptine sıkıştırmak çok büyük hata olur. İlk profesyonel müzik işine Outkast’in Stankonia albümünde adım atan Killer Mike’ın, Outkast’in 1995-2005 yılları arasında yaptığı şeyi RTJ ile 2010’larda yapmaya başladığını ve hala buna devam ettiğini düşünüyorum. O şey, eğlenceyi farklı fikirlerin uçuştuğu yüksek müzikalite, güçlü sözler ve cilalı prodüksiyon ile sunması. Belki biraz daha fazla isyan, sinir ve enerji ile. Run the Jewels 2, bunun tarihteki en şeffaf örneklerinden ve bu albümde hata veya eksiklik aramak art niyetli, boşuna bir çaba olacaktır.

Zack de la Rocha, Travis Barker, Gangsta Boo gibi isimlerin yer aldığı, entelektüel banger diye tanımlayabileceğim albüm ile ilgili El-P, sıfırdan işe koyulduklarından, çevreden aldıkları iyi enerjiye bağımlı olduklarından ve dinleyicinin grubun limitlerini zorlamasını beklediğinden bahsetmekte. Bu noktada The Low End Theory, De La Soul Is Dead gibi albümlerden söz ederek, grupların kariyerinde ikinci albümün oynadığı, grubu bir üst seviyeye taşıma rolüne değinmekte2.

Grupların en iyi albümleri incelendiğinde istatistikte muhtemelen ikinci albümler en tepede yer alabilir fakat Run the Jewels için kaçıncı albümlerinin en iyi olabileceği öngörülemez bir durum.

Referanslar:

1. https://ew.com/article/2015/01/20/run-the-jewels-artist-nick-gazin-marvel/

2. https://www.youtube.com/watch?v=5rwYGXIJdVM 


CHRISTIAN SCOTT aTUNDE ADJUAH – THE CENTENNIAL TRILOGY (27 EKİM 2017)

Albüm kapak çalışması: Kapak fotoğrafı Kiel Adrian Scott’a aittir1.

New Orleans doğumlu, Berklee Colloge of Music’ten Christian Scott aTunde Adjuah, 2017 yılı içinde yayınladığı üç albümü (Ruler Rebel, Diaspora, The Emancipation Procrastination) bir araya getirdiği The Centennial Trilogy adlı devasa işle, sürünün lideri ve bölgesinin hakimiyetini sağlayan güçlü bir aslanı çağrıştırıyor. Tabii onun aslan olma süreci kısa bir süre değil. İlk albümünü 2006’da yayınlayan sanatçı, kendinin zamanla daha iyi bir dinleyici, grup lideri, öğretmen ve öğrenci olduğunu ve bunların müziğini daha özgün noktaya taşıdığını belirterek, sürekli geliştiğini ve bu yüzden müziğinin hangi noktaya geleceğine dair bir fikrin olmadığını söylüyor2.

Sanatçı bu albümlerde caz, fusion, trap, afro-beat gibi farklı elementleri bir araya getirerek gerçekten de müziğinin son noktası hakkında bir belirsizlik yaratıyor. Kazdığı yüksek bas ve trap beat çukurları içine gömdüğü trompet melodileri ve soloları çukurun içinden yankılanarak göğe yükseliyor adeta. Üstüne ne kadar toprak atarsanız atın, çukuru ne kadar derin kazarsanız kazın, o müziğin sesini duymasanız bile ruhunu hapsetmeniz mümkün olmayacaktır.

Scott esasen yaptığını tam olarak caz olarak görmüyor. Farklı türler keşfetmeye ve onları müziğine dahil etmeye açık ve kendini belli bir tür içine yerleştirdiğinde onun iyi veya kötü tüm özellikleriyle bağdaşacağı fikrine sıcak bakmıyor. Çok yaratıcı caz müzisyenleriyle kendisi arasında yüksek seviye bir bağ görmüyor. Ona göre çoğu, diğer türleri aşağıda gören elitistler ve aşırı yetenekli, teknik olsalar da kimse müziklerini oturup bir dakika bile dinlemek istemez.  O ise insanları sadece hareket ettirmek değil, düşündürmek de niyetinde3.

Caz müzik özellikle son on yıldır kendi içinde bir devrim yaşıyor ve bunun da meyvelerini topluyor. Bunu da temelde yeni nesil caz müzisyenlerinin türe dair eleştirilerine ve bu eleştirileri veya hataları yok etmek için geliştirdikleri yeni yaklaşımlara borçlu. Zamanımızın yükselen cazcılarının röportajlarına baktığımda hep içinde eleştiri olan parlak fikirler ile karşılaşıyorum. Bu açıdan düşününce, müzik konusunda Türkiye’nin kaderi coğrafya olmaktan ziyade toplumsal kültür haline gelmiş öz eleştiri noksanlığı gibi geliyor.

Referanslar:

1. https://christianscott.bandcamp.com/album/the-centennial-trilogy

2. https://www.youtube.com/watch?v=q30dsqlBgYg

3. https://www.thefader.com/2019/06/18/christian-scott-atunde-adjuah-ancestral-recall-profile-interview-2019

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Modest Mouse’tan yeni albüm haberimiz var!
Back In Black’i bir de Brian Johnson ve Foo Fighters’tan dinleyin!