2010’lardan Albümler #39

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


JANELLE MONÁE  –  ARCHANDROID (18 Mayıs 2010)

Albüm kapak çalışması: Fotoğraf Andrew Zaeh’a aittir1. Sanatçının kafasındaki The Archandroid Crown ise 500 yıl önce sanatçı, heykeltıraş ve mucit Zoman Ignatius tarafından yaratılmış bir tasarım. Sadece Archandroid tarafından takılabilen ve ona birtakım doğa üstü güçler sağlayan bu taç, Metropolis antik kentini içermekte2.

25 yaşında yayınladığı debut’nun bir konsept albüm olması ve bunun yılın en öne çıkan çalışmaları arasına girmesi gerçekten büyük bir olay. Yaratılan müzikal kompozisyonun konsept anlatının yoğunluğu altında ezilmemesi ve tam tersi bu iki elementin birbirini beslemesi ise bu olayın patlak vermesindeki itici güç olsa gerek. Amerikalı müzisyen Janelle Monáe, The Archandroid ile bunu başarırken Big Boi, Of Montreal ve daha birçok ismi albümünde ağırlamayı ihmal etmiyor. Esasen Monáe 1927 tarihli Metropolis filmini baz aldığı ve bir insana aşık android olan Cindi Mayweather’ın alter egosu olduğu3 konsepte 2007 tarihli ilk EP’si Metropolis’te başlamıştı ve bu albümünde de ikinci ve üçüncü süitleri konu aldı (2013 tarihli ikinci albümü Electric Lady’de de konsept süitler üzerinden devam etmiştir).

Albüm sizi 90’ların kalite kokan R&B denizinin içine sokuyor ve denizin içinde gözlerini açtığınızda funk, art pop, soul, saykedelia gibi çok çeşitli canlılarla çevrili olduğunuzu fark ediyorsunuz. Bir kutupta coşkunun diğerinde romantizmin yer aldığı bu bilim kurgu evreninde her şarkı her ülke gibi kendine özgü, ayırt edilebilir ve hafızada kalıcı.

Monáe 2010 tarihli The Washington Post’ta yayınlanan röportajında4, “ben androidden bahsediyorum çünkü bu ötekiyi (the other) temsil ediyor ve ben bir noktada öteki gibi hissediyorum yani azınlık gibi” diye belirtiyor. Ona göre gelecekte androidlerle birlikte yaşayacağız çünkü çoğunluk ile azınlık arasındaki çatışmada bir arabulucu gerekli. Metropolis filminden şu repliği hatırlıyor: The mediator between the hand and the mind has to be the heart. O kendini bir kalp olarak görüyor ve insanları bir araya getiren sanatçı olduğu kanısında.

Referanslar:

1. https://www.discogs.com/Janelle-Mon%C3%A1e-The-Archandroid/release/2299226

2. https://www.vibe.com/2010/04/janelle-monaes-archandroid-album-cover-here

3. https://www.newyorker.com/culture/culture-desk/the-otherworldly-concept-albums-of-janelle-monae

4. https://www.washingtonpost.com/express/wp/2010/05/27/janelle-monae-constitution-hall/ 


KHRUANGBIN  –  UNIVERSE SMILES UPON YOU (6 Kasım 2015)

Albüm kapak tasarımı: Samuel Muir’e aittir1.

Gruplar – Khruangbin’in bandcamp sayfasında yaptığı gibi – doğrudan müziklerini tanımlayınca ve birtakım açıklamalar yapınca bunun hem olumlu hem de olumsuz sonuçları oluyor. Olumlu sonuçları sizi araştırma, fikir üretme zahmetinden kurtarması ve öznel yoruma gerek olmadan doğru bilgiyi direkt vermesi; olumsuzları ise müzikleri hakkındaki hayal gücünüzü sınırlaması ve insanlarla tartışacağınız alanı daraltması. Ama bu noktada da müziğin en güzel yönü beliriyor ki o da ortaya çıkan işin artık üreticisinden bağımsız olması ve dinleyici için müzisyen ile aynı şeyleri ifade etmek zorunda olmaması. Ben yine de bu albüm için müzisyeni referans alacağım çünkü başka bir dinleyici için müzisyenin görüşlerinin benimkilerden daha anlamlı olduğu kanısındayım.

Tayca’da engine fly anlamına gelen Khruangbin, ilk albümü Universe Smiles Upon You’yu bas ittirmeli saykedelia, Tarantino film müzikleri ve surf-rock’ın bir araya gelişi olarak tanımlıyor. 60’ların ve 70’lerin Tayland kasetlerini dinleyerek Güneydoğu Asya’nın pop, rock ve funk müziklerinden etkilenen Texas’tan üçlü, bu müziklerle eyaletlerinin ferahlığını birleştirdiklerini belirtiyor1. Sadece Güneydoğu Asya ile sınırlı kalmayan, Meksika’dan Batı Afrika’ya kadar çok çeşitli kültürleri harmanlayan grubun gitaristi Mark Speer, yaptıkları müziği Earth Music diye adlandırarak World Music teriminin kullanılmasıyla, – benim ifademle – İngilizce sözlü müzik dışındaki her şeyi tek bir kutuya atarak farklı ülkelerin ve kültürlerin müziklerinin küçümsenmesindeki hatayı vurguluyor. Mümkün olduğunca evrensel olmaya çalıştıklarını belirtiyor2.

Grubun Türkiye’deki konserlerinde çaldıkları Sezen Aksu’dan Geri Dön parçasıyla olan uyumu amaçladıkları evrensellikte hayli başarılı olduklarının kanıtı. Aynı derecedeki uyumu dünyanın – kıta fark etmeksizin – herhangi bir ülkesinden şarkı örneğiyle de sergileyecekleri kanısındayım. Bu, aynı anda hem hiçbir yere hem de her yere ait olma durumu gruptaki saykedelik havanın ve yarattığı egzotik atmosferin en önemli sebebi.

Bu albüm dingin tınıları ve pürüzsüz akıcılığı ile sizi hafifleten bir tür meditasyon.

Referanslar:

1. https://khruangbin.bandcamp.com/album/the-universe-smiles-upon-you

2. https://www.theguardian.com/music/2020/jun/30/khruangbin-psych-rockers-texas-rise

 

Tags: , , , ,

İlginizi Çekebilir

The Rock & Roll Hall of Fame’in 2021 aday listesi açıklandı
Caribou’dan Suddenly albümünün remix’i geliyor