TKO’dan post apokaliptik dönemin yerli soundtrack albümü: “Instant Distance”

Albüm İncelemeleriYerli Sahne

Son dönemlerde synthwave’e dair herhangi bir melodiyi bir şarkıda hissettiğimde, etrafımda bomba bile patlasa farkında olmayacak şekilde müziğe kilitleniyorum. Bu, bazen öyle bir boyuta ulaşıyor ki etrafımdaki insanlardan özür dilemek zorunda kalabiliyorum.

Arama geçmişimin tüm uygulamalarda “synth, synthwave, synthesizer” kelimeleri ile dolu olduğu geçtiğimiz günlerde, rica üstüne bir albümü dinlemeye başladım. Açıkçası birkaç haftadır taşınma, pasaport ve vize işleriyle uğraşmaktan, yeni olan hiçbir şeyi “gerçekten” dinleyebilecek halde değildim. Bu düşünceler eşliğinde bana gönderilen linke tıkladığımda henüz boş olarak tabir edebileceğim odamın duvarlarında notalar yankılanmaya başladı. Notaların üstüne yoğun bir müzik eklendi, dışarıdan geçen arabaların ışıkları odamın tavanını yalarken şarkı biraz daha hızlanmaya başladı. Tüm bunların akabinde “Yahu ben ne dinliyorum böyle?” sorusuyla yorgunluğumu unutup kulaklarıma dolan müziği hissetmeye başladım.

İçinde, reddetme, köklerine isyan etme, diklenme, dinleme, empati kurma ve kabulleniş kavramlarını barından bir albümden, TKO’nun Avosync etiketiyle yayınlanan Instant Distance‘ından bahsediyorum. 8 parçadan oluşan albümü dinlemeye başladığınız anda, ilk şarkı Negative Enhance’i tek seferde geçemeyeceğinizi anlıyorsunuz. Hatta ben, Kadıköy’de taktığım, Şişli’de çıkardığım kulaklığın kulağımda kaldığı süre boyunca sadece ilk şarkıyı dinledim, buna rağmen hala yeterli olduğunu düşünmüyorum. Şarkıyı dinlerken bir yandan gerildiğimi, diğer yandan insanlardan uzak durmaya çalıştığımı hissettim. Üstelik öyle bir seviyeye geldim ki “bundan sonra hiçbir şey beni korkutamayacak” hissini fazlasıyla yaşadım.

İkinci şarkı I Am the Pain’e, birkaç saat sonra geçebildiğimde arama geçmişimdeki synth’ler beni olduğum yerde yakalamayı başardı. Bu kez, pek sevdiğim Philip K. Dick’in ölümsüz karakterlerinden biri haline gelmiştim. Otobüsün camındaki yansımama baktığımda üzerimde parlak bir zırh gördüğüme yemin bile edebilirim! Üçüncü şarkı Another Bond’la ise ilk başta sakinliğin içinde zihnimi boşalttım. Daha sonra post apokaliptik bir dönemde, devasa binaların arasında yürümeye başladım. Karanlığın içine dalacağım zaman dördüncü şarkı Flash Light başladı ve evet! Her şeyi kontrol edebileceğim o odaya girdim. Gözümün önünden görseller geçmeye başladı, hayatımın kontrolü şarkı ilerledikçe tam olarak bana geçti. Sıradaki şarkı Lights Out ise rahatsızlık hissiyle beraber bir merak duygusu uyandırdı; bundan sonrakinin nasıl bir şey olacağını düşünmeye başladım. Altıncı şarkı Sleep Tight’la bilim kurgu setinin ortasında, ne yapacağımı bilemez bir şekilde bekledim, sonraki şarkı Undiscovered Location’la keşfedilmemiş toprakların tadını çıkardım. Son şarkı Hidden Mark’la kendimi neon ışıkların arasında, adeta bir Nicolas Winding Refn filminin içinde buldum.

Yukarıda saydığım hislerin benzerini, geçtiğimiz eylül ayında dinlediğimiz Akın Sevgör’ün Routine adlı EP’sinde hissetmiştim, hala hissediyorum. Eğer birçok duyguyu bir arada yaşamak, müziğin içindeki hikayeyi keşfetmek istiyorsanız TKO’yu dinlemek için acele edin! Ubik’i ilk kez okuyormuş gibi, Blade Runner’ı ilk kez izliyormuş gibi hissedeceksiniz. Hatta belki de kendi hikayenizi yazmaya başlayacaksınız.

Yerli sahneden böyle işler gelmeye devam ettikçe, çok sevdiğimiz filmlerin soundtrack albümlerinde bu isimleri görmek de kaçınılmaz olacak gibi duruyor.

Kısacası dinleyin, dinletin!

Ayrıca TKO yeni albümünü ilk kez canlı olarak 11 Mayıs Cuma gecesi Peyote Nevizade‘de gerçekleşecek avosync Label Night’ta sergileyecek. Canlı izlemek isteyenlere duyurulur.

www.facebook.com/events/216975678893277

Tags: , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

BİR BABA INDIE MIX | “Nisan & Mayıs 2018”
Menajer Röportajları Vol. 1: CAN ŞENER

Yazar

Bize Katıl!