Tüm klişelerine rağmen “Californian Soil” güzel bir albüm

Albüm İncelemeleri

İlk albümlerin büyük başarı yapması bir lanet, aslında. Bir akşamüstü, otobüs durağında beklerken, turuncu güneş; plazaların ruhsuz camlarına çarptığı sırada içinizde oluşan varoluşsal sancıları depreştiren If You Wait de London Grammar’ı bu lanete kurban etti. İlk albümle, grubun elementlerinin Hannah Reid’in kadife sesinden, elektrogitarın yumuşak tınılarından ve post modern insanın ilişki problemlerini akıcı bir dille anlatan şarkı sözlerinden oluştuğunu gördük. İkinci albümleri Truth Is A Beautiful Thing ile karakteristik özelliklerini pekiştirmiş oldular ancak genel yorumumuz şu oldu: Bu grubun işi şarkının sonlarına doğru bir katarsis verip mıymıntı bir altyapıyla onu desteklemek, dedik.

Maalesef ki Californian Soil da içinde çok iyi yeni malzemelerin olmasına rağmen aynı yorumdan nasibini alıyor. Şarkıların çoğu, stüdyoya girip alelade akorlara basarak oluşturulmuş. Basit synth oyunlarını neredeyse her şarkıda duyuyorsunuz. Arka vokallere daha doğrusu Reid’in, altosu Florence Welch ve Katie Stelmanis gibi güçlü isimlerle kıyaslandığı, sesine aşırı güvenilmiş; halbuki üçü de bilgili bu müzisyenlerden daha farklı bir şeyler duymak istiyorsunuz. Lord It’s A Feeling ve Baby It’s You gibi şarkılarını sanki daha önceki albümlerden hatırlıyor gibi oluyorsunuz. Bir sonraki notayı hatta sözleri bile tahmin ediyorsunuz.

Bazılarında şiir gibi içinizi burkan sözler olsa da şarkıların çoğu ayan beyan yazılmış. Müzik endüstrisinin bizim kıraathanelerdeki amcalardan da erkek bir sektör olduğunu biliyoruz, elbette. Reid’in maruz kaldığı ayrımcılığı tahmin edebiliyoruz. Ancak, bu zorbalığın sözlere geçme şekli biraz tembelce kaçmış. Ama grubun öncüsü güzeller güzeli Hannah Reid’imizin röportajlarına kalsa yazdığı en iyi sözler olarak niteliyor, bu albümdeki şarkıları. Ancak, Missing’i dinliyorum –daha doğrusu Missing’i bir nakarat, bir patlama, bir farklılık ile bekliyorum, ama gördüğüm tek şey sözlere uydurmak için yapılmış bir şarkı. Hâlbuki Californian Soil’in sonlarına doğru I Need the Night daha taze ve daha catchy bir melodiye sahip. Keşke London Grammar dertlerini bu şekilde anlatma yolunu seçseydi.

Belki London Grammar’dan beklentim çok büyük olduğu için iyi bir kritik yazamadım. Hayal kırıklığına ve ‘bunu daha önce dinlemiştim ben’ hissine rağmen kulaklarınızın pasını silecek eserler de yok değil. Tüm klişelerine rağmen Californian Soil, güzel bir albüm. Pandemi döneminde çıkarabilecek kadar cesur olmalarını tebrik ediyorum. Sam Smith’e taş çıkaracak müthiş parçaları How Does It Feel sanki Disclosure’la yaptıkları o high döneme ışık tutuyor! Veya benim –sanırım bir ömür en seveceğim şarkılardan biri olacak olan, döndür döndür dinlediğim – Lose Your Head yazın otobanda güneye inerken açmanız gereken, tenör saksafonların sizi gaza getireceği harika bir parça. Sözler sizi ‘Arayacağım ya ne olursa olsun’ diye dolduruşa getirecektir, dikkat edin! Albüme adını veren Californian Soil ise gerçekten tam bir temsil şarkısı. Yani eski materyallerini güzel değerlendirdikleri ve trip hop’ın soft kısmını aldıkları Mazzenine taraflarını gösteren hoş bir parça.

İyi dinlemeler!

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

BBI Yerli #206 | Selût 
The Smashing Pumpkins, yeni arşiv serisini yayınlamaya hazırlanıyor.

Yazar

Bize Katıl!