2010’lardan Albümler #22

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


BATTLES  – GLOSS DROP (6 HAZİRAN 2011)

Albüm kapak çalışması: Aynı zamanda grafik tasarımcı olan ve Battles’tan 2018 yılında ayrılan gitarist Dave Konopka; Londra, Austin, New York, Nairobi gibi şehirlerdeki reklam panolarında yer alan görseli kullanarak kapak tasarımını yapmıştır.

İlk albümleri Mirrored ile ritimlerden meydana gelen süslü labirentler sunan, tüm üyeleri multi-enstrümantalist Battles, ikinci albüm Gloss Drop’ta vokal Tyondai Brexton’ın ayrılışı sonrası bu boşluğu akılda kalıcı şarkı düzenlemeleri ve Gary Numan, Kazu Makino gibi konuklarla kapamışa benziyor. Akustik enstrümanlarla elektronik düzenlemelerin iç içe geçtiği değişken, öngörülemez şarkı trafiklerinden dönemin en orijinal müziklerinden birini üreten grup, albümde renkli bir festival havası yaratarak aynı zamanda enstrüman uyumu konusunda da kendine hayran bırakıyor. Her bir enstrümandaki değişime diğer enstrümanların anlık tepki verdiği kusursuz düzen içinde ritim ve melodi cümbüşüyle büyülüyor. Bu duyulan müziğin tarifi çok zor. Yaygın olarak math-rock tanımı kullanılsa da davulcu John Stanier’in Math rock is pretty gross term, really unsexy ifadesini2 dikkate alarak onun yerine deneysel rock tanımını yapmak yerinde olabilir. Düşününce, hem kolay dinlenebilir olup hem de deneysel rock etiketini yapıştırabildiğim başka bir grup aklıma gelmiyor. Aykırı olduğu düşünülen kavramları barış içinde sunabilmenin Battles’ın başarısındaki en önemli nokta olduğunu düşünüyorum.

Davulcu olmasaydım da yine Stanier fanı olurdum cümlesini rahatlıkla kurabileceğim etkileyicilikte davul altyapısına ve liderliğine sahip albümde aynı ihtişamdaki melodilerin arkasındaki isimlerden Ian Williams normalde yaptıktan yıllar sonra çalmak istemediği şarkıların olduğunu fakat Gloss Drop’ta aradan 15 yıl geçtikten sonra bile tekrardan çalmak isteyeceği şarkılar olduğunu belirtmiş3.

Barındırdığı birkaç dakikalık kısa geçiş parçalarını bile best of listelerinize dahil etmek isteyeceğiniz albüm, başından sonuna hiçbir zaman sıkmayan, sürprizlerle dolu sonsuz parti gücünde.

Referanslar:

1. https://drownedinsound.com/news/4142291-battles-album-art-and-billboard-campaign-revealed-stream-ice-cream

2. https://mookidmusic.com/2016/05/31/interview-with-john-stanier-in-battles-the-loop-is-boss-everything-is-the-loop/

3. https://thequietus.com/articles/06144-battles-interview-gloss-drop


LITTLE SIMZ  –  GREY AREA (1 MART 2019)

Albüm kapak çalışması: Kapaktaki kişi Little Simz’dir ve fotoğraf Little Simz tarafından çekilmiştir. Kısaca albüm kapağı bir selfie. Başarılı fotoğraflara imza atan Little Simz’in bu çalışmasını selfie diye geçmek istemediğim için biraz laf kalabalığı yaptım çünkü bu, selfie denince akla gelen özensiz, estetikten yoksun fotoğraf algısının tam tersi, perspektif sebebiyle başka bir profesyonel fotoğrafçı tarafından çekilmiş gibi duran ve Little Simz’in yeteneğini gözler önüne seren bir çalışma.

Gerçek adı Simbiatu Abisola Abiola Ajikawo olan Londra doğumlu 26 yaşındaki sanatçı Little Simz, yanına prodüktör koltuğunda çocukluk arkadaşı Inflo’yu alarak fırından yeni çıkmış ekmek tazeliğinde bir UK hiphop işi ortaya çıkarıyor. UK hiphop denince akıllar türün en bilinen ismi ve hiphop’ı mümkün olduğunca adaya bulayan The Streets’e gitmesin çünkü Simz adadan Atlantik Okyanusu’nu aşıp ayak basılan topraklardan R&B, soul, caz gibi elementleri de fırına atmış görünüyor.  Esasen hiphop’a Amerikan aksanının daha çok yakıştığını düşünen biri olarak hiphop’ın ülkelere göre türlere ayrılmasına karşı olmamın hayli çelişkili durduğunun farkındayım. Genel olarak bu hiçbir tür için yapılmamalı fakat aşırı sempatik bulduğum İngiliz aksanı o kadar kuvvetli bir girdi ki – bir de işin içinde rap varsa – müziği kolaylıkla ele geçirebiliyor. Fakat Grey Area’da müzik galip gelmiş görünüyor. Bunda daha önce belirttiğim Kuzey Amerika kıtasından farklı elementlerin varlığına ek olarak bir başka kıtanın daha etkisi olabilir. Özellikle albümdeki caz ve afro-beat etkili iskelet hiphop beat’leri düşününce ailesi Nijeryalı olan ve kökeni – içinden afro-beat’in yaratıcısı Fela Kuti, Tony Allen, Babatunde Olatunji gibi efsanelerin çıktığı – Afrika’nın en kalabalık etnik gruplarından Yoruba halkına dayanan sanatçının genetik faktörlerin de ekmeğini yediği kanısındayım.

Daha bu müthiş albümü çıkarmadan önce Kendrick Lamar’dan övgü alan ve Forbes’un Europe 30 under 30 listesine giren2 sanatçı; Michael Kiwanuka, Little Dragon gibi isimleri de ağırlayan albümün neden bu kadar çekici olduğunu şöyle açıklıyor: It was 10 songs that were concise and very in-your-face3.

Little Simz’in geleceği o kadar parlak ki bir gün kadın rapçiler arasında favorim Digable Planets’dan Ladybug’ı bile yerinden edebilir.

Referanslar:

1. https://afropunk.com/2019/04/little-simz-photography/

2. https://www.forbes.com/30-under-30-europe-2016/entertainment/#3d41f9d366b8

3. https://www.nme.com/big-reads/little-simz-cover-interview-2020-grey-area-2691450

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bir Baba Indie Lokal #71 | Yerli Mix Özel Programı
Anathema dağılma kararını açıkladı