Laneth “bir gece”den daha fazlası

Oradaydık

“Demek ki neymiş? ‘1 Mayıs’ta konser düzenlenemiyor ama 8 Mart’ta verilebiliyor’muş. Bu, kadınlara sunulan bir ‘pozitif ayrımcılık’ veya bir ‘hediye’ mi yoksa kadınların örgütlendiği gösteri ve yürüyüşler ‘çerez’ mi sayılıyor?”

Yazı ve videolar: Onursal Yazman
Fotoğraflar: Cem Gaygusuz (giriş fotosu dahil tüm gruplar), Esra Atakan (The Climb, üçüncü kare), Can Sarıçoban (Nikki Wild)

2016 sonunda İstanbul’a kesin dönüş yaptıktan sonra gittiğim ilk konser “Laneth Konserleri”nin 2017 başındaki sürpriz dirilmesiydi. Kadro açıklandığında heavy metalseverler şaşkınlık ve heyecan içindeydi: Pentagram, Metalium, Kronik, Radical Noise, Razor plays Dr. Skull… Aynı gece aynı sahnede? Hem de ağırlıklı olarak yerli/yabancı “indie” müzisyenlere ev sahipliği yapmakla ün salmış iki katlı küp gibi bir mekânda!

2015 Paris Saldırıları sırasında 13 Kasım gecesi Bataclan Tiyatrosu’ndaki Eagles of Death Metal konserinde 90 kişi hunharca katletildikten sonra müziğe nasıl küstüğümü anımsıyorum. Aylarca yeni çıkan hiçbir şeyi takip etmemiş, elimin altındakilere dahi uzanamamıştım. Şevkim ruhumun derinliklerinde sertçe kırılmıştı. 

İzmir’in sıradan bir kış akşamında Mavişehir kıyılarından günbatımını izlerken Steven Wilson’ın 1 Mayıs 2016’da İstanbul’a konser vermeye geleceğini duydum. Porcupine Tree’nin ilk dönemlerinden beri takip ettiğim Wilson, kalp kırıklıklarıyla ilgili duygu durumlarını melodilere inci gibi işleyebilen birkaç şarkı ve söz yazarından biri benim için. Konserlerle barışmak, yeni çıkan albümleri takibe dönebilmek için bulunmaz bir fırsattı Steven Wilson konseri.

İki kişiydik. Biletlerimizi aldık. Mayıs ayını beklemeye koyulduk. Sonra korktuğumuz başımıza geldi: “İşçi ve Emekçi Bayramı’nda konser mi verilirmiş” kampanyası kazandı ve etkinlik bir gün sonrasına ötelendi. 2 Mayıs’ta İstanbul’da olabilmemiz artık olası değildi. Yıllarca beklediğimiz Steven Wilson’ı göz göre göre kaçırıyorduk. Konserlerle barışma fırsatını başka büyük bir etkinliğe kadar ertelemek zorunda kalacak, farkında olmadan dokuz buçuk ay sonraki Laneth Bir Gece’ye dek beklemeye devam edecektim; insan yavrusunun dünyaya gelmesi için gereken süre kadar…

Steven Wilson 22 Temmuz 2018’de aynı yerde yeniden çalmaya geldiğinde bu kez yanımda sadece Bir Baba Indie (BBI) editörleri Cihad ve Tuğçe vardı. “Progressive rock severim diyenin mutlaka deneyimlemesi gereken bir konserdi” diye tanımlayabileceğim gecenin ardından Zorlu PSM Amfi’nin basamaklarındaki uzun sohbetimiz sırasında, “An Evening With Steven Wilson”a katılabilmemin benim için çok özel bir anlam taşıdığını öğrenir öğrenmez Tuğçe:

“Yazsana bunları bize. Böyle konser hikayelerini okumayı ‘onu çaldılar bunu çalmadılar’a göre çok daha ilgi çekici buluyorum” dedi bana.

“Peki, denerim ama söz vermiyorum” diyebildim. 

BBI’de yazmam için açık bir öneriydi bu. Durumun ciddiyetinin farkındaydım. Eve döner dönmez, konserin tüm etkisi damarlarımda dolaşımını sürdürürken oturup denedim. Ancak altından kalkamadım. Açıkça söylemeliyim, 22 Temmuz’un, yazıya dökebileceğim bir konser izleniminden ziyade fazla kişisel bir deneyim öyküsüne evrildiğini gördüm. Bilgisayarımda durur o taslak. Ara ara açar, en azından kendim için “bitirebilir miyim acaba” diye göz atarım. Başaramayacağımı anlar, açtığım ne kadar çekmece varsa içindekilerle birlikte yeniden kalbime sürükler, kapatırım. 

“Oradaydık” adındaki bu köşe için yazacağım ilk konser “An Evening With Steven Wilson” izlenimi olamadı belki ama Laneth Bir Gece 2017 ile koparılamaz bir bağı olduğunu daha bugün fark ettim. Böyle kişisel ve uzun bir giriş yaparak, Laneth Bir Gece konserlerinin kendi adıma genel atmosferinin, bu yeniden bir araya gelişlerin geçmişi anmak kadar anı yaşamak ve geleceğe umutla bakmak olduğunu aklımdan çıkarmayayım istedim. “Unutamayacağım bir gece oldu”, “son yıllarda gittiğim en duygu yüklü konserdi” vb. cümleler sarf eder duyarız. Peki ama “neden öyleydi?”, işte onu pek anlatmayız. 

İKSV’nin Çağlan Tekil’e götürdüğü, “90’lardaki Laneth Konserleri’ni 2010’lara taşıyalım projesi” gerçeğe dönüşüp Salon kapılarının ağır “distortion” kullanan gruplara açıldığı 18 Şubat 2017 gecesinden sonra o duvarlar bu seviyedeki sert müzikle birkaç kez daha test edildi. “Istanbul Street Trash” toplama albümünün lansmanı ve “%100 Metal: Yurttan Gürültülü Sesler” ilk aklıma gelenler… 

Geçen yıl, 10 Şubat tarihli “Laneth Bir Gece 2”de, The Climb, Asafated, Rashit, Murder King, Razor plays Hazy Hill ve özel konuk Tünay Akdeniz aynı sahneye art arda çıktığında Salon’un seyirci kapasitesinin yetmediği bir kez daha görüldü. “İKSV bize ‘gidin’ demedikçe Salon’da olacağız. Hem buranın butik atmosferini seviyoruz” demişti Tekil bir röportajında. Ne var ki Salon’un yeni sponsorluk anlaşmaları gereği Laneth Bir Gece kendine başka bir ev aramaya koyulacaktı.

Laneth’in başka bir mekâna taşınmasının ardında yatan nedeni merak edenler için aktarmış olduk ancak gecenin adının yazılışında ufak da olsa bir değişime gidildiğini bir tek ben mi önemsiyorum bilmiyorum. Herkes gibi ben de “3”ü beklerken “Laneth Bir Gece III”ün IF Performance Hall Beşiktaş’ta yapılacağı duyuruldu. 

Kalburüstü rock gruplarımızdan kimi yabancı metal gruplarının konserlerine, Kargo’nun “Yalnızlık Mevsimi 20. Yıl Konseri”nden Dr. Skull albümlerinin plak formatındaki lansmanında açığa çıkan muazzam sevgi-saygı seline, ve en son Rashit’in verdiği 25. yıldönümü partisine dek punk/rock/metal kitlelerini ağırlayan IF Beşiktaş’ta buluşma tarihi bu kez 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. 

Demek ki neymiş? “1 Mayıs’ta konser düzenlenemiyor ama 8 Mart’ta verilebiliyor”muş. Bu, kadınlara sunulan bir “pozitif ayrımcılık” veya bir “hediye” mi yoksa kadınların örgütlendiği gösteri ve yürüyüşler “çerez” mi sayılıyor? Hayır, kafam karışmadı. Aksine gelecek yılki 8 Mart yürüyüşüne bu kez katılarak destek vermeye karar verdim!

8 Mart akşamı IF Beşiktaş’a vardığımda Laneth Bir Gece’ye yürüyüşten gelenleri gördüm. Gündüz anma, gece kutlama gibi bir durum söz konusuydu. İlk iki Laneth cumartesiye, sonuncusu ise cumaya denk gelmişti. Seneye 8 Mart’ı bir pazar günü taşıyacak. İlle de o gün olacak diye bir kural yok ama gönülden dilerim ki 2020’de “Laneth Bir Gece IV” 8 Mart’ın hafta sonuna denk gelecek şekilde bir kez daha düzenlensin fakat bu kez sahnedeki erkekleri değil, biraz da kadınları alkışlayalım. 

“Laneth Bir Gece”ler, “Tarihi Moda Konseri”, “Dr. Skull” derken “sırada ne var?” diye atıfta bulunuluyor Çağlan’a. Ismarlama olarak Volvox isteyenler bile var artık. “Reunion” olasılığı sıfıra en yakın dileklerden biri olsa da Lanethçilerin en büyük hayali bu.

Bu bölüm ve yandaki görsel bilmeyenler için: Volvox, Mart 92’de Laneth’in 11. sayısına kapak olmuş heavy metal grubumuz. Elbette Volvox’tan önce ve sonra punk/rock/metal kulvarlarında ürün vermiş başka kadınlarımız da var. Volvox bu yazıda (ve istekte) sadece bir sembol.

The Climb, Objektif, Cultus, Pagan ve Razor plays Kramp’tan oluşan üçüncü Laneth gecesine gelene dek lafı ne kadar uzattığımın farkındayım. Şimdi izlenimlerime geçiyorum.


RAZOR
Gün içindeki koşuşturmacadan bir türlü sıyrılamayıp gece için hazırlığıma biraz geç başlayınca Kramp’a saygı duruşuna yetişemedim. Başta sevgili Başer Çelebi olmak üzere öteki Razor üyeleri Bora İnce, Yetkin Taşkın, Berkay Yıldırım’dan ve konuk olarak sahne alan değerli Özer Sarısakal’dan (Kramp/Kronik) özür dilerim.

PAGAN
Türkiye’nin en eski ancak kariyeri kesintiye uğramış black metal gruplarından Pagan konser vermeyeli 15 yıldan fazla olmuştu. Birçoğumuz için gecenin keşfi olacaklardı kuşkusuz. Nasıl bir kadroyla sahne alacaklar diye baktığımda vokal ve gitarda Gökböri’den bildiğim Emre Balık’ın adını gördüm. Asafated’taki gitarist rolünden sonra bu kez Pagan çatısı altında Cenk Turanlı’yı yeniden ağırlayacaktı Laneth sahnesi. Öteki faal grubu Kes’i henüz izlememiş olanlar için Cenk’in Pagan’a vereceği bu destek kendisinin nasıl iyi bir bas gitarist olduğunu görme fırsatıydı aynı zamanda. Vokal ve gitardaki öteki isim Arda Karaduman iken davulda Savaş Acar’ı bulacaktık.

Pagan’ı 2019’da yeniden keşfettik ama keşke sahne şıkır şıkır aydınlık olmasaydı. Bir black metal grubu için gereğinden fazla ışık ve spot vardı üzerlerinde. Sizler için seçtiğim video kaydına gerekli müdahaleyi yaptım. Tahmin ediyorum ki siz de böyle izlemek isterdiniz.


CULTUS

Etkinliğin tanıtım metninde “Atalay, Cenk-iz, Sacit ve Naim’den oluşan kadrosuyla Laneth Bir Gece’nin en özel konuklarından biri” yazılmıştı Cultus için. Sacit katılamamış, yerini Okaner almıştı davulda. Yine de bu tanımlamayı sonuna kadar hak eden, capcanlı performansları mı desem yoksa kasetleri bozulana kadar dinlediğim rengârenk 90’larım mı? Yer yer çok belirgin biçimde caz ritimlerinden beslenen blues soslu gitar sololarıyla speed/thrash melezi bir müzik düşünün… Hatta New Yorklu alternative metal grubu Living Colour diye somutlaştırayım. 

Cultus’ın kendine has bu karışım sound’u speed/thrash ile funk metal türlerini IF Beşiktaş’ta evlendirmedi de ne? Her şarkıda dev ekranda değişen ve ustalıkla uygulanmış görsellerle birlikte çok başarılı bir geri dönüş konseri verdiklerini düşünüyorum. Başta, grubun ilk albümü “Bodhisattva”yı Hammer Müzik’ten 001 koduyla çıkaran Enis Kızılkaya ve tanışıklığım olan en büyük Cultus fanı Hakan Tamar olmak üzere, seyircinin mutluluğu tek tek yüzlerden okunuyordu. “Fanlar isterse ‘devam’ ederiz” demişlerdi konserden önce Paslanmaz Kalem’e verdikleri röportajda. Cultus fanları geldi ve çok net bir yanıt verdi!

OBJEKTİF
Laneth’in biletli konuklarını bilemem ama salona girdiğimde ilk dikkatimi çeken şey en az 2 metrelik bir yüksekliğe ayarlanmış üç sabit kamerayla göz göze gelmemdi. İkisi sahnenin uçlarına yakın bir açıda, ötekisi ortada ama geride. Sahnenin kulis çıkışına yakın olan köşede de sinyalleri tek bir masada toplayan, tüm görüntüleri eşit karelere bölünmüş bir ekranda tek seferde gösterebilen bir monitör. İşte Objektif çalmaya başladığında bu canlı yayın masası benzeri portatif sisteme iki farklı kamera görüntüsü daha iletilmeye başlandı: Dördüncüsü sahne üzerinde gezen, beşincisi de seyirci arasında serbest dolaşan bir kameraman tarafından.

Objektif’in çıkmasına birkaç dakika var… Sahne ve kulis arasında kalan geçiş bölümünde, grubun kurucusu Vecdi Yücalan’a yaklaşıp çok heyecanlı olduğumu söyledim: “Tımarlı Hastane çıktığı günden beri dinliyorum sizi, bu gece iyi ki buradasınız” deyince, “sen de iyi ki buradasın Onursal” yanıtını aldım.

1988’de Samsun’da kurulan Objektif, bu özel konser için profesyonel kayıt ekibi tutmuş, Laneth Bir Gece performansını filme alarak 30. yıldönümünü taçlandırmak istiyordu. Bu nedenle çok fazla dolaşıp pro kameraların açılarına girmek istemedim. Size son şarkı “Hayal Et”i sunuyorum, gerisini (başını) siz hayal edin. Gitarlarda Çağlar Abanoz ve Umut Mutku, bas gitarda Murat Tükenmez ve davulda Onur Akça’yı arkasına alan Vecdi ağabey, o ünlü “rock’n roll böyle bişey”ini de haykırdı, “bugün aramızda olmayan grup arkadaşlarımız Tuncay Zigaloğlu ve Tayfun Çubukçu yukarıdan bizi izliyorlar” da dedi. Halk rock ve koca yürekli Vecdi Yücalan. Başka söze gerek var mı?

Yalnız, grubun konser filmine yansımayabileceğini düşündüğüm şu iki gözlemimi aktarmazsam bu bölüm subjektif kalır: Objektif’in orijinal logosunu ve ilk iki albümün kapaklarını çizen Aptülika’nın, “yoldaş”ı sahnedeyken ne kadar mutlu olduğunu görmemek mümkün değildi. Ötekisi ise, beraber olduğumuz tüm konserleri, seyircinin bakış açısına göre sahnenin sol tarafından bir noktaya mevzilenerek ve sırtını duvara yaslayarak takip ettiğini fark ettiğim Murat Beşer’in ceketinin yan cebinden çıkardığı deftere özenle aldığı notlarıydı. Sonra o notlarla olağanüstü lezzetli yazılarda satır aralarında karşılaşıyor okur.

THE CLIMB
Bir yıl önceki edisyonda, 11 sene aradan sonra bir araya gelerek Salon’u dolduran sevenlerini kendinden geçiren, arkasına aldığı bu rüzgâr ile “Beautiful” adında bir tekli paylaşıp bir de solo konser veren The Climb’ı yeniden Laneth sahnesinde görmeyi beklemiyorduk kuşkusuz. Tabii biz onlardan yeni albüm müjdesi beklerken 8 Mart’ta sadece hasretimizi dindirdik.

2018’de olduğu gibi ışıklar yine karartıldı. O loş The Climb ambiyansı hazırlandı, patlamaya hazır seyirci iyiden iyice sabırsızlandı. The Climb hakkında bir yerde “yerli Deftones” benzetmesini okumuştum. Oysa bu ritüeller ve yarattıkları atmosfer bana Tool’u anımsatıyor. Ve seyirci neden kendinden geçiyor, bu konserde daha iyi anladım: Vokalde Gökalp Ergen, basta Kağan Batır, davulda Alen Konakoğlu ve onlara eşlik eden gitarist Ozan Doğan Ariz’den oluşan bu dörtlü, konsere bir ayin gibi başlayıp, bunu bir saat boyunca sürdürdükten sonra sadece bir ayine uygun şekilde bitiriyor çünkü. Geçen yıl bisten önce çaldıkları son şarkı Spineless’ta sahneyi nasıl terk ettikleri unutamayacağım konser sekanslarındandır. Bu yıl da aynını yaptılar ama tek bir farkla; Furtherial ve Razor solisti Başer Çelebi ile sahnenin önünde plansız bir şekilde başlayan düet Başer’in dayanamayıp kendini sahneye atmasıyla sonuçlandı. Sadece “Hezârfen” Çelebi mi? Tüm salon Climb ile birlikte tırmanışını tamamlamış, süzülüşe geçilmişti çoktan…

2020’Yİ BEKLERKEN
Gecenin kapanışını ilk ikisinde olduğu gibi yine Nikki Wild yapıyordu. 8 Mart’ta önce yürüyenler, ardından pogo yapanlar ve son olarak “aftershow”a kalıp dans edenler… Önceden duyurulduğu gibi sabah 4’e kadar kesintisiz süren Laneth Bir Gece pistinden sahneye baktıklarında tam bir yıl sonra yine ateşi bulacaklarını biliyorlardı.

* * *

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bir Baba Indie ile Başköşe #9 – Beaten Fame
Anadolu Turnesi: “Kervan yolda düzülür”

Yazar

Bize Katıl!