Güvenli bar programlarından zorunlu bir yolculuğa: “The Road” bize ne anlatıyor?

Yazı ve video: Onursal Yazman
Fotoğraflar: Photobook The Stage: Melis Gözüyukarı (kapak), Kaan Koçakoğlu (grup üyeleri)

Albümde tek başına öne çıkan ne bir grup üyesi ne de şarkı var. ‘The Road’, albüm formatına dijital çağda inanan (iyi ki) ve onunla birlikte yolculuğa çıkmayı seven müzisyenlerin ve dinleyicilerin özeli. Albüm dönmeye başlayınca hiçbir şekilde mola vermiyor, verdirtmiyor. Ve kırk yedi dakikanızı ayırdığınızda tekrar tekrar dinleme isteği içinizde doğuyor.

Bir cover grubu düşünün, istikrarlı biçimde yıllardır her hafta iki kez bar sahnelerinde çalıyor… Hafta sonu sert, hafta içi yumuşak bir setlist eşliğinde. İpucu bu kadar.

Soru ise şu: “Bu grup hangi türü icra etmektedir?”

“Pop”, o kadar popüler değil artık canım. “Reggae”, mümkün değil. “Hip-hop”, şaka herhalde. “Electronica”, uzmanlık alanım değil ama zor be kardeşim. “Punk”, hayır. “Rock”, belki. “Caz”, hiç fena fikir değil ama çok ütopik.

Peki ne kaldı geriye?

Evet, bu müzik türü olsa olsa “heavy metal”dir. Çünkü metal, sayısız çeşitlilikte alt türleri barındıran kolları ve kurumayacak bir devinimle akan ana bir nehir, güçlü bir pınardır.

Saatler süren performansınız boyunca Seattle’dan Alice in Chains, Bayonne’dan Gojira, Berlin’den Rammstein çalıp gecenin sonunu “Comfortably Numb” klasiğiyle çok klas bir şekilde bitirebilirsiniz örneğin. Buna kimsenin itirazı olmaz ve hatta dünyanın neresinde olursa olsun o bardan çıkan her metalci evine mutlu döner.

Heavy metalin modasının geçmemesinde etkili olan unsurlardan biri bu çeşitlilik avantajı ise ötekisi de köklerini inkâr etmeden sürekli yeni arayışlar içinde bulunmasıdır. Bir başka önemli unsur ise heavy metalin sadece bir müzik türü değil, bir anlayışı, bir felsefesi, kendi başına bir kimliği olmasıdır.

“Birçok yetişkin metalcinin, metal müzikle tanışma yaşları, o insanların ergenlik çağlarına denk gelir. Ve bu kişileri yargılayan insanlar, her zaman için bu gençlerin, güçlerinin yetmeyeceği insanlar olurlar. Sıklıkla aile, okulundaki öğretmen, mahalledeki ve hatta yine okuldaki, onu farklı gören kalabalık ‘diğer’ çocuklar… Bu liste uzadıkça uzayabilir. Ve teselli, her seferinde metal müziğin sonsuz dünyasında bulunur.”

Hemen yukarıda alıntıladığım bu bölüm, o uzun bar programlarıyla tanıdığımız Razor’ın ve tamamı orijinal bestelerden oluşan albümleri “The Road”u kaydeden Razor Inc. ile Furtherial’ın sesi Başer Çelebi’ye ait.

Hammer Müzik etiketiyle bu ay başında (1 Kasım) CD formatında yayımlanan ve aynı gün dijital platformlarda da yerini alan “The Road”un bize ne anlattığını doğru aktarabilmek için böyle dolambaçlı bir giriş kaleme alma gereksinimi duydum. Ritim gitar ve vokallerde Başer Çelebi, solo gitarda Bora İnce, bas gitarda Yetkin Taşkın ve davulda Berkay Yıldırım’dan oluşan Razor Inc.’in bu ilk albümünde, dokuzu İngilizce ikisi Türkçe olmak üzere, 10’u orijinal 1’i de cover (bunun için tam bir saygı duruşu demek daha doğru olur) toplam 11 şarkı sıralanıyor. Uzun bir birlikteliği (incorporated) 47 dakikaya sığdıran grubun ilk üyelerinden Barış Dai bir parçada gitarı emanet alıyor. Heavy metalin farklı sahnelerinden ve konserlerden aktardığı kareleriyle tanıdığımız Photobook The Stage üyesi Melis Gözüyukarı da çellosuyla sürpriz yapıyor.

Albümde tek başına öne çıkan ne bir grup üyesi ne de şarkı var. “The Road”, albüm formatına dijital çağda inanan (iyi ki) ve onunla birlikte yolculuğa çıkmayı seven müzisyenlerin ve dinleyicilerin özeli. Albüm dönmeye başlayınca hiçbir şekilde mola vermiyor, verdirtmiyor. Ve kırk yedi dakikanızı ayırdığınızda tekrar tekrar dinleme isteği içinizde doğuyor. Çünkü The Road’daki besteler ve sözler tek tek etkileyici olsa da sıralı bir bütün halinde dinlendiklerinde albüm formatının yenilmezliği adeta göz kamaştırıyor, Razor Inc.’in hissiyatı ise adeta yüreğinize ilmik ilmik, parça parça işliyor. Sosyal medyamda paylaştığım kısa ilk izlenimimle devam edeyim o zaman:

“Razor Inc., ‘The Road’ ile öyle bir yol albümü yapmış ki bu yolculukta yok yok: Koyu bir Pearl Jam’e, kirli bir Stone Temple Pilots’a ve tehlikeli bir Alice in Chains’e rastladım. Progresif altyapıda Fates Warning’i, progresif süslemede Porcupine Tree’yi duydum. Armoni geçişlerinde Opeth’i, hüznün işlenmesinde Katatonia’yı hissettim. Dr. Skull cover’ı Little Beach’te de Metallica’yı (Fuel) gördüm.”

Razor’ın, yıllarca barlarda kendilerini izleyen ve destekleyen sevenlerine armağan ettiği bu “orijinal” ve “anonim” (incorporated) yolculuk hakkında daha fazlasını öğrenebilmek için grubu bu pazartesi akşamı saat 20.00’de Açık Radyo 94.9 frekansında Bir Baba Indie Lokal’de ağırlayacağız. Şüphe yok ki yine çok “orijinal” şeyler duyacağız.

Yine uzun uzun yazdım. Buraya kadar sabredenleri bir video ile ödüllendirelim öyleyse…

Aşağıdaki performans, 8 Kasım’da Jolly Joker’da “25 Yıl Sonra Tam Kadro Dr. Skull Ankara Konseri”nde filme alınmıştır. 2017’deki ilk Laneth Bir Gece’de “Dr. Razor” olarak izlediğimiz, bu yıl başında ise Hammer Müzik’in çıkardığı “remastered” ve “box set” Dr. Skull albümlerinin lansmanında yolları bir kez daha doktorlarla kesişen Razor Inc.’in, dumanı üzerinde albümleri “The Road”u baştan sona ilk kez çaldıkları bu tarihi gecede, bu kez kendi yazdıkları müziklerle Dr. Skull için açılış yapmalarından (dolayısıyla Türk heavy metal camiasının tam önünde bir kez daha çalmalarından) daha anlamlı bir yol anısı olamazdı.

Tags: , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Urværk’ten Ankara grisine farklı bir ton: Rán
Eskiz “Fırtınalar Koparken” ile yeni albüm iklimine girdi

Yazar

Bize Katıl!