2010’lardan Albümler #33

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


LCD SOUNDSYSTEM  –  THIS IS HAPPENING (17 MAYIS 2010)

Albüm kapak çalışması: Kapak fotoğrafı Ruvan Wijasooriya’ya aittir. Geçmişi anımsatan ve insanların yaşamadıkları döneme nostalji hissetmelerini sağlayan bir fotoğraf amaçladığından bahsetmiştir1.

Müzisyen, DJ ve prodüktör James Murphy tarafından kurulmuş elektronik, disko, post-punk füzyonu grubun üçüncü albümü This is Happening normalde grubun dağılmaya karar vermeden önce çıkardığı son albüm olacaktı fakat dağılmaktan vazgeçtikleri için artık değil. Hatta Murphy, bu dağılma açıklaması sonrası grupla son konser diye Madison Square Garden’da çıkıp ardından grubu devam ettirdiği için haklı eleştirilere maruz kalmıştır. Esasen bütün bu dağılma mevzusu Murphy’nin 32 yaşında grubu kurduktan sonra 35’inde grupla ilk albümünü çıkarıp ünlü olduğu için bunu hep kendi içinde sorun haline getirmesiyle alakalı ve vaktinde 40 yaşına gelmeden önce LCD Soundsystem’i sonlandırmak istediğinden bahsetmişliği var2.  Dolayısıyla bu albüm Murphy’nin 40 yaşında çıkardığı albüm oluşuyla grubun kariyerinde bir dönüm noktası.

Albümü güzel yapan şey her zamanki gibi Murphy’nin anglofilliğine dayanıyor. Klasik post-punk yapılarını alıp elektronik, disko ve synth pop yaklaşımlarla birleştirerek yine ortaya harika parçalar çıkarmış. 70’ler sonu – 80’ler başı new wave’de duyduğumuz poliritmik yapıların üstüne inşa edilen pop yürüyüşlerinin elektronik müzikle bir tür güç gösterisine çevrildiği, sizi dans ettiren parçalar. Tüm bu usta müzikal yapılara Murphy’nin deliliğini yansıtan lirikal absürdlükler eklenince hayli kendine has bir ürün beliriyor.

Bir albüme pop formatında 10 dakikaya yakın parçalar koymak ve bu parçaların size 3 dakikaymış gibi hissettirmesi çok zor bir iş.

Neden Arcade Fire’ın Reflektor albümünde prodüktör koltuğunda Murphy’i tercih ettiğini veya David Bowie’nin Blackstar’da kendisiyle çalışmak istediğini anlamak istiyorsak bu albümü dinleyebiliriz. Ayrıca son referanstan Murphy’nin tek tek albümdeki şarkıları anlattığı video izlenebilir.

Referanslar:

1. http://www.self-titledmag.com/cover-flow-ruvan-wijesooriya-chats-about-the-champagne-hangovers-and-alone-time-that-went-into-the-sleeve-of-lcd-soundsystems-new-lp/

2. https://www.theguardian.com/music/2010/apr/24/lcd-soundsystem-this-is-happening

3. https://www.youtube.com/watch?v=29nbwH6JZoQ


FONTAINES D.C.  –  DOGREL (12 NİSAN 2019)

Albüm kapak çalışması: Bruce Davidson tarafından 1967 yılında Duffy & Sons sirkinde çekilen fotoğraf kullanılmıştır. Sirk İrlanda’yı hala turlamaktadır. Grup  fotoğrafın kusursuz olduğunu çünkü hem performansı hem de performansın savunmasızlığını temsil ettiğini ifade etmiştir1.

İlk albümleri Dogrel ile hızlı bir çıkış yakalayan, sözlerindeki Dublin ruhu ile müziğindeki post-punk estetiğini, dinamizmini ve garage rock’ın ferah kirliliğini birleştiren İrlanda’dan post-punk/garage rock beşlisinin ismini ilk kez IDLES konser afişinde alt grup olarak gördüğümde merak edip dinlemiş ve çok beğenmiştim. Grubu belli bir süre hiçbir görsel materyale bakmadan dinlediğim için vokal Grian Chatten’ın kafamdaki imajı; şarkıda konuştuğu zamanlar Mark E. Smith’i ve söylediği zamanlar Julian Casablancas’ı anımsatmasıyla bu iki ismin karışımı şeklinde olmuştu. Grubu dinledikçe aklımda hayali imajlar belirmeye başlamış ve buna artık son vermek adına kendimi live videolarında bularak Chatten’ın sahnedeki rahatsız duruşu ve absürd tikleri ile Ian Curtis arasında benzerlikler kurmuş ve en sonunda sahnede görülen, albümde sesi duyulan keskin İrlanda aksanlı Dublin delikanlısı vokalin aslında hiç kimseye benzemediği kararına varmıştım. Ayrıca, albümdeki yoğun Dublin konsepti düşünüldüğünde, Chatten’ın en sevdiği albümün The Pogues’dan  Red Roses for Me olması da gayet doğal2.

Albümde, aksanı ve vokal tarzıyla grubun müziğinin farklılaşmasındaki önemli aktörlerden Chatten’a eşlik eden muazzam bir garage rock ve post-punk altyapı var. Kompozisyon açısından fazlasıyla övgüyü hak eden; birbiriyle dans eden davul ritimleri, bas yürüyüşleri, gitar ve vokal melodilerinden oluşan bir iş. Rock ‘n’ roll enerjisi ve post-punk enstrümantasyonu art punk tutumuyla birleştirilmiş. Dublin’e gidip sokaklarını Dogrel dinleyerek gezme dürtüsü aşılıyor.

İlk albümüyle bünyemde fazlasıyla heyecan yüklemesi yapan Fontaines D.C., yeni çıkacak çalışmalarını dört gözle beklediğim gruplar arasındaki yerini çoktan almıştı fakat ikinci albümleri ile beklentimi çok karşılayamadılar. Yine de Dogrel’in üzerimdeki etkisi üçüncü albüm için de meraklanmama sebep.

Referanslar:

1. https://www.totallydublin.ie/music/music-reviews/choice-covers-fontaines-d-c-dogrel/

2. https://www.theguardian.com/music/2019/apr/05/irish-punks-fontaines-dc-you-can-feel-the-growing-anglophobia

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bandcamp, “Bandcamp Fridays” projesinin süresini uzattı
Nilüfer Yanya’dan yeni EP geldi: “Feeling Lucky?”