“Yan Yana Yüzmekmiş En Güzeli…”

Sanatçı İncelemeleri

Kesmeşeker’in 1991 yılında çıkardığı Dipten ve Derinden adlı ilk albümünün üzerinden otuz yıl geçmiş. Otuz yıla sekiz albüm sığdırmış Kesmeşeker, ama Cenk Taner’in Kesmeşeker’den bağımsız çıkardığı iki solo çalışmasını da bu külliyata dahil etmek gerek. Çünkü grubun kurucusu, kaptanı, gitaristi, solisti, söz ve müziklerinin yazarı olan Cenk Taner’in solo çalışmaları, Yoldan Çıkmış Şarkılar (2013) ve İzin Vermedi Yalnızlık (Ocak 2000) Kesmeşeker’in tavrını tamamlayan çalışmalar.

Cenk Taner, kuruluşundan bugüne Kesmeşeker’in kadrosunda değişmeyen tek isim. Dolayısıyla, Kesmeşeker demek Cenk Taner demek. Aynı ruh ve hissiyata sahip bu çalışmalardan özellikle İzin Vermedi Yalnızlık, hem Cenk Taner’in hem de Kesmeşeker’in tarihinde, bir dönemin kapandığını, yeni bir döneme geçildiğini simgelemesi açısından farklı bir yerde duruyor. 2000’li yılları bu albümle açıyor Cenk Taner. Bir anlamda, 90’lara veda ediyor, 2000’lere geçişte bir köprü niteliği taşıyor İzin Vermedi Yalnızlık.

Doksanlar önemli. Memleketin halet-i ruhiyesinde hâlâ seksen darbesinin izleri vardı o yıllarda. Aynı zamanda, o baskının, korku atmosferinin yarattığı travmaların sarılmaya çalışıldığı bir dönemdi. Aidiyet hissinin, kimlik  politikalarının, küreselleşmeyle beraber değişime uğrayan yapının yoğun şekilde kendini hissettirdiği, kentleşmenin daha da hız kazandığı, kolektif anlayışın sekteye uğratıldığı, bireyin öne çıktığı ama bir yanıyla da bireyin kuşatıldığı, görece bir özgürlükten söz edebilsek bile, hak ve özgürlüklerin baskı altına alındığı, aynı zamanda da hak ve özgürlükler için mücadele verildiği bir dönemdi.

Doksanlar, seksenlerle iki binler arasında köprü sayılabilecek bir ara dönemdi aslında. Sanata da müziğe de yansıdı tüm bu durum. Özellikle de, değişen kimlik algısı, bütünün parçalanması, yabancılaşma, yalnızlık mekânsallık vurgusuyla öne çıktı. İşte tam da bu noktada Kesmeşeker’e bakmak daha da önem kazanıyor. Tüm bu değişim, kimlik meselesi, aidiyet olgusu, hak ve özgürlükler bağlamında hem bireyin hem de toplumun kuşatılması, her şeyin para odaklı anlayışa feda edilmesi gibi birçok meseleyi ve tabii ki, doksanlı yılların o karanlık atmosferinin, politikalarının yansımasını Kesmeşeker üzerinden okumak mümkün. Çünkü müzik sadece eğlenmek için değil; aynı zamanda, toplumsal ve kültürel değişimleri en hızlı şekilde okuyabileceğimiz ve bize kim olduğumuzu da fark ettiren bir sanat türü. Hele ki söz konusu Kesmeşeker’se…

Kesmeşeker’in ilk günden bugüne değin tüm albümlerinde işlenen zaman ve mekân olgusu, özellikle incelenmeyi hak ediyor. Zaman ve mekânı, sürekli bir değişim döngüsü içinde olan kent kavramı ve kimliklerle beraber ele alıyor Kesmeşeker. Küreselleşmeyle birlikte dizayn edilen yeni bir kültür fikri, mekânların değişimine, dolayısıyla o mekânlardaki çehrenin de, kimliğin de değişmesine neden olacaktır. Kesmeşeker tüm bu değişimi şarkılarında hissettirir. Mesela Tut Beni Düşmeden (1995) adlı üçüncü albümde yer alan Mister Brown adlı şarkıda, “Yeni dünya düzeninde yerimiz nedir, dünya zaten senin arka bahçendir… Özgürlük adına anlattıkların yalan mıydı” şeklinde ifade edilen yer vurgusu, kendini ve toplumu konumlandırmayla birlikte, sömürülme, ele geçirilme ve kaybolmaya karşı gösterilen bir dirençtir. Şarkının muhatabı, seslendiği, büyük küresel güçlerdir. Hatta “Hey Coni salla kültürel bir bomba” sözleri de kültür üzerinden oluşturulmak istenen hegemonyayı işaret eder. Şarkının müzikal alt yapısına ise, yerel olanı duyumsatma arzusunun yansıdığını görürüz. Albümün genelinde, değişim, yabancılaşma, direnç, sistem, para, yola çıkma, aidiyet, güven, geçmiş, hesaplaşma, reddetme gibi duygularla karşılaşırız. Aslında, özellikle ilk dört  albüm, kurulmakta olan yeni düzenin, değişimin ve geçmişteki izlerin travmalarını taşır.

Değişimin simgesi ve merkezi İstanbul’dur ama onun bir parçası olan Kadıköy aidiyet duygusunu güçlendiren önemli bir yerdir. Bir anlamda da Kesmeşeker’in kimliğidir. Evet, bütünün bir parçasıdır Kadıköy, ama bu hızlı değişimden kendini korumuştur. İnsanıyla, kedisi köpeğiyle, binalarıyla, sokaklarıyla, kıyısıyla, ağacı, kuşu, sinema salonlarıyla, manavı, balıkçısı, çarşısı, bakkalıyla kendisini oluşturan tüm öğelerin toplamıdır. Kadıköylü olmak bir kültürü, ortak bir ruh halini de yansıtır. Bu minvalde Kadıköy sadece bir “yer” değildir. Bir limandır, çoğul bir sestir. O ortak ruh hali, “Kadıköy soundu” olarak da tanımlanır. Kadıköy soundu, sadece müziği kapsamaz, edebiyatı da içine alan; insanıyla, havasıyla, kültürüyle başka bir nefesin üflendiği bir yaşam biçimidir. Kadıköy, Kesmeşeker için doksanlar Türkiye’sinde yalnızlığı ve yabancılaşmayı kıracak bir direnci de ifade eder. Ama İstanbul bir dünya şehridir. Dünyaya açılan kapıdır. Aynı zamanda müziğe de! O yüzden Kesmeşeker, ilk albümü Dipten ve Derinden’de açılışı İstanbul İstanbul şarkısıyla yapar. Doğu ve Batı (Asya-Avrupa) kıyaslamasını İstanbul’un coğrafi konumuyla ele alır, böylece, kendi konumlarını da işaretler bir yanıyla. İstanbul İstanbul şarkısında İstanbul şehrine duyulan sevgiyle beraber, İstanbul’un çoklu kültürüne, yaşanmışlıklarına, tarihine, kendi özel tarihlerine, aşklarına da vurgu yapar. Kadıköy’e duyulan o yoğun bağlılık hissi de şarkıda sezdirilir. Dipten ve Derinden, grubun müzikal yolculuğunun ilk kapısıdır, ancak, sonraki albümlerinin tavrının ne olacağını da gösteren bir çalışmadır. Kent, birey, ayrımcılık, ırkçılık, zaman, aidiyet, yolculuk, yol, varoluş, aşk, yükselen teknoloji, yalnızlaşan insan albümün genel meseleleri olarak öne çıkar. Kesmeşeker’in bu ilk albümü, onların “dipten ve derinden” bir yolculuğa başladıklarına dair bir göndermedir.

“HER ŞEY SERMAYE İÇİN SEVGİLİM!”

Sadece Kesmeşeker’i özetleyen bir tanımlama değildir bu; onların dinleyicisini de kapsar. Çünkü dipten ve derinden gelen, “uçsuz bucaksız bir azınlıktır” onların dinleyicisi. Hatta, 1999 yılında çıkardıkları İçinde İçindekiler Vardır adlı albümünün içine, dinleyicisi için bir not düşer Kesmeşeker: “Onlar kaç değil, kim”dir diye…  Bu ifade bile Kesmeşeker’in tavrını anlamamız açısından yeterlidir. “Kim?” sözü önemlidir elbette. Ve azınlık meselesi de. Kim ve azınlık sözcükleri, hem “biz” olma hem de “ait” olma duygularıyla örtüşür. Kentin değişen ve kalabalıklaşan çehresinde yalnızlaşmayı ve yabancılaşmayı da bertaraf eden bir birlikteliktedir bu. Elbette pop kültürüne, her şeyin piyasa değeriyle ölçülmesine bir eleştiri vardır bu tanımlamada. Şarkılarını popülist bir anlayışla yapmaz Kesmeşeker. Dinleyicisinin karakteri de Kesmeşeker’in karakteriyle özdeşleşir. Dolayısıyla “kim” sözcüğü dinleyicisini sayı olarak görmeyen Kesmeşeker’in, her şeyi sermaye olarak gören zihniyete (buna müzik sektörü de dahil) verdiği bir cevaptır aslında.

Zaten albümlerin neredeyse hepsinde, paranın iktidarı ve insan ilişkileri üzerine etkisine dair yazılmış çok fazla şarkı vardır. Kesmeşeker’in temel meselelerinden biri de  budur. Liberal ekonominin kentsel yaşamı, gündelik hayatı nasıl etkilediğine, insanı nasıl kendinden uzaklaştırıp esir ettiğine dair ironik göndermeler yapılır. Özellikle ikinci albüm Aşk Ve Para (1993)’daki Ekmeğimin Emrimdeyim, Son Tango ve albüme adını veren Aşk ve Para adlı şarkılarda, dördüncü albüm İnsulin (1998)’deki Yoksulluk şarkısında, Doğdum Ben Memlekete (2011) albümündeki Her şey Sermaye İçin Sevgilim ve Kum (2004) albümündeki Tek Kişiyim Ben Hala şarkılarında, serbest pazar ekonomisinden, aşkın para karşısındaki mağlubiyetinden tutun da, kapitalist sistemin emeği nasıl sömürdüğüne kadar, insanın hayat içerisinde parayla olan tüm ilişkisi irdelenir. Dolaylı anlatımların yanı sıra, dinleyiciyi ters köşe yapan anlatımlar da görülür Kesmeşeker’in şarkılarında. Çokluk ve azlık kavramları bazen zenginlik ve yoksullukla ilişkilendirilir. Bu, kimi zaman maddi değeri işaret eder kimi zaman da manevi değer olarak verilir. Genel olarak bu mücadelede insanın “kalben ve fikren vurulmuş” olduğundan söz eder Kesmeşeker. Yine İzin Vermedi Yalnızlık adlı solo çalışmasındaki Kumandayı Ver adlı şarkısında sıradan bir günün hikayesini anlatırken, bir anda “buymuş hayat, yalnızlıklar peşin ödenen faturalar” diyerek geminin rotasını aniden kırar. Gerçeklikle yüzleşme olarak da okuyabiliriz bunu. Kuşkusuz, yalnızlığı yorumlama biçimi, ödenen bedelleri peşin ödenen faturalarla ilişkilendirmesi, şarkıyı çok yönlü dinlemenize olanak sağlar. Kesmeşeker’in tüm şarkılarında bu çok çağrışımlı, çok yönlü anlatma biçimi vardır. Mesela futbol terimleri de çok yönlü ve çok amaçlı bir şekilde kullanılır. Hem hayata, hem insan ilişkilerine, hem de paraya, aşka, politikaya çalım atar; gol, faul, şampiyon, şike, rakip takım, deplasman gibi sözcüklerle anlam çoğaltılır, çağrışım zenginleşir.

Galatasaray’ın efsane futbolcusu Metin Kurt için de bir şarkı yapar Kesmeşeker. Üstelik Doğdum Ben Memlekete adlı albümün kapağına Metin Kurt’u taşır. Albümdeki Metin Kurt Yalnızlığı adlı şarkıyla onun yalnızlığına sahip çıkar. Onun yalnızlığı bizim yalnızlığımızdır aslında. Kesmeşeker’in yalnızlıktan kastı elbette Metin Kurt’un insanı köleleştiren bu sisteme karşı verdiği “uçsuz bucaksız azınlığın” mücadelesidir. Sanatın, müziğin, futbolun meta haline getirilmesine, emek sömürüsüne karşı örgütlü olma mücadelesidir. Onun yalnızlığı çokluktur.

Kesmeşeker yaşanan tüm bu adaletsizliklere, eşitsizliğe muhalefet eder. Ancak bunu sloganlaştırmadan, incelikleri ve estetik düzlemi gözeterek şarkılarına yedirir. Mesela; Kadıköy (2017) albümündeki Dahi Çocukları Düşlerinden Vurdular şarkısı hem Gezi Direnişi’ne  hem de dünya tarihinde düşlerinden vurulan tüm dahi çocuklara göndermedir. Kadıköy albümünün genelinde, yakın dönemde yaşananların izlerini bulmak olası. Ve bireyin düştüğü umutsuzluk, kuşatılmışlık ve zaman mefhumu da albümün izleklerindendir.

“EĞ BAŞINI EĞECEKSEN YALNIZCA AŞK İÇİN EĞ”

Aşk da öne çıkan meselelerden biri Kesmeşeker şarkılarında. Hemen hemen bütün şarkılarda aşk, dramatize edilmeden verilir. İçinde acı da, ayrılık da olsa, bu duygular ikili ilişkilerde yaşanan insan olma halinden ayrı düşünülmez. İlişki en çıplak haliyle ele alınır, zayıflıklarımız, kusurlarımızla birlikte değerlendirilir. O yüzden, biten bir ilişkinin ardından büyük bir yas tutmak yerine, o ilişkinin muhasebesini yaparken buluruz kendimizi. Aynı zamanda, ikili ilişkilere yaklaşımda, birey olarak kalabilme çabası gözlemlenir. Mesela Değiştim Ben Sevgilim şarkısında “değiştim ben sevgilim, aynı insan mıyım” der, kişiliklerden ödün verilmesine değinir, aynı çarpık kentleşme konusu gibi, çarpık sevme/sevilme anlayışına da eleştirel yaklaşır. Evet, kişiliğinden ödün vermez, hiçbir şeye boyun eğmez ama “eğeceksen başını aşk için eğ” demekten de geri durmaz.

Cenk Taner’in, özellikle Yoldan Çıkmış Şarkılar adlı solo çalışmasında aşka bakışı, diğer tüm albümlerinden farklıdır. Bir adanmışlıkla beraber, kendini kanatan, hüznünü saklamayan bir tavır vardır bu albümün aşka bakışında. Belki albümün müziklerinin ağır bir tempoda ilerlemesi de bunda etkendir. Albümün hüzünlü atmosferi, şarkıda söylendiği gibi, her şeyin siyaha gitmesiyle de ilgilidir. Her Şey Siyaha Giderken şarkısı albümün en vurucu şarkılarından biri. Yalnızlık, kendini bulma, kimsenin bilmediği harflerden başka bir dünya kurma arzusu, sistemin tüm dinamikleriyle insanı kuşatmasına göndermedir. Kendini bulma; kendi olma, kendi kalabilme direncini ifade eder. Bu direnç azlık çokluk meselesiyle de kendini gösterir. Kadıköy albümündeki Az Ya da Çok şarkısı da, ağırlıklı olarak insanın yaptıklarıyla, tüm oluşlarıyla hayattaki yerini “gramıyla değil, dramıyla” ölçer bir anlamda.

Genel olarak Yoldan Çıkmış Şarkılar’a baktığımızda, albümde azlık çokluk ve varlık yokluk meselesinin öne çıktığını görürüz. Azlık çokluk kimi zaman aşkın yokluğunda kaybolmak, varlığında çoğalmak olarak yansır, kimi zaman da adaletsizlik, ayrımcılık ve gelir dağılımındaki eşitsizlik üzerinden kendini hissettirir. Elbette insan olabilmenin ve olamamanın da varlık ve yoklukla ilişkilendirmesi söz konusudur. Bunun yarattığı yalnızlık, yaşadığımız coğrafyanın kederiyle birleşir albümde. Mesela Kara Şair’de “huzursuz bir yatakta huzura yattın ama öyle bir coğrafya ki hep kana bastın” denmesi biraz da bundandır. Şarkının devamında “yan yana yüzmekmiş en güzeli” dileği, biz olabilme, azlığı yenme, çokluğa ulaşma, eşitlik arzusuna tekabül eder. Cenk Taner, Kara Şair’de siyahi ve komünist şarkıcı, yazar Paul Robeson’a bir atıfta bulunur. Ece Ayhan’a da gönderme vardır bu şarkıda. Kara Şair, Zonguldak’taki madencilerden, Tuzla Tersanesi’nde ölen işçilere kadar bir çok şeyi anlatır. Anlattığı eşitsizliğin karasıdır.

“Huzursuz bir yatakta huzura yattın,” ifadesine ayrıntılı bakmak gerek. Cenk Taner’in diğer şarkılarında olduğu gibi, bu şarkının sözleri de çoklu anlama sahip. Özele inersek, yerini yadırgamakla ilişkilendirilebilir bu sözler. Ve bu noktada, dönüp geçmişe bakmakta fayda var. Çünkü azlık meselesinin bir ucu da çocukluğa dayanır. Özellikle de mektep imgesi, çocukluk hüsranlarına kadar uzanır. Yalnızlığın müzminleşmesine tanıklık ederiz. Bunda, Cenk Taner’in ilkokulun ilk iki yılını ailesinden uzak, başka bir şehirde geçirmesinin etkisi olmalı. Kent ve kaybolma üzerine yazdığı şarkılar, sanırım, bir yanıyla da çocukluktan kalma bir yarayı imliyor. Küçücük bir çocuk ve koca bir şehir! Bu açıdan bakıldığında, Kum (2004) albümündeki Kalbi Kırıklar Bankası şarkısında “kendini beklemesi”, kaybolmama direnciyle birlikte, tek başınalık olarak da tezahür ediyor. Yine Ders Bitti şarkısındaki “Bilinçaltı: çocuk günün yarası” veya Tek Kişiyim Ben Hala şarkısındaki “gençliğimden bir şeyler sakladım, düşsel faizlerimle geçindim, eksiğim o yüzden”, Doğdum Ben Memlekete (2011) albümündeki Her şey Sermaye için Sevgilim şarkısındaki “bir mektup yaz parasız okula”, Sıcak ve Kurak şarkısındaki “talebeydim mekteplerde, öğrenciydim gecelerde, yurttan sesler korosunda duruyordum ortada” sözleri tüm bu süreci anlatıyor. Tut Beni Düşmeden albümündeki Yanıyor Tüm Gençliğim şarkısı da çocukluk, ilk gençlik, babayla yüzleşme, geçmişle hesaplaşma olarak okunabilir. Yüzleşme, geçmişin yanması, büyümenin de tezahürüdür bir bakıma. Lise öğrenimini de askeri okulda, yatılı öğrenci olarak geçiren Cenk Taner’in okul hayatı, şarkılarında önemli bir yer tutuyor. Şarkılarında sıklıkla kullandığı mektep, okul, test, sorular, cevaplar, milli eğitim gibi sözcükler ve kavramlar, hem duygusal dünyasını ortaya koyuyor hem de hayat karşısında aldığı tavrı bu sözcüklerle özdeşleştirerek, gündelik hayatın ritüelleri içerisinde kullanıyor.

Cenk Taner iyi bir hikaye anlatıcısı, kent ozanıdır. Kentin, insanın hikayesini anlatır. Gündelik hayat da onun şarkılarında başat bir unsurdur. Mahalleyi, sokağı, semti, denizi insanlarla beraber anlatır Cenk Taner. Sıradan insanın telaşı, gündelik hayatın hay huylarının yarı sıra, mahallenin tekelcisi Osman, emekli Feridun Bey, İsmail gibi birçok karakter de girer şarkılarına. Biz bu şarkıları dinlerken denizin kokusunu, dalgaların sahile vuruşunu, bir kedinin ayaklarının arasından dolanmasını, simitçinin sesini, iki şişe ucuz şarabın kırmızısını, atılan kasti faulleri, kaçırdığımız trenleri, hayattan yansıyan kısa filmleri, kimliğimizi, aidiyetimizi, kayıp eşya bürosunda kalan kuşağımızı, içinde yaşadığımız şu ceza sahasını, değişen zamanı, mekânı, sararan sayfaları, Kadıköy sokaklarında okuduğumuz şiirleri, kaptanın ve Kesmeşeker’in eski ve yeni kadrosunda yer almış tüm müzisyenlerin sesinde çoğalarak hep beraber otuz yılı devirdik.

Bize kattıklarından dolayı kaptana ve Kesmeşeker’e ruh veren Belen Ünal, Can Alper, Serdar Öztop, Veys Çolak, Cansun Küçüktürk (elektrik-akustik gitar), Tayfun Çağlar, Demirhan Baylan, Batur Yurtsever, Tansu Kızılırmak, Mehmet Şenol Şişli, Canay Cengen (bas gitar-geri vokal), Melih Rona, Murat Başlamışlı, Hüseyin Cebeci, Emre Sarıtunalılar, Cengiz Baysal, Çağrı Büyükçoban, Gökhan Özcan, Kerem Sefil (davul, vurmalı çalgılar) Cem Güvener, Sezen Köroğlu, Cem Dinler, Özgür Ulusoy, İlkay Özboyar (klavyeli çalgılar, hammond), Şirin Vatan, Askar Mukanov (çello), Özlem Saray, Bora Gürel, M. Bekma Sambetova (keman), Gül Tekinsoy (viyola), Mert Fehmi Alatan (trompet), Ali İzzet Çalışkan ve Gülce Altınel (mızıka)’e teşekkürlerimizle…

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

Sarah P.’nin hüzünlü disko parçası “Bits & Bytes”ın video klibi yayında
Smashing Pumpkins’in yeni albümü CYR’den iki yeni single daha yayında

Yazar

Bize Katıl!