Tania Saleh | “Bağımsız sahne, bağımsız bir kadın!”

Gönül İşi

Bir bakıyorsun kenarındasın hayatın. Yanından geçip hızla uzaklaşan arabalara takılıyor gözlerin. Yanından hızla geçen, sık ve sert adımlarla uzaklaşan insanlara, hayatlara takılıyor zihnin. Sonra evrensel bildirilere, gidişatından memnun olunamayan dünyaya, savaşa, aşka, elleri kara çocuklara, göğsünde defne kokusu olan kadınlara… Bi bakıyorsun takılı kalmışsın azizim. Beyrut’ta cevabını bulmayı düşlediğim sorulardan ziyade Beyrut hayaline dokunmuş olmanın çözülmüşlüğü var halatın ucunda. Kendimiz için durmadan attığımız düğümler var takılı kaldığımız köşe başlarında, çözülmeyi bekleyen. Şimdi size Beyrut’tan anlatacağım son hikaye ve belki gidilecek yeni yerler var…

“Bağımsız bir kadının yarattığı bağımsız bir dünya…” 

Tania, orta yaşlarına gelmiş, güzelliği dillere destan olmuş Lübnan kadınlarından biri. Kendi sınırlarına ve hayatın sınırlarına kafa tutan bir anne, şarkıcı, söz yazarı ve görsel sanatçı. Çocukluk yıllarında başlayan kaos… Dışarda çatışmalar olurken; silah seslerini, insan çığlıklarını müzikle bastırmak gibi özel bi yeteneğe sahip bir çocuk. “O anlarda kendimi mutlu ve güvende hissetmemi sağlayan tek şey müzik dinlemekti” diyor. Öyle ki müzik; kendine yarattığı bir din ve cennetinde her zaman mutlu olabilen bir çocuk o. Çocukken saklandığı arka bahçesi gün geçtikçe dahada bağımsız bir dünyaya dönüşüyordu. Bağımsız sanatçının dünyasına…

Doksanların başında henüz genç bir kadınken Arap bağımsız sahnesine çıkıyor. Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde güzel sanatlara kayıt yaptırıyor o sıralarda. İş o ki, okul yıllarında müziğe daha çok yaklaşıyor. Zaman geçtikçe uzak duramadığı bir ilk aşk olduğunu fark ediyor. Saf, tutkulu ve cesur. Adımlarını da öyle atıyor Tania Saleh; saf, tutkulu ve cesur ilerliyor müziğe, müzikle. Cep harçlığı için jingle yazmalar radyolara, bir çok rock grubuyla çalışmalar icra ettiği müziği  araştırmak için. Paris’te yüksek lisans ve teknede yaşanılan bir sene. Aşk için tekrar dönülen Beyrut…

Neşe, hüzün kadar yoğun değil buralarda. Neşe deltasına yerleşen ağır, munis, sokulgan bir hava. Tania Saleh; geleneksel arap müziğini batı müziği ile esnetmeyi başarabilen bir kadına dönüşüyor. Lübnan’ın “tarab”, “mawwal” ve “dabke”sini kullanarak folk, alternatif rock, bossa nova ve jazz dolaylarında müzik üreterek servis ediyor. Hüzün ve neşeyi aynı kalıba sığdırabilen bir müzik çıkartıyor ortaya. Bazen neşesi bol, bazen hüznü fazla pişmiş… Zamanla Lübnan’ın ana akım müzik dünyasındaki en etkileyici modellerinden birine dönüşüyor. Sahi ben kendisiyle bir sinema filminde tanışmıştım. Bir Nadine Labaki filmi olan “Caramel”. Filmin soundtracklerini Khaled Mouzzannar ile beraber yapmışlardı. Hatta şu en dokunan şarkılarından biri olan daha sonra Onur Ünlü ‘nün Sen Aydınlatırsın Geceyi filminde kullandığı Mreyte ya Mreyte şarkısını da Caramel için hazırlamışlardı. Görsellerden beslenen bir müzik üretim fabrikasına sahip olduğu kanısındayım yoksa albümlerinin gördüğü dünyanın parçalarına ait olmasını başka nasıl açıklayabilirdik ki?

İlk albümü 2002’de çıkan kendi adını taşıdığı “Tania Saleh”, 2015’te “Remastered” adını alarak, bazı düzenlemeler ile beraber tekrar piyasaya sürülüyor. Albümlerinin mutlak bir hikayesi olan şarkıcı bu albümü 92 yılında çıkan iç savaşın hemen ardından yazıyor ve kimliksiz olarak kaybedilen bir kuşağın gerçeğinden bahsediyor. 2011’de çıkan “Wehde” albümü ise 18’ine gelmiş her iki cinsiyetten ve farklı dini mezheplerden insanların barışçıl bir ülke için duyduğu özlemi, 2012′ de çıkan “Live At Drm” sanatçının özellikle canlı performansları için yazılan şarkılardan oluşuyor. 2014’te çıkan “A Few Images” albümü ağır bossa nova etkileri ile dolu olup, arap erkekleri ve kadınları arasındaki farkı anlatıyor. Arap erkeklerinin içinde bulunduğu savaşta kadınların yer almadığını anlatan, bu coğrafyada yaşayıp barışa inanan kadınlara ithaf ettiği bir albüme dönüşüyor. Her albüme sığdırılan bir mesaj ve tek şarkıyla anlatılamayacak mevzular var hayatta diyor sevgili ablamız.

Lübnan ezgilerinden vazgeçmeyen sanatçı, batının sound’unu da kullanarak oryantal füzyon tarzında yaptığı müzikle Lübnan’ın simgelerinden birine dönüşüyor. (Beyrut’un son yazısında Beyrut gibi bir sanatçı anlatılmalıydı.) Kuvvetli hayal gücü, eleştirel yaklaşım ve toplum gerçeklerini anlatabilecek bir cesaret, müziğe nakış gibi işlenen yetenek. Ve aslında bir kaosu yırtarak kendini yarattığın bir dünya. “Bağımsız bir kadının yarattığı bağımsız bir dünya…”

– Sanki henüz dönmüşüm şu köşe başından, ardımda bıraktığım sokaktan hâlâ müzik sesleri ve şen kahkahalar geliyor. Ardına düştüğümüz hayaller ve yaşam… Onlar iyi ki var!

Ben Sevim, belki yine gelirim…

Tags: , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

BİR BABA INDIE MIX | “Aralık 2016”
Nihil Piraye Değildir serisine devam ediyor: “Olmaz Olmaz”

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!