Tamamlanmamış bir aşk için Sevgililer Günü yazısı

Gönül İşi

Unfinished Sympathy, 30 yıl önce 11 Şubat 1991’de tekli olarak yayımlandı ve aynı yıl nisan ayında çıkan ilk Massive Attack albümü Blue Lines‘ta yerini aldı.

Köklerinde siyah ırkın kültürel DNA’sı bulunan, her biri küresel çaplarda genişlemeyi başararak kendi alt türlerini oluşturmuş ana müzik türlerinin zaman çizelgesinde blues, jazz, rhythm and blues, ska, funk ve hip hop’tan sonra öylesine bir halka değildi Massive Attack’in açtığı bu pencere. Britanya’nın anaakım kültüründe daha önce hiç olmadığı kadar ciddiye alınması gereken güçlü bir siyah nüfusu da temsil ediyordu Blue Lines albümü.

Doksanların başında ABD’nin kuzeybatısından Seattle merkezli elektro gitarlar ve beraberindeki giyim kuşam stili rock kültürüne “grunge”ı takdim ederken, Büyük Britanya’nın güneybatısındaki Bristol’da ise ana unsurları electronica ve hip hop olan, içinde bol miktarda funk, dub, soul, psychdelia, R&B ve house barındıran “trip hop” Massive Attack ile doğmuş, Tricky ve Portishead’in de katılımıyla yeni yeni büyüyecekti.

Unfinished Sympathy, daha ilk dinleyişte Blue Lines’ta yer alan öteki parçalardan önemli bir şekilde ayrılıyordu. Melodik zenginlik, gerilim, dinamizm, aranjmanlardaki doğallık, icra ve prodüksiyon mükemmeliyeti bakımından 1998’de yayımlanacak üçüncü albüm ve kısa süre içinde bir başyapıt kabul edilecek Mezzanine’in habercisi niteliğindeki şarkı, Blue Lines’ın loş atmosferindeki koyu mavi ses bulutları arasından sızan cılız bir güneş parıltısından daha çok güçlü bir ışık süzmesini andırıyordu. Nitekim, şarkının videosu için seçilen “güpgüneşli bir günde Los Angeles sokakları” dekoru bu etkiyi misliyle katlayacaktı.

Unfinished Sympathy’nin kurgu belgesel türündeki videosu, şarkının eşsiz güzelliğine paralel kusursuzlukta bir filmcilik işi olarak, en unutulmaz ve en iyi klipler listelerindeki yerini zamana karşı sınandığı her yıl daha da sağlamlaştırdı, sağlamlaştırıyor.

2012 yılında The Guardian‘da Blue Lines hakkında bir incelemesi çıkan Sean O’Hagan, klibi, “modern video yönetmenliği için bir referans, popüler kültürde herhangi bir şarkının reklamından ziyade nefes kesici bir kısa film” sözleriyle niteledi.

Dönemin sunduğu teknolojik olanaklara ve bugün otuz yıl sonra ulaşılan yeniliklere karşın sade bir anlatımla elde edilen bu kalıcı başarı, sinematografik bir dili en kestirme yoldan özetlemesi ve temel bir tekniğin stilize biçimde doğru yerde kusursuz kullanımı bakımından verilebilecek en isabetli örneklerden biridir. Yönetmen Baillie Walsh‘un çığır açan Unfinished Sympathy videosu, tahmin edileceği üzere birçok klibe ilham kaynağı oldu.

Kesintisiz bir kamera çalışmasında tek plandan oluşan takip sahnesi aracılığıyla sağlanan süreklilik (unbroken) sonucu elde edilen mobilize resimler ile iç içe geçen birbirine karşıt ve tamamlanmamış duygu durumları (unfinished) şarkının sözlerinde birinci tekil şahıs olarak tanıtılan kişinin dünyasıyla bire bir örtüşmektedir.

Los Angeles‘ın merkezine yakın Harvard Heights mahallesi sınırları içinde, 1311 South New Hampshire Caddesi ile 2632 West Pico Bulvarı boyunca solist Shara Nelson‘ı takip eden kamera, ana karakterden bir an bile ayrılmazken arka planda belli belirsiz Massive üyeleri (sırasıyla Daddy G, 3D, Mushroom), ağaçlar, arabalar, mağazalar, esnaf portreleri, çocuklar, gençler, yaşlılar, sarhoşlar, kavga edenler ve öpüşenler görülmektedir. Ve elbette, videonun her bir karesine sinen, LA semalarındaki güçlü güneşten asfalta, binalara, insaların yüzüne yumuşayarak yansıyan sarının o sıcak tonu da izleyenin içine işlemektedir.

Klip, tamamı siyahlardan oluşan bir sokak çetesinin çok yakın plandan genel açıya doğru geçen kısa tasviriyle başlar… Ne hoş bir rastlantıdır ki, aynı yılın temmuz ayında vizyona girecek ve bugün tüm zamanların en önemli siyah temalı filmlerinden biri olarak gösterilen tamamı Los Angeles’ta geçen olayların anlatıldığı John Singleton imzalı “Boyz n the Hood”tan silinmiş bir sahne gibi durmaktadır bu açılış.

Şarkının kısacık ancak bıçak keskinliğindeki mod belirleyici introsu South New Hampshire Caddesi bölümüne denk gelir. Kameranın, başrol oyuncusuna yetişip hemen yanına ve birkaç saniye içinde de önüne geçtiği nokta ise Nelson’ın ilk dizeleri okuduğu anla senkronizedir.

Nelson’ın ağzından “I know that I’ve been mad in love before” duyulduğunda sokağın köşesi bir iki saniye önce dönülmüş, ana karakterin kendini içinde bulduğu aşk selinin karşı konulamaz coşkusu ile potansiyel yıkıcılığı arasında sıkışıp kalışının muhasebesi çoktan başlamıştır.

West Pico Bulvarı üzerindeki kaldırımda dümdüz bir hat doğrultusunda ilerleyen âşık, bir çözümlemeye ulaşana dek etrafını umursamadan iç dünyasında yol almayı sürdürerek yürüyüşünü bozmamayı başarabilecek midir, bilinmemektedir.

Son 1 dakikaya girilirken, kamera videonun en başındaki pozisyonuna döner ve Nelson’ın arkasına geçer. İkilinin adım frekansları arasında dramatik bir fark oluşur, dolayısıyla aralarındaki mesafe de giderek açılmaktadır artık. Son saniyelere doğru takip etmeyi tamamen bırakan kamera, ana karakterin arkasına dahi bakmadan emin adımlarla Dewey Caddesi‘ne sapıp gözden kaybolmasına göz yumar.

Debisi güvenli aşk nehrinin ana yatağında yatıp uyanmayı kim istemez? Irmağın hırçın ve tahmin edilemez yan kollarına savrulup, aşkın ara sokaklarında kaybolmayı göze alabilir misin?

Kalbinin ulaşılamayacak çıkmaz sokağına aşkını gömeceğini bilsen bile.

Tags: , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Neil Young’tan yeni konser albümü ve filmi geliyor
London Grammar ve Dave Bayley iş birliğinden ”Lose Your Head”e yeni remix

Yazar

Bize Katıl!