MEHMET ŞENOL YAZDI | Bob Dylan’ın Küçük Hediyesi: All Along the Watchtower’ın İstanbul Sırrı

Gönül İşi

Size yine gerçek ile hayal arasında arafta kalmış, 1989’dan bugüne kadar gelen çok garip ve biraz uzun bir hikaye anlatmak istiyorum. Anlatacağım hikayenin gerçek olup olmadığını yine bilmiyorum. Ama kendimi anlatmak zorunda hissediyorum…

Yıl 1989’du.

O yıl İstanbul Müzik Festivali adeta şaha kalkmıştı. Bob Dylan The Band ile birlikte geliyordu.. Sırada Ahmad Jamal, George Duke, Stanley Clarke, hatta “eski eşi” Joan Baez, Spryro Gyra, Stephane Grapelli vardı filan… Böyle bir şeye hiç alışık olmayan bizler için müthiş bir yaz geçecekti…

Ama Bob Dylan’ın yeri bambaşkaydı elbette. Yıllarca onu plaklarda dinleyerek gençliğini geçirmiş insanlardık. Bir grup prog rock müptelası çocukluk arkadaşı olarak haftalar öncesinden “albüm” plaklarını ve kasetlerini tekrar biraraya getirmiş, adeta sınava çalışır gibi Bob Dylan çalışmıştık.. Hangisini çalar, Highway 61‘i çalar mı? Maggie’s Farm‘ı çalmaz mı? Mr. Tambourine Mani kesin çalar canım (Üçünü de çaldı; hatta Maggie’s Farm’ı bis’ten sonra çıkıp arka arkaya 4 parça çaldığı bölümün en sonunda çaldı ve çekti gitti.. Sonradan inceledim ve gördüm ki; o yılki Avrupa turnesinin hiçbirinde bizdeki kadar uzun kalmamış sahnede, o kadar çok parça çalmamış)… O havayla gittik Harbiye’ye…

Açık Hava o 24 Haziran gecesi olağanüstüydü.. Biletliler, biletsizler, kuyruk, kaynak kavgaları, piyasaya gelenler, soğuk biracılar, korsancılar, taktımtakıştırdımcılar, yıllardırsankievindeyaşıyormuşdaogecenihayetortayaçıkmışgibiler, tıkanmış yollar, köfteciler… Biz tabii ki, çok önceden ön-rezervasyon yaptırıp AKM’nin önünden biletini alan garanticiler olarak en önlerde yerimizi almıştık yarım saat öncesinden… Hava gerçek bir yaz akşamı, olağanüstü bir kalabalık.. Eski dostlar bir aradayız.. Öncesinde herkesi “konsere hazırlayan”, atmosferi veren müzik olarak Neil Young usul usul çalıyor.. Daha ne isteriz…

Ve gecenin o saati geldi.. Derinden gelen Neil Young müziği sona erdi, alkışlar, çığlıklar arasında Bob Dylan Band çıktı sahneye.. Ne bir merhaba, ne bir konuşma… Direk girdi müziğe.. Tam 2 saat çaldı.. Ara filan vermedi… Parça aralarında kafayı şöyle bir eğip, kendisini ilk defa görmekten ve nihayet buluşmaktan transa geçmiş seyircisine bir teşekkür filan da etmedi, 10-15 saniye ara verip öbürüne geçiyorlardı…

Adeta şok olmuştuk.. Duruma mı bakalım, çalan olağanüstü, bizim için gerçekten “yeni” bir deneyim olan Dylan müziğine mi… İkincisini seçtik elbette… Müziğin, daha doğrusu Dylan’ın en güzel dönemlerinden biri olan “rock” döneminin akıcılığına bıraktık kendimizi.. Adamın “canlısını” unuttuk; müziğinin “canlısına” tutunduk…

Tabii bir çok şeyi bilemiyorduk o zaman…

Mesela İstanbul’a bu ilk gelişinin, yıllar sonra bir gazeteci tarafından Never Ending Tour – “Asla Bitmeyen Tur” diye tanımlandığı için artık öyle bilinen ünlü 1988’den beri devam eden devasa turne programının ilk duraklarından biri (90. Konser) olduğunu…

Bu turu takip etmeyi bir “hac vazifesi” gibi gören artık binlerce insan olduğunu… En eski kayıtların bir hazine değerinde olduğunu…

Turnenin her konserinin “Bayanlar Baylar, karşınızda Colombia Records’tan Bob Dylan” şeklinde bir anonsla başladığını…

Bilmiyorduk işte. Hamdık. Hele anonsu hiç hatırlamıyorum, gürültüye gelmiş olabilir!

Ama bir parçayı çalışını, bugün aradan yıllar geçse de hiç unutmuyorum…

Tabii ki dönemin ruhuna uygun olarak, hepimiz “Blowing in the Wind”i bekliyorduk, nitekim en sona doğru çaldı da onu.. Ama benim çok sevdiğim parçası olan “All Along the Watchtower”a daha büyük ilgi gösterdik. Çünkü ilk kez yayınladığı plaktaki (“John Wesley Harding”, 1987) mızıkasıyla dakikalar süren bayıcı işler yapmayı bırakmıştı Jimi Hendrix yorumundan sonra.. Albüm çıktıktan 6 ay sonra Hendrix, bu parçayı almış baş aşağı çevirmişti adeta.. (Bu yüzden bu parça Hendrix’in sanılır hep)

Evet, Dylan o gece parçayı adeta Jimi Hendrix gibi çaldı. Dolayısıyla, etkisi herkeste çok ama çok büyük oldu. Yaklaşık 10 dakikalık bir “jam” yaptı Bob Dylan, G.E. Smith ile birlikte…. Tıpkı Jim Hendrix gibi, tıpkı Neil Young gibi, tıpkı, yıllar sonra Dave Matthews ve onlarca büyük sanatçının yaptığı gibi…

Ama bir gariplik vardı yine de… Sözleri ezbere bildiğimiz için, parçaya bir türlü eşlik edemediğimizi hatırlıyorum.

Çünkü konserde Bob Dylan parçanın sözlerini değiştirmişti!

Daha doğrusu sözlerin yerini değiştirmişti; Tersyüz etmiş; geriden başlayarak söylemişti…

O zaman buna benim gibi çok şaşıran birçok insan oldu elbette.

Ama üzerinde durmadık pek… Sanatçı yorumu diye düşünmüş olabiliriz.. Dünyadan bugünkü gibi pek haberimiz olmadığı için, demek konserlerinde böyle icra ediyor bu parçayı demişizdir.. Deyip geçmişizdir…

Ta ki, geçenlerde web’de surf yaparken Bob Dylan ile ilgili bir dolu fan yorumu gözüme ilişene kadar…

O zaman dank etti kafama tam 27 yıl önceki o “değişiklik”…

Dank edenin ne olduğunu daha iyi anlatabilmek için, sanırım tarihe en çok yorumu yapılan parça olarak geçen “All Along the Watchtower”ın sözlerini biraz anlatmak lazım..Başka türkü anlaşılması mümkün değil çünkü.

Kısaca özetleyeyim..

Şarkının başında Dylan konuya küt diye giriyor. Öncesinde ne var filan bilemiyoruz… İki kişi, Joker, yanındaki Hırsız konuşuyor… Joker, Hırsız’a ‘burdan dışarı bir yol olmalı’ diyor ve devam ediyor: “işler fena karıştı, bir türlü huzur bulamıyorum. Patronlar içer şarabımdan, çiftçiler kazar tarlamı; bu satırdakilerin hiçbiri bilmez bunların değerini’…

Joker kim, Hırsız kim? Patron, çiftçi? Neden bahsediyorlar; anlaşılmıyor. Ama aralarındaki muhabbet devam ediyor.. Hırsız kibarca cevap veriyor: “Lütfen heyecan yapma. Herkes hayatı şaka zannediyor ama biz ikimiz böyle olmadığını artık biliyoruz.. Geçelim bunu.. Boş boş konuşmayalım; vakit geç oldu…”

Anlaşılmazlık yine devam ediyor… Hatta daha da büyüyor.

Sonra bu şarkının ikinci ve son bölümü başlıyor:

“Gözetleme kulesinin tepesinde prensler seyretti etrafı

gelip geçerken tüm kadınlar ve yalınayak hizmetçiler

uzaklarda kükredi bir yaban kedisi

iki atlı yaklaşıyordu, rüzgar uğuldamaya başladı….”

Şarkının sözleri bu kadar… İkinci bölümde Joker ve Hırsız yok görüldüğü gibi… Bambaşka bir yere, zamana geçiyoruz sanki… Bu sefer bir tasvir durumu var…. Benim gözümde bir kale canlanıyor… Kalenin içerisinde “korunaklı” yaşayanlar var. Gözetleme kulesinin tepesinde Prensler; prensesler, hizmetçiler… Birden uzaklardan bir kükreme sesi geliyor… 2 atlı yaklaşıyor… Rüzgar uğuldamaya başlıyor…

Büyük ihtimalle bir şeyler olacak… Ama parçada ne olacağını bilemiyoruz… Yeni bir bilinmezlik daha çıkıyor ortaya ama daha öncekini çözemeden şarkının sözleri bitti…

Ama bir kopukluk var. Dizeler bir türlü birbirleriyle eşleşmiyor.. Anlam dizgesi izlemiyor. Neden? Tespit var, açıklama yok. Dylan, bu konuda konuşmuyor pek.. Dolayısıyla herkes birbirinden farklı yorum yapıyor.. Hatta kitaplar, araştırmalar yazılmış, ansiklopedilere konu olmuş…

Bir iki yorumu aktarayım. Kimisi Bob Dylan’ın Eski Ahit 21: 5-9‘daki cümlelerden yola çıktığını söylüyor.. Eski Ahit’teki o bölüme göre, Tanrı diyor ki “Git, bir gözcü dik, gördüğünü bildirsin. Savaş arabalarının, Atlara, eşeklere, develere binmiş insanların Çifter çifter geldiğini görünce dikkat kesilsin.” Gözcü, “Ey efendim, Her gün aralıksız gözcü kulesinde duruyor, Her gece yerimde nöbet tutuyorum” diye bağırdı, “Bak, savaş arabalarıyla atlılar Çifter çifter geliyor!” Sonra, “Yıkıldı, Babil yıkıldı!” diye haber verdi, “Taptıkları bütün putlar yere çalınıp parçalandı!”

Evet, benzeri temalar var… Gözcü kulesi var, çifter çifter gelen savaş arabaları var… Kimisine göre Joker, aslında İsa (Tarot kartlarındaki gibi); Hırsız ise onunla çarmıha gerilen hırsız… Buradan yola çıkarak kimisi Joker’in şeytan, Hırsız’ın (İncil’e göre hırsız kılığında sınanan) İsa olduğunu söylüyor… Hayattan bıkan ve şikayet eden Joker’e; “iyi yolu” gösteriyor… Bob Dylan bir dönem Hristiyanlığa da takıldığı için anormal de gelmiyor doğrusu…

Başka bir güçlü görüş de var. Şarkının yazıldığı tarih olan 1967’de Vietnam Savaşı’nın içerisindeydi ABD ve orada görev yapan askerler “Watchtower“ı “biraz ara verip kendine dönme, kendine bakma, değerlendirme zamanı”na anlamıda bir deyim olarak kullanıyorlarmış.. Nitekim Forrest Gump filminde de bu şarkı tam da Forrest Vietnam’da askerken kullanılmıştı..

Bir değişik ilginç görüş; Joker’in bizzat Bob Dylan olduğu yönünde.. İlk bölümde “Patronlar içer şarabımdan, çiftçiler kazar tarlamı; bu satırdakilerin hiçbiri bilmez bunların değerini’ derken yılar sonra davalık olduğu menajerini kastediyor. Geçirdiği büyük motosiklet kazasından sonra evinde uzun süre yatmak zorunda kaldığı dönemde yazdığı şarkı olduğu için “hayatı ciddiye almamaya, daha farklı bir gözler bakmaya”, hatta “şükretmeye” başlıyor. Şarkının sözleri de onu anlatıyor..

Ama ağırlık kazanan fikir, Dylan’ın dünyayı değiştirmeye çalışanların sayısının hayli fazla olduğu bir dönemde “sosyal mesaj”ı da şarkının sonuna koyup ama o kadarcık koyup, ucunu belirsiz bırakıp yoruma dinleyiciye bıraktığı yönünde… Siz neye benzettiniz bilemiyorum ama ben bugünlere de benzetiyorum.. Eskiden de geçerli olduğuna göre kadim bir durumu anlatıyor demek ki… Kendilerini korumaya almış Kale (Saray/Sistem/Düzen), yaklaşmakta olan tehlikeyi, doludizgin gelen atlıları görüyorlar…

Ama açıklamaların hiçbiri şarkı sözlerindeki belirsizliği tamamen açıklayamıyor. Kısmi çözümler getiriyor. Mesela, “patronlar” menajeriyse, “Çiftçiler” kim? Vietnam’daki kendini sorgulamayı anlatıyorsa, patronlar nerden çıktı? Eski Ahit’e referans veriyorsa Prensler, prensesler ne? Uzadıkça uzuyor…

Sonuçta sonu yaklaşan fırtınayı, mücadeleyi, haberdar ederek merakta bıraktıktan sonra biten bir şarkıyla karşı karşıyayız… Ama ne olacak, bilemiyoruz… Sonrası yoruma açık ya da bize bırakılmış…

Çok uzadı yazı, farkındayım ama bu ön bilgiler gerekliydi…

Evet, gelelim tekrar konuya..

Yukarıda yazdığım gibi, bir fan sitesinde okuduğum birçok yazıda heyecanla Bob Dylan’ın son konserlerinde bu şarkıda “ufak bir değişiklik” yaptığı yazılıyordu.. Konsere giden fanlara göre, Bob Dylan, All Along the Watchtower’da parçanın sonuna ek yapmıştı! Dylan, bir kaç performansında parçayı, şarkının ilk cümlesiyle (““There must be some kind of way out of here,”) bitirmeye başlamıştı.

Harıl harıl bu değişiklik ile sırrın açığa çıktığını tartışıyorlardı…. Neler neler tartışıyorlar, inanılmaz…. . Anlaşıldığına göre, Dylan, yıllar önce aslında Greatful Dead’in bu parçayı yorumlarken yaptığı o küçük değişikliği uygulamasıyla parçanın “sırrı”nı biraz daha açığa çıkarmış oluyordu. Hararetli tartışmalarda eski defterler tekrar açılıyor, eski kayıtlar karşılaştırılıyor, yorumlar tazeleniyor filan falan… Müthiş araştırmalar, yorumlar… Bizim buralarda nelerle uğraştığımızı düşündüğümüzde, saygı duymamak elde değil…

Ama tüm bunları okurken acıyla bir tebessüm geldi oturdu ve dondu yüzümde…. Zihnimde çaresiz bir şimşek çaktı…

Çünkü tam 27 yıl önce Açık Hava Tiyatrosu’ndaki konserde yaptığı o “değişiklik” aklıma gelmişti…

Tabii, nerden bilsinler, Bob Dylan arkadaş, 1987 yılının 27 Haziran akşamında karşısında transa geçmiş 5.000 hayranına hiç bakmadan bu parçayı çalarken bir sürpriz yapmıştı…

Parçaya orijnal şarkının sonuyla başlamıştı! Dolayısıyla parçayı da bugün parçanın ilk dize öbeğini sona almış ve onla bitirmişti!

Aslında yılardır tartışılan, üzerine kitaplar yazılan bir hikayenin, garip gizemin çok basit bir çözümünü 1987’de, Müslüman bir ülkenin pek dünyadan haberdar olmayan hevesli gençlerine bir ödül olarak sunmuştu…

O zaman çok garipsediğimiz ama “lan adam yorumuna çeşitlilik katıyor” diye geçiştirdiğimiz şey, demek aslında on yıllardır tartışılan konunun çözümüydü: Şarkının bütün belirsizliği de, sözleri tersyüz edince, sona eriyordu. Bir çember gibiydi şarkı; ama geriden başlayarak çember tamamlanıyordu.

Biz gariban Üçüncü Dünya ülke gençleri elbette, internetin, haberleşmenin olmadığı bir dünyada bunu bilemezdik.. Değil mi?

Şimdi düşünüyorum da, Bob Dylan aslında bu topraklardan birisi değil mi? Zaten daha sonra 2 kere daha geldi; belki Mayıs’ta yeni albümü çıkacak yine gelir.

Kağızmanlı Bob olarak, o zaman bize, aslında atalarının topraklarına bir küçük hediye vermiş olamaz mı?

Olabilir.

Hatta bence hediye de değildir. Belki bir öngörü de içeriyor olabilir.

Şarkının yeni dizilişine bakar mısınız?

Rüzgar uğuldamaya başladı.

Burdan dışarı başka bir yol olmalı…

Mehmet Şenol

MERAKLISI İÇİN NOTLAR:

O kadar çok Watchtower yorumu var ki.. Ben en çok sevdiklerimi seçtim….

Bir de tam 27 adet AATW yorumunu bir araya getirdiğim bir Spotify listesi de yaptım…

Spotify kullanan aşağıdaki linkten ulaşabilir… Playliste yeni yorum parçası eklemek isteyen de oradan yazabilir, hemen eklerim.. Yalnız Spotify’da bütün yorumlar yok, telif hakkı meselesinden dolayı sanırım.. Mesela en güzel AATW yorumlarından biri olan Bear McCreary’in Sylon Marşı’nu bulamadım.. siz bulursanız, bi zahmet…

Playlist: All Watchtowers

JIMI HENDRIX

Tabii bu parçayı, 67 yılında albüm çıktıktan 6 ay sonra böyle yorumlayarak bambaşka noktaya taşıyan ve müzik tarihin en iyi “cover”ı seçilen yorumla başlayalım. O kadar güçlü bir yorum ki, parçanın aslında Bob Dylan’a ait olduğunu unutturacak kadar damgasını vurdu tarihine. Dylan’ın “mızıkalı” parçasını gerçek ruhuna oturtan O’dur çünkü. Bob Dylan da zaten daha sonra bu şarkısının en iyi yorumunun Hendrix’ten geldiğini defalarca söylemiştir. Rahmetlinin gitarı parçayı yerli yerine oturtup anlamını müzikal olarak çok daha ileri taşımış.

NEIL YOUNG – 1

https://www.youtube.com/watch?v=Xq4Gtlw5sdU

Bu acaip konser kaydı, benim gözümde Neil Young’un en iyi Watchtower yorumu. Bunda ona eşlik eden Booker T& the MGs’in rolü çok. eden Booker T& the MGs, ırkçılığın en yaygın olduğu dönemde, hem de Memphis’te büyük bir cesaret örneği göstererek 2 beyaz ve 2 siyahın birlikte kurdukları bir grup. Bugün de ismi anıldıklarında ABD’nin her yerinde millet ayağa kalkıp esas duruşa geçiyor. eden Booker T& the MGs’ın güneyli ruhuna Neil young’un gitarı mükemmel uymuş, karışmış… (2002, Almanya konseri)

NEIL YOUNG – 2

Bu Neil Young’un kadim grubu Crazy Horse’la birlikte icra ettiği en güzel Watch Tower yorumu.. 1994 yılındaki Farm aid konserinde New Orleans’da çekilmiş video.. Akustik gitarı, çiftçilere destek amaçlı olarak nerdeyse 40 yıldır düzenlenen Farm aid konserlerini (Neil Young ile birlikte) başlatan Wille Nelson çalıyor.. Geri kalan ekip çekirdek Crazy Horse ekibi (Billy, sigarasını ağzından hiç bırakmayan Poncho ve Anthony)… Bu gözler, 2013’de bunların son halini de gördü.. Tamam yine taş gibi çaldılar ama zaman da geçiyor be…

Bu videonun 3.50-4.05 arasına özel dikkat çekerim.. Tabii Crazy Horse elemanları yıllardır Young’un jam’lerine alışık ama “konuk” Willie hiç alışık değil.. Young, Wille’ye yanaşıp jamde yükselmeye başlayınca Wille Amca’nın hali çok komik: “Lan dur yavaş, yetişemiyorum, ne yapıyorsun ya…”

BATTLESTAR GALACTICA (Bear McCreary) – 1

Bana göre en olağanüstü Watch Tower yorumu… Kadri bilinmeyen, yeni sezonunu çekmedikleri için yıllardır bütün belaları okuduğum Battlestar Galactica dizisinin de en güzel şarkısı. 3. sezonun bitişine saklanan ve seyreden herkeste deprem etkisi yaratan bu sitarlı filan bu muhteşem yorumu Bear McCreary’den… (Dizide bu parça Sylon marşıdır; çalınınca Sylon olanlar “belli olur”..)

BATTLESTAR GALACTICA (Bear McCreary) – 2

Bunun bir de dizide (4. sezon 17.bölüm) Kara’nın babasıyla piyano başındayken anımsadığı bir piyano solosu var ki.. Sylon marşının dramatizasyona uyum 10 numaradır.

HEM JIMI HENDRIX HEM BATTLESTAR GALACTICA!

Peki ya Jimi Hendrix’in sololarıyla re-mix’ine ne dersiniz.. Bence çok güzel…

CHRIS DE BURGH!

Ya inanmayacaksınız belki ama parçanın ruhuna en çok yaklaşan yorum, hiç aklınıza gelmeyecek birisinden, Chris de Burgh’den gelmiş bence.. Evet, evet; “Lady in Red”i söyleyen şarkıcı! Tamam, dövmeden önce mutlaka dinleyin bir kere.. Bana kesinlikle hak vereceksiniz..

DAVE MATTHEWS BAND

Yeni kuşağın en sevdiğim isimlerinden olan Dave Matthews’ün grubuyla yaptığı bu yorum, gerçekten müthiş.. Hele Central Park atmosferinde, grup üyelerine tek tek kendisini gösterme fırsatı vererek… Sanırım bir çok yeni kuşak genç, bu yorumdan dolayı olsa gerek, parçayı Dave Matthews’ın yeni şarkısı sanıyor . 🙂

LISA GERRARD

En sevdiğim gruplardan Dead Can Dance’in kadın sesi Lisa Gerrard da konuya el atmış ve kendi tarzının da dışında bir şey ortaya çıkarmış.

ELEKTRONİK ŞALALA

Barbara Keith – All Along The Watchtower (Rayko Edit)

Tabii böyle yorumlar da oluyor doğal olarak.. Olaya sadece müzikal açıdan bakarsak, fena sayılmaz.. Ben yürüyüşlerimde dinliyorum…

U2

Sakın dinlemeyin. Parçanın ruhunu da, her şeyini de berbat etmişler.. Bir de sözleri filan değiştirmeye cüret ediyor ki Bono efendi, lan sen kimsin ki… Töbe töbe…

GREATFUL DEAD

Şimdi artık anlaşıldığına göre, taa 90’lardaki konserlerinde parçanın “sırrı”nı keşfeden ve ilk açığa vuran grup olarak Greatful Dead’ın 1989 konser yorumunda bunu bulamıyoruz ama yine de çok müthiş bir AATW yorumu…

BRYAN FERRY

Roxy Music’in ünlü gitarcısı ve sesi Ferry’nin yorumu zamanında çok popüler olmuştu. Hendrix kadar emeği vardır yayınlaşmasında yani.. Bu kayıt, 2007’den…

…VE DİĞERLERİ

Yukarda yazdığım gibi, yüzlerce yorum var ama burada bahsedemediğim en iyilerini Spotify’da playlist yapıp ekledim. Linki şöyle:

Bu playlistte, Patti Smith, Paul Weller, Dave Mason, Alejandra Guzman ve Steve Hackett yorumlarını özellikle tavsiye ediyorum…

ESKİ AHİT, İŞAYA 21:5-9 İNGİLİZCE-TÜRKÇE

“prepare the table, watch in the watchtower, eat, drink: arise, ye princes, and anoint the shield. …and he saw a chariot with a couple of horsemen, a chariot of asses, and a chariot of camels; and he hearkened diligently with much heed. and he cried, a lion: my lord, i stand continually upon the watchtower in the daytime, and i am set in my ward whole nights: and, behold, here cometh a chariot of men, with a couple of horsemen. and he answered and

said, babylon is fallen, is fallen; and all the graven images of her gods he hath broken unto the ground.”

(Rab bana dedi ki) “Git, bir gözcü dik, gördüğünü bildirsin. Savaş arabalarının, Atlara, eşeklere, develere binmiş insanların Çifter çifter geldiğini görünce dikkat kesilsin.” Gözcü, “Ey efendim, Her gün aralıksız gözcü kulesinde duruyor, Her gece yerimde nöbet tutuyorum” diye bağırdı,”Bak, savaş arabalarıyla atlılar Çifter çifter geliyor!” Sonra, “Yıkıldı, Babil yıkıldı!” diye haber verdi, “Taptıkları bütün putlar yere çalınıp parçalandı!”

ORJİNAL SÖZLER:

“There must be some kind of way out of here,”

Said the joker to the thief.

“There’s too much confusion,

I can’t get no relief.

Businessmen, they drink my wine,

Plowmen dig my earth.

None of them along the line

Know what any of it is worth.”

 

“No reason to get excited,”

The thief he kindly spoke.

“There are many here among us

Who feel that life is but a joke.

But you and I, we’ve been through that,

And this is not our fate.

So let us not talk falsely now,

The hour is getting late.”

 

All along the watchtower,

Princes kept the view,

While all the women came and went —

Barefoot servants too.

Outside in the cold distance,

A wildcat did growl.

Two riders were approaching, and

The wind began to howl.

LEONA OPPENHIMER

Kapak resmini kullandığım, İsveçli ressam.. Bob Dylan’ın şarkı sözlerinden ilhamla yaptığı o kadar güzel resimleri var ki, muhakkak sitesini ziyaret edin derim:

www.inspiredbydylan.com

27 YIL ÖNCEKİ AÇIK HAVA KONSERİNİN SET LİST’İ

  1. Most Likely You Go Your Way (And I’ll Go Mine)
  2. Making Believe (Jimmy Work)
  3. All Along The Watchtower
  4. Ballad Of Hollis Brown
  5. Just Like A Woman
  6. The Water Is Wide
  7. Ballad Of A Thin Man
  8. Highway 61 Revisited
  9. Mama, You Been On My Mind
  10. Mr. Tambourine Man
  11. Don’t Think Twice, It’s All Right
  12. Knockin’ On Heaven’s Door
  13. I Shall Be Released
  14. You’re A Big Girl Now
  15. Leopard-Skin Pill-Box Hat
  16. Like A Rolling Stone

(bis sonrası)

  1. Blowin’ In The Wind
  2. Barbara Allen
  3. One Too Many Mornings
  4. It Ain’t Me, Babe
  5. Maggie’s Farm

Bob Dylan (vokal & gitar), G. E. Smith (gitar), Tony Garnier (bas), Christopher Parker (davul).

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

ALBÜM | Your Friend – “Gumption”
BBI YERLİ #23 | “Ahmet Beyler”

Yazar

Bize Katıl!