BBI Yerli #80 | “Till Daylight”

BBI Yerli

Projenizin adı nedir?

Till Daylight

Projenizin başlangıç tarihi nedir?

06.06.2016

Hangi şehirde yaşıyorsunuz?

Ankara

Projenizde yer alan müzisyenler ve diğer katkı sağlayanlar kimler?

Deniz Saraç – Davul
Yiğit Karaduman – Gitar
Christopher Cem Maffin – Gitar
Erim Çelik – Bas Gitar
Atakan Gülşen – Vokal

Grubunuzun tarzı nedir?

Metal, Rock, Progresif, Heavy Fusion

Projenize benzer müzik grupları/müzisyenler?

Şarkılarımız arasında tür genişliği epey fazla olabiliyor, o yüzden buraya “Bu tür şeylerden hoşlananlar şarkılarımızda bunun gibi şeyler bulabilir” tarzında bir cevap vermenin uygun olacağını düşündük.

Progresif şeyleri ve şarkı içi türler arası füzyonu sevenler için: Porcupine Tree, Opeth, Dream Theater, Dorje, Between the Buried and Me

Hard rock soundu sevenler için: Queens of the Stone Age, Foo Fighters, Ghost

Bugüne kadar nerelerde sahne aldınız?

Ankara: Noxus, Armada AVM
İstanbul: Woodstock Kadıköy
İzmir: IZ Performans
Lefkoşa: 1984 Bahçe

Sahne aldığınız mekanlarda “mental” olarak eksik veya doğru bulduğunuz şeyler nelerdi?

Eksikler: Şehir dışı tecrübelerimize bakacak olursak, hiçbir mekanın hiçbir misafir ettiği gruba yol ve/veya konaklama konusunda yardımcı olmaya yanaşmaması bariz bir zorluk. Mekan sahiplerinin “ben ne kazanacağım ki, ben bu gruba niye yatırım yapayım?” dediğini, bir grup şehir dışından bir kez gelip çaldığında konser iyi geçmediyse (katılımcı sayısından bahsederek) “bir daha gün vermeye yanaşmam” gibi şeyler söylediğini duymak zor değil. Bunları açıkça kulaklarımızla da duyduk, bu tür bir yaklaşımın varlığından emin olabilirsiniz. İstanbul’da ve İzmir’de hava alanından mekana ulaşmamız konusunda bile yardımcı olan bir mekan bulmak henüz mümkün olmadı. Şehir dışında bir mekana gittiğimizde küçük bir festival yapıyor olmamıza rağmen konseri aylık takvimlerine bile koymamış olduklarını dahi gördük.

Artılar: Noxus’ta büyüdük, her zaman bize ev sahipliği yaptı. Henüz biz lisedeyken bize konser için tarih verecek kadar güvenmiş olan bir mekan.
IZ Performans bize henüz single bile çıkartmamışken kalacak bir yer verdi. Fakat otel kendi otelleri olduğu için verdi.
1984 Bahçe mükemmel yaklaşımı olan, insan dostu ve idealist bir mekan. Türkiye-KKTC arası yol parası veya kalacak yer vermediler fakat sahnenin bütün backline’ı kiralanmıştı ve kapıdan gelen gelir kirayı tamamlamıyordu, kendileri tamamlamayı teklif ettiler ve öyle yaptılar. Bunun dışında bir grup metalci Ankaralı çocuğa (yıl 2015’ti, o zamanlar adımız Sachive Gress’ti ve thrash metal yapıyorduk) bir Cumartesi gecesini verip saçmalıklarına gık çıkarmadan katlandılar.
Woodstock’taki sesçi Erkan Bey mümkün olan her konuda size yardımcı olmaya açık bir adam. Bizimle de o muhatap olduğu için bizim için işleri epey kolaylaştırmıştı.

Sahne aldığınız mekanlarda “teknik” olarak eksik veya doğru bulduğunuz şeyler nelerdi?

Eksikler: Türkiye’de akustiği sahnedeki müzisyenler için ideal olan mekan sayısı bir elin parmağı kadar, iki elin parmağını geçmez. Çoğu mekanda monitör sayısı ve sub bass’lar pek yeterli değil, akustik yüzünden soundcheck ile konser esnasında (seyirciler geldikten sonra) sahne içinde duyabildikleriniz arasında büyük fark oluyor, davul akustikten dolayı sahnedeki çoğu frekansı kapatıyor ve bir şeyleri duymak çok zorlaşıyor. Woodstock’ta sahnede tavanda kocaman bir tahta var, Atakan orada çaldığımızda kafasını oraya 40 dakika içinde 2 kez çarptı. 🙂 Son olarak, Türkiye’deki çoğu sahne inanılmaz küçük. Beş kişilik bir rock grubunun sığması epey zor oluyor, hareket etme imkanınız neredeyse olmuyor.

Artılar: Woodstock’ın sesçisi Erkan Bey işini oldukça iyi ve pratik yapıyor, var olan imkanlardan elde edilebilecek olanın en iyisini elde etmeye çalışıyor.
Noxus: Mixer’i çok kullanışlı. Backline’ı ortalama üstünde.
IZ Performans: Sahnenin ve salonun küçüklüğü hariç epey iyi bir ses sistemleri ve backline’ları var.
1984 Bahçe: Mekan yazları açık hava oluyor. sahnesi Türkiye’deki bir çok mekandan daha geniş.

Organizasyonlara ilişkin eksik veya doğru bulduğunuz şeyler nelerdir?

Bir organizasyonun müzisyen açısından iyi olmasını sağlayan şey düzen ve şeffaflıktır. Birden fazla müzisyen / müzisyenler ekibi sahne alırken, hepsinin hakkının korunması ve hepsinin bu organizasyonda eşit imkanlarda (şartlarda olmayabilir tabii ki, fakat imkanlarda) bulunması gerekir, bir grup bir organizasyonda tek başına bulunuyorsa da o gruba uygun koşullar sağlanmaya çalışılmalıdır diye düşünüyoruz, böyle olmasından organizasyon da kârlı çıkacaktır. Bunun yanında herhangi bir organizasyondan önce bu organizasyonda bulunacak bir gruba karşı her şey tam şeffaflıkla gösterilmelidir. Bir organizasyonda da bize konserde çalacağımız belli olur olmaz kurallar, detaylar, sahne sıra ve süreleri ve yaptırımlar pdf dosyalarıyla açıkça belirtilmişti, bu her şeyi daha başlamadan rayına oturttu. Fakat bazı organizasyonlarda ton ve tutum konusunda sıkıntı yaşadığımızı belirtmeliyiz. Gözlemlediğimiz kadarıyla yaşımızın nispeten küçük olmasının bu tür organizasyonlarda bize karşı tutumların yanlış bir tona kaymaya eğilim yaratıyor olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür şeyler tabii ki performansınızı doğrudan etkileyebiliyor.

Daha önce festivallerde yer aldınız mı? Bu deneyimlerinizi kısaca anlatır mısınız?

Bir festivalde çalarken kar yağdı. Aralık sonunda olmasına rağmen organizasyon hiç hazırlıklı değildi, sahnede göletler oluştu. Hatta konser esnasında Atakan kayıp düştü (evet, kendisi grubun sakarı). Bunun dışında bizden sonra çalacak olan ünlü bir grup duyduğumuz kadarıyla hep yaptığı şeyi yapıp anlaşılmış olandan daha erken soundcheck’e başlamak isteyince bize verilen süre sahnemize 30 dakikadan az kala azaltıldı. Son olarak, bir organizasyonda bize müzisyen olarak davranılmadığına üzülerek şahit olduk. Bunun küçük olmamızdan kaynaklandığından eminiz (aslında çok da küçük değiliz, yaş ortalamamız 21, fakat genelde diğer herkesten çok daha küçük oluyoruz). Orada biraz kademesi olan insanlar tarafından bize bizi davet eden organizatör hariç sanki hayrına sahneye çıkartılan vasatın altında bir lise grubuymuşuz gibi davranılıyordu. Organizatöre saygı ve sevgimizden dolayı problem çıkartmayıp çaldık.

Konserlerinize gelen dinleyici kitleniz “genel olarak” kimlerden oluşuyor? Kitlenizin konserlerden sonraki tepkileri genellikle neler oluyor?

Üniversite öğrencileri ağırlıklı olmak üzere, 17-25 yaş arası yoğunlukta bir dinleyici kitlemiz var. Artık çoğuyla arkadaş olduğumuz için eğer biz “Abi nasıldı?” diye sorarsak “Oğlum her zamanki Till Daylight işte” diye, biz sormazsak da genelde “Çok kısa çalıyorsunuz” şeklinde tepkiler alıyoruz ağırlıklı olarak. Kısa çalıyor olmamızın sebebi artık coverlardan kurtulup kendi şarkılarımızı çalmak için uğraşıyor olmamız, şarkı sayısı aynı, niteliği farklı oluyor aslında.
Bizi seven herkesle doğrudan iletişim halindeyiz, genelde hepsiyle arkadaş oluyoruz zaten, camia küçük. O yüzden eleştiri ve önerilerini de insanlar hiç çekinmeden belirtiyor. Düşük performanslı çaldığımız bir konserden sonra bir dinleyicimiz gelip “Bugün niye böyleydi?” diye soruyor, bu da aslında süper bir şey. Eleştirileri doğrudan alabilmek kendimizi geliştirme konusunda bize çok yardımcı oluyor ve olacaktır diye düşünüyoruz.

Sahne aldığınız yerlerden bir ücret alıyor musunuz? Aldığınız ücrete ek olarak size sağlanan yan haklar nelerdir?

Sabit bir ücret almıyoruz henüz, bazen biletlerden pay alıyoruz. Hiçbir mekan çoğu özgün rock grubuna kaşe ücreti vermiyor. Piyasada rock çalan bir program grubuysanız, o zaman belli bir süre için belli mekanlarda belli bir miktar para alabilirsiniz. Ama o da emeğinize değecek bir para olmaz, ve daha az alacak birini buldukları anda sizi şutlarlar.

Burada anlaşılması gereken şey şu, bir konser bizim açımızdan sadece oraya gidip çalmamızla bitiyormuş gibi geliyor çoğu mekana. Mekanların gözünde onların elektrik, eleman vb. masrafları var sadece ortada. Oysa ki müzisyenler konsere gelene kadar o konsere gelirken harcadığı otobüs parası hariç o konser için prova yaptığı stüdyoya, konserde kullandığı ekipmana, yaparsa tanıtım için yaptığı reklama ve bunlar gibi bir sürü şeye de para harcıyor. Asıl kötü olan şey şu, mekan “O zaman çalma burada” deme özgürlüğüne sahip. Ama zaten indie bir rock/metal grubunun çalabileceği mekan sayısı sınırlı. Ne yapalım, müzik mi yapmayalım? Elimizdeki imkanlardan en iyisini elde etmeye çalışıyoruz. Olması gereken ideal şey ortak bir şekilde ilerlemeye çalışmak. Mekan olmazsa biz çalamayız, bizler olmazsak mekan konser yapamaz. Muhtemelen mekanların da kendi şikayetleri vardır, şikayet etmek yerine aynı gemide olduğumuzu fark edebilsek keşke.

Kayıtlarda veya sahnede kendi eserlerinizi mi yoksa uyarlama (cover) eserleri mi seslendiriyorsunuz?

Beste, Uyarlama (cover)

Yayınlanmış “albüm”, “kısa çalar”, “tekli”leriniz var mı?

Yayınlanmış bir teklimiz var. “Killing Joke” Mart 2018’de neredeyse bütün dijital müzik marketlerde, Mayıs 2018’de ise klibi ile birlikte Youtube’ta yayınlandı. Şarkı DC Comics’in aynı ismi taşıyan “Batman: Öldüren Şaka” hikayesinden esinlenerek yapıldı. Bu hikâyede ve şarkıda “kötü geçen bir gün” teması işleniyor. Anlatılmak istenen şey şu; herhangi aklı başında bir insanın “Joker” seviyesinde delirmesi için başından geçmesi gereken tek şey sadece çok kötü geçen bir gün!

Projenizde yer alan eserler “tasarım” olarak neyi ifade ediyor?

Müziğimizde genel olarak elektronik altyapı kullanmayı seviyoruz, bizim müziğimizin dokusunu heavy riff’lerin altına eklenmiş synth’ler ve elektronik altyapı oluşturuyor diyebiliriz. Bunun dışında canımız o an hangi türde bir şeyler çalmak isterse, latin’den reggae’ye, jazz’dan death metal’e, onu şarkımızın içine ekliyoruz. Kendimize tür ismi bulmakta zorlanmamızın en büyük sebebi bu.

Uyarlama (cover) eserler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sadece çalmaktan keyif aldığımız şarkıları cover olarak konserlerde çalıyoruz. Dinleyicilerle çok ilgili bir şey değil. Fakat arada dinleyicileri heyecanlandırabilecek bir şarkıyı biraz tınlatıp selam çakmayı da sevdiğimizi söylemek gerekiyor. Bunlarla birlikte, artık cover çalmaktan sıkıldık ve kendi şarkılarımızı çalmayı tercih etmeye özen göstermeye çalışıyoruz. Bir dinleyicinin sizin çaldığınız bir cover’dan keyif aldığında hissettikleriniz ile kendi yaptığınız bir şarkıyı çaldığınızda verdiği tepkileri izlemeye çalışırken hissettikleriniz oldukça farklı oluyor.

Yayınlanmış veya yayınlamaya hazır kayıtlarınızı nerelerde gerçekleştirdiniz?

Yayınlanmış teklimiz “Killing Joke” Midas’ın Kulaklığı stüdyolarında kaydedildi.

Kayıt öncesi ve kayıt deneyimlerinizden bahseder misiniz?

Her şey aslında “Beyler hadi yeni şarkı bakalım” diyerek başlıyor, bu kadar basit. Bazen konserler için çalışırken provalarımızın son 15-20 dakikasında bir bestenin temellerini atmış oluyoruz, bazen biri bir beste yapıp demosunu kaydedip gruba atıyor. Bazen de sadece beste yapmak için stüdyoya giriyoruz. Hep beraber yapıyorsak ya bir ritm ya da bir riff ile başlayıp ilerletiyoruz, en son Atakan vokalleri yazıyor. Beste bittikten sonra ev koşullarında demoyu kaydedip bütün olarak nasıl durduğuna bakıyoruz kendimiz temel bir mix yapıp istediğimiz halinin taslağını oluşturuyoruz. Sonra da stüdyoyu aslında sadece ekipmanları için kullanıyoruz, sound mix ve master istediğimiz halini alana kadar ses teknisyenini/mühendisini darlıyoruz.

Miks ve mastering için kimlerle çalışıyorsunuz?

Erkan Tatoğlu ile çalıştık, kendisiyle çalışmanın güzel yanı kendi bildiğini okumak yerine müzisyenin istediği şeyi yapmaya çalışıyor. O yüzden hep birlikte başına birkaç saat oturup tam istediğimiz şeye çok yakın bir şey ortaya çıkarabilmiştik. Üstelik single çıktıktan sonra ilk konserimize hiç haber vermeden gelip bizi dinlemişti, inanılmaz mutlu olmuştuk.

Provalarınız için kendinize ait bir çalışma ortamınız var mı? Çalışmalarınızı ne kadar sıklıkla sürdürüyorsunuz?

Yok, genelde hepimizin uygun olduğu her boşluğu değerlendiriyoruz. Fakat hepimiz farklı okullarda öğrenciyiz, Atakan Bilkent Müzik Kulübü’nde yönetim kurulu başkanı, Yiğit şehirden epey uzakta oturuyor ve okulu yılda 3 dönem, Erim profesyonel vücut geliştirmeci ve bunun gibi bir takım zorluklardan dolayı zaten çok fazla hepimize uyan boşluk bulunmuyor. O yüzden hepsini değerlendiriyoruz!

Prova ve kayıt stüdyoları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Onlara yönelik yapılabilecek en büyük eleştri heralde şu olur: Eleştiriye kapalılar, ve gerçekten her şeyin çok çok iyi olduğuna inanıyorlar, hatta belki de mükemmel olduğuna inandıkları söylenebilir. Ve bu epey tuhaf çünkü nasıl olabilir?

Fakat şunu da belirtmek gerekiyor ki Ankara’da gerçekten oldukça güzel stüdyolar var.

Eserlerinizi hangi platformlarda yayınlıyorsunuz? Bu platformların eksileri ve artıları nelerdir?

Killing Joke Youtube hariç Spotify, iTunes ve Apple Music, Deezer, SoundCloud, Amazon, Pandora, Tidal, Napster, iHeartRadio, ClaroMusica, Saavn, MediaNet, Shazam, BandCamp ve birkaç küçük müzik markette daha yayınlandı. Spotify çok kullanışlı ve herkes kullandığı için şarkıyı yüklerken sizi dinlemek isteyen insanların telefonlarına bağlı olan kulaklıklarına doğrudan göndermiş gibi oluyorsunuz. Telefonlarına ayrıca indirme zahmetine girmek zorunda kalmıyorlar, bu da dinlenmenizi arttırıyor çünkü o kadar uğraşmayacak insanlar da kolayca açıp dinleyebiliyor.

Projenize ilişkin “olumlu” ve “olumsuz” bulduğunu şeyler nelerdir?

Liseden beri birlikte müzik yapmaya çalışan bir grup arkadaşız. Grubumuz bizim ailemiz ve birlikte müzik yapmanın yanı sıra birbirimizin dostluğundan büyük keyif alıyoruz. Bu yüzden Till Daylight’ı çok seviyoruz, ve bu proje bizi bu yüzden bu kadar heyecanlandırıyor.

Kısa ve uzun vadeli hedefleriniz nelerdir?

Herkes Rock am Ring’de headliner olmak ister. Tabii ki biz de istiyoruz, ideallerimiz ve hayallerimiz var. Kocaman festival sahnelerinde çalmayı kim istemez? Ama olmazsa da bu grup var olduğu için ve birlikte müzik yapıyor olduğumuz için mutluyuz, bu bize yeter.

Detaylandırmak gerekirse kısa vadede kısa çalarımızı çıkartıp ülkemiz sınırları içinde dinlenilme miktarımızı ve konserlerimize olan katılımı arttırmak istiyoruz. Uzun vadede yurt dışına da açılma hayalimiz var, tabii ki bunlar olur ya da olmaz bilinmez. 🙂

Müzik yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Katıldığınız bir müzik yarışması ve elde ettiğiniz bir derece var mı?

Müzik genel olarak göreceli bir şey olduğu için yarışmalar genelde çok adil geçemeyebiliyor ama bu bir suçlama değil, sadece gerçekçi bir yorum. Çünkü yarışmalar genelde tüm türlere açık olduğu için kazananlar yarışmanın jürisinin müzik zevkine göre şekillenebiliyor. Belki de yarışmalar müzik türü cetveli biraz daha kısılarak düzenlenirse daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir. Tekrar söyleyelim, bu bir suçlama değil, çok doğal bir şey. Bununla birlikte tabii ki biz de yarışma kazanmak isteriz, her taze grup CV’sine bir yarışmada alınmış bir başarıyı eklemek isteyecektir diye düşünüyoruz. Henüz hiç yarışmaya katılma fırsatı bulamadık, fırsatını bulduğumuzda katılmayı isteriz.

Müzik basını (dijital ve basılı) hakkında ne düşünüyorsunuz?

Basılı müzik basını ne yazık ki ölmeye yüz tutmuş gibi geliyor, kendi yağında kavrulmaya çalışıyor fakat o da tükenmek üzere sanki, keşke daha canlı olsa. Dijital basın ise internet aleminde revaçta ve yurt içinde de dışında da size birçok yeni insana kendinizi duyurma fırsatı tanıyor. Fakat radyo ve televizyon alemi de tıpkı basılı müzik basını gibi ölmeye yüz tuttu sanki. Radyolar daha az tercih edildiği ve özgün program sayısı sayılı olduğu için gücünü kaybetti sanıyoruz ki, zaten radyoyu ayakta tutan iki şeyden biri o özgün programlar. Diğeri de artık vintage olmaya başlamış olması galiba. Televizyon ise kalifiye olmayan içerik ile kendi kendini bitirdi. Her grup televizyonda olmak isteyecektir, biz de çok isteriz ama dışarıdan bakınca durum bu sanki. Ülkemizde Number 1 ve Dream Türk’ün nasıl bittiğini tükendiğini hep birlikte izledik. Bu kanallar hâlâ açık mı çoğu insan bilmiyordur bile belki. MTV ise dünya çapında bu konuda herkesin gösterdiği bir numaralı örnek oldu herhalde. Teen Moms ya da Keeping Up with the Kardashians ile müzik basını arasında bir bağlantı kurmak zor.

Sırasıyla, dinleyici – mekanlar – organizatörler – müzisyenler ve diğer kişi/kişilerden beklentileriniz nelerdir?

Dinleyicilerden en büyük beklentimiz konserlere gelmeleri. Eğer dinlediğiniz şeyi seviyorsanız ya da dinlediğiniz grubun daha iyisini yapabileceğine güveniyorsanız arkasında durun ki sevdiğiniz şeyi üretenler daha iyisini üretebilsin.

Mekanların yapmadığı şey tarıma yapılan bir yatırım gibi bir şey aslında. Tarlaya, tohuma, malzemelere yatırım yaparsınız, işçi tutar yatırım yaparsınız, emek verir emek yatırırsınız, sonra ürün çıkar, satarsınız, yatırımınızdan para kazanırsınız, ya da dolu vurur bir sonraki hasata kadar tekrar yatırım yaparsınız. Bir konseri yaptığınızda aynı gün belki masrafınız çıkmayabilir, belki zarar edebilirsiniz. Bir mekan meyve sebzeye ya da inşaata değil insana yatırım yapıyor ve muhtemelen meyve sebzeye yatırım yapsa daha sabırlı olacak. Bu fark edilse belki de her şey düzelecek. Bunun farkında olan mekanların ne kadar başarılı olduğunu hep birlikte görüyoruz zaten.

Organizatörler açık olursa, şeffaf olursa, kâr amacı güden bir organizasyonsa herkesin kazanması gerektiğinin farkında olursa, müzisyenlerin bir organizasyona eklenen bir süs değil organizasyonun bir parçası olduğunun farkında olursa hiç bir sorun olmaz. Bunlara özen gösteren organizasyonlar zaten kalifiye oluyor.

Müzisyenler: Bizler insan ruhunu besleyen bir numaralı gıdayı üretiyoruz sevgili dostlar. Bunu unutmayalım. Müziğimizi yaparken çok eğlenmeye ve bu esnada mümkün olduğunca fazla insanı eğlendirmeye bakalım!

Müzik dışında aktif olarak devam ettirdiğiniz mesleğiniz var mı? Devam eden rutin hayatınız ve müzik hayatınız arasındaki dengeyi kısaca anlatabilir misiniz?

Hepimiz öğrenciyiz. Üstelik farklı okullardayız. Bu direk zaman konusunda bir sürü sıkıntı yaratıyor. Bir de bunun yanında hepimiz ailemizin verdiği harçlıktan kişisel harcamalarımızı kısıp müziğimize ödenek çıkarmaya çalışıyoruz. Hepimizin ayrı ayrı uğraşları ve özel hayatları var. Fakat yıllardır grubumuza hep gerektiği kadar zaman ve imkan ayırmayı başardık bir şekilde, önemli olan da bu değil mi zaten aslında?

Projenize ait sosyal medya hesapları nelerdir?

Instagram: @tilldaylightofficial
Facebook: /TillDaylightOfficial
Twitter: @tilldlightmusic

Dinleyiciler, mekanlar veya organizatörler size nerelerden ulaşabilir ve kiminle iletişime geçebilir?

tilldaylight.band@gmail.com adresini her gün kontrol ediyoruz. Bunun dışında sosyal medya hesaplarımıza gelen mesajları da hemen okuyup cevaplama konusunda hassas olmaya çalışıyoruz. Bunlarla birlikte, grubun elemanlarının hepsine her zaman kişisel sosyal medya hesaplarından erişebilirsiniz.

– – –

Müzik projenizle BBI Yerli‘ye katılmak istiyorsanız, detaylı bilgilere linkin içerisinden ulaşabilirsiniz.

www.birbabaindie.com/?p=7491

Tags: , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Ahmet Ali Arslan’ın bahçesinin ilk konuğu Can Kazaz
SilverLiners İlk Uzunçaları İçin Destek Bekliyor

Yazar

Bize Katıl!