BBI YERLİ #8 | “Yarımada”

BBI Yerli

Grubunuzun Adı?
Yarımada

Grubunuz doğum tarihi ve doğum yeri?
21 Nisan 2011 – Kadıköy

Grubunuzun tarzı?
Art Rock, Alternatif Rock/Metal, Ambient Rock gibi türevlerden etkileniyoruz; yine de Progressive Rock başlığı altında tarzımızı genelleyebiliriz.

Grup üyeleri kimlerden oluşuyor ve görevleri nelerdir?

  • Mehmet Sinan Güvenç – Bas Gitarist, Geri Vokaller 
  • Eren Karacaoğlu – Vokal, Elektrik Gitarist
  • Halil İbrahim Aksu – Davul, Perküsyon, Ksilofon, Geri Vokaller
  • Ilgaz Yalçın Fakıoğlu – Elektrik Gitarist

Grup üyelerinin bireysel veya başka projeleri var mı?

Mehmet Sinan Güvenç – Şey, An (https://soundcloud.com/seymusic | https://soundcloud.com/anband )

Eren Karacaoğlu – Hupsitenky (https://soundcloud.com/hupsitenky)

Ilgaz Yalçın Fakıoğlu – Vombolov (https://soundcloud.com/karlisto)

Grup bugüne kadar nelerde konserler verdi?

  1. Peyote
  2. ODTÜ Mimarlık Amfi
  3. Kamayor Sanat Atölyesi
  4. COOP
  5. Kontra Record (Just Kids)
  6. B1 Live Beşiktaş
  7. Dunia
  8. Burgazada Cennet Bahçesi

Grubun sahne aldığı mekanlarda teknik olarak eksik bulduğu şeyler nelerdi?
Grubumuz ile sahne aldığımız mekanlardaki en büyük eksiklik genelde sahne içi monitörlerle ilgili oluyor. Kalitesiz monitörlere bağlı olarak duyma sorunları doğal olarak uyumlu çalmayı etkileyebilir. Vokalin kendini duyması konusunda, genel ayarlar veya mekandaki genel ekipman yetersizliği nedeniyle zorlanabiliyoruz. Bu bizimle birlikte, tanıdığımız, konuştuğumuz grupların başına da gelmekte. Bunun yanında birçok mekanda amfi kalitesiyle alakalı sıkıntı yaşadığımızı da rahatlıkla söyleyebiliriz.

Grubun sahne aldığı mekanlarda mental olarak eksik bulduğu şeyler nelerdi?
Konserlere başladığımız zaman ilk sahne aldığımız yerler bizim tarzımızda müziği ve performansı kaldırabilecek yerler değildi. Hem teknik olarak hem mental olarak bu tarz mekanlar kendilerine fon müziği oluşturabilecek bir hedef koymuşlardı. Hedefimizdeki mekanlarda çıkmaya başlamamız biraz zaman aldı. Değerlendirmeyi son iki yılda sahne aldığımız mekanlar üzerinden yaparsak; en büyük eksikliği samimiyet konularında görüyoruz. Nedense bu tarz müziklerle ilgilenen insanlarda karakter olarak bir mesafe söz konusu olabiliyor. Bizlerin depresif yönelimi olan şarkıları olsa da, gayet sıcak ve neşeli insanlarız. Karşımızda da bizim davrandığımız ölçüde samimiyet görebilmek istiyoruz.

Bugüne kadar büyük bir festivalde sahne aldınız mı? Aldıysanız festivallere ilişkin olumlu/olumsuz eleştirileriniz?
ODTÜ Müzik Topluluğu‘nun 2015 ve 2016’da düzenlediği 20. ve 21. Geleneksel Rock Şenliği‘nde sahne aldık. İlk konser öncesi grup üyelerinin askerliğinden sebebiyle uzun aralar vermiştik ve açıkçası böyle bir ortamında ilk kez çalacağımız için endişelerimiz vardı. Her iki konserde de, konser sırasında ve sonrasında çok güzel bir ortam gördük. ODTÜ dinleyicisinin ve festivalde çalışan öğrencilerinin orada sahne alan gruplara çok büyük saygıları bulunuyor. Kimseden şarkılar esnasında çıt bile çıkmamakta; bu da ister istemez seyirciyle olan iletişiminizi arttırmak konusunda ayrı bir saygı ve çaba gösterme isteği uyandırıyor. Çok memnun kalmıştık oradaki uyum doğruluğundan. Bir olumlu yorum olarak buraya gönülden yazabiliriz.

Bir diğeri de, Taner Öngür‘ün düzenlediği ‘Burgazada Paradisos Sessions‘ seçkilerinden birine katılmamızdı. Ada içerisinde bulunan Cennet Bahçesi‘nde düzenlenen festivalde dinleyici genel olarak aynı güne katılım sağlayan diğer müzik gruplarıydı. Alan müziğe uygun olarak düzenlenmediğinden, tabii olarak teknik konularda bir yorum yapmak doğru olmayabilir ama Taner Öngür ve Mert Hallı‘nın yardımları ve samimiyeti bir çok konunun ötesinde, gönlümüzü okşayan bir konudur.

Bu festivale katılımınız için hangi yollardan geçtiniz? Hangi zorluklara göğüs gerdiniz? Yoksa her şey bir şans mıydı?
ODTÜ‘de düzenlenen festivale katılımımız vokalimiz Eren Karacaoğlu‘nun çabalarıyla gerçekleşti. No Clear Mind Ankara, Eskişehir ve İstanbul’da gerçekleşen konserler için bir araya gelen ODTÜ MT, Peyote‘den Emre Aksoy ve Bir Baba Indie ekibi ile yapılan toplantı sonrasında; Eren, ODTÜ MT ekibinden Kaan Onat‘a ”Bukalemun” adlı şarkımızın kalite olarak kötü bir kaydını yolladı. ODTÜ MT ekibi tarafından gönderdiğimiz kayıt beğenilince;  biz de festival kapsamında değerlendirmeye alınıp, sahne alma şansını ele geçirdik. İkinci konser için ise, ODTÜ MT ekibinin İstanbul’lu gruplar için geldiği görüşmeler

Burgazada Paradisos Sessions etkinliğinde ise mekanın organizasyon aşamasıyla ilgilenen (aynı zamanda Avam‘ın bas gitaristi) Mert Hallı‘nın bize Facebook üzerinden ulaşıp, teklif vermesiyle sahne aldık.

Konserinize gelen dinleyiciler genellikle kimlerden oluşuyor? Kitlenizin müziğinize kattığı bir şey var mı?
Konser vermeye başladığımız ilk dönemlerde genelde yakın çevremizden ve ailelerden oluşan bir dinleyici kitlemiz vardı. Hatta bazı konserler kendi aramızda ‘konser değil sanki düğün düzenliyoruz‘ diye şakalaşıyorduk. Daha sık konser verdikçe tanımadığımız insanların konser sonrasında bizlere ulaştığını ve yorumlar yaptığını gördük. Bu insanlar İskoçyalı bir öğrenci de olabildiği gibi; şirkette çalışan biri de olabiliyordu. Grup olarak birçok alandan dinleyiciye ulaşabiliyoruz; evet, hala yeterince kitlemizi oluşturamadığımızı ayrı olarak düşünmekteyiz. Ancak yine de bizi dinleyen insanlar bir kalıp halinde hareket eden, tek bir tarza sıkışan dinleyici yerine müziği hayatının içinde bir kalıp olarak yaşamayan insanlardan oluşabiliyor. Şarkılarımızı, müziğimizi dinleyen kitleyle düşündüğümüzde; bizi en iyi şekilde, bu çok çeşitliliğin ve sınır tanımaksızın birçok farklı insan tarafından dinlenebilip, aynı şekilde şarkıların içine girilebilmesinin yansıttığını söyleyebiliriz. Bu bize gerçekten zevk ve tutku veren bir olgu. Bestelerimizin bu kaynaktan beslendiğini ve armonilerde bir kalıba bağlı kalmama temelinin buradan geldiğini düşünüyoruz.

Grubunuzu en yakın bulduğunuz sahne hangisi? Neden?
Bir düşünceye, maddeye, sınıra ya da herhangi bir şeye ait olma arzumuz hem bireysel hem grup olarak yok. Bu konudaki yakınlık hissiyatımız karşılıklı etkileşimin ve samimiyetin çarpıştığı noktalar olduğunu söyleyebiliriz.

Grubunuz bir beste grubuysa ve mekanlar ya da organizatörler sizden cover çalmanızı isterse ne tepki verirsiniz?
Dudaklarımıza küçük bir tebessüm koyup, oradan koşarak uzaklaşırız.

Grubunuzun sahne programı hazır ise sonraki aşamada mekanlara ulaşmak için hangi yolları izlediniz? Bu uğraşlarınız başarıya ulaştı mı?
Sadece bestelerinizi çaldığınız bir playlistiniz varsa ve müzik piyasası dediğimiz şeyin içerisinde adınız-sanınız para etmiyorsa, enstrümanlarınızı bir kenara koyup, menajer kimliğine bürünüp mekan sahiplerine ya da yetkililerine sesinizi duyurmaya çalışıyorsunuz. Biz de elimizdeki imkânlarla girdiğimiz her mekana demomuzu bırakıp geri dönüş bekledik. 5 mekana girdiysek sadece 1’inden dönüş alabildik.

Bu konuda bizi doğrudan dikkate alan ve sorduğu tek soru “cover çalıyor musunuz?” olan Peyote‘den Emre Aksoy’du. Ne kadar bilet satabileceğimizi, ne kadar seyircimizin olduğu gibi durumlarla hiç ilgilenmedi. Yarımada‘nın hayata adım atmasından sonraki en önemli adımın bu olduğunu söylersek abartmış olmayız. O yüzden Emre Aksoy ve tüm Peyote ekibine çok şey borçluyuz.

Grubun kaç adet bestesi var? Bu bestelerin kaç tanesi yarın konser olsa çalınabilir düzeyde?
12

Grubun müziği ve sözleri tasarımsal olarak neyi ifade ediyor?
Tek tek enstrüman bazında değerlendirmek yerine bir grup olarak müziksel tasarımı ifade etmenin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Şöyle anlatalım: Grubu ilk kurduğumuzdan bu yana bestelerin oluşum süreci aslında bizim tasarımsal olarak müziğimizi ve sözlerimizi genel olarak ifade ediyor. Bir kişide armoni olunca, o provada onu çalar ve biz de bakarız. Hep beraber o armoni üzerine gittiğimizde, melodi değişir, düzenlenir ve gruba uygun hale gelir. Örneğin: Birçok parçamızın temeldeki melodisi aslında sıcak bir yaz gününü akla getiren bir his verirken şarkı geneliyle düşündüğümüzde o depresif havaya katılan bir melodi haline gelebilir. Grup içerisindeki bireylerin öznel alanında yansıttığı şeyler grup kimliğine girdiğinde ortak ürün temeliyle çok farklı, bambaşka bir hale gelebiliyor. Bizim müziğimizde ana gövde olarak kurduğumuz ve beslendiğimiz konu Yarımada‘dır. Hatta birçok kez bir değişim çalışmasında ‘Şimdi Yarımada oldu, bak o aralıktayız’ bile diyebiliyoruz. Bu bizim dilimizin tam ucunda olan noktayı söyleyemeyip bir isim koymakla kolaylaştırdığımız bir kavram gibi oluyor.

Bukalemun şarkımızı da temel olarak inceleme fırsatınız olursa, 8 dakikalık şarkıda aslında tüm grubun özetini sizlere sunuyoruz. Manik bir ifade olduğu gibi, ayakları yere basma gayretinde, bir şey anlatma telaşını da içinde barındırıyor. Johann Sebastian Bach‘ın eserlerindeki dehalığından toz tanesi kadar etki almaya ve icra ettiğimiz müziğe yansıtmaya çalışıyoruz. Belki son bir cümle daha kurarsak; içten gelenin doğru olduğunu, bir kalıba, sınıra, şarta bağlı kalmadan akmasına izin veriyoruz ve ortaya çıkan şeyi sunmaya, anlatmaya gayret ediyoruz.

Sözsel kısma gelince, sözleri genel olarak vokalimiz Eren Karacaoğlu yazıyor. Ucu açık, birçok yere çekilebilecek sözler mevcut. Herkesin kendi hayatında bir yere koyabileceği cümleleri, şarkı içindeki tasarımlarımızla yazıya döküp, dile getiriyor. Muğlak tanımlamalardan besleniyoruz.

Grubun Cover çalmaya bakış açısı nedir? Cover hakkında çalıyorsa olsun ya da olmasın bakış açısı nedir?
Kuruluşumuzdan itibaren performanslarımızda hiç cover parça çalmadık ve çalmayı da düşünmüyoruz. Tanınabilirlik algısıyla birçok mekanın da isteğiyle beste çalmaya hevesli gruplar, listelerinde yorum parçalara da yer veriyorlar. Bu yorumlar basit ve genel tabiriyle kalıp cover sınırlarının dışına çıkamayabiliyor. Yaratıcılığı kısıtladığını düşünüyoruz.

Cover için harcanacak vakit yerine kendi mental ve teknik gelişimimizi, varolan gücümüzle ne kadar zorlayabileceğimizi test ediyoruz. Dışarı nasıl yansıdığını bilmiyoruz ama içimizdeki bu kendini mental ve teknik zorlama eyleminden dolayı epey bir mutluyuz. Navigasyon ile bilinçli ve hatasız gidilen bir yol sonunda bulunan harika bir orman yerine, kendi hissiyatlarımız ve yön duygumuzla bulacağımız o harika ormanı arıyoruz. Ararken yanlış yola sapsak dâhi, yanlış girdiğimiz yolda neler var onu keşfetmeye, oradan bir dost kazanmaya çalışıyoruz ve sonra o harika ormanı aramaya devam ediyoruz.

Cover konusunda çok farklı işlerle birlikte yapılan çizgi dışına çıkan yorumları beğensek de (ReplikasBiz Burada Yok İken, Jacques LoussierPlay Bach serisi); diğer şarkılardan beslendiğimiz temelleri kendimizle yorumlayıp yeni bestelere katmanın bize daha iyi yansıdığını belirtebiliriz.

Grubun kaydettiği single, ep veya albüm var mı? Varsa bu kayıt aşamalarında yaşadıklarından kısaca bahsedebilir misiniz?
Bukalemun” ve ”Yarımada Yolu” şarkılarımızı Taksim’de bulunan KİD Müzik Prova ve Kayıt Stüdyosu‘nda kaydettik. Stüdyo ekibinden Ümit Yaşar Doğdu ve Bayram Baban‘ın büyük yardımları ve katkıları oldu. Pozitif ve samimi bir ortamda rahat bir şekilde, performans odaklı bir kayıt elde ettik. Miks aşamasında da Eser Dural‘ın harika bulduğumuz bir katkısı oldu. (2015)

“Profesyonel” isimli şarkımızı da yine KİD Müzik Prova ve Kayıt Stüdyosu‘nda, Ümit Yaşar Doğdu‘nun büyük yardımlarıyla kaydettik ve yayınladık.

İlerleyen günlerde EP çalışmamız da olacak.

Grubun prova ve kayıt stüdyolarında genel olarak karşılaştığı olumsuz şeyler nelerdir? Prova ve kayıt stüdyolarından beklentileri nelerdir?
Genel olarak beklentilerimiz samimiyet başlığı altında toplanıyor. Sıcak ve sevecen ilişkiler kurabileceğimiz insanların stüdyolarına gitmeye gayret ediyoruz. Bu konularda biraz niyet önemli. Bugüne kadar meseleye ticari olarak bakmamaya gayret gösteren insanların stüdyolarında çalışmaya özen gösterdiğimizi söyleyebiliriz. (bknz.KİD Müzik Prova ve Kayıt Stüdyosu)

Grubunuzla daha önce müzik yarışmalarına katıldınız mı? Genel hatlarıyla müzik yarışmalarına bakış açınız nedir?
Grubu ilk kurduğumuzda Roxy Müzik Günleri‘ne kayıt gönderme telaşındaydık. O zaman yine aldığımız kötü bir Bukalemun (şimdiki halinden farklı) ve Yoklama (o da şimdiki halinden çok çok farklı) kayıtlarını alıp yollamıştık. Şarkılara ve kendimize çok güveniyorduk. Zira sahneyi uzaktan dâhi göremedik. O gün başka bir şeyi anladık; “rekabet” duygusu. Hırslıydık. Sahneye çıkmaktan, övgü almaktan “haz” duyuyorduk. Sükûnet içerisinde ne yaptığımıza baktığımızda aslında hepimiz hastalıklı birer adama dönüşmüştük. O günden sonra yarışmalara bir daha başvurmadık. Çünkü, sanat bambaşka bir şey. İnsanın içinde oluşan, onu uzun süre rahatsız eden ya da onun zihnini meşgul eden bir meselenin dışavurumu bizim için. Dolayısıyla yarıştırılan şey nedir? İnsanın duyguları mı? Gün sonunda Joan Miro‘nun Bird’s Flight in Moonlight ve Vincent Van Gogh‘un Starry Night tablolarına bakıp “Miro, Van Gogh’tan iyi” ya da “Van Gogh, Miro kadar hayalperest değil” diyebilir misiniz? Böylesine bir kıyaslamaya nasıl girebiliriz? Bir sanat eserinin ortaya çıkış aşamasında eser sahibinin hangi duygulara hasıl olduğunu bilmeden, sadece içsel bir cesaret ile ortaya koyduğu tavrı eleştirmek, onu başka bir şey ile kıyaslamak eser sahibinin eserine değil doğrudan duygularına yönelik hakarettir. Bu hakaret içindeki en kritik nokta da, eser sahiplerini birbirine kırdırmak, onlara “sen diğerinden daha iyi olmalısın” fikrini empoze etmektir. Bu konuda fikren kesin çizgilerimizin olduğunu, eleştiri ve tavrımızı her zaman koruduğumuzu belirtelim.

Grubun (sırasıyla Dinleyici – Mekanlar – Organizatörler – Müzisyenler – Diğer) kişi/kişilerden beklentileri nelerdir?

  • Dinleyici – Gerçekten “iyi müzik” nedir, nasıl olur diye sorgulasınlar. Dinleyicinin edindiği rol, müzisyenin büyümesine ya da küçülmesine olanak sağlıyor. Bizlerin ortaya koyduğu eserin karşılık bulacağı tek olgu dinleyici. Dolayısıyla biz iyi müzik yapma arzusunda olan insanlar olarak iyi dinleyicilere ihtiyacımız var. Bizi alkışlarken bir yandan da eleştirsinler. Eleştirirken de empati yapsınlar. Bir şarkının sahneye çıkana kadar katettiği mesafe kolay olmuyor. Yıkıcı değil yapıcı olsunlar. Eminizki diğer müzisyen arkadaşlarımız da aynı düşüncededirler.
  • Mekanlar – Ticari kaygılarını anlayışla karşılıyoruz ama özeti müzik olan bir konuyu tamamen ticarete indirgemek büyük bir yıkımdır. Mekan sahibi eğer bu riski göze alamıyorsa, risksiz ve getirisi bir mekan işletmekten daha yüksek olan sektörler de var. Duygusallığı sıfır, kazancı yüksek. Dürüst ve şeffaf olsunlar.
  • Organizatörler – Özellikle yurt dışı bağlantılı progresif müzik festivallerine yönlendirsinler. İyi olduğuna inandığı müzisyenleri, bilet satma kaygısıyla değerlendirmesinler.
  • Müzisyenler – Yaratıcı ve farklı projelerde olsunlar, deneysellikten korkmasınlar. Rekabet duygusu yerine kolektif hareket etme duygusuyla yaklaşsınlar. Birbirilerine destek olsunlar, önce onlar alkışlasınlar ama önce onlar eleştirsinler.
  • Diğer: O ya da bu sebepten e-posta gönderdiğimiz insanlar, mekanlar, gruplar “nezaket” gösterip olumsuz dâhi olsa yazdıklarımıza cevap versinler. İletişim kurmak ayıp değil, günah değil. Yapmayın.

Grubun müzik blogları ve yazarları üzerindeki izlenimleri nelerdir? Müzik blogları ve yazarlarına olumlu/olumsuz eleştirileri nelerdir?
Müzik blogları içerisinde BBİ tayfasını takip ediyoruz. Grubumuz içerisinde bulunan kişilerin de yazılar yazdığı blogun; müzik tavsiyelerini olumlu olarak değerlendiriyoruz. / Tek eleştirimiz, grup içerisinden iki yazar BBİ’de yazsa da hiç torpil görmediğimizdir. =) 

Grubunuzun olumsuz bulduğunuz yanları nelerdir? Bu olumsuzlukları içeriden/dışarıdan ise çözüm önerileriniz nelerdir?
Organizasyonlara yönelik iletişimlerde biraz çekimser kalıyoruz. Daha atak olsaydık geçmişte birçok konserde yer alıp, şu anki bir kaç mekana sıkışmışlığı çözebilirdik.

Bir diğer konu da kayıt konusunda maalesef çok geç kalmamız. Düzgün çalmaya ve bestenin trafiğine yönelik zamana verdiğimiz çabayı, az da olsa kayıt kısmına kaydırabilmek önemliydi. Gelecekte bunlara yönelebilmek söz konusu olacak.

Genel hatlarıyla da kafamızdaki tasarımsal formun oturması üzerine iç daraltırcasına uymaya çalışıyoruz. Milisaniyelik bir uyumsuzluğa bile uzun süreler kafayı takıyoruz. Bu da yaptığımız iş üzerinde zaman zaman tatminsizliğe yol açıyor. Bizim de öngöremediğimiz bir tatmin noktamız var. Oraya gelene kadar da sanırım iç daraltılarımızla kanlı-bıçaklı olacağız.

Grubunuzun olumlu bulduğunu yanları nelerdir? Grubunuzun müzik dünyasındaki yeri ilerleyen yıllarda ne olmalı?
Bir bütün halinde çaldığımızda ortak bir farklı hava çıkarabilmemiz. Yani gerçekten bir grup olabilmemiz bizim en iyi olumlu özelliğimiz. Enstrüman bazında değerlendirirsek davul bizde sadece ritim ayarında kullanılan bir formatta değil; daha çok beslemeye yönelik çalışan bir enstrümanmışçasına hareket ediyor. Aynı zamanda var olan tüm formlara yönelik tam bir yabancı. Bu yabancılığı, alışılagelmiş algılar nedeniyle negatif imgeler uyandırıyor. Hatalı mı, değil mi tartışılır ama ortaya bir irade koyma gayretinde olduğumuzu ve arkasında durduğumuzu söyleyelim.

Keza burada bas gitarı da aynı ölçüde değerlendirebiliriz. Normal doğruları inkar etmediğimizi, sadece onların üzerine kendi inandığımız doğruların, farklı hareket ettiğimiz alanların bize bestelerde daha fazla enstrüman alanı açtığını gördük. Ayrıca gitarlarda yoğun efekt kullanımının temel, kemik tonlardan enstrümanları kopardığı ve bestelerimizi beslediğini de düşünüyor ve olumlu olarak görüyoruz.

Gün sonunda bu arayışın bizi hangi noktaya götüreceğini hayallerimizi bir kenara koyarsak kestiremiyoruz. Fakat, her birimiz ayrı ayrı, olur da yaşarsak 50-60’lı yaşlarda çocuklarımıza ve torunlarımıza sadece inandığımız şeyin peşinden gittiğimiz için mutlu olduğumuzu anlatacağız.

Grubunuzla konser, albüm veya herhangi bir şey ile ilgili kiminle, nasıl bağlantıya geçilmeli?
yarimadayolu@gmail.com

Grubunuzun sosyal medya hesapları ve e-posta hesabı nedir?

Son olarak hangi sorunun size sorulmasını isterdiniz?
En sevdiğiniz parçanız nedir? ve Öldürelim mi abi? (haha)

(Bu yazı, grubun talebi üzerine 28.03.2016 tarihinde güncellenmiştir.)

– – –

Müzik grubunuzla Bir Baba Indie – Yerli projesine katılmak için linkteki yazıyı okumanız yeterli. 

https://www.birbabaindie.com/?p=7491

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

BBI YERLİ #9 | “Can Bayrak”
Lana Del Rey Yeni Albümü Honeymoon’u Paylaşacağı Tarihi Açıkladı!

Yazar

Bize Katıl!