2019 Yerli Sahne Yıl Sonu Raporu

Albüm İncelemeleri
2019 sonuna yetişmemesi pahasına olsa bile geçen seneki gibi yine yıl sonu raporumu detaylı tutmaya karar verdim. Bunun kendimce iki sebebi var. Birincisi sene içerisinde yazılı olarak inceleme fırsatı bulamadığım albümlere dair iki kelam etmek için bu yıl sonu listelerini bir şans sayıyor olmam. İkincisi ise seçtiğim albümlerin neden bu listeye girdiklerini kısacık da olsa açıklama gereği duymam. Aksi takdirde yerli sahnedeki onca üretim arasından neden bu albümleri seçtiğim maalesef havada kalacaktı.

Yerli sahnedeki çoğu albümün üretim süreçlerini ve hangi şartlarda ne zorluklarla kaydedilip bize ulaştırıldığını biliyor olmamız kimi zaman fazlasıyla öznel, hatta duygusal yorumlar yapmamıza yol açabiliyor. Bu da bizim işimizin en büyük tuzaklarından biri. Bu listeleri yaparken bu yanılgıya düşmemek için kendimle savaş veriyorum desem yeridir.

Albüm üretiminin her sene daha da azaldığı, single ve EP’lerin yoğunlukta olduğu bir dönemde hala bütünlüklü bir hikaye dinlemeye duyduğum açlıkla bu yazıda 2019 mahsulü 13 adet uzunçalar (LP) albüme yer verdim. Yazıdaki albümlerin yanı sıra 2019 içerisinde yayınlanan single ve EP’lerden de toplam 90 şarkı içeren bir playlist hazırladım. Yazının başında yer alan playlist yalnızca bu yıl kişisel radarıma takılan, birden fazla defa dinlediğim, önemli bir kısmını ileriki senelerde de dinleyeceğim, hatırlayacağım parçalardan oluşuyor. 2019’dan benim için geleceğe nelerin kalacağını listelemek istedim, yazıyı okurken dinlemeye başlayın diye de listemi hemen şuraya bırakıyorum.

Sunset Vibes, The Kites

Audioban

İlk olarak aylar boyunca kendi Youtube kanallarından yayınladıkları session kayıtlarının sıkı takipçisi olduğum The Kites, 25. İstanbul Caz Festivali Genç Caz seçmelerinde de karşıma çıktı. Canlı performanslarına ilk kez yarışma kapsamında şahit olmamla birlikte projeye dair heyecanım ikiye katlandı ve yarışma günü hemen oracıkta kendileriyle bir video röportaj gerçekleştirdik. 2018 Genç Caz finalistlerinden biri olan The Kites, 2019 senesinin şubat ayında ilk albümü “Sunset Vibes”ı yayınladı. Tan Deliorman ve Ozan Erverdi’nin jazz, funk, rock sularında gezinen projesi ve müthiş ilk albümleri beni ne kadar heyecanlandırsa da yayınlandığı dönemde albüm üzerine iki kelam etme fırsatını bulamamıştım. Öyleyse 2019 bitmeden şuraya not düşeyim; The Kites’ın varlığı ve gerek “Sunset Vibes” albümüyle gerekse de canlı performanslarıyla ortaya koyduğu işler yerli sahne için büyük bir ilham kaynağı. The Kites gibi projelerin tekil önemi ve ortaya koydukları eserlerin değeri bir yana, yerli sahnenin zenginliği ve çeşitliliği adına da desteklenmelerini bir tür kültür politikası olarak görüyorum. Yalnızca revaçta olan türleri icra etmenin müzisyenler üzerindeki görünmez baskısını kırmak ve üretimi özgürleştirmek için The Kites gibi projelerin desteklenmesi önem taşıyor. Bu sayede tür kısıtlamasından; piyasa ve çağdaşlarının üretiminin baskısından uzakta, gerçekten istediği müziği üretmeye gönlü olan müzisyenlerin önünde şahane bir örnek vücut buluyor. “Demek ki yapılabiliyor, oluyor ve değer de görüyor” dedirtebilen bir örnek The Kites.

Asrî Sada, Taner Öngür & 43.75

Tantana Records

Taner Öngür’ün “Elektrik Gramofon” (2017) ve “Sayko Ana” (2018) albümleriyle solo kariyerinde başladığı yeni dönem, Moğollar’dan bu yana kendisini takip edenlerin olduğu kadar yeni ve genç bir dinleyici kesiminin de merakını mucip oldu. Yukarıda bahsi geçen ve eski parçaların yeni surf rock ve psychedelic düzenlenmelerini içeren iki albümün ardından arayı açmadan 2019 senesine de “Asrî Sada” adlı son derece orijinal ve konsept bir albüm bıraktı Taner Öngür. 1930-1960’ların gazetelerinden bulduğu haberler üzerine yazdığı şarkıları “Asrî Sada”da bir araya getiren Taner Öngür & 43.75, Öngür’ün olgunluk dönemini geleceğe kalacak bir diğer albümle taçlandırıyor. İlhamı yalnızca gündelik hayatta ve aşkta arama temayülünün aksine, rotayı tozlu arşivlere çevirerek alternatif bir ilham kaynağını işaret ettiği için bile “Asrî Sada” simgesel önem taşıyan bir albüm olarak 2019’un en ayrıksı işlerinden biri sayılır.

 

Maslak Halayı, Ayyuka

Tantana Records

2010’lar bitmeden bize son bir albüm daha bahşeden Ayyuka, sene boyunca yayınladığı albüm habercisi single’lar ile heyecan seviyemizi yükseltmeyi başarmıştı. Her birini bağrımıza bastığımız bu single’ların yer aldığı “Maslak Halayı” albümü ise 9 şarkısı ve 43 dakika süren seferiyle elbette senenin en önemli albümlerinden biri oldu. Ne albümün vurucu ismi üzerine fikir yürütesim, ne Ayyuka’nın geleneksel motiflerden yola çıkarak kendi özgün sound’unu yaratmaktaki aşikâr başarısı üzerine ahkâm kesesim, ne de sözlerden bilinçli olarak kaçınmış bu enstrümantal albüm hakkında gereğinden fazla gevezelik edesim var. Alternatif yerli sahnede beni Ayyuka kadar heyecanlandıran sayılı şeyle karşılaşıyorum ve tam olarak aynı sebepten de Ayyuka’nın üzerine söyleyecek çok az şeyim var. Ne zaman Ayyuka’nın yeni bir işi yayınlansa yapabildiğim tek şey huşu içinde dinlemek ve olmuş, olgunlaşmış bir işle karşılaşmanın verdiği doyumla susmak oluyor.

 

Bundan Sonraki Günlerimiz Hatırlamakla Geçecek, Haşmet Asilkan

Bağımsız

Soundcloud gezginlerinin yabancısı olmadığı bir isim Haşmet Asilkan. Şöhreti senelerdir kulaktan kulağa yayılan, ilk albümü hasretle beklenen… Nihayet 2019 bitmeden, Haşmet Asilkan’ın ilk albümü “Bundan Sonraki Günlerimiz Hatırlamakla Geçecek”, dijital raflardaki yerini aldı. Henüz albüm yayınlamadan minik çaplı bir efsaneye dönüşen Haşmet Asilkan zannediyorum ki bundan sonra da geniş kitlelere ulaşmak için özel bir çaba sarf etmeyecektir. Yine sınırlı sayıda dinleyicinin bileceği, bilenin derin anlamlar yükleyeceği ve zaman içinde kültleşeceğini öngördüğüm bir singer-songwriter albümüyle karşı karşıyayız. Özellikle şiire, sözcüklere, belki biraz da İsmet Özel’e düşkün kesim bu albümün kadrini kıymetini bilecektir diye tahmin ediyorum. Görebilene şarkı sözlerinde kendi dünyasını çırılçıplak bırakmaktan korkmayan ama yine de bu esnada ışıkları kapatmayı ihmal etmeyen Haşmet Asilkan’ın sözlerinde ince işçilik göze çarpsa da sözlere fazlaca yaslanıp sound’u ihmal etme hatasına düşülmemiş. Vokallerin yanı sıra gitarlar, santur, banjo, bağlama ve mızıkada da yer alarak kendi albümünün yükünü kayda değer ölçüde sırtlayan Fatih Vural’a albümün sound’unda ziyadesiyle etkili olan brass’lardan trompette Barış Demirel, saksofonlarda Burak Altuner, davul ve perküsyonda Nihal Saruhanlı, bas gitar ve klavyede Ozan Can Özübal eşlik ediyor.

 

The Road, Razor Inc.

Hammer Müzik

Bundan yıllar yıllar önce ilk konserini izlediğim, o zamanlar sevdikleri rock ve metal parçalarını en iyi şekilde cover’lamak amacıyla bir araya gelmiş dört adamdan mürekkep Razor, Dorock Taksim başta olmak üzere uzun seneler Beyoğlu dolaylarında gece mesaisi yaptı ve pek çok metalhead için gecenin son durağı haline gelen performanslarıyla sayamayacakları kadar çok insanın hayatına dokundu. Son senelerde katıldıkları Laneth geceleri, Dr. Skull iş birlikleri gibi organizasyonlar Razor’ın kusursuz performansının hak ettiği dikkati çekmesini sağlayınca nihayet bu on senelik grup da artık kendi şarkılarını yazıp bir albüm kaydetmelerinin şart olduğunu hissetti. Bu süreçte dijital platformlarda dünyadaki diğer Razor’lardan ayrılmak için Razor Inc. adını alan efsanevi grubun ilk albümü “The Road” işte böyle doğdu. Beyoğlu’nun belli bir dönemini yaşamış pek çok insan için resmin önemli bir parçasını oluşturan Razor’ın ilk albümünde iki Türkçe, sekiz tane de İngilizce parça yer alıyor. Albümdeki tek cover ise Dr. Skull’ın “Little Beach”i. Seneler boyunca çalımını ve canlı performansını iyileştirmeye emek vermiş, sahnede pişerek dinleyici kitlesini genişletmiş Razor’ın uzun yolculuğunun bu ilk meyvesi yerli rock metal sahnesine ilham verebilecek, genç gruplar için örnek teşkil edebilecek önemli bir kazanım. İlerleyen senelerde kalabalıklaşacak Razor diskografisinin bu ilk albümü koleksiyon değeri taşır, benden söylemesi.

 

Formation, Akın Sevgör

Tantana Records

Akın Sevgör’ün her bir albümünün başyapıt olduğunu söylemekten başından beri imtina etmiyorum. Sevgör, “Formation” albümünde de alametifarikası olan titizliğinden ve kalitesinden ödün vermiyor. Aldığı klasik müzik eğitiminin etkisi ve kendi yaratım sürecine dair sorgulamalarının somut sonuçları bu albümde oldukça görünür. “Formation” albümünde bir değişimin hikayesini anlatan Sevgör, değişimini albümdeki beş parça ya da beş bölümde izleyeceğimiz bir kahraman yaratıyor. Baştan sona dinlendiğinde masalsı bir etki bırakan albümdeki hikaye, “No.I Hero” ile başlıyor ve dinleyicinin kendi hikayesini kendisi yazabileceği temel bir konstrüksiyon kurmaya özen gösteriyor. “No.V Someone Else” çaldığında ise dinleyicinin başladığı noktadan başka bir noktaya doğru yolculuğunu tamamlamasını sağlamış oluyor Akın Sevgör. Titizlikle ilmek ilmek ördüğü “Formation”, hem senenin hem de son on yılın en önemli eserlerinden biri.

 

Orman Kanunları, Ben Fero

Bağımsız

Söz konusu Ben Fero olunca nedense kimse sakin kalamıyor. Olumlu ya da olumsuz, herkes Ben Fero’ya dair kuvvetli hisler besliyor: Hayranlık veya nefret. Halbuki iki uçtan birinde yer almak şart değil. Müziğe ve hatta genel anlamda sanata yoğun anlamlar yükleyen tutkulu dinleyiciler Ben Fero’yu rap sahnesinin günah keçisi ilan ededursun, ben bu yıl tüm bu popüler ve eğlence odaklı olanı aşağılamaktan büyük haz duyan tantanadan uzakta Ben Fero’nun müziği ile çok eğlendim. Hatta Ben Fero şarkılarını her duyduğunda küfürler saydıranlar bunu duymaktan mutlu olmayacaktır ama haberiniz olsun: Ben Fero da işini yaparken çok eğleniyor. Bu listedeki diğer isimlerin değerini biliyor ve katmanlarla dolu müziklerinin tadını çıkarıyor olmam yüksek sanat seviciliğinin dışlayıcı tutumuna prim vereceğim anlamına gelmiyor. Ben Fero’nun jet hızıyla ve gökten zembille inercesine başlangıç yaptığı müzik kariyeri ileriki yıllarda aynı parlaklıkta devam eder mi bilinmez ama 2019 senesinin raporunu çıkarırken bu yıl ortalığın tozunu attıran, konu olduğu diss’lere bile şöhret kazandırma gücüne sahip “Orman Kanunları” albümünü görmezden gelmek gibi bir snopluğu kendime yakıştıramazdım.

 

İçimde Bir Ses Var, Durukan Betses

Tantana Records

Destroy Earth’ün yanı sıra Ati ve Aşk Üçgeni grubunun da davulcusu olarak tanıdığımız Durukan Betses, içindeki sesleri dışa vurma sürecinde her ne kadar özgür davransa da kendisini ortalara atıp “Ben buradayım!” deme konusunda şimdilik ziyadesiyle temkinli davranıyor. Bu yüzden de kendisine denk gelmemiş ve kulak vermemiş olma ihtimaliniz kuvvetle muhtemel. Komşuları rahatsız etmemek için evde davul çalamayan bir davulcunun diğer enstrümanlarla giriştiği deneyleri kapsayan Durukan Betses projesi önceleri Soundcloud ve Youtube’ta paylaştığı üretken yolculuğunu 2019 senesi içerisinde “Ucuz Müzik” EP’si ve “İçimde Bir Ses Var” LP’siyle tüm dijital platformlara taşıdı. Yolculuğunun en başından beri içinden gelen sesleri her dinlediğimde beni gülümsetmeyi başaran Durukan Betses’e ve albümlerine dair sene içinde hiçbir şey yazamamış olmanın ağırlığını üstümde hissediyordum, sene sonu raporu sayesinde vazifemi yerine getirmiş olayım. Öne çıkacak birtakım şarkılar yaratmaktan ziyade bütünlük içerisinde albümler üretmenin derdinde olan Durukan Betses’in “İçimde Bir Ses Var” albümü çalım, kompozisyon ve söz yazımı bakımından Betses’in kendisini sürekli özgürleştirdiği bir sürecin son bütünlüklü ürünü. “İçimde Bir Ses Var” ilerleyen dönemde 2019 senesinden hatırlanacak ilk albümlerden biri olmayabilir, fakat Betses’in gelecekte yapacağı işler sayesinde vaktinde hakkı teslim edilmemiş bir albüm olarak hatırlanacağını düşünüyorum.

 

Rektefe, Yasak Helva

Bağımsız

2017 senesinde kurulan Yasak Helva, bu seneki Sziget Talent yarışması vesilesiyle keşfettiğim İzmir menşeli bir grup. Salih Korkut Peker (elektro-akustik cümbüş, çağlama), Hakan Görkem Bıyık (bas) ve Onur Ertem’in (davul) aynı dönemde buluştukları İzmir’de önceki deneyimlerinden farklı müzikal arayışları sonucunda bir araya gelmeleriyle kurulan Yasak Helva, Sziget sahnesinde arz-ı endam ettikten sonra ekim ayında ilk albümü “Rektefe”yi de bağımsız olarak yayınlamak suretiyle bendeki yerini sağlamlaştırdı. Hem kendi şarkılarını yazan hem de anonim türküleri yeniden düzenleyen, kendi deyişleriyle “rektefiye” eden Yasak Helva; yalnızca ilk albümüyle değil dört başı mamur canlı performanslarıyla da 2019’un yerli sahneye en önemli armağanlarından biri oldu. Hiç şüphesiz ki gitarın yerinde cümbüş ve çağlamanın konumlandığı bu power trio, ellerindeki üç enstrümanın reel toplamından daha büyük bir enerji ve sound yaratmaya muktedir. Önümüzdeki senelerde Yasak Helva’nın hızla ilerleyeceği yolları yakın markaj takip ederken yolculuklarının erken dönemine şahitlik etmiş olduğum için kendimi şanslı sayacağımdan şüphem yok.

 

Dünya Günlükleri, Adamlar

Garaj

Yakın çevremdeki pek çok kişi için bu sene en çok dinledikleri albüm Adamlar’ın “Dünya Günlükleri” olmuş, minik bir anket bu sonuca varmama kafi geldi. Adamlar’ın kendi sound’unu arayışında vardığı en sağlam nokta bana kalırsa bu albüm oldu, baştan sona dinlemeye doyamadığım albüm her biri milyonlarca defa dinlenen ve bir kuşağın zihnine kazınan hit şarkılarla dolu. Biz nasıl ilk gençlik yıllarımıza dair kareleri hatırlarken birkaç grubun şarkıları daima fonda o dönemimize soundtrack oluyorsa, şu anda ilk gençliğini yaşayan nesil de Adamlar’a aynı ölçüde büyük bir anlam yüklüyor. Eminim ki ilerleyen senelerde de müziklerinin peşini hiç bırakmayacak sağlam bir dinleyici kitlesini çoktan garantilediler bile.

 

No:3A ve No:3B, Multitap

Garaj

Çok özlediğimiz, aradan geçen senelerde gözden ırak olsa da gönlümüze hep yakın olan Multitap bir albümle değil, iki EP ile bu yıl geri döndü! Bana bir kasetin iki yüzünü andıran No:3A ve No:3B isimli iki playlist’ten oluşan Multitap albümünün ilk yarısında aşina olduğumuz pozitif titreşimlerle dolu Multitap sound’u ve muzip şarkı sözleri uzun zaman sonra görüşülen ama araya hiç mesafe girmediğini hissettiğiniz eski bir dost gibi ilk dinleyişte kucaklıyor. No:3B ise daha düşük temposuyla ve dinginliğiyle eski dostla geçirilen eğlenceli bir akşamın ardından gecenin ilerleyen saatlerinde derinleşen ev sohbetini andırıyor. 2010’larda yerli sahnede günlük konuşma dilini, yaşamın sıradanlığını ve mizahı kucaklayan çok sayıda şarkı sözü görmemize rağmen Multitap hala şahsına münhasır mizah anlayışıyla, muzipliğiyle, kendini ifade edişi ve nahifliğiyle benzersiz. Tam da bu yüzden özleniyor, hiç unutulmuyor ve dönüşü heyecan yaratıyor.

 

Kam, Kam

Shalgam Records

Son 10-15 yılda alternatif yerli sahnede kültleşmiş işlere imza atmış, genç müzisyenleri etkilemiş projelerde yer alan yıldız kadrosuyla KAM, 2010 senesinden beri ara ara konserleriyle kalbimizi çalsa da ilk albümünü 2010’ların bitmesine bir buçuk ay kala yayınladı. Şu anki kadrosuyla Can Ömer Uygan (Trompet, Flugelhorn), Cansun Küçüktürk (Elektro Gitar), Okan Kaya (Bas Gitar) ve Cihan Kahvecioğlu’ndan (Davul) oluşan KAM’ın ilk albümü de kendisiyle aynı ismi taşıyor. Baştan sona su gibi akan, tekrar tekrar dinleme isteği uyandıran, dinledikçe kompozisyonların ve çalımın güzelliğine daha da hayran kaldığım ilk albümüyle KAM, bunca sene beklediğimize değen bir işe imza attı. Şu ana kadar daha ziyade müzik çevrelerinde ilgi çektiğini gördüğüm albüm esasen incelikli zevklere sahip dinleyicinin keşfetmekten bir hayli mutluluk duyacağı bir hazine. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki KAM’a ve albüme dair tek kusur, kısacık ismi nedeniyle dijital platformlarda arattığınızda grubu takip ediyor olsanız bile arama sonuçlarında albümün veya grubun çıkmaması. Umarım KAM arama sonuçlarında daha kolay ulaşılabilir bir hale gelir veya bu haliyle kalırsa da dinleyici albümü bulma yolunda emek vermeye üşenip bu güzelliği ıskalamaz.

 

Marşandiz, Hey! Douglas

EMI

Senelerdir beklediğimiz ilk Hey! Douglas albümünün bu esnada süregelen Hey! Douglas setlerindeki parçalardan oluşacağından ve kulağımızın aşina olduğu bu formüle dayanacağından şüphemiz yoktu. Bize ilk albümde yaptığı ters köşe ile hem Hey! Douglas’ı hem de genel anlamda VEYasin’in işlerine dair neyi sevdiğimi bir kez daha hatırlama şansı buldum. 2010’larda DJ setleriyle büyük bir ilgi yakalayan Hey! Douglas, ismi “Yük Treni” manasına gelen ilk albümü “Marşandiz”i yayınlamak için 2019’a kadar bekledi ve aşina olduğumuz işlerinden farklı bir yol izleyerek hepsi kendi beste ve düzenlemelerinden oluşan on enstrümantal şarkıya ilk albümünde yer verdi. Yasin Vural, gerek daha önceleri Mode XL’in bir parçası olarak, şimdilerde ise VEYasin ismiyle solo yayınladığı hip-hop işlerinde; gerekse de DJ/prodüktör olarak ve Hey! Douglas projesi özelinde kendine özgü çizgisini her daim hissettiriyor. Albüm lansman partisinde “Dünyanın herhangi bir yerinde bir DJ’in setinde yer verebileceği Türkiye’den parçalar içeren bir albüm” yapmak istediğini belirtmişti. Bence hayalinin önünde hiçbir engelin duramayacağı kadar nitelikli bir albüm vücuda getirmeyi başarmış.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Son 10 Yılın En İyi 10 Cover’ı!
Bir Baba Indie Lokal #34: Z Raporu (2019 – 1. Bölüm)

Yazar

Bize Katıl!