2010’lardan Albümler #47

Albüm İncelemeleri

Modern Müzik Tarihinden 250 Albüm kitabıyla 19. yüzyıl sonundan günümüze kadar gelen süreçte modern müziğin öyküsünü, albümlerden örneklerle okuyucuya sunan müzisyen ve müzik yazarı Mustafa Şardan, 2010-2019 yılları arasında yayınlanmış hip-hop’tan punk’a, elektronikten indie’ye farklı türleri içinde barındıran, unutulmayan albümleri birbabaindie.com okuyucuları için derliyor.

Her çarşamba, 2010’lardan Albümler ismiyle yayınlanan seride ilk albüm incelemesi 2010-2015, ikinci inceleme ise 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış albümler arasından seçiliyor.


ATLAS SOUND – PARALLAX (7 KASIM 2011)

Albüm kapak çalışması: Bradford Cox’ın yer aldığı fotoğraf; David Bowie, Lou Reed, The Stooges, Queen, Talking Heads, Ramones ve daha birçok efsane ismin fotoğraflarının altında imzası olan Mick Rock tarafından çekilmiştir1. Cox albümü yaptığı dönemde rock ‘n’ roll’a tutkusu sebebiyle kapak fotoğrafı için Michael Stipe aracılığıyla Mick Rock ile iletişime geçmiştir2.

Üyesi olduğu Deerhunter grubuyla yaptığı kült indie rock albümleriyle tanınan, verdiği demeçler, Marfan sendromu rahatsızlığı ve sahne kostümleriyle bu tanınırlığı kamçılayan Atlantalı Bradford Cox, solo projesi Atlas Sound’dan çıkma 2009 model Logos albümüyle bizleri Deerhunter’ın işleri ile kıyaslamalara itecek düzeyde güzelliklerle karşılamıştı. Yatak odasında kaydettiği lo-fi kayıtların gücüyle bir sonraki hamlesi Parallax ise tekrardan iştahları kabartıyor.

2011 yılında bu albüm hakkında yazıyor olsaydım şu an yazmakta olduğumdan daha iyi bir tablo çizmeyeceğim kesin olurdu diyebilirim. Çünkü Deerhunter’ın 2008’de çıkmış neo-saykedelik/shoegaze klasiği Microcastle/Weird Era Continued’ın, 2010’da çıkmış Halcyon Digest adlı muhteşem indie rock klasiğinin ve daha önce belirttiğim Logos albümünün varlığı o zaman için Parallax’ı gölgede bırakır ve muhtemelen albümün haksız yorumlara maruz kalmasına sebep olurdu. Neyse ki, o zamandan bu yana yıllar geçti ve MGMT’den Andrew VanWyngarden’ın da yer aldığı albüm, benim gözümde tüm ihtişamıyla kendini sergileyebiliyor.

Cox albümün çıktığı dönemde verdiği bir röportajda3 Bowie’ye gönderme yaparak ben birçok yönden dünyaya düşen adamım demiştir. Amorf diyebileceğim Logos’tan sonra bu albümün daha dünyevi olduğu açık. Cox bu sefer birinci tekil şahıstaki şarkı sözleri ile benliğini ortaya koyuyor. Albüm, akılda kalıcı pop yapılarının karanlık bir güç tarafından ele geçirilip çeşitli saykedelik ve dreamy efektlerle süslenmesi gibi. Aslında çok neşeli olmak isteyen bu yapılar, karanlık tarafından hapsedilerek depresyona sürüklenmiş.

Deerhunter, Cox’ın birçok insanla ortak işlere giriştiği bir projeyken, Atlas Sound kendi mabedi. Tüm duygularını, etkilenimlerini, deneylerini, yönelimlerini sonsuz özgürlük ve saflıkla yansıttığı bir alan. Maalesef Cox bir daha böyle bir fırsat yakalayamadı çünkü bu albüm hala Atlas Sound’ın son üretimi olma özelliğini koruyor.

Referanslar:

1. https://4ad.com/news/7/11/2011/atlassoundsnewrecordparallaxreleasedtoday

2. https://pitchfork.com/features/interview/8707-bradford-cox/

3. https://www.rollingstone.com/music/music-news/bradford-cox-talks-nervous-breakdown-new-atlas-sound-album-234857/


THOM YORKE – ANIMA (27 HAZİRAN 2019)

Albüm kapak çalışması: Radiohead’in albüm kapaklarına imza atan Stanley Donwood ve Tchocky ismini kullanan Thom Yorke’a aittir1.

Günümüzde birçok kişiye kolaylıkla dahi denebiliyor fakat Thom Yorke gerçekten dahi olan -20. yüzyıla kıyasla artık çok daha daralmış – o küçücük azınlıktan. 25 yıldır insanlar ne kadar dahi olduğuyla ilgili konuşuyor ve artık kamuoyunda öyle bir noktaya gelindi ki Thom Yorke’a dahi demek Çin’e kalabalık veya İskandinav ülkelerine gelişmiş demeye eşdeğer zaten bilinen aşırı gereksiz bir bilgi haline geldi. Ben yine de takdir etme dürtüme yenik düşerek bir kez daha vurgulamak istedim.

ANIMA bana göre Yorke’un şu ana kadar yaptığı en başarılı solo albümü. İlk olarak artık Radiohead ile kendi solo projesini hem müzikal anlamda hem de yapım süreci açısından iyice ayırarak doğru bir hamlede bulunmuş. Öncesinde, solo sunması gereken üretimleri Radiohead’e, Radiohead’de durması gerekenleri de solo albümüne dahil ediyordu. Bu iki farklı küme ayrıldığı zaman her iki taraf için de çok daha heyecan verici işler belirmeye başladı. Radiohead kendi kimliğini çok daha ön plana çıkarabildiği A Moon Shaped Pool’u, Thom Yorke ise en vurucu solo albümü ANIMA’yı üretti. ANIMA için Yorke’un elektronik müzikler deneyenden elektronik müzik sanatçısına evrildiği çalışması diyebilirim. Tabii ki albümde sanatçının tutkulu olduğu IDM ve kendine has sünen vokallerinin olduğu glitch/ambient altyapı mevcut ve sanatçı elektronik müziğin bambaşka bir alanına geçmiş de değil ama bu albüm çok daha ayakları yere basan, bağımsız ve özgün tınlamakta. Müziği sanki özgürlüğüne kavuşmuş gibi. Yorke elektronik müziğin büyük oyuncuları arasına adım atmış diyebiliriz.

Albümün başarısında, 95 tarihli The Bends albümünden beri birlikte çalıştığı prodüktör Nigel Godrich’in de payını unutmamak lazım. Yorke, Zane Lowe ile yaptığı röportajda2 Kid A albümüyle birlikte Godrich’e tamamen güvendiğinden bahsediyor. Şarkıları yapmaya başladığında bir çocuğun legoyla oynaması gibi olduğunu söylüyor. Plansız, dürtüsel, çok düşünmeden içinden gelen şekilde yaptığı ürünleri sergiliyor ve Godrich aralarından beğendiklerini seçiyor. Seçilenlerin üzerinde birlikte kafa yoruyorlar.

Dream kavramına takıntılı olduğundan bahseden Thom Yorke, ismini Jung’un erkeğin ruhunda/duygularında bulunan, bilinçaltındaki kadınsı tarafı diye tanımladığı anima konseptinden alan albüm ile eski zamanın modern klasik veya caz sanatçıları gibi: Yaşlandıkça üretim alanı genişliyor ve yaratım gücü olgunlaşıyor.

Referanslar:

1. https://www.discogs.com/Thom-Yorke-Anima/release/13895181

2. Youtube’da yayınlanan Zane Lowe ANIMA röportajı, 2019

 

 

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Mick Jagger ve Dave Grohl’dan yeni tekli geldi
The Black Keys yeni bir blues cover albümü hazırlığında