Spotify bir anda yok olsaydı…

Gönül İşi
Yazının başlığına bakınca burada distopik bir şeyler görmek isteyeceğinizi biliyorum. Ancak sizi bu noktada üzmek zorundayım, çünkü bu yazı Philip K. Dick’e ya da H.G. Wells’e göndermelerde bulunan bir 1984 güzellemesi olmayacak. Zaten yazıya ilk olarak “Teknolojik gelişmeler, müzik dinleme alışkanlıklarımızı olumsuz yönde mi etkiliyor?” düşüncesiyle başlamıştım ve sonra kimsenin alışkanlığının beni ilgilendirmediğini fark ettim ve aklıma ne geldiyse yazdım.

Geçtiğimiz günlerde, Ekşi Sözlük’te karşıma “yeni neslin hiç metalci olmaması” başlığı çıktı ve son entry’lere bir göz atayım dedim. Bir entry’nin sahibi, insanların Spotify, Apple Music gibi uygulamaların popüler hale gelmesiyle birlikte müziği sadece vakit geçirmek için dinlediklerinden, herhangi bir şeyi keşfetmenin bu kadar kolay olmaması gerektiğinden yakınıyordu. Yazarımız bununla da yetinmemiş, bir insanın iki şarkısını dinlediği bir grubu sevemeyeceğinden de bahsetmişti. 28 yaşındaki ben, entry’nin neredeyse yüzde 90’ına katılmasam da bir tık geçmişimi düşündüğümde kafamda soru işaretleri oluşmaya başladı. Acaba gerçekten teknolojik gelişmeler, müzik dinleme alışkanlığımızı olumsuz yönde mi değiştiriyordu? Peki ya Spotify’ın fişi bir anda çekilse ne olurdu?

Öncelikle bu yazıda hiçbir şekilde bilimsel verilere değinmeyeceğim, zira müzikte olumlu-olumsuz alışkanlık kavramının tamamen romantik bir düşünce tarzından ileri geldiğini savunuyorum. Söz konusu müzik, edebiyat, sinema vs. olunca, ne yalan söyleyeyim benim de romantik tarafım daha ağır basıyor. Bundan 4-5 yıl önce gelip bana “Müzik nasıl dinlenmeli?” diye sormuş olsaydınız, size bu konuda katı kurallarım olduğundan bahsederdim. Hatta bu yazının ortasında bir es verip eskiden düzenli olarak yazdığım kişisel bloguma baktım ve tam da tahmin ettiğim gibi, 4 yıl önce şu cümleleri kurduğumu fark ettim:

Elbette bir grubun sıkı takipçisi değilsek veya yeni çıkan bir grubu dinliyorsak öncelikle birkaç şarkısını dinleyip onları benimsemekle yetiniyoruz, bir süre. Fakat totalde iki şarkısını dinlediğiniz bir grup için “çok seviyorum ya” demek ne kadar doğru? … Hatta olayı bir adım ileri götürüyor ve diskografi dinlenmesi gerektiğini savunuyorum.

Müzik konusunda kişisel olarak yaptıklarım, Spotify hayatıma girdiğinde de eskisinden farklı olmadı. Yeni bir grubu ilk kez dinlediysem ve 3-5 şarkıdan sonra bir şekilde güzel bir sound yakaladığımı düşündüysem, yine mevcut albümleri, EP’leri baştan sona dinliyorum. Eskiden para verip kaset, CD alıyordum; ancak internetin sonsuz bir dünya olduğunu fark ettiğimde ve artık param artan KDV’lerle birlikte bir şeyleri almak için yetmemeye başladığında ise o “malum ortam” batağına düştüm ben de herkes gibi. Peki, sonra ne oldu? Çeşitli yasaklar yüzünden alışkın olduğum indirme siteleri kapanmaya başladı. Akıllı telefon ve internet paketi fiyatları düştü, ikisi de herkes için daha ulaşılır hale geldi. E vaziyet böyle olunca, o dönemde internet alışverişine uzak olan ben bile bir şekilde Spotify üyeliği edindim. Halbuki Spotify hesabım olmasına rağmen uzunca bir süre müzik çalarımı da yanımda taşımaya devam ediyordum. Bunun nedeni de “Ya şarjım biterse ve en çok müzik dinleme ihtiyacı duyduğum eve dönüş yolunda müziksiz kalırsam?” olmuştu. Çünkü o dönemde ne powerbank’ler şimdiki kadar kolay erişilebilirdi ne de Spotify kendini günümüzdeki kadar geliştirmişti. Ancak bir noktadan sonra Spotify’a gerçek anlamda fırsat tanımaya karar verdim. Bu kararın akabinde ise 2000’lerin başında MySpace’de ya da Last.fm‘de olduğu gibi hiç bilinmeyen grupları, şarkıcıları keşfedebileceğimi fark ettim. Spotify devasa bir müzik marketti benim için ve elimi attığım her şeyi tek CD’ye vereceğim paradan da düşük bir ücret karşılığında dinleyebiliyordum.

Benim tarafımda Spotify geniş bir havuzken bir de olaya müzisyen tarafından bakmak istiyorum. Öncelikle Spotify’ın sanatçılara gerçekten düşük miktarlarda ödemeler yaptığını yakın çevremden biliyorum. Eğer platform üzerinden sağlam paralar kazanmak istiyorsanız “dünya starı” mertebesine erişmiş olmanız gerekiyor. Fakat altını çizmemiz gereken şöyle bir nokta da var; diğer adam zaten herkes tarafından tanınıyor ve kullanıcılar sırf o insanları dinlemek için dijital platformlara para ödüyor. İşte az bilinen, yeni yeni tanınmaya başlanan sanatçıların ise aldıkları düşük paralara rağmen Spotify’ın değerini bilmesi gerekiyor. Çeşitli algoritmalarla ve Spotify tarafından yaratılan playlist’lerle yeni sanatçılar, milyarlarca dolar kazanan sanatçılarla aynı yerde yer alıyor ve kendilerine belki de hiç ulaşamayacakları bir kitleye ulaşma imkanı sağlanıyor.

Daimi bir müzik arayışında olan ben, her platformdan istediğim gibi sanatçı keşfetmeye devam edebilirim. Ancak genele baktığımızda durum tabii ki öyle değil. Herkes artık kolay olanı istiyor. Yemek ya da market siparişlerinde, eve tamirci çağırırken ve hatta doktorlara soru sorarken bile kimse kimseyle gerçekten yüz yüze gelmek istemiyor. Bizler bir anda insani ilişkilerimizi bile kesebiliyorsak, inanın bana Spotify ya da Apple Music gibi platformlar olmasa yeni sanatçıların da piyasada pek bir şansı kalmaz. O yüzden aç sen yine diskografini dinle, zaten Neil Young bile şarkılarını Spotify’a eklediyse, yakında herkes ekler diye düşünüyorum. Yine ister kişisel listelerden, ister senin için özel hazırlanan Spotify listelerinden keşiflerini yap. Hem yeni sanatçıları dinle hem de yılların vazgeçiremediklerini… Ancak teknolojinin müzik dinleme alışkanlıklarını olumsuz olarak değiştirdiğini söyleme. Zira ne olursa olsun bir dönemin içindeyiz ve bu dönemde o burun kıvırdığınız teknolojik gelişmeler, 20 yıl öncesinden daha gerçek. Gelecekte neler değişir bilemem ama tüm dünyada interneti kesmedikleri sürece Spotify’a bir şey olmaz arkadaşlar. Kesin bilgi, yayalım.

Tags: , ,

İlginizi Çekebilir

Bir Baba Indie ile Başköşe #5 – Ah! Kosmos
Bir Baba Indie: Hip-Hop Edition Vol. 3 bu gece Nayah’ta!

Yazar

Bize Katıl!