Şiddet Duygusu Değil, Duyguların Şiddeti

Gönül İşi

Konuk yazar: Başer Çelebi

Bu yazı, Razor Inc ve Furtherial gruplarından tanıdığımız Başer Çelebi’nin 55. Ulusal Psikiyatri Kongresi kapsamında, 26 Ekim 2019 tarihinde “Bir Altkültür Perspektifi: Şiddet’in Ekstrem Metal Müzikteki Yeri ve Dışa Vuran Sesler” başlıklı panelde gerçekleştirdiği sunumun metnidir. 

Müzik ve şiddetten bahsedildiğinde akla gelen ilk tür, genel manada metal müziktir. Bu tarzın müzisyenlerinin ve dinleyicilerin hırpani imajları, tavizsiz hal ve tavırları, çılgınca eğlenme biçimleri, müziğin yüksekliği gibi faktörlerin yanı sıra, sahne şovları ve video klipleri bu çıkarımı destekler biçimdedir. İşin medyatik yönünü bir kenara alırsak, metal müzik gerçekte şiddetin müziği midir?

Metal müziğin içinde epey bir şiddet barındığı doğrudur. Çünkü en temel şekilde özetlemeye çalışırsak, bu müzik, duyguları olabildiğince şiddetli bir biçimde karşı tarafa aktarmaktan geçer. Yani muhatap aldığınız kişiyle bağırarak konuşmak, içinizde tuttuğunuz birtakım duyguları olağanca şiddetiyle haykırmak ve hatta acı gerçekleri karşınızdakine acımadan söylemek gibidir bu durum. Hayata karşı alınan bir tavır, olumsuzluklara bir nevi orta parmak göstermek gibidir. Peki biraz daha derine indiğimizde, bu tavrın temelinde şiddete meyilli olmak ve şiddet duygusunu yüceltmek mi yatar, yoksa daha derin bir şeyler mi?

Başer Çelebi

Şiddete meyilli insanların metal müzikten hoşlandığı genellemesini yapmak, aslında bu müziğin varoluşuna hakaret etmek derecesinde sığ bir yaklaşımdır. En başta insan duygularını derinlemesine irdelemektense, kısa yollu bir cevap bulup, onu ezbere okumak demektir, metal müziğin içerdiği yoğun duyguları toptan şiddet olarak adlandırmak…

Bu hiddetli imajın en derinlerinde, hissedilen birçok karmaşık ya da basit duygunun, yoğunluğunun yarattığı bir birikimin şiddeti vardır. Mesela sevginin aşırısı da bir şiddet, mutluluğun, coşkunun fazlası da şiddet şeklinde görünebilir. Heyecanın aşırısı, anksiyete gibi düşünülüp örneklendirilebilir bu durum mesela. Metal müzik, bir yerde, duyguların en yoğun olduğu alanlardan biriyken, kimsenin pek dokunmaya cesaret edemediği alanlardaki duyguları da aynı yoğunlukta ihtiva ettiği için, duygusal anlamda en şiddetli müziktir diyebiliriz. Dolayısıyla buradaki şiddetin kaynağında bir şeyleri fazla fazla hissetmek ve yaşamak yatar. Buradaki duygu; şiddet duygusu değil, duyguların şiddetidir.

Ayrıca, bu müziği diğer türlerden ayıran bir diğer özelliğine gelelim… Bir sanatçı imajı hayal edin. Toplumdan kendini biraz soyutlamış, belli bir yaşta büyümeyi durdurmuş, çocuk kalmış fakat o çocukluğun renkli hayal dünyası ile bir yaratıcılık geliştirmiş ve böylece üreterek, içinde yaşadığı topluma birçok eser kazandırmış… Bu profil, genel anlamda sanatçılara uygundur diyelim. Peki metal müzikte sanatçılar nasıl? Olabildiğince açık bir şekilde ifade etmeye çalışırsak eğer; bu müzik türünün sanatçıları ile dinleyicileri arasındaki mesafe çok daha yakındır. Ve nasıl ki sanatçı karaktere sahip insanlar kendilerini belli bir yaşta durdurup çocuk kalmışlarsa, bu müziğin dinleyicileri de belli bir yaştan itibaten büyümeyi reddetmişlerdir. Böylelikle aslında bu müziği dinlerken tıpkı ergenlik çağındaki coşkuya sahip bir genç gibi eğlenirler. Buradaki duygu da çok şiddetli bir coşkudur. Çoğu zaman zararsız ve deşarj olmaya yöneliktir. Her kesimde olduğu gibi metal müzik kitlesinin içinden de empati duygusu gelişmemiş medeniyetsiz kişiler çıksa da, bu onların metal müzik dinlemelerinden değil, düz medeniyetsiz olmalarından kaynaklanır. Bilinçli bir metal dinleyicisi, tanışabileceğiniz en kibar ve medeni insanlardan biri olabilir.

Peki, ergenlik çağını yaşayan bir gencin coşkusuna geri dönelim. Biraz da bu “coşku” duygusunu tanımlamamız gerekirse, bu duygunun bu denli yoğun yaşanmasının sebebi, genç bir bireyin yeni ve harika hissettiren bir “şey” keşfetmiş olmasıdır. Bu yeni keşfedilen şeye duyulan ve gitgide artan merakın cezbediciliği tarif edilemez. Ve tüm bu duyguları yaşarken, toplumsal birtakım sebepler ile yargılandığınızı hayal edin. Kalbinize, sizi yargılayanlara karşı oluşan bastırılmış bir öfke koyun. Çünkü…

Birçok yetişkin metalcinin, metal müzikle tanışma yaşları, o insanların ergenlik çağlarına denk gelir. Ve bu kişileri yargılayan insanlar, her zaman için bu gençlerin, güçlerinin yetmeyeceği insanlar olurlar. Sıklıkla aile, okulundaki öğretmen, mahalledeki ve hatta yine okuldaki, onu farklı gören kalabalık “diğer” çocuklar… Bu liste uzadıkça uzayabilir. Ve teselli, her seferinde metal müziğin sonsuz dünyasında bulunur.

Peki biz metalciler, aslında özümüze bakıldığında bir avuç ergen miyiz? Bir anlamda evet. Ama yetkişkin metalcileri farklı kılan nokta şudur: Onların hayata bakış açıları çoğu zaman nettir. Hayatın içine atılmışları da vardır, hayatını metalci olarak sürdüreni de. Her meslek grubunda birçok metalciyle karşılaşabilirsiniz ve muhtemelen o insanlar, bir sıkıntınız olduğunda size en doğru ve en dürüst tavsiyeleri verecek olanlardır. Yalnızlığı da bilirler, dostluğu da. Her ikisinin de en uç noktalarını hayatlarında görüp, iliklerinde hissetmişlerdir çünkü. Çocukça bir halleri olsa da olgunlardır. Hayata ve yaşananlara çok yönlü bakmayı bilirler. Ve en nihayetinde, iyi-kötü, sanatsal bir bakış açısına sahip olurlar. Bu da, insana derinlik katan bir özelliktir.

Metal müzikte hüzün hiç yok mudur peki? Elbette bunca coşkunun yanı sıra bu müzikte hüzüne de sınırsız bir yer vardır. Yalnızlık, topluma yabancılaşma, yeri geldiğinde aşk, hayal kırıklıkları, karşıt görüşlülük, din, haksızlığa karşı başkaldırı ve sonunda gelen bir dışlanmışlık hissini de içinde bolca barındırır. Sanatçı olma hayalleri barındırır mesela… Bu hayallerle yola çıkıp, kendine zor şartlarda bir enstrüman alıp, bazen ailevi sebeplerden, bazense hayat mücadelesinin içine atılmaktan dolayı, o enstrümana dokunamayacak hale gelmek vardır… Ve bu derin bir hüzündür. Sadece metal müzikte de karşımıza çıkmaz bu olgular, çünkü bu çoğu zaman bir dünya gerçeğidir.

Bahsettiğimiz derin hüzün, isyan, yalnızlık, yaşadığımız toplumda bir yerde arabesk kültürünü de çağrıştırabilir. Fakat arabesk kültürüyle, metal müziğin temelini oluşturan rock’n roll kültürünün en bariz farkı, bu yaşanılanlara karşı gösterilen o orta parmaktır. Metal müziğin doğasında boynu bükük gezmek yoktur. Güçlü durmak zorundadır bu müzik. Dolayısıyla da bir yerlerde, insanların zihinlerindeki o asilik ve hırpani duruş, şiddet olarak tanımlanarak, haksızca ve kaçamak bir şekilde değerlendirilir. Nihayetinde bizi bu hale getiren de, toplumun ta kendisidir. Ve metal müzik de, yerine göre bu duygudan da beslenmesini bilir.

Sözün özü, toplum deyip geçmemek… Kendini en iyi şekilde ifade edebilmek ve buna alanlar yaratmak gerekir. Günümüzde insanların, biraz da internet sayesinde, gün geçtikçe daha da fazla bilgi sahibi olduğu bir gerçek… Fakat bilgi sahibi olmak, bilinçlenmek demek değildir. Başta gençler olmak üzere, dokunabildiğimiz herkese bir şekilde, içimizden bir şeyler aktarmak amacıyla hareket etmeli ve birtakım durumlarda da gereksiz çaba ile kendimizi yormaktan vazgeçmeliyiz. Metal müzik, bundan yirmi yıl önce belki genç bir müzikti. Ama gün geçtikçe, ergenliğimizde, hayranlıkla dinlediğimiz müzisyenlerin gözlerimizin önünde yaşlandıklarına tanık oluyoruz. Hatta birçok müzisyeni kaybettik. Kaybettiğimiz dostlarımız da oldu. Hayatın içinde, çıkarabildiğimiz en yüksek sesi müzikle çıkarmaya çalışsak da, yükseklere çıkmadan sesimizi duyurmamız pek mümkün değil. Tabii metal müzik aynı zamanda bilinçli bir şekilde aşağıda kalmayı tercih etmek de olabilir. Bu bir tercihtir. Fakat yükseğe çıkmaya çalışmak bile büyük bir cesaret ister. Günün birinde, bir yerlerde bir metal şarkısından bir bölüm duyar ve “bu şarkı bana yabancı gelmiyor, sanki daha önce duymuştum” dersiniz. İşte bu kadarcık bir dokunuş bile, sizlere dokunabilmiş olduğumuzu gösterir. Metal müzik, sadece bir müzik değil, bir anlayıştır, bir felsefedir çünkü. Kendi başına kimliği olan bir şeydir.

Şimdi, en yakınınızda barınan, tanıdığınız bir metalci arkadaşınıza gidin ve deyin ki: “İyi ki seni tanımışım, seni tanıdığım için çok şanslıyım.”

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Sevgilerle…

Tags: , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Thom Yorke’un solo albümünden yeni video geldi!
King Princess ilk stüdyo albümü “Cheap Queen” ile aramızda!

Yazar

Bize Katıl!