Koltuk kırıldı, tarih 30 yıl sonra yazıldı

Oradaydık

Yazı ve videolar: Onursal Yazman

Fotoğraflar: Melis Gözüyukarı (Metalium ve Metafor), Levan Uzbay (Pentagram)

Bugünden altı ay öncesi…

(6 Mayıs 2018, Kadıköy)

Devil/Kronik konseri için Dorock XL’tayım. Baharın kollarındaki bir pazar akşamı için kalabalık değil, biz bizeyiz.

Konserin ortalarında Çağlan Tekil’in yanında Mazhar Şiringöz’ü fark ediyorum. Yanlarında biri daha var ama çıkaramıyorum. Üçlü pür dikkat ve keyif içinde progresif rock ve metal ziyafetini izliyorlar. O sırada çekim yapmakta olduğumdan konser sonuna kadar erteliyorum tanışma girişimimi.

Çıkışta yanlarına gidiyorum. Çağlan, “Çektin mi her ikisini de?” diye soruyor hemen. “Evet, kaçırır mıyım hiç, tüm konseri hem de!” diye yanıtlıyorum.

Temelleri 1979’da atılmış Devil ve 1985’te kurulmuş Türkiye’nin en eski heavy metal gruplarından Kronik’i az önce videoya alan kişi olarak takdim edilmem, öteki yol açıcı metal gruplarımızdan Metalium’un beyni Mazhar Şiringöz ile tanışma faslı öncesi göğsümü kabartıyor doğrusu.

Pentagram’ın kendi adını taşıyan ilk albümü, Kronik’in “Endless War”u ve Metalium’un “Bahind the Power”ı, seksenlerin sonunda heavy metal ile soluk alıp veren herkes gibi benim için de “neden Türk gruplarının yasal albümleri bir türlü çıkmıyor?” sorusunun tarihe karışma nedenidir.

Seksenlerden iki değerli grubu aynı gece izlemiş ve kaydetmiş olmanın taze mutluluğu üzerine Mazhar Şiringöz ile tanışabilmek, konseri anılarımda daha da unutulmaz kılacak diye düşünürken gece aslında daha yeni başlıyor: Çağlan ile Mazhar’ın yanlarındaki o üçüncü kişi kendini Metalium’un ilk gitaristi Kerim Ugan olarak tanıtıyor!

Metalium kadrolarından hiç anımsayamadığım bir sima benim için ve fakat isim de çok yabancı…

“Metalium’u Mazhar ile beraber kurduk ama ben kısa bir süre sonra Amerika’ya öğrenim görmeye gittim ve bir daha yurda dönmedim” diye ekleyince her şey yerli yerine oturuyor.

Karşımdaki üçlü ve konserleri kaçırmayan bir arkadaşımla hep birlikte sürdürdüğümüz kısa ama değerli ayaküstü sohbetimizi bitirip ayrılma zamanı geliyor.

Arkadaşım Anadolu Yakası’nda yaşadığı için “ben kolayca giderim” diyor ve evine bırakma teklifimize teşekkür edip gecenin metalik karanlığında kendinden emin adımlarla gözden kayboluyor.

Mazhar ve Kerim’in ise Avrupa yakasına geçeceklerini öğreniyorum. Çağlan’ı Moda’nın en güzel sokaklarından birindeki evi önünde indirme ve sohbeti arabamda yol boyunca kaldığımız yerden sürdürme önerime kimse hayır demiyor.

Seksenlerin sonuna ait anılar küçük öyküler halinde yol boyunca akıyor… Özellikle yavaş sürüyorum, dönemden ne kadar çok şey alabilirsem dağarcığımda o günleri yeniden canlandırmak da bir o kadar renkli olacak.

Yolculuğumuzun sonuna doğru yaklaşırken Kerim’in ertesi gün Amerika’daki evine uçacağını öğreniyorum. “Bir daha ne zaman görüşebiliriz kim bilir ama tanıştığımıza çok mutlu oldum!” diye uğurluyorum kendisini.

“Sana bir şey söyleyeyim o zaman,” diye sözü bir yere getirmeye hazırlanıyor Kerim:

“Çağlan ile buluşma nedenimiz, ‘Moda Konseri’nin 30. yılında bir anma etkinliği düzenleyebilir miyiz?’e bakmak içindi. Ayrıntılar henüz belli değil ancak olacak bu iş, şimdilik aramızda kalsın lütfen” diye noktalıyor geceyi.

İşte o zaman anlıyorum ki biz bir daha görüşebileceğiz: otuz yıl çok uzaktaydı ama yarın kadar yakın Moda Konseri’nde yol boyunca konuştuğumuz günlere gideceğiz!..

***

O günden altı ay sonrası…

(2 Kasım 2018, Moda)

Yeniden yazılan tarihe, anma konserinin fikir babası Kerim Ugan ve misafir ettiği arkadaşım Sevinç Torlak ile birlikte tanıklık etmiş olmanın tarifsiz mutluluğu içindeyiz.

METALIUM

Kırılan koltuklarıyla, o günkü kitle iletişim araçları imkânlarında çok sınırlı ancak asıl kulaktan kulağa ve yıllar içinde de kuşaktan kuşağa aktarılan, bugünkü gibi kolay ulaşılabilir video olanaklarının olmadığı bir dönemde, Türkiye’nin ilk büyük heavy metal buluşmasına ev sahipliği yapmış, “Efsanevi Moda Sineması Konseri” olarak bilinen 4 Kasım 1988 tarihindeki “Speed Metal Attack – 1”in 30. yıldönümünde açılışı Metalium yapıyor.

Kurucu üyelerden oluşan kadrosuyla tek bir konser dahi verememiş olan Metalium, Speed Metal Attack-1 Revisited’ta iki ilke birden imza atıyor:

Grubun kurucu üyeleri, efsanevi konserin 30. yılında ilk kez sahneye çıkma şansını buluyor!

Öteki ilkin öyküsü ise biraz uzun ancak tarih de böyle sabırla yazılıyor…

Güncel Metalium kadrosu, setlist’in tam ortasında bir ara veriyor. Ayhan Ergönül bagetlerini bir şarkılığına Cem Tan “Şey Tan”a devrediyor Traces’da. Bir değişiklik de hemen bu şarkıdan sonra gerçekleşiyor ve Cem Tan ile birlikte sahneyi devretme sırası gitarist Barış Eroğlu’na geliyor.

Grubun sürekli elemanı Mazhar Şiringöz, sahneye davet ettiği kurucu gitarist Kerim Ugan, kurucu davulcu Mehmet Ali Dündar ve yeni basçı Yetkin Taşkın ile, hazır 30 sene geriye gidilmişken zaman makinesine bir 3 yıl daha asılarak grubun kurulduğu tarihten, 1985’ten ilk besteleri “Lucifer”ı çalıyorlar.

Lucifer’ın anonsunda, bu şarkının ne kaydedildiği ne de yayımlandığı, demolara dahi alınmadığı, 33 yıl boyunca hiç konser yüzü göremediği bilgisi de eklenince nefeslerimizi tutuyoruz. Moda Sahnesi’ni dolduran tüm metalciler sudan çıkmış balığa dönüyor ve pür dikkat dinlemeye koyuluyoruz…

Bu tam da şuna eşdeğer: “Hit the Lights” diye bir şarkının hiç yayımlanmamış, hiç çalınmamış olduğunu hayal edin… Kurucu ikili James Hetfield ve Lars Ulrich, sahneye gitarlarda Lloyd Grant ve Dave Mustaine ile basta Ron McGovney’yi davet ediyorlar, ardından metal tarihine not düşmek üzere Metallica’nın ilk bestesini bize sunuyorlar.

İşte Metalium, Türk metal tarihine böyle sürpriz bir not düşüyor anma gecesinden.

METAFOR

“Speed Metal Attack – 1 Revisited”ta Metalium’dan sonra Metafor biniyor zaman makinesine ve sanki hiç ara vermemişler gibi sağlam başlıyorlar yeniden ziyaret meselesine.

Söyledikleri gibi “çok az prova yapabilmiş” hali buysa Metafor’un; gitar ve vokalde Kemal Kut, gitarda Örgün Uğurlu, basta Babür Örtegen ve davulda Barış Can Çelik’ten oluşan dörtlünün “devam edelim mi, ne dersiniz?” sorusuna Moda Sahnesi’ni dolduran 666 biletliyle birlikte davetlilerin tek bir ağızdan verdiği “evet” yanıtı, yakında ortalığın fena karışacağına işaret ediyor.

Metafor, death metalin Türkiye’deki öteki öncü grubu Hole In The Wall’un 1991 tarihli “Nothing Has Changed” klasiğini, bu türün ülkemizdeki ardılı Asafated vokalisti Tanju Can’ın kısa ve öz sunumundan hemen sonra çalıyor.

Tanju konuşmasını bitirip mikrofonu sahibine bırakır sananları bekleyen sürpriz gecenin en renkli anlarından sadece biri olarak tarihteki yerini alıyor. İzleyeceğiniz kayıt, 2 Kasım gecesi iki kez çalınan Nothing Has Changed’ın ilk versiyonu. Nedeni videonun sonunda. Sunumuyla günahıyla en iyisi bu.

Tekrar çalınışı biter bitmez Tanju’nun crowdsurfing eşliğinde salonun arkasındaki kapıya kadar elden ele taşınması, “Moda Sahnesi’nin koltukları işte bunun için yok bu kez”i getiriyor akıllara.

Evet, aslında koltuklar dışında hiçbir şey değişmedi.

1988’den beri.

PENTAGRAM

İlki gibi bu ikincisi de metal ortamlarında bir ömür boyu konuşulacak olan “Efsanevi Moda Sineması Konseri’nin 30. Yıldönümü”nde sahneye son olarak Pentagram çıkıyor.

Türkiye’de heavy metal adına ilkleri başarmış, kilitli kapıları kırıp arkadaki büyük dalgaya yol açarak öncülük etmiş, çekirdek kadrosunu korumayı başarmış, 30 yılı aşkın süredir istikrarını korumuş, gruba katılan farklı ses rengine ve stile sahip her vokalistle yeni bir şey denemiş ve başarılı olmuş, “Akustik” albümüyle mümkün olan en kalabalık kadroyla gönülleri bir kez daha fethetmiş bir gruptan söz edince tanımlamaların çeşitliliği ve uzunluğu insanı şaşkınlığa düşürüyor.

Pentagram, çok daha kapsamlı bir yazı konusu. Bu nedenle konserden seçtiğim parçanın öyküsüne bir an önce geçmek istiyorum:

Mazhar Şiringöz, “Bu şarkı hepinizin yakından tanıdığı bir kişi hakkında: Lucifer” diye açılışı yapmıştı Metalium adına. Ardından Metafor’a tek ama en doğru şarkıda eşlik eden Tanju Can, “Hiçbir şey değişmedi. Bu parçanın ismi de o: Nothing Has Chaged” diye akıllara kazınan sunumunu tamamladığında Pentagram’dan hangi şarkıyı bu üçlemeye dahil edeceğime o anda karar veriyorum:

Mephistopheles!

Moda ’88 kadrosundan gitar ve vokalde Hakan Utangaç, basta Tarkan Gözübüyük ve davulda Cenk Ünnü’ye eşlik eden gitarist Metin Türkcan ile Pentagram, ilk albümden şarkıları arka arkaya sıraladığında zaman makinesinin ince ayarları da devreye giriyor, grubun o dönemki logosundan kuru kafayı geri getiriyor, sahnenin arkasından ama yukarıdan tarihe tanıklık etmesini sağlıyordu.   

İlk albümün en sevilen parçalarıyla, bu kez koltukları değil ama Moda Sahnesi’nin duvarlarındaki boyaları döküp söküyor Pentagram. Ardından mikrofona Ogün Sanlısoy, Murat İlkan ve Gökalp Ergen geçiyor birer birer, solist oldukları albümlerden ikişer şarkıyla grubun kronolojik gelişimini vurguluyorlar. Son şarkılarda ise üçlü vokale geçerek büyük aile pozuna doğru salondaki herkesi kendinden geçiriyorlar.

***

Hiçbir zaman moda olmadığından modası hiçbir zaman geçmeyecek heavy metalin, Türkiye sınırları içinde yerli gruplar tarafından yeni yeni icra edilmeye çalışıldığı dönemin sembol konserinin, yine bir cuma iş çıkışı aynı gruplar ve “oldschool setlist”ler ile aynı yerde, Türkiye’nin içinden geçtiği kültürel ve ekonomik dönüşüm karşısında sayıları gittikçe azalan bağımsız kültür sanat mekânlarından Moda Sahnesi’nde tam 30 yıl sonra düzenlenen anma gecesi, bugüne kadar izlediğim tüm şovlar arasında Metallica’nın ’93 İnönü ziyaretiyle aynı anlamı taşıyor:

“Metal Kardeşliği” diye bir şey kesinlikle var!

Daha konserin olduğu sokağa adımınızı attığınız anda yüzünüze çarpıyor, yüreğinizi kaplıyor o his…

Mephistopheles’in sonunda Hakan Utangaç’ın sözünü ettiği, sanırım tam da bu.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

10 Soru 1 Playlist | Ah! Kosmos
Panda Bear’dan albüm öncesi yeni single: “Dolphin”

Yazar

Bize Katıl!