Elif Çağlar Muslu’nun albüm kampanyası üzerine bir eleştiri

Yerli Sahne
Bu yazının konusu Elif Çağlar Muslu’nun kampanyasına yönelik bir takım eleştiriler içermektedir. Elbette bu girişten dolayı pek olumlu bir eleştiri olmayacağı aşikârdır; zira çatışmak gibi bir derdim de yok. Kafama takılanları yazıp hayatıma devam edeceğim. Elif Çağlar Muslu ve destekleyenler ya da desteklemeyenler gibi…

Elif Çağlar Muslu, bir süre önce yeni albümünü çıkartabilmek için internet üzerinden bir kampanya başlattı ve dinleyenlerinden albüm masraflarını karşılayabilmesi için bağış istedi. Buraya kadar her şey normal. Elbette bu ülkede bırakın albüm yapmayı, müzik yapmak bile epey zor. Yetenekli ve müzik adına üretken biri olmanızın hiçbir getirisi yok. Birden çok faktörün bir araya gelmesi ve sizi hayal ettiğiniz yere çıkartması gerekir. Bu konuda Elif Çağlar Muslu‘ya kesinlikle hak veriyorum. “Hele bir de bestelerinizi ana dilinizde yapıp söylemiyorsanız…” serzenişinde sonsuz kere haklıdır. Dinleyicilerin değerlendirme ölçütü -maalesef- çoğu zaman hazları ve depresyonlarına dokunulma oranlarına göre oluyor. Açık Radyo‘daki son programda da dile getirdiğim bir şey vardı. İnsanlar radyolarında, evlerinde dinledikleri 3-5 dakikalık şarkıların ardında yatan büyük zamanın, emeğin çoğu zaman farkında değil diye olaya açıklık getirmiştim. Hâl böyle olunca elbette ortaya konan eser ile ilgili maddi ya da değil bir takdir, karşılık bekliyorsunuz. Aksi takdirde “Ben boşa mı çabalıyorum?” hissi uyandırıyor.

Gelelim bu kampanyadaki eleştirilerime/sorularıma. Bir kimliğe bürünerek değil, herhangi biri olarak belki de tamamen cahilliğimden eleştiriyorum. Affınıza sığınıyorum.

1) Elif Çağlar Muslu‘nun popüler akımlar dışında müzik yapmanın zorluğa değinmesi ve ardından müziği bırakmak gibi bir seçeneğinin de olmamasından bahsetmiş. Elbette bu bir seçenek olamaz. Lafı bile edilmemeli ama talep edilen şey (albüm) ile olumsuz bir sonucun doğmaması için yapılmaya çalışan şeyin meşrulaştırılması hoş değil. Öyleyse şunu sormak gerekir; Elif Çağlar Muslu‘dan ve icra ettiği müzikten de daha az popülaritesi olan bir müziği icra eden Light In Babylon ve Siya Siyabend gibi projelerin var olma çabaları nasıl açıklanabilir? Samimiyetle soruyorum. Bu proje sahiplerinin gerçekten müziği bırakma ihtimali olmuş mudur? Hiç sanmıyorum. Beşiktaş Balıkçılar çarşısında, dışarıdaki masalardan birine oturun. O gece mutlaka bir Siya Siyabend üyesi masanızın yanından, elinde kendi çabalarıyla bastıkları cd’leriyle geçecektir. Aynı ülkede, aynı havayı soluyan iki tip müzisyenden biri gerçekten karanlıklar içerisinde, bulutlara yumruk atarak varlığını korumak istiyorsa, diğerinin müziği bırakma ihtimalini tartışması bana yaptığı işe yeteri kadar sarılmadığı izlenimini uyandırtıyor.

2) Kampanya fikrini hoş, fakat formatını ciddi boyutlarda sorunlu buluyorum. Kampanya detaylarına bu vesileyle madde madde devam edelim. Kampanya ile ilgili ön yazının ardından paranın nereye harcanacağına ilişkin detaylar yazılmış. Şeffaflık çok hoş, kesinlikle tebrik ederim. Zirâ bu şeffaflık istenilen para ve yapılmak istenen şey üzerinde yeni düşüncelere sevk ettiriyor. Tekrar belirtmek istiyorum. Ben burada Elif Çağlar Muslu‘nun çok istediği ikinci albümünü çıkartması için, bu isteği ve talebi sorguluyorum.

3) Caz müzik piyasasını, müzisyenlerin ne kadar kazandıklarını bilmiyorum. Bildiğim şeyler var ama onlarla kıyaslıyorum. Ben bu işin en minimum kazanılan tarafındayım. Sayısız kez parasız konser verdim ve bu müzik hayatımda, bir konserden aldığım en büyük para 35 TL’den fazla değildi. Elbette, mükemmel müzisyenler vardır ve bu iş ile hayatını idame ettirenleri vardır. Fakat, şunu sormak istiyorum. Madem ki bu albümü öyle ya da böyle çıkartmak birinci hedef neden ayağımızı yorganımıza göre uzatmıyoruz. Ben de yaptığım bestelerin davullarını Ediz Hafızoğlu çalsın isterdim ya da baslarını Feryin Kaya. Sahiden harika olurdu. Fakat, bu hem benim müzisyenliğimin ölçüsünde hem de eğer bir meblağ ödenecekse gücümün yetmemesinden kaynaklı olarak mümkün değil. Mükemmel performans gösteren insanlarla çalışmak haklı bir istek fakat durum şu an bunu gerektirmiyor ve bu albümün çıkması birinci amaçsa, dinleyiciden 23 bin dolar istemek bana hoş gelmiyor.

4) Stüdyo/Kayıt masrafları için 4 bin dolar istediğini yazıyor. Elif Çağlar Muslu‘ya açık açık şunu demek isterdim. O kadar çaresiz değilsin. Yapma lütfen! Parantez içinde yazanlar ise çok vahim. Söz konusu müzisyenler kim bilmiyorum ama onların Türkiye’ye gelme durumlarında business uçmayı talep etmelerinin epey masraflı olacağını, bunun pek mantıklı olmadığını ve bunun yerine kendisinin New York’a gitmesinin daha makul olacağını yazıyor. Sanırım en çok şaşkınlık yaşadığım madde burası. Bu ülkede iyi müzisyen mi yok? Kerem Görsev ile çalan Kağan Yıldız, Ferit Odman kötü müzisyenler mi? Jehan Barbur‘a son albümünde eşlik eden Çağrı Sertel kötü mü? Can Çankaya, Uraz Kıvaner, Ediz Hafızoğlu… Ben giriş seviyesinde caz müzik bilgim ile bir sürü isim sayabiliyorken Elif Çağlar Muslu‘ya, ikinci albümü için eşlik edebilecek müzisyen yok mu Türkiye’de? Böylesine güzel bir istek için az bir meblağ alarak ya da hiçbir şey talep etmeden çalacak tek bir kişi yok mu bu ülkede? Tekrar yazıyorum. Birlikte çalışılacak kişiyi seçmek elbette Elif Çağlar Muslu’nun hakkıdır ama imkanlar bunu gerektiriyorsa o zaman alternatifleri düşünmek gerekir. Kaldı ki hiç mi konservatuarda okuyan, caz müzik yapmaya hevesli müzisyen yok? Mesela Elif Çağlar Muslu ikinci albümünü genç, yetenekli, ismi duyulmamış müzisyenler eşliğinde çıkartsaydı. Ne hoş olurdu değil mi? O zaman bu kampanya için değil 35 bin dolar daha fazlası için insanlar elini cebine atabilirdi.

5) Kayıt mevzusu da bambaşka bir konu. Türkiye’de dünyanın en iyi albümü kaydedilmez belki doğrudur ama herkesin dinleyebileceği kadar iyi şeyler kaydedilebilirdi. Eğer durumlar şu an bunu gerektiriyorsa Elif Çağlar Muslu’nun albümünü maksimum performans ile kayıt altına alıp, 4 bin dolardan çok daha aza bu işi halledebilecek insanlar var. Burada değinmek istediğim konu şu: Kayıt kalitesinden daha ötede yansıtılması gereken şey samimiyettir. Evinde kayıt yapıp paylaşan binlerce insan var ve fazlasıyla insanlar tarafından seviliyor ve dinleniyorlar.

6) Mix, mastering, seyahat, konaklama gibi konularda da yukarıdakilerden farklı şeyler yazmayacağım için bu kısmı noktalıyor ve üçüncü aşamaya geçiyorum. Yani kampanya tarifesine.

Şimdi buraya kadar olan kısmı ayırıyorum. Bu kampanyayı ilk okuduğumda onaylamamıştım. Sonra acaba yanılıyor muyum diye bir kaç kez daha okudum. Önyargılı mıyım diye düşündüğümden, forumlara, ekşi sözlüğe baktım. Herkes deli gibi destek verdiğini söyleyip Elif Çağlar Muslu‘ya desteğini sunuyordu. Twitter’da da durum farklı değildi. Birçok müzisyen de Elif Çağlar Muslu‘yu destekliyordu.  Herhalde ben bazı şeyleri yanlış anladım diyerek konuyu kendi içimde kapatmıştım. Sonra yine rast geldim bu kampanyaya. Bu sefer devamını da okudum. Yani bu kampanya için ödenebilecek tariflere. Daha büyük hayal kırıklığı yaşadım. Hâlâ kendi içimde sorular soruyorum. Nasıl olabilir diyorum ama oluyormuş demek ki diyerek yine kabuğuma çekilip düşünmeye devam ettim. Şimdi de yazıyor ve paylaşıyorum. Belki de ben hatalıyımdır. Kim bilir!

7) 10 dolar karşısında Elif Çağlar Muslu albümün dijital kopyasını indirebiliyorum. Henüz piyasaya çıkalı iki-üç gün olmuş Kerem Görsev‘in Emirgan albümünü iTunes üzerinden indirmek 9.99 dolar. Bunu normal kabul edebiliriz.

8) 25 dolar karşılığında Elif Çağlar Muslu albümünü dijital olarak indirebiliyoruz ve imzalı bir kopyası da adresimize gönderiliyor. 1-2 sene önce Fulya Sanat Merkezinde 10 TL’ye Kerem Görsev Trio konserini izledim. Çıkışta da 20 TL’ye bir albüm satın alıp Kerem Görsev‘e imzalattım. Mevzu parasal konular üzerinden döndüğü için kıyas yapıyorum. Dinleyici profilim zorla elimden alınıp, ticari bir meseleyle, aynı zamanda tüketici olduğumu hatırlatıldığı için soruyorum. Dijital olarak elimde var olan bir albümün, basılı olan haliyle bana ikinci defa satmış olmuyor musunuz? Yani iki kere albümü satın almış oluyorum. Birinde tek fark imza olması. Kerem Görsev konserini canlı izleyip, müthiş bir zevk alıp, Kerem Görsev‘e dokunmaya, Ferit Odman‘ın güler yüzüne bakabilmeye bir değer biçemiyorken çok daha ucuza bu iş halledilebiliyor. Anlatabiliyorum değil mi? Çirkinleşerek yazıyorum. Özür dilerim herkesten. / (bkz. Kerem Görsev Trio – 8 Kasım Fulya Sanat Merkezi Konseri)

9) 50 dolar karşılığında bir önceki seçeneğe göre ek olarak Elif Çağlar Muslu bize Facebook aracalığı ile teşekkür ediyor. Bu tam bi Acun Ilıcalı yaklaşımı olmuş. Yani Elif Çağlar Muslu‘nun bana teşekkür etmesinin bedeli 25 dolar! Özür dilerim ama benim gönüllü olarak yapacağım bağışa zaten bedel biçerek olayın hassas dengelerle korunan zarını deliyorsunuz ve yetmiyor bir de alay eder gibi Facebook’ta teşekkür ediyorsunuz. 10 dolar veren adama da edin o zaman. Herkese ödeyebildiği kadar mı muamele yapıyorsunuz? Bugün bir internet sitesinde Elif Çağlar Muslu‘nun röportajını okudum. Orada Güneydoğu’dan birisinin, bulunduğu yerde albümü olmadığı için albümü korsan olarak indirdiğini ve kendisine özür mesajı gönderdiğini söylüyor. Ben böyle bir şey yaşasam gurur duyar, o adama/kadına albümü imzalayıp yollardım. Röportajda Elif Çağlar Muslu arada kaldığını söylüyordu. Yapmayın lütfen! Müzik böyle büyük bir travmayı kaldıracak kadar güçlü değil.

10) 150 dolar karşılığında 5o dolardaki tüm seçeneklere ek olarak, bu sefer teşekkür dijital ortamdan cd kitapçığına geçiyor ve ek olarak bir de kartpostala sahip oluyorsunuz. Bir önceki maddedeki eleştirimi yineliyorum.

11) 500 dolar‘a 150 dolar seçeneğindeki tüm seçeneklere ek olarak, 1 saatlik Skype yoluyla caz vokal dersi ve albüm lansman veya herhangi bir konsere iki kişilik davetiye. Dersin süresi 10 dakika uzarsa ücretlendirmeye ek tarife uygulanacak mı? Hakikatten şaka olduğunu düşünüyorum. Üstelik dersin neden yüz yüze değil de Skype üzerinden olduğunu anlayamadım. Bakın ortada son derece samimi olduğu iddia edilen bir talep üzerine açılan kampanyadan bahsediyoruz. Dinleyicilerin bam teline dokunması beklenen bir projede araya Skype gibi doğal olmayan bir şey sokuluyor. Şunu sormak istiyorum: 500 doların bu albümün çıkmasına katkısı yadsınamaz. 500 dolara Türkiye’deki en iyi stüdyoların birinde, 3-4 dakikalık basit bir şarkıyı ortalama üstü seviyede kaliteyle kaydedebilirim. Bağışçı ve kampanya sahibinin kazançları bu durumda eşit değil. Caz vokali olma arzusunda olmayan sıradan bir dinleyicinin 500 dolar ödemesi bu yüzden mantıksız. Neden verelim? Konsere davetiye kazanmak için mi? Bir bilete 250 dolar vermek için mi? Üzgünüm!

12) 3.000 dolar seçeneği ise daha da enteresan. Bu meblağı ödeyen bir kişi için, Elif Çağlar Muslu, sizin belirlediğiniz herhangi bir yerde (evimiz de olabilirmiş) ikili olarak konser verebileceğini söylüyor ve parantez içerisinde ekliyor: İstanbul dışı yerlerde seyahat ve konaklama masrafı buna dahil değil. Hangi tarafından tutayım bilmiyorum. Elif Çağlar Muslu adına haddim olmayarak üzülüyorum. Eyvallah albümdür, müziktir hepsine eyvallah ama yapma yahu değmez. Lütfen yapma! Bu denli müzikal geçmişi iyi olan birisi bu seçeneği koyarak ya tüm dünyaya mesaj/ders veriyor ya da kendini hiç önemsemiyor; yaptıklarını, yapacaklarını, hayallerini.

13) 7.500 dolar seçeneğinde de bu sefer dörtlü olarak istenilen yerde 1 saat özel konser seçeneği var. Bir önceki maddedeki eleştirimi yineliyorum.

Herkes istediği hayatı, istediği şekilde yorumlar. Ben biraz işin romantik kısmından bakarak, başka şekilde yorumluyorum. Şayet, Elif Çağlar Muslu kampanyasında şunu yapsaydı mesela, deseydi ki, ben albümümü bu şartlar altında, müzisyen dostlarımın desteği ile 20bin TL ile olağan şartlarda halledebiliyorum. “Eyvallah” der, tüm çabamızla, cebimizden çıkabilecek maksimum parayla destek olurduk. Zira, üzgünüm bana bu kampanya samimi gelmiyor. 10 dolar veren insana Facebook falan değil, bir konuşma arasında teşekkür etmek bile yeter. Müzisyen olma çabasında biri olarak, işin içinde biri olarak, tıpkı bu ülkedeki milyonlarca insan gibi günde 9,5 saatimi, salak bir sistemin içerisinde çalışarak geçiriyorum. Neden sadece müzik yaparak geçinemiyorum? Mesela bunun için neden kimse bir şey yapmıyor? Yakın tarihte Serbest Müzisyenler ve Yapımcılar Derneği çok özel bir amaçla var olurken, müzisyenlerin haklarını korumayı da amaçlıyordu. Zira şu anda pasif bir halde ya da biz duyup, görmüyoruz. Mesela, Uraz Kıvaner’in darp edilmesi meselesinde neden yeteri kadar ses çıkartılmadı? Olaylar birbirinden farklı biliyorum. Bu kısımda genel soruna değinmek istiyorum. Elif Çağlar Muslu‘nun kampanya ön yazısında değindiği zorluğa da gönderme yapıyorum. Kısa kısa. (bkz.Uraz Kıvaner’e Kalkan El!)

Daha kritik bir şey sorayım mı? Stüdyoların provalar için en dolu olduğu saatler hangileridir? Ben size söyleyeyim. Hafta içi akşam 6-12 arasıdır. Çünkü, çoğu müzisyen işten çıkıp, elinde ekipmanları ile yorgun-argın gidip zaman telaşı içerisinde müzik yapmaya çalışıyor. Samimiyetle soruyorum. Sevgili Elif Çağlar Muslu bu adamdan da bağış istiyor musun?

Müzik harika bir şeydir. Ondan daha harika olan şey onu renklendiren müzisyenlerdir. Müzisyen olmak benim nezdimde samimiyettir. Parasal bir değeri yoktur. Yukarıdaki bağış detaylarından, örneklere kadar (Kerem Görsev konser bedeli, kendi müzikal kazançlarım vb.) hepsi sadece olayın kirli kısımlarını öne sürmek içindi. Hesap-kitap içinde değilim; yanlış anlaşılmasın. Fakir edebiyatı da yapmıyorum ama olanla olanı yapabilen müzisyenlerin tarafındayım.

Sevgiler…

Edit: Bir Baba Indie olarak yazılmış ek bilgilendirme yazısına da buradan ulaşabilirsiniz.

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

ALBÜM | Athena – “Altüst”
Sevgiyle anılacak grup: “Pram”

Yazar

Bize Katıl!