Bubituzak – “Moleküllerime Doldular!”

18 Mayıs 2011 tarihinde Bir Baba Indie sayfalarına Çilekeş‘in Histeri Çalışmaları albümü üzerine bir şeyler yazmıştım. O yazıyı şimdi tekrar okudum. Üslûbumu beğenmedim. (Her düşünceyi saf bir şekilde paylaşabiliyoruz değil mi?) Kötü yazmışım ama derdimi anlatabilmişim. O yazıda Çilekeş’in bir ve üçüncü albümü arasındaki değişimi analiz etmeye çalışmışım. İyi ki yapmışım. Sonra ben bu analizlere kendi içimde devam ettim. Takibi bırakmadım hiç! O yazıda şöyle bir şeyler demişim:

İki farklı yol var. Yaşayarak öğrenmek. Keşfedip, mücadele etmek. Yaşayarak öğrenip sonra 360 derecelik bir kırılma yaşamak. Büyük risk. İnsan egosu için zıt bir temas. İki farklı dünyadan birinde zirvede olup “ya yerim dünyanızı” dedikten sonra paralel evrendeki ruhunuza adapte olmak.

– O yazı: https://www.birbabaindie.com/histeri-calismalari/

Neyse, şöyle ki: o yazıda Çilekeş’in evrildiğini, değiştiğini söylemiş ve bu konudaki memnuniyetimi dile getirmiştim. Yazının sonlarına doğru ise 4. albüm ile Çilekeş ismini terk edip, Histeri Çalışmalarını kullanacaklarını iddia etmiştim.

Çilekeş dördüncü albümü için beklentimi çok üste çekti. Daha fazla progressive, daha fazla psychedelic, daha fazla deneysellik. Belki enstrümental şarkılar. Ambianslar. Beklentim bu yönde.

4. albüm hiç gelmedi ama başka türlü gelişmeler oldu. En çok dikkatimi çeken ise Görkem Karabudak‘ın iyiden iyiye klavyesi ile bütünleşmesiydi. Başta Kara Orkestra ile içinde bulunduğu tüm projelerde bambaşka bir Görkem Karabudak izledik, dinledik. O güne kadar hep görüntüdeki birinci adamı arkada efsanevi işler yaparken görmek, onun derdinin ön planda olma arzusunda olmadığını hissettirdi hep bana. O her konserde aldı rakısını, geçti klavyesinin başına. Gür sakalları, ufacık boyu ile çaldı sadece. Kendi kurduğu aidiyetliğini en güzel şekliyle yaşamaya başladı.

Tabiî bir yandan da yerli, amatör gruplarında yanlarında durdu hep! Hiç unutmuyorum. Peyote’de Meriva ile sahne aldığımız gün soundcheck esnasında içeri girdi. O gün de Korhan Futacı ve Kara Orkestra’nın Ghetto konseri vardı. Tüm güler yüzüyle hepimizi selamladı, başarılar diledi ve çıktı. Aklımda öylesine samimî ve güzel bir görüntü var. Velhasıl kelam Görkem Karabudak‘ın sahiden, gerçek bir müzisyen olduğunu ve iyi işler yaptığını düşündüm. Göz önünde olsun olmasın hep güzel işlerle uğraştı, uğraşmaya da devam ediyor. Bu beni kendi müzik hayatıma epey bir motive ediyor.

Görkem KarabudakKara Orkestra‘dan ayrıldığını duyurdu. Sebeplerini bilmiyorum. Üzüldüm. Sonra vardır bir bildiği dedim. Bu süreçte tabiî konuyu getirmek istediğim yer Bubituzak ama ona ilerleyen satırlarda geleceğim.

Bu süreçte kendine en çok dönen Ali Güçlü Şimşek sanırım. Onun tüm Çilekeş performansı zaten benim nazarımda hep üst düzey ve imrendiriciydi. Hatta kendisine ta! yıllar evel Myspace üzerinden hayranlığımı belirten bir mesaj yollamıştım. Bana o gün döndüğü cevapta ne demek istediğini çok daha iyi anlıyor ve o cümlelerin izlerini görüyorum. Ali Güçlü Şimşek kendi içinde kendine ait dünyanın müziğini yapan bir adam. Ne başka meselelerin, ne başka itelemelerin müziğini yapıyor.

Çilekeş (Histeri Çalışmaları) sonrası Görkem Karabudak’ın Kara Orkestra’ya yoğunlaşması sonrası bu ikili ne kadar bir araya geldi bilmiyorum. Bubituzak‘ın Çilekeş ile bağlantısını da bilmiyorum. Ben sadece genel izlenimimi paylaşıyorum. Yarın yeni bir Çilekeş albümü çıkadabilir ama hissiyat olarak bu evrimin bir parçasıdır Bubituzak.

Bubituzak,üç kişilik bir grup. Grupta Ali Güçlü Şimşek ve Görkem Karabudak’a Kreş’ten tanıdığımız, sevdiğimiz Emrah Atay eşlik ediyor. Uzay Yollar Taşlı albümü Pasaj’dan çıktı. Mike Nielsen’in kayıt ve prodüksiyon olarak içerisinde olduğu bir albüm olduğunu ayrıca belirtmek isterim.

Albümün ilk izlerini aylar evvel, ismi o zaman Kulaç olan ama albümde ismi Kim Kime Kim olarak değişen şarkıyla gördük. “İşte bu!” dediğimi net hatırlıyorum. Sonra korsancılık oynayıp şarkıyı bir şekilde kaydedip, MP3’e çevirip aylarca dinledim. O şarkı tüm albümün ve evrimin yeni aşamalarını gösteriyordu. Histeri Çalışmaları‘nda ciddi sayılabilecek bir kasvet vardı. Melodiler, düzenlemeler çok muntazamdı ama kasvetliydi. Bubituzak‘ın şu anki hali ise yine aynı kalitede ama kasvetli değil. Daha başka bir havası var. Keyif alıp “a-ha” nidaları attırıyor mesela!

Albümdeki parçalarda dikkatimi çeken belli bir konseptte ve disiplinde kaydedilmiş olması. Bu da albüme bir bütünlük katıyor. Hangi şarkıyı dinlersek dinleyelim sürprizle karşılaşmıyoruz. Sürprizler güzeldir ama şöyle bir şey var: Mesela bir sonraki adımda ne olacağını biliyoruz ve bu yüzden de şarkıları üst üste dinledikçe otomatikman moduna giriyoruz. (Yazar burada ne demek istedi diye düşünüyor insan!)

Albümde biribirinden iddialı parçalar var. Hangisini koyarsanız koyun hit olur gibi. Albümü ve Bubituzak‘ı şu an kendi bünyemizde heyecana sürükleyende bu. Sanki yıllardır hazırlanıyormuş ve sonunda patlamış gibi. Bu da dolayısıyla sonraki albüm üzerindeki beklentileri yukarı taşıyor. Albümde benim tekrar tekrar dinlemekten kendimi alıkoyamadığım parçalar şöyle: Bugün Dünya Tersine Dönüyor, Uzay Yolları Taşlı, Maytap, Talebe.

Bu parçaları evde falan filan dinleyin ama esas dinlemeniz gereken kesinlikle uzun yolculuktur. Geçen hafta 1400 km yol yaptığımda arabada daha önce Bubituzak dinlememiş iki kişi vardı. Yanımızda bir sürü cd olmasına rağmen yol boyunca bağıra bağıra tüm albümü baştan sona söyledik. Bubituzak‘ı bir de yolda deneyin yolların fatihi olun.

Özetle albüm üzerine yazacak çok şey var ama şimdilik dinlemek daha keyifli!

İtirazınız yoksa ben köşeme çekileyim.

Tags: , , , ,

İlginizi Çekebilir

BİZ’DEN YENİ SINGLE: “AYDINLIK BİZİMDİR”
VİDEO | LA ROUX – “LET ME DOWN GENTLY”

Yazar

Bize Katıl!