Bir Liam Gallagher macerası: “O an için beklersin ya…”

Gönül İşi

21 yıl önce orta okula gittiğim dönemdi… Evde durmadan Burçin’li, Yunus’lu, Jess’li, Yiğit’li Number One TV’yi izliyordum. Bir öğleden sonra helikopterden inip şarkı söyleyen adamların klibine denk geldim. Şu an bile düşünce anlamadığım bir sebeple çok etkilenmiştim. Belki bir gün sonra okulda bunun muhabbetini açtığımda beni gazlayan arkadaşım C. olmasa böyle bile olmayabilirdi. Koşarak albümü almaya gittiğimde, öyle bir albüm yok denmesi bile her şeyi değiştirebilirdi. Belki de 1-2 hafta sonra aynı gazla önceki iki albümü için de aynı cevabı almak ve durmadan dinleyememiş olma ihtimali de değiştirebilirdi. Neyse ki bunlar olmadı, o gün benim için milat oldu ve Oasis hayatımın bir parçası oldu.

Geçen sene Ekim ayında beni o gün gazlayan arkadaşım C.’den bir telefon geldi ve “20’sinde Liam’ın Avrupa turnesi biletleri satışa çıkacakmış, gidelim mi? Ne dersin?” diye sordu. O anki coşku ve “harbi, bu sefer olacak galiba” hayalini gerçeğe dönüştürmek için o tarihte saat 10:00’da bilgisayar başında hazır hale geldik. Bu aslında hayallerimizi yıkabilecek bir gerçekle de yüzleşmekti; çünkü İngiltere konser biletlerinin yaklaşık beş dakikada tükendiği bir gruptan bahsediyoruz -ki 2009’da Oasis’in yeni Wembley Stadyumu’ndaki konserin saha içine çıkan on binlerce bilet 10 dakika içinde tükenmişti. Milano’yla başlayan denemeler, kararsızlığımız yüzünden Berlin’in de tükenmesi sonucunda Amsterdam’da başarı ile sonuçlandı. Bunların hepsi panik, kararsızlık ve heyecan dolu 15 dakika gibi bir süre içerisinde oldu. Artık tek yapmamız gereken 8 Mart 2018’i beklemekti.

Zaman konser için yaklaştıkça heyecanımız da artıyordu. O anın hayali ile sanki gerçeküstü bir olay yaşıyordum. Normalde sıklıkla yaptığımız bir şey değil sonuçta yurt dışında konser izlemek, özellikle bu şekilde konser için bir yere gitmek. Bazı önceki konserlerin Liam’ın sağlık sebepleri ile iptal edilmesi de ayrıca gerildiğimiz bir noktaydı. Ama “Amsterdam’a her türlü gelir” mantığı bizi biraz rahatlatıyordu. Nitekim zaman geldi çattı, biz Amsterdam’a gittik ve konser gününü beklemeye başladık. Ama içimizde hep bir şüphe olmadı değil, ta ki sabah attığı “Amsterdam’a geldik” tweet’ini görünce. İşte o an titremeye başlamıştık. Sonuçta gençliğimizde durmadan dinleyip, en hayran olduğumuz adamın konserine gidecektik. Geçmişte Türkiye’ye hiç yaklaşmadıkları için bir daha izleme şansımız olmayabilir korkusu da cabası. 2008’de gittiğim Oasis konserinden tam 10 yıl sonra yeniden, çok daha yakından Liam Gallagher’ı izleme şansım olacaktı. Bu istediğimiz şeye çok daha kolay ulaşabildiğimiz bu çağda bile hayal gibi bir şeydi.

Konserine gittiğim tüm İngilizler gibi konser programı aynen denilen şekilde ilerliyordu. Saat 21:00 olduğunda Fuckin’ in the Bushes çalmaya başladı. Ve üstünde parkası, kollarını hafifçe sağa sola sallayarak Liam sahneye geldi… Morning Glory, Greedy Soul, Wall of Glass derken yine o en sevdiğim şarkılarından biri olan Slide Away… Yeni albümden birkaç şarkı sonra yine Oasis şarkıları başladı. Konserinde çalmasını hiç ummadığım Be Here Nowüstüne Wonderwall ve bis… Bisten büyük sürprizle döndü. Liam ile birlikte Bonehead** de sahnedeydi. Supersonic, Cigarettes & Alcohol efsanelerinden sonra Liam’ın da en sevdiği Oasis şarkısı olan Live Forever ile bir buçuk saat rüya gibi geçmişti (Konserin son anları). Konser biterken ne olduğunu anlamadık bile. Yetmek kelimesi yetersizliğini gösterdi. İlk defa bir konser sonrası alanı terk etmek istemedim. Boş boş sahneye bakarken unutulmaz anı halen yaşıyordum.

Liam’ın sahnedeki aurası gerçekten çok farklı, çok acayip. Birçok grubu veya şarkıcıyı sahnede izleme şansını buldum ama onun gibi bir modda olanı hiç görmedim. Orada çok farklı bir ruh halinde, çok farklı bir alemde gibi. Bakışları, hareketleri, konuşmaları… Röportajları veya öyle videolarda izlediğimizden çok farklı. Kendi dünyasına giriyor orada ve o anı yaşıyor. Anlatılmaz yaşanır gibi bir durum var. Sanki seyirci hiç yok da aynadan kendini izliyor gibi. O an kontrol tamamen onda. Bunu şovun bir parçası olduğu için değil, kendisi böyle olduğu ve hissettiği için bu şekilde davranıyor. Eski videoları, canlı kayıtları izleyince aradaki fark sadece yaşı ve saçı. Davranış, hareketler hep aynı.

Konserle ilgili bir not da şarkılarda Noel Gallagher’ın söylediği yerleri Liam söylemiyor, seyirciye bırakıyor (Wonderwall nakaratını bunun dışında bırakabiliriz). Artık aralarında devam eden husumetten olsa gerek onun hakim olduğu şarkılar da şu ana kadar konser şarkı listelerinde yer almadı.

İstanbul’a dönüp bunların anısını yaşamaya devam ederken şaka gibi bir haber aldık. Artık kaderin bir oyunu mu, yoksa bir mucize mi bilmiyorum. 14 Ağustos 2018’de KüçükÇiftlik Park’taki Liam Gallagher konseri anons edildi. Heyecandan titremeye başladım. Ama bu Liam, sahneye çıkana kadar konserin olup olmayacağına emin olamazsın, bu da onun acı gerçeği. Her durumda şu anki umut ile bile 10 yılda bir izlediğin adamı 5 ayda iki kere izleme şansına sahip olmak da pek olası bir durum değildi, ama olacak diye ummaya devam. O an için yeniden beklemeye başladım.

Liam’ın çok güzel bir açıklaması var: ‘’200 kişi de olsa 2000 kişi de olsa konser, konserdir. Sen sadece moda girmeli ve herkesi coşturmalısın. En iyi şekilde söylemeli ve  kontrolü devamlı elinde tutmalısın.’’ Belki de bu yüzdendir ilk turneden sonra Britanya’daki konserlerinde şarkı listesini değiştirdi. Wonderwall gibi en popüler Oasis şarkısını listeden çıkardı ve yerine onun B-Side’ı olan Whatever’ı ekledi. Bunu birkaç şarkı için de yaptı. Ama ne zamanki Britanya dışına Avrupa’ya turneye başladığında eski listeye çok yakın bir liste yaptı. Be Here Now’ı çıkarıp Whatever ile devam etmek gibi. Bir yıl her yerde aynı liste ile konser vermek yerine biraz bölgesel olarak modifiye etmesi bence çok hoş bir durum. Bunun üzerine yukarıdaki dediğini okuyunca çok daha anlamlı geliyor.

Tekrar tekrar teşekkür: MTV Türkiye her ne kadar artık olmasa da 2008’de beni o konsere gönderdikleri için halen ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir insanın en büyük hayallerinden birini gerçeğe dönüştürmüşlerdi.

* Bonehead nam-ı değer Paul Arthurs. Kendisi Oasis’in daha grup adı bile konmamışken Liam Gallagher, Tony McCarroll ve Paul “Guigsy” McGuigan ile olayın en başından içinde olan gitarist. 1999 yılındaki büyük değişimde o da gruptan ayrılmıştı.

Tags: , , , ,

İlginizi Çekebilir

İKSV Festivalleri’ne yeni direktör atamaları yapıldı
Longaz’dan yaz sıcaklarını unutturan yeni single: “Alaska”

Yazar

Bize Katıl!