adidas all Originals İstanbul (20 Eylül 2014)

Oradaydık

Geçtiğimiz 20 Eylül 2014 cumartesi günü, adidas all Originals‘ın 5. yılını Fakepakt, Gaye Su Akyol, Chlöe Howl, Woodkid ve Felix Da Housecat ile KüçükÇiftlik Park‘ta kutladık.

Kapısını 16:00’da açan KüçükÇiftlik Park’a, “Ben ölü bir adama aşık oldum” diyerek adımımı attım. Karşımda sahneye çok yakışan, müziğine katiyen kayıtsız kalınamayacak bir kadın duruyordu: Gaye Su Akyol. “Develerle Yaşıyorum”, dinlediğim ilk günden beri baştan aşağı ruhuma çöken -enteresandır ki bir o kadar da güzel- ağırlık gibi. Fakat malesef açık hava, bu ağırlığın ruhumu ele geçirmesine izin vermeyen, Gaye Su Akyol’un bahsettiği o “uzay”a gidebilecek yolların önüne taş koyan bir engelleyici gibiydi. Karanlığın içinde pür dikkat tınılara odaklanıp, müzikle harmanlanmış cümleleri kulağıma doldurduğum her an, o “uzay”ın yolu biraz daha açılıyor benim için. Sırf bu düşüncemden dolayı Gaye Su Akyol’un Salon İKSV konserini şimdiden beklemeye başladım diyebilirim. Bu madde dışında, delicesine dinlenen şarkıları canlı dinlemenin hazzı her daim bir başka. Yanisi Gaye Su Akyol, “Develerle Yaşıyorum” ile yarattığı o dünyayla bana yine de çok güzel göründü o gün…

Ardından son dönemde güne enerjik başlamak adına tercih ettiğim seslerden biri olan Chlöe Howl, inanılmaz güzel enerjisiyle sahnedeki yerini aldı. Ve başta “Rumour” ve “Paper Heart” olmak üzere, o gün de her sabah olduğu gibi bana güzelliğin tanımı yapar cinsten dinlettirdi kendini.

10711484_10152726840813874_2026218519_n

Güzel enerjinin vücut bulmuş halinin sahneden inmesinin ardından, bitmek bilmez ve insani olmayan tuvalet sırasına doğru giderken, bir arkadaş grubunun Chlöe Howl’ın 95’li olduğuyla alakalı olan dedikodularına kulak misafiri oldum. İnanamayıp anında internetten bakarak durumu teyitledim. Şaşırmamak lazımdı ama nedense saniyelik şaşkınlığıma engel olamadım.

Bitmek bilmez tuvalet kuyruğu sebebiyle, orada asıl bulunma sebebim olarak Woodkid‘in ilk iki – üç şarkısına çok arkalardan eşlik ettim. Ardından koşturup önlerdeki yerimi alır almaz inanılmaz bir sahne, inanılmaz bir gerilim, inanılmaz bir haz, inanılmaz tınılara şahit olduğum gerçeğiyle yüz yüze gelmiş oldum. Woodkid, o gece kesinlikle beklentimin binlerce kat üzerinde bir sahneyle karşımdaydı. The Golden Age‘de benim için özellikle “Conquest of Spaces”in ve tabii ki “I Love You”nun çok anlamlı bir yeri var ve o sahneyi gördükten sonra kesinlikle daha da anlam kazandı…

10711639_10152726832983874_1537933107_n

Gerilimli tınılar, yumuşak bir ses tonuyla birleşip sahnedeki ışıkların arasına karışarak izleyenlerin unutmasına katiyen izin vermeyen an olarak akıllara kazındı. Bir nevi Woodkid ayini vardı o gece KüçükÇiftlik’te ve hepimiz bu büyüye kapılıp sadece izledik… Özellikle “Iron” ve “Run Boy Run”da Woodkid’in biz izleyenleri başka bir boyuta gayet rahat taşıyabildiğini gördük, hissettik. O andan sonra anladım ki, bu adamlara saygı eşiğini daha da arttırmak gerekiyordu.

Sahneden inmeden hemen önce ise, pek çok dinleyenini sahneye alarak bir nevi alçakgönüllülüklerini kanıtladılar bize; daha çok sevdik onları.

10416776_10152726838518874_222081395_n

Kulağa böylesi güzel gelen tınılardan ve göze bu kadar görkemli gelen ışık dansından sonra, duyulara ve ruha hitap edecek olanın işi zordu. Tam da o noktada Felix Da Housecat ile, KüçükÇiftlik Park açık hava diskosuna dönüştü. Üzerimizdeki o “keyifli” gerilimi bu şekilde atarak geceyi bitirdik.

10711179_10152726832883874_585473396_n

Ve o günden sonra dilimizden düşmeyeceğini bildiğimiz tek bir şey vardı… “Run Boy Run!”

Tags: , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Bir Baba Indie Kabinde! @ DUNIA Kadıköy / 27.09.2014
YENİ | Bir “İyi Dinlemeler Dileği” olarak Saint Kitten

Yazar

Bize Katıl!