One Love Festival 13 – 1. Gün / 14.06.2014

OradaydıkYerli Sahne

Festivalin olduğu haftanın başında, tükenen biletlerin yapılan iadelerle tekrar satışa sunulacağını öğrenince yurtta bayram havası edasında dolananlardan biri de bendim.

Cumartesi günü haldır huldur saat henüz 14:00’ı bulmadan Parkorman‘a biletleri almaya gittim. Ve yaz mevsiminin gerçek anlamda geldiğini, enerji emici güneş altında bilet kuyruğunda beklerken bir kez daha idrak ettim. Kendimi halk kahramanı edasında ortaya atıp, arkadaşlarıma takındığım “Tamam yea ben hepinize bilet alırım” tavrım, alanda yapılan “Herkesin yalnızca iki bilet alma hakkı var arkadaşlar” cümlesiyle son buldu. Sevap pointlerimi tek bir bilete indirgeyerek biraz enerji toplamak adına ayrıldım alandan. Günün beklenen isimleriyse şahsım adına Oh Land ve özellikle Mogwai‘ydi.

Geri geldiğimde sahneye Redd çıkıyordu. Son albümleri olan “Hayat Kaçık Bir Uykudur” ağırlığıyla sahnedelerdi. Her zamanki duruşları yine oradaydı, o sahnedeydi sevdiğim adamların.

Ardından dünya tatlısı bir insan ve onun ekibi karşımıza çıktı. Oh Land!

10409138_10152496770818874_2116953720562785536_n

Bundan iki sene önce Solar Beach‘te yapılan Mono Festival‘de izlemiştim Oh Land‘i. Mavi saçlı sevimlilik abidesini One Love 2014 sahnesinde izlerken kurduğum cümleyi iki sene önce de “Dünyanın en tatlı enerji saçan insanı sen olmalısın!” şeklinde dile getirmiştim. Ve o gün tarih tekerrür etti bir kez daha.

Oh Land denilince çoğu insanın aklına ilk gelebilecek şarkı olan Wolf & I ile çıktı sahneye mavi saçlı kız. Sahneye adım atar atmaz herkesi büyüledi enerjisiyle. O, sahnede dans ederken yaptığı her hareketiyle mest etti bizleri. Sahnedeyken kendini biz seyircilerinden uzaklaştırması söz konusu değildi, ki zaten müthiş samimiyetiyle kendisini bir süre sonra dayanamayıp aramıza atarak ellerimizi tuttu. İzlediğimiz şölen daha da reel bir hal aldı böylece.

2011’de çıkan Oh Land albümüyle tanıyıp sevdim kendisini ben. Diğer iki albüme dair çok da bir fikrimin olmaması sebebiyle şarkılara dair beklentimin karşılığı azdı. Ama tabii ki tek albüme yüklenmek gibi bir bencillik yapmayıp her albümün hakkını verdi mavi saçlı kız. Özellikle o performansa dair benim aklımda kalan şarkı Sun of A Gun oldu. Tüm enerjimizi o şarkıda daha çok ortalığa sermiş gibiydik her birimiz. Konser bitimine doğruysa “White Nights’ı çalmadan olur mu hiç” serzenişimi duymuş olacaktı ki kapanışı White Nights ile yapıp suratımdaki tebessümün sebebi oldu. Ve bize sunduğu pek çok sevgi sözcüğü ve samimiyetiyle ayrıldı sahneden o güzel, mavi saçlı kız.

Arkasından gelen isim ise Mogwai olacaktı…

Günlerdir dinleyip kendimi çok farklı, uç noktalarda bulmama sebep olan grubu bu sefer dört duvar arasındaki odamda, karanlığa gömülerek değil, açık havada istediğim an gökyüzünün karanlığına bakarak ve yine istediğim an bu büyülü adamların tellere dokunuşlarına bakarak dinleyecektim. Tatlı bir heyecandı bu. Rock’n Coke 2011‘de Travisi izlemeyi tercih ettiğim için sahnesine dahi uğramadığım bu güzel adamlara karşı mahcuptum ve bu sefer en önde, her hareketlerine tanık olacak şekilde oradaydım. Belki böyle affettiririm kendimi diye düşünmüştü belki de…

Konsere dair söyleyeceklerim “Şu albüm ağırlıklıydı, şu şarkı çalındı, bu şarkıda şöyle oldu” gibi cümlelerden ziyade, bu adamların insanüstü varlıklar olduğuna ve var olunan ortam ile içinde bulunulan ruh halini nasıl efsanevi bir bütünlüğün içine sokabildikleriyle alakalı olacak şüphesiz ki. Tek bir şarkı dışında sözlerden ırak tınılarla doldu kulaklarımız. Açık havayı içimize çekerken, kimi şarkıda gözlerimizi kapatıp saniyelik düşlere daldık, kimi şarkıda bu tınılara sebep olanların insan olamayacağını düşünürek açtık gözlerimizi. İnanmak için açtık. Onları izledik. Enstrümanlara her dokunuşlarında içlerimize de dokunduklarını hissettik. Belki herbirimiz bambaşka şeyler düşledik, hatırladık. Ama herbirimiz aynı duygunun çatısı altında birleşip o anı hissetmek için orada gibiydik. Tınılar bizi birleştirdi o an. Gözlerimi kapattığım her saniye içimde buruk bir huzur hissettim. Ve buna rağmen, o mükemmelliyet içinde gözlerimi hiç açmak istemedim… Karşımdakilerin bambaşka bir evrene ait olduğunu düşünüyordum. Evet, bambaşka bir evrene ait ve bizleri de kendilerine katmak istiyor gibiydiler. Bizse zaten onların adımlarına uymak için can atar gibiydik daha ilk notada. Demem o ki, sadece “konser izlemek” ile sınırlı kalmayan bir an yaşattı bize Mogwai. Sahnede durdukları süre boyunca kafamızın içindeki filmin soundtrackleri onların parmaklarının ucundaydı. Ve bence hepimiz bu hizmetten çok memnunduk.

Her şarkı sonrasında en içten teşekkürlerini ilettiler bizlere ve tebessümleriyle ayrıldılar o sahneden bu güzel adamlar.

Ardından Basement Jaxx, Good Luck ile sahnedeki yerini aldı. Mogwai’den sonra o an için müzik adına tüm algılarımı kapatmış olacaktım ki, bir kenarda oturmaya karar verip performanslarını izleyemediğimden dolayı kendilerine dair pek fazla cümle kuramıyorum. Sahnelerine dair bir yorum yapamayacak olsam da kulaklarımızı iyi doldurduklarını söyleyebilirim. Ki çevremden duyduklarım ve çekilen fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla görsellikleriyle gözleri de doldurmuşlar gayet de.

Bu senenin festivalleri adına unutulmayacaklar listesinde yer alan anlarıyla hafızalara kazındı One Love 2014‘ün ilk günü. Gökyüzüne bakarak yeni bir evrene koşarken var olması gereken tınıları canlı dinlememize sebep oldu.

Mutluyuz.

 

 

Tags: , , , ,

İlginizi Çekebilir

One Love Festival 13 – 2. Gün / 15.06.2014
Moda Sahnesi Yaz Dönümü Konserleri – 1. Gün | Gaye Su Akyol – Bubituzak

Yazar

Bize Katıl!