Sónar Istanbul 2017 Geride Kaldı

Oradaydık

Sonar’ın Türkiye’ye geleceğini ilk duyduğumuzda kulaklarımıza inanamamış, şaşkın bir heyecan halindeydik. Bu şaşkınlığın doğurduğu bir sürü de soru işareti vardı kafalarda. “Sonar Istanbul, Sonar Barcelona’daki kadar iyi olacak mıydı?”, “Açık alan yerine Zorlu PSM festival için iyi bir tercih miydi?”, “Türk sanatçılara yabancılar kadar yer verilecek miydi?”, “Yurtdışı Sonar’ların Sanat ve Teknoloji’ye verdiği önemi Sonar İstanbul’da da hissedebilecek miydik?” gibi herkesin kafasında yer eden sorular sosyal medyaya da bolca yansımıştı. Bu şüpheler bir kenara dursun Sonar Istanbul; Sonar gibi bir dünya markasının ve Zorlu PSM gibi Türkiye’nin en prestijli performans merkezinin elinden çıkacağı için biraz da içimiz rahattı.

Bu kadar soru işaretini son ana kadar taşımamıza rağmen tabii ki Sonar Istanbul’a gideceğimiz de su götürmez bir gerçekti. Sonar’ın İstanbul ayağını gerçekleştireceğine adeta memleketime çok mühim bir yenilik gelmişçesine sevindim. Nitekim durum da bu. Ülkemizin, turizmin ve etkinlik sektörünün yaşadığı bu karanlık dönemde, böyle büyük bir atılım yapmak gerçekten de büyük bir cesaret. Sonar Istanbul kendini “Onlarca ülkeden binlerce insanı bir araya getiren uluslararası bir festival olan Sonar Barcelona’nın samimi ve kompakt bir versiyonu.” olarak tanımlıyor fakat bence şu dönemde Sonar Istanbul’un önemi bundan çok daha fazlası. Sanatçılar açıklanmaya başlarken yaşanan onca talihsiz olay, diğer mekanlarda yaşanan art arda iptaller Sonar Istanbul’un hızını yine de kesemedi. Avantajlı biletler çıkar çıkmaz alındı, Spotify listeleri kaydedilip hafızalar tazelendi, daha önce duymadığımız sanatçılar keşfedildi, Sonar uygulaması indirilip program oluşturuldu, arkadaşlarla sözleşildi, sıra Sonar’a geldi!

Sonar’ın açık hava yerine Zorlu PSM’de yapılacak olması herkesin düşündüğünün aksine oldukça avantajlı bir durumdu. Hem Festival hava koşullarından etkilenmedi (nitekim festival boyunca hava oldukça soğuktu) hem yazın oldukça dolu olan festival programımız yerine festival sezonunu Mart sonu başlatabildik hem sanatçılar hem de dinleyiciler hiçbir güvenlik problemi yaşamadan Zorlu PSM’nin konforunda festival deneyimini yaşayabildiler. Sonar’ın Zorlu’da olmasının bir artısı da oldukça merkezi olmasıydı. Kilyos’ta her festivalin ardından yaşanacak shuttle kumarı yerine (shuttle servislerinin ne kadar acısız olacağı gerçekten organizasyonun kabiliyetine kalıyor) herkes kolayca festivale gidip dönebildi. Gayrettepe’de çalıştığım için ilk defa bir festivale yürüyerek gidebildim, sevincim tarifsiz. 🙂 Dönüşte ise herkese yetecek kadar taksi bulunuyordu.

Artık festivalden bahsetmeye başlayayım; festival girişleri Zorlu PSM’nin ana girişinden yapılıyordu. Önce AVM, sonra Festival güvenliğinden geçtikten sonra Zorlu PSM’nin basamak basamak olan girişi tanıdık yüzler, birçok müzik ve dijital sanat meraklısıyla dolmuştu. Kapalı alanda festival yapmak sigara içenler için ne kadar acı verici olacak gibi düşünülse de girişteki alan dolayısıyla tek bir şikayet bile duymadım. Ücretsiz vestiyerler, lüks tuvaletler, tavuk-pilavından sıcak yemeğine, pizzasına kadar çok çeşitli yemekler, kahvesinden kokteyline her çeşit normal fiyatlandırılmış içkilerle dolu fuaye alanı her türlü ihtiyacı karşıladı. Bize batacağını düşündüğümüz AVM hissiyatı, bu lüksle adeta bir konfora dönüştü. Ana alanda oturacak bir çok yer hatta minderler bile vardı. Sonar’ın İstanbul’da yapılacağı açıklandığı zaman “Koltuklu yerde festival mi olur” polemiği Sonar’ın açıklamasıyla sona ermişti. 4 farklı sahnenin sadece bir tanesinde oturma düzeni vardı ve bu sahneye ilk adım attığımda HONNE düşük tempolu aşk temalı nefis şarkılarını çalıyordu ki elimde biram rahat koltuklarda dinlenerek HONNE’yi dinlemek kesinlikle bir lükstü.

Tek kişi bütün performansları yakalamak çok mümkün görünmese de elimden geldiğince daha önce izlememiş olduğum sanatçıları kaçırmamaya gayret ettim. Festivallerin tek kötü yanı bu olsa gerek ama Sonar Istanbul’un tarz bakımından geniş yelpazesiyle hangi sanatçıyı dinleyeceğimizi nasıl seçeceğimiz pek de zor olmadı. Festival’de Roisin Murphy’nin Deneysel Art-Pop tınılarından, Moderat’ın Intelligent House – Techno diye tabir edeceğimiz kendine has soundundan, DJ Koze’nin sıcak dans ritimlerinden Nina Kraviz’in sert Acid Techno’suna kadar yok yoktu.

İlk olarak açılışı Weval’le yaptım. Salon’da Weval’i dinlediğim zaman ana kadro iki kişi olmalarına rağmen bu sefer sahneye üç kişi çıkmış ve bir de baterist eklemişler. Parçalarını bir dans seti mantığından daha çok bir sahne şovuna çevirmeye başlamışlar. Benim de favorilerimden olan Weval’in sahne saati erken olmasına rağmen dinleyeni pek çoktu. Onların da seyircilerden iyi bir elektrik aldığını ve iyi bir performans geçirdiklerini söyleyebilirim. Zorlu PSM’nin mekan kadar prestijli olan sahnesi, ses ve ışık sistemi, tüm sanatçılar ve dinleyiciler için oldukça iyi bir performans yaşattı. Özellikle ışık performansı da ayrıca özenilmiş ve müzik performanslarını kesinlikle bir adım daha öteye taşıdı.

Weval’in hemen ardından HVOB için ana sahnede kaldım. Geçen aylarda kapandığına çok üzüldüğümüz Indigo’da Taksim terör olayının hemen ardından gece HVOB’nin ne kadar kalabalık olduğunu hatırlıyorum. Terör olayları İstanbul seyircisini hiç de yıldırmadı ve yıldırmayacak olacak ki Sonar’daki performansı da oldukça kalabalıktı. HVOB bu performanslarının 3 nedenden; ilk olarak Türkiye’deki seyircileriyle tekrar buluşabildikleri için, ikincisi ise ülkeleri Avusturya’daki özel bir gün sebebiyle (burada yanlışsam düzeltin) ve son olarak, yeni albümlerini tam da bugün çıkardıkları için çok heyecanlı olduklarını belirtip yeni albümlerinden bir şarkı çaldılar. Ayrıca “Istanbul, Stay Strong!” şeklinde sahneden ayrılarak müziğin her zamanki gibi barışçıl ve birleştirici gücüyle yanımızda olduklarını belirtip, hepimize duygusal anlar yaşattılar.

HVOB ardından Roisin Murphy sahneye çıktı ve sadece müzik değil, dans ve sahne kostümü ile harmanladığı kendine has şovuyla oldukça farklı bir deneyim yaşattı. Sahne kostümleriyle ünlü Roisin, kaç özel tasarım şapka değiştirdi ben sayamadım. Roisin’in ardından Nina ve Kode9’ı dinledim. Nina’nın kendine özel bir kitlesi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Acid’e çalan setiyle enerji Nina varken oldukça yüksekti. Redbull sahnesi Seretan, Prins Thomas ve Shackleton ile devam etti ve ben Kode9’ı dinlemeye geçtim. Orada da oldukça farklı, çoğunlukla da yabancılardan oluşan bir kitle vardı. Bu zamanda turizm bu kadar dibe vurmuşken, kur fırlamışken 50 Euro civarına bu line up’ı izleyebilmek İstanbulsever Avrupalıları ülkelerinden kaldırıp getirmiş olmalı. Oldukça sevindim ben de bunu gördüğüme, içimizdeki Avrupa’dan kopmuşluğu sildi biraz da olsa. Ana sahnede Hey! Douglas; Sonar Box’ta Fasitdaire, Büber, Doğu Orcan, Vildan Gündüz ve Vilette ile Sonar Hall’da Shiro – Nonotak, Rame ACCA Live, Cem RG & NOS, Aestethic AnimismAtay İlgün live ile ilk gün son erdi.

İkinci gün geldiğinde ana fuaye alanındaki Ouchhh x Audiofil Data performansı karşıladı bizi. Sonar’ın en güzel yanı müzik festivali gibi olsa da en çılgınca dans ettiğiniz anda kendinizi görsel performanslara da atabiliyor oluşumuz. Futureisblank’in Beykoz Kundura Fabrikası’ndan da hatırladığım enstelasyonu birçok dinleyicinin sosyal medya profilini süsledi iki gün. Cumartesi, ilk günün de yorgunluğundan olacak, Clark’ı kaçırdığıma gerçekten çok üzüldüm. Sonradan videolardan gördüğüm ve arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla dansçıların da olduğu müthiş bir performans sergilemiş. Girer girmez Honne’ye baktım. Tüm line up kadar sert bir tarzları olmasa da, içeride tepindikten sonra Honne’ye gelip daha soft bir elektronik müziğin tadını çıkaran gerçek müzik severleri gördüm. Ardından Floating Points’e kaçtım. Floating Points en beğendiğim sanatçılardandı bu line upta kuşkusuz. Dance/electronic tarzıyla kendimi 90’lar rave partilerinden birindeymiş gibi hissettim kocaman ana salonda. Ardından herkesin de beklediği Moderat vardı. Moderat festivalin headliner’ıydı diyebiliriz. Baştan sona muhteşem performanslarıyla herkesin istediği (this is what you wanted) performansı bir kez daha full seyirciyle sadece birkaç ay sonra yine sergilediler. “We cried a little last night” başlıklı sosyal medya paylaşımlarıyla Türk seyircisini ne kadar sevdiklerini de gösterdiler. Ardından DJ Koze gökkuşağı ışık şovunun içinde en tatlı dans ritimleriyle tempoyu düşürmedi. Nosaj Thing, Sonar Hall’da koltuklu sahnede çalmış olsa da, kalabalık her mümkün olan köşede ayakta dans ediyordu. Helena Hauff’un seti ve Mabbas’ın seti de oldukça iyi olarak konuşulan performanslar arasındaydı. Sonar Hall D+’da Ali M. Demirel (The Pier Live) ve Ryoji Ikeda (Supercodex Live), Sonar Hall’da Tim Hecker; SonarLab’da Yodashe, İpek Görgün, Biblo, İskeletor, Ah! Kosmos, Patten, Ben Ufo ve Sonar Foyer +’da Turkish Experimental Music Performances ile bitmesini hiç de istemediğimiz müzik, sanat ve teknoloji dolu iki gün sona erdi.

24 – 25 Mart 2017’de gerçekleşen ilk Sonar Istanbul; 2 gün, 32 yerli ve yabancı müzik performansı, 39 sanat ve teknoloji performansı ve 5000 dinleyicisiyle bir sonraki seneyi şimdiden heyecanla beklememizin en büyük sebebi!

Buse Hacioğlu

Tags: , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Derin Sarıyer Yeni Teklisi “Moda Burnu’nda”yı Yayımladı
Moon Duo’dan Yeni Şarkı: “Sevens”

Yazar

Bize Katıl!