YENİ ALBÜM | Imagine Dragons – “Smoke + Mirrors”

HaberSanatçı İncelemeleri

“Uyku tutmuyor. Bunu yazmaya şimdiden başlamam gerek!” diyorum.

Saat 03:29. Günlerden çarşamba ve ben Imagine Dragons önyargımı kırmaya çalışıyorum.

Hadi başlayayım o zaman…

Imagine Dragons ile ilk tanışmam basketbol sayesinde oldu diyebilirim. 2013 yılındaki NBA finallerinde yarı uykulu halde molaların bitmesini beklerken, reklamların birinde Radioactive fon müziği olarak kullanılmıştı. O uykulu hâlde bile “Baya güzel olmuş şarkı. Hem de reklama uymuş!” dediğimi hatırlıyorum. Sonra birçok yerde tekrar karşılaştım. Bilgisayarıma indirip epey dinledim ama benim için Imagine Dragons = Radioactive’di uzun bir süre. Tıpkı, çok fazla dert yandığım konu olan Nothing Else Matters Metallica‘cılığı ya da Smells Like Teen Spirit Nirvana‘cılığı” gibiydi benim Imagine Dragons ile olan ilişkim. Hatta arkdaşlarımla konuşurken, laf arasında bu adamların başka şarkılarını dinleyip dinlemediklerini sorunca bu eşitliğin çoğu kişi için aynı olduğunu gördüm.

Aslında sadece Radioactive ile biliyorduk bu grubu ve haksız da sayılmazdık düşündüğümüzde.

Çoğunlukla istedikleri patlamayı yapmak için uğraşan gruplar, bir şekilde kendi kitlelerini de az çok oluşturdularsa ve ellerinde bu patlama için gerekli olan popülariteyi sağlayabilecek olan bir şarkıya sahiplerse spor organizasyonlarını kullanma yolunu seçiyorlar. (En azından gözlemlediğime göre Amerika’da durum az çok böyle.) Eğer sıradan bir müzik dinleyicisiyseniz genellikle çeşitli all-star, final, playoff tanıtım reklamları ayrıca spor ile haşır neşir olan çoğu büyük firmanın spor odaklı yaptıkları çalışmalar sayesinde bu grupların isimlerini duyuyorsunuz.

Benim için de Imagine Dragons tek şarkılık bir şöhrete sahip, piyasada pek fazla tutunamayacak gruplardan biriydi. Fakat ön yargılı davranmama rağmen göz hapsinde tutuyordum grubu. Zaten sıkça oynadığım NBA 2K14’ün tracklistinde de bulunuyordu grup; tabi ki Radioactive ile…

Imagine Dragons, geçen yıl Amerikan Beyzbol Ligi, MLB‘in all-star maçında headliner olarak çıktı. Artık yavaştan yavaştan, grupla ilgili önyargılarımı bu şekilde kırmaya başlamıştım. Sonuçta beyzbol Amerika’da çok fazla izlenen bir spor ve bu da grubun bir nevi kendisini kabul ettirmesi anlamına geliyordu.

Bu akşam ise her şey netleşti. İnternette bir oraya bir buraya bakınırken Imagine Dragons‘un yeni albümünün çıktığını öğrendim. Hemen dinlemeye başladım ve artık önyargılarımı tamamen yıktım. Bu yazıya bunun verdiği iç huzur ile artık albümün detaylarını paylaşabilirim.

Albüm, Imagine Dragons Home Studio adını verdikleri stüdyolarında, Alex da Kid prodüsyonluğunda kaydedildi. Interscope Records ve KIDnaKORNER tarafından yayınlandı.

Smoke + Mirrors albümün Standart versiyonunda 13, Deluxe versiyonunda 17, Super Deluxe versiyonunda ise 21 parça bulunuyor.

Imagine Dragons – Smoke + Mirrors albümünde yer alan şarkılar ise şöyle:

1. Shots
2. Gold
3. Smoke + Mirrors
4. I’m So Sorry
5. I Bet My Life
6.  Polaroids
7. Friction
8. It Comes Back To You
9. Dream
10. Summer
11. Trouble
12. Hopeless Opus
13. The Fall

Albümdeki öne çıkan şarkılardan biri olan I Bet My Life, single olarak çıktığından beri duyduğum şarkılardan birisiydi ama tam olarak bu albümde dinleme fırsatı yakaladım. Şu anda albümün kendisinden en çok söz ettirecek parçası bu gibi duruyor. Dinlerken kendimi adeta adrenalin deposunun içinde gibi hissettim. Ritimler hafif bir Afrikanvari esinti… Arkadaki vokaller başta olmak üzere özetle her şeyiyle muazzam bir şarkı. Bu şarkıyı dinlerken, tropik bir adada arkadaşlarıyla müthiş anlar geçiren kimse gibi hissediyorum kendimi. Hem huzur, hem heyecan var bu şarkıda.

Albümde bir diğer öne çıkan şarkı ise Smoke And Mirrors. Albüme isim babalığı da yapan şarkıda elektronik tonlamalar yönünden I Bet My Life’tan daha yoğun olduğunu söyleyebilirim. Şarkı su gibi akıyor. Kendine has bir çekiciliği var bi numarası yok gibi gözükse de. Hani bazı şarkılar vardır ya, başında bir şey vaadetmiyorken, sonuna doğu yaklaştığında sizi bir şekilde kendisine çeken… İşte bahsettiğim şarkıda bu katagoriye giriyor diyebilirim.

Dan Reynolds ve arkadaşlarının gerçekten iyi iş çıkardıklarını söylemek gerek. Albüm müzikal olarak sizi her yönden doyuracak şarkılara sahip. Elektronik tonlamalar ağırlıkta giderken bir anda akustiğin eşsiz tınılarına kapılmak mümkün. Size hissettirdikleri de, müzikal olarak olduğu gibi duygusal olarak da her yönden doyurabilecek seviyede seyrediyor.

Coşku ve heyecan dolu parçalar da var sizi rahatlatan ve sakinleştiren fakat albümün genel yapısı itibariyle mutluğunuz hiç eksilmiyor. Ayrıca, sakinleştirici bir etkisi olduğunun da altını çizelim.

Son olarak yazıyı da albümün en iyi parçası olmaya aday şarkıyla noktalayalım.

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

YENİ VİDEO | Blur’den enterasan klip: “Go Out”
Bir Baba Indie Mix | “Şubat 2015″

Yazar

Bize Katıl!