Eurovision’da rock and roll nasıl kazandı

Haber

Pandemi nedeniyle geçen yıl iptal edilen Eurovision Şarkı Yarışması‘nın 65. edisyonu dün gece Rotterdam Ahoy’da 3 bin 500 seyirci ve yarışmaya katılan 39 ülkenin TV yayınları ile Youtube’ları başındakilerle birlikte tahmini 200 milyon izleyicinin önünde İtalya‘nın zaferiyle sonuçlandı.

Sanremo Müzik Festivali’nden büyük ödülle ayrılanın Eurovision temsilcisi olmaya hak kazandığı İtalyan usulü elemede rock grubu Måneskin tüm aşamaları geçip beşinci günün sonunda Süper Final’de ipi göğüslediğinde takvimler 6 Mart 2021’i gösteriyordu.

İlki 1951’de düzenlenen Sanremo Müzik Festivali, koronavirüsün gölgesinde 70. yaşını kutlarken Hollanda’ya göndereceği dört gencin ülkeye 31 yıl sonra Eurovision birinciliği getireceğini tahmin ediyor muydu?

Bundan beş yıl önce Roma’nın banliyölerinden Monteverde’de lise koridorlarında tanışan Damiano David (22, vokal), Thomas Raggi (20, gitar), Victoria De Angelis (21, bas) ve Ethan Torchio (20, davul) birlikte müzik yapmaya karar verdiklerinde grubun elbette bir isime ihtiyacı vardı.

2016’da henüz 15-17 yaşlarında olan elemanlar, yarı Danimarkalı bas gitaristleri Victoria De Angelis’ten ortaya Danca sözcükler atmasını istediler. De Angelis de “ayışığı” anlamına gelen “måneskin”i önerdiğinde grubun adı belirlenmiş oldu.

Müzik yarışmalarına katılmak istediklerinde kendi şarkılarını yazmak zorunda olduklarını gördüler ve katıldıkları ilk yarışmayı kazanarak “winner” hüviyetine doğru ilk adımı da atmış oldular.

Bağımsız plak şirketlerinin yıllık buluşmasında 30 kişiye çalarak yavaş yavaş yerel müzik endüstrisi çevrelerinde boy göstermeye başladılar.

Yeni bir araya gelen topluluklar için kritik öneme sahip olan grup olabilme ve sıkı çalabilme sürecini, Danimarka seyahatinde art arda konserlere çıkarak ve saatlerce prova yapmaktan yılmayarak kısalttılar.

Adını kendi şarkıları olan ilk tekli “Chosen”dan (Seçilmiş) alan, geri kalanını ise TV şovu “X Factor”da icra ettikleri cover’larla tamamladıkları ilk kısaçalarları 2017 sonunda çıktı. EP kısa sürede çok satarak İtalya’da platin plak oldu.

2018 başında ilk İtalyanca tekli “Morirò da re” (Bir Kral Gibi Öleceğim) ve aynı yılın sonunda ilk uzunçalar “Il ballo della vita” (Hayatın Dansı) ile İtalyan müzik listelerinde 1 numaraya yükseldiler. Bu plak da üç kez platin oldu.

2019’u yeni bir şeyler üretip yayımlamak için acele etmeden ve dinlenerek geçiren Måneskin, 2020’nin tüm dünyada müziğe darbe indireceğini bilmiyordu tabii.

İşte “Ayışığı”nın sönümlenmeden daha da parlayacak serüveninde Sanremo tam da burada devreye giriyor. Daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olma koşulu aranan bestelerin katılabildiği ulusal elemeden “Zitti e buoni” (Kapa Çeneni ve Davran) adlı serserice hedefe kilitlenen şarkıyla Eurovision biletini kapıyordu Måneskin.

Kimseden direktif veya sipariş almadan ve kimseye nasıl yapalım diye sormadan, sevdikleri ve bildikleri türde bir besteyle kendi ülkelerindeki yarışmada elemeleri teker teker geçerek, ülkenin büyük bir kesiminin beğenisini ve desteğini arkalarına alarak.

Dünyanın en büyük müzik yarışması Eurovision’ın prodüksiyonunu ağırlıklı çapta finanse eden beş ülkenin “Big Five” imtiyazıyla doğrudan finalde yarışıyor olması Måneskin’in tek dezavantajı gibi görünüyordu.

Çünkü Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve İspanya ile birlikte İtalya “Büyük 5″i oluşturuyor ve kanıya göre yarı finalde yer almamak televizyonları ve internetleri başında oy vereceklerle daha geç bağ kurmak, toplamda daha az görünerek finaldeki televoting öncesinde sadece bir kez şov yapabilmek demekti.

Nitekim, 39 ülkenin yarıştığı Rotterdam 2021’de finale kalan 26’dan Birleşik Krallık sonuncu, Almanya 25., İspanya 24. oldu. Daha da ağır olanı, dağıtılan 4524 puanın tekini dahi alamayan Birleşik Krallık üst üste ikinci kez sonuncu oldu. Almanya 3 ve İspanya da 9 puanla dibi görürken ortaya şu tablo çıktı:

Ya şu “wild card”tan vazgeçip finale çarpışarak çıkacaklar ve böylelikle halkın hem kulağına hem de kalbine girecekler ya da İtalya ve Fransa gibi işi şansa bırakmayıp çok güçlü temsil edilecekler.

Ah nasıl unuturum, ev sahibi ülke de doğrudan finalde yer alma hakkına sahip. Tahmin edin bakalım Hollanda kaçıncı bitirdi? Tabii ki İspanya’nın hemen üzerinde 23., toplayabildiği puan da 11 olabildi.

Måneskin’in Rotterdam’a nasıl geldiği kadar yarı finalde çalmayıp final gecesi sahneye sondan üçüncü sırada 24. ülke olarak çıkması da altı çizilmesi gereken bir konu. İzleyicinin yorulması ve abandone olması da olasılıklar dahilindeydi ama hepimiz biliyoruz ki sağlam ritmli ve yüksek volümlü bir şarkının bünyede yaptığı uyarıcı etki gibisi yoktur.

Finlandiya’nın “sert çocuklar”ı oynamak istediği ancak bariz “fake” duran kızgın nu metal şovundan sonra gecenin rock klasmanındaki öteki işi Måneskin’in gitar tonlarını duyan, yapmacık durmayan vücut dillerini gören herkesin kanı kaynadı.

Azerbaycan’ın burleskvari koreografisi ve erotizm kartı da hiç işlemedi. Çünkü ne müzik ne de şov olarak sahici durmuyorlardı. Çok bilindik bir Hint tekerlemesini alıp Azeri türküleriyle ne kadar ustaca mash-up da yapsanız, Agent Provocateur defilesini andıran gözalıcı seksilikte de olsanız, Måneskin’in glam rock dönemi kostümleri ve makyajları gibi cuk oturmadıkça üzerinize pek bir şansınız yok.

1977’de İtalya’dan çıkan ve bugün tüm dünyanın doğaüstü korku filmi başyapıtı kabul ettiği “Suspiria”daki renk doygunluğunu andırır şekilde sahnenin sırasıyla kıpkırmızı ve masmavi oluşları kimin fikriydi bilmiyorum ama yine gecenin en iyi ışık kullanımlarından biri Måneskin’indi. (Bu sadece yarışma performansında görülebilir, kazandıktan sonra çıktıklarında ortam aydınlatıldı.)

Ve “Eurovision’da rock and roll nasıl kazandı” sorusunda yanıtlarda ilk sıraya yazılması gereken:

Tüm dünya pandemi nedeniyle neredeyse 1,5 yıldır canlı müziğin ne demek olduğunu unutmuşken, 26 şarkı arasından bünyedeki konser özlemini en iyi yansıtan, performanslarda konser deneyimine en çok yaklaşan, 3 dakikalığına da olsa ekranlardan evlere konser atmosferini sokabilen, bundan beş yıl önce lisede rock grubu kurmaya karar veren bu yaramaz çocuklardan başkası değildi.

Geçen yılki yarışma iptal edildikten hemen sonra sahra hastanesine çevirilen Rotterdam Ahoy’a, koronada balkondan aryalar söyleyerek gelmiş İtalya’nın jüri oylarında gerideyken halk oylamasında öne geçerek 524 puanla elde ettiği haklı zaferinin ardından ödülü kucaklarken “rock and roll never dies” diye haykırması tarihe geçti.

Ve bunu İngilizce ile değil İtalyanca ile başarmış olmaları, gitar – bas – davul üçlüsünün elektriğe bağlandığındaki yenilmezliğini bir kez daha kanıtladı.

Onun içindir ki daima, dünyanın en güzel dileklerinden biridir:

Long live rock and roll!

https://youtu.be/xdzr64mrzHE

Tags: , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Şenay Lambaoğlu’nun beşinci albümü “Hayat Defteri” yayında
Genç indie rock grubu Bir Adım Geriden ile tanışın!

Yazar

Bize Katıl!