RÖPORTAJ | Derin Sarıyer: “…bir çocuğun önyargısızlığı”

RöportajYerli Sahne

Derin Sarıyer ile tasarım ve müzik üzerine harika bir sohbet ve röportaj gerçekleştirdik. Röportaj soruları ve cevapları oldukça uzun. Bu yüzden girizgâhı kısa tutacağım.

Geçen sene askerde çarşı iznimdeyken kitabevinden Istanbul Art News almıştım. Derin Sarıyer ile IAN.‘deki röportajını okuyarak tanıştım ve hiçbir kaydını dinleme şansım olmadığı için mental olarak sevdiğim bu adamın nasıl şarkılar yaptığını askerliğimin kalan günlerinde hep merak ettim. Askerden döndükten sonra ilk fırsatta Derin Sarıyer şarkılarını dinledim ve çok beğendim. Sonra da soruları hazırlamaya başladım kafamda. Derin Sarıyer‘in müziği üzerinde tasarımsal olarak tespitlerim var ve bence onu ön plana çıkartan şey de mental olarak düşüncelerini, kendine özgü tasarım fikriyle müziğini buluşturmasıdır. Fakat bu detayları bu yazıda değil, başka bir yazıda değerlendirelim istiyorum.

Yüz yüze sohbet ederken Derin Sarıyer‘in nezaketine, samimiyetine ve insan olarak arınmışlığına hayran kaldığımı söyleyebilirim. Röportaja yansımayan fakat içinde saklı kalan Morrissey‘den, Bülent Ortaçgil‘e; Kadıköy ve Moda‘dan, önyargılar ve benim için ayrı önemi olan Krishnamurti üzerinde dolaşan, çok hoş konu başlıklarıyla dolu, insana salt bir şekilde dokunan, zamana sığmayan bu sohbet hafızamda bana güzel bir anı olarak kaldı.

Sorulara geçmeden evvel kendisine bir kez daha hem kendi adıma hem Bir Baba Indie ekibi adına teşekkürlerimi sunarım.

Çok uzatmadan sorular ve Derin Sarıyer‘in özenle verdiği cevaplara gelelim.

“…anlamamakla anlamak istememek arasındaki farkı gözden kaçırmamak lazım. Bu farkın adı önyargıdır. Önyargının ilacı da zamandır.”

Mehmet Sinan Güvenç: Sorular hakkında düşünürken toplum üzerinde oluşan büyük bir önyargıyı fark ettim. Rock müzik ve türevlerinin sanki orta ve alt sınıflara ait bir müzik türü olduğu algısı var. Bu yüzden sizin dinleyici olarak ve bir müzik icracısı olarak bu tür ile olan ilişkiniz olması normalden daha fazla dikkat çekiyor. Eğer ekonomik gücünüz haricinde aynı müziği yapsaydınız yine bu kadar dikkat çeker miydiniz? Yani insanlar sizin müziğinizi dinlerken önce sizin maddi gücünüz ve mesleğinizdeki başarınızı göze alarak düşünmeye ve yorum yapmaya başlıyor. Salt bir şekilde doğrudan müziğinizi eleştirenlerin sayısı sanırım çok azdır. Bu, eğer varsa, önyargıyı yıkmak için iyi bir fırsat sanırım. Forumların birinde “Ne kadar pound, o kadar sound” diye bir şey okumuştum. Sahiden müzik ve maddi güç siz ve sizin müziğine ne şekilde yansıyor? İnsanların size doğrudan bu şekilde yaklaştığının farkında olduğunuz üzerine tahmin yürütüyorum. Eğer hemfikirseniz bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum.

Derin Sarıyer: Her insan zannettiğini görür, bununla ilgili yapılabilecek bir şey yok. Bir de anlamamakla anlamak istememek arasındaki farkı gözden kaçırmamak lazım. Bu farkın adı önyargıdır. Önyargının ilacı da zamandır. Sanatın beni heyecanlandıran frekansları varoluşun dibiyle ilintili olanla; insanın alacakaranlığına içkin katmanlar… Bu katmanlara inildiğinde sınıf, statü, sosyal konumlar, maddiyat vs. gibi genel geçer kategoriler anlamlarını yitiriyorlar. Bilgi bile kifayetsiz kalıyor içgüdüler alanında. Sezgisel bilgi yoktur, sezgisel sanat vardır. Yazdığım şarkıları dinleyen her bir insan kendine göre bir şey düşünecektir. Paylaştıktan sonrasını kontrol edemem. Edebilmek de istemem. Sadece paylaşmanın bana iyi geldiğini söyleyebilirim. Sanki sırtımdaki yük azalıyormuş gibi bir his. Kendime olan borcumu ödüyormuşçasına hafifliyorum.

“…insanın içinde söylenmemiş şeyler taşımasından daha büyük bir ızdırap yoktur.”

MSG: Salt olarak müzik size neyi anlatıyor? Aidiyetliğini arayanların, toplumu ve davranış şekillerini anlamakta güçlük çekenlerin sığındığı bir limandır sanat. Sizin samimi düşüncemle başarılı bulduğum bir mesleğiniz var. Bu mesleğin tasarımsal kaygılarını da göz önünde tutarak orada aidiyetlik hissetmediğiniz bir şeyler mi var? Bu aidiyetlik meselesini ön planda tutarak sizi müziğe iten sebepler daha mı ağır basıyor?

DS: İlk gitarımı 14 yaşında aldım. Beni o gitarı almaya iten şey içimden gelen bir şeydi. İsimlendiremediğim bir şey, bir dürtü; hapşırmak gibi kendiliğinden gelen… O günlerden beri şarkı yazıyorum. Mobilya tasarımlarıyla tanışmam ise geniş zamana yayılmış bir ilişkiydi. Benim açımdan tasarım ve müziğin birbirleriyle bağı var mı emin değilim. Üretmek kendinle yüzleşmeyi gerektirir. Ben bu yüzleşmeden kaçınmıyorum. Bir de insanın içinde söylenmemiş şeyler taşımasından daha büyük bir ızdırap yoktur.

“…düşünmekten çok hissetmeye dair bir atmosferdeyim müzikle ilgilenirken.”

MSG: Önceki sorunun devamı niteliğinde konuyu tasarım meselesine getireceğim. Derin Design ve Derin Sarıyer olgularının özünde tasarım var. Birinde ticari meselelerden dolayı tasarım kaygısı ister istemez oluşuyordur. Çünkü orada aktif olarak tasarım fikrinin güncelliğini ve yaratıcılığını korumak gerekiyor. Bu da tabii tasarım fikrini ister istemez kurumsallaştırıyor ve mesela tasarım yapan insanlar için daha dengesiz bir ruh hâli demek oluyor. Tasarımın nihai sonucunda ortaya sizden bir şey çıkıyor ve eminim ki sizi tatmin etmeyen bir şeyi paylaşıma hazır hale gelmeden sunmuyorsunuz. Peki, bir yanda ticari olarak birtakım riskleri göze alıp yaptığınız tasarımlar ile müzikal olarak tasarımlarınızın size sağladığı özgürlükler ve kısıtlamalar neler? Yani, mesleki olarak tasarımlarınızı sunmak için binbir türlü filtreden geçirirken, müzikal tasarımlarınızı da çok fazla filtrelemeye maruz bırakıyor musunuz? Müziksel ve mesleki tasarım kaygılarınız var mı? Varsa bunların sizi nerelere sürüklediğini öğrenebilir miyim?

DS: Tasarımda anlatmak istediğim ‘’şimdi’’dir. Eğer bir ürün ortaya çıktığı zamanı anlatmıyorsa, yaratıldığı dönemi anlamdıramıyorsa o iş tasarımın alanına girmiyordur. Demek istediğim yıllar geçtikçe Derin Design olarak ortaya koyduğumuz işler evrim geçiriyor fakat felsefemiz değişmiyor. Kalıyor çünkü statüko içeren bir felsefe değil bu. Müzik ise apayrı bir kanaldan ilerliyor içimde. Zamandan kopuk, insanlığın sonunun bir göktaşına baktığının bilincinde, kozmik anlamsızlığın kucağında yazılan bir kanaldayım şarkılarımı yazarken. Düşünmekten çok hissetmeye dair bir atmosferdeyim müzikle ilgilenirken. Ya da beyinden çok, düşünebilen bir kalple yazıyorum diyebilirim. Düşünebilmesine rağmen atmaktan vazgeçmeyen bir kalple…

“…dekoratif gözlerle değil, bir çocuğun önyargısızlığıyla eğiliyorum yaptıklarıma.”

MSG: Öte yandan mobilya ve müzik tasarımlarınızda aslında size ait bir doku olduğunu görmemek için sanırım bilerek başka yöne bakmak gerekir. Karmaşık, göz kamaştıran (kötü anlamda), sadelikten uzak tasarımlar yerine minimalizmi benimsediğinizi gözlemledim. Yanılıyorsam düzeltin lütfen. Şarkıların trafik yapıları, sakince ilerlemesi, sesinizi naif bir şekilde kullanmanız, derinsariyermusic.com’un beyaz ve sade tasarımı, video klipler ve Derin Design üzerindeki tasarımlarınız inanılmaz paralel. Şunu diyebilir miyiz: Derin Sarıyer’in artık kendi içinde kabul ettiği bir tasarım fikri var ve bu ne icra ettiğinde bakmaksızın yine o fikri hayata geçirecektir? Düşünceler/tasarım fikri sizin için bir kurabiye harcı ise kurabiye kalıplarının şekilleri ise tasarım uygulanacak alandır diyebilir miyiz?

DS: Çıplak fikirleri seviyorum. Süslemeler, kozmetik tavırlar, yanılsamalarla kendimi kandıramıyorum. Gerçeğin tokadını yalanın öpücüğüne yeğlerim. İnsanlar konformisttir. Çoğunluk geçmişin güvenli kodlarıyla yaşamını sürdürür. Ya da geleceğe dönük umut tacirliğinin gemisine binerler. Ben karada kalmayı becermeye çalışıyorum. Düşünmeyi reddetmek kötücül ve kolay bir düşüncedir. Ortalama bir varoluşla hayatımı sonlandırmak kolaycılık olurdu. İnsan, potansiyelini kullanarak kendini gerçekleştirme cesaretini gösterebilmeli. Başa dönecek olursam, dekoratif gözlerle değil, bir çocuğun önyargısızlığıyla eğiliyorum yaptıklarıma. Bahsettiğiniz bana ait dokuyu bu şekilde açıklayabilirim.

MSG: Zamansal olarak müziğe yönelik adımlarınız ertelemeli bir şey miydi? Bir an aklınıza geldi ve yaptığınız müzikleri paylaşmaya mı karar verdiniz?

DS: Bir şeyi yapacağından emin olmanın, o şeyi yapmaktan daha zevkli olduğu zamanlar vardır. Yazdığım şarkıları paylaşacağımı her zaman biliyordum. Arkamda kalan yılların önümde kalanlardan daha çok olduğunu kavradığım dönemde yazdıklarımı yayınlama vaktimin geldiğine ikna oldum. Kendimle doluyum ve sürekli bir biçimde düşüncelerle oyalanıyorum. Bunları müzik yoluyla ifade edebilmek iyi geliyor bana. Her bir şarkının detaylarıyla ilgilenirken ona son işimmiş gibi önemseyerek ve ilk kez yapıyormuş gibi ilgi ve heyecanla yaklaşıyorum. Bu açıdan baktığımda parçaları yayınlamaya başladığım dönemin pek bir belirleyiciliği yok.

MSG: Oğuz Kaplangı ile tanışmanız ve ortak çalışmanız nasıl gerçekleşti? Kısaca bu süreçten ve kayıt aşamalarının detaylarından bahsedebilir misiniz?

DS: 5 sene önce Soundcloud’dan demolarımı yayınlamaya başlamıştım. O sırada müziği profesyonel aşamalara taşıma planları yapıyordum. Antenlerimi açtım ve prodüksiyonu Oğuz Kaplangı’nın çok doğru çözebileceğini hissettim. Kendisini takibe aldım. Zamanı gelince aramak üzere iletişim bilgilerini not ettim. Sonra bir gün kendisine yolda rastladım. Kendimi tanıttım. Yüzeysel ve hızlı bir biçimde ne yapmak istediğimden bahsettim. Birkaç ay sonra demolarımla birlikte stüdyosuna gittim. Dinledi. Birlikte çalışabileceğimizi söyledi. Çok sevindim. O günden itibaren prodüktör olarak kendisiyle çalışıyorum. Oğuz Kaplangı’nın modernist bir çizgisi var. Her zaman bugünde. Nostaljik tınılara uzak. Bu nedenle yakınız. Düzenlemelerde kendi dünyasıyla benim dünyamı iç içe geçiriyor. Birbirimizi iyi anlıyoruz.

“…gerekçeli eleştirilere kulak kabartıyorum. Gerekçesiz olanları da insanlık hallerini tahlil etmem açısından değerlendiriyorum.”

MSG: Babanız Aziz Sarıyer‘in hayatınızdaki yeri bir hâyli önemli yer tutuyor. Peki, müzikal zevkler olarak Aziz Sarıyer ile uyuşuyor musunuz?

DS: Müzik, babamın hayatının çok önemli bir parçası değil. Aramızda gelişen, müzikle ilgili aklımda kalan anı ‘’Pencere Önü Çiçeği’’ albümünü çıktığı gün bana almasıdır. Yayınladığım şarkıları genelde yayınlanmadan önce kimseye dinletmiyorum. Öyle bir ortam oluşmuyor. Evde, köşemde, gitar ve kağıt kalemle küçük notlar alarak yazıyorum. Bilgisayarımda demoları hazırlıyorum. Sonra da stüdyoya gidiyorum. Bu ritimle tansiyonu diri tutabiliyorum. Kendimden ve yaptığımdan emin olduğumda dışarıya kapalı oluyorum. Bu hep böyleydi. İşlerim beğenildiğinde çocuk gibi seviniyorum. Gerekçeli eleştirilere kulak kabartıyorum. Gerekçesiz olanları da insanlık hallerini tahlil etmem açısından değerlendiriyorum. Parçaları yayınlamak için yerine getirilmesi gereken birçok detayın ben de içinde olduğumdan dolayı yakıtımı bu detaylara saklamama da yardımcı oluyor bu durum.

“…bana göre iyi bir klip şarkının ön plana çıkmasına, sıkıcı olmadan izin veren kliptir.”

MSG: Her iki video klibinizde de Dilek Altan ile çalıştınız. Şahsi görüşüm hem mesleki tasarım, hem müzik tasarımı, her alanda belli bir tarzınızın olduğu ve bu düşüncenin klibe de yansıdığını görüyoruz. Dilek Altan ile çalışmanızdan ve video kliplerin kurgusundaki Derin Sarıyer etkilerinden bahsedebilir misiniz? Daha fazla renklerle iç içe, nesneleriyle, insanlarıyla vs. daha karmaşık, kurgusal bir video klip çekme ihtimaliniz var mı?

DS: Video kliplerin müzik endüstrisindeki önemi 80’li yılların başına dayanıyor. Naif yaklaşımdaki klipler zamanla kendi başlarına bir sanat dalı olmaya başladılar. Fakat bana göre iyi bir klip şarkının ön plana çıkmasına, sıkıcı olmadan izin veren kliptir. Bunu başarmak kendi içinde çok etkili bir video çekmekten daha zordur. Yönetmenin başarısının belirleyicisi parçanın parıldamasına izin vermesinden geçer. Klip bir amaç değil, şarkının tanıtılmasında bir araçtır. Sanatsal hassasiyetleri elden bırakmadan, şarkının içinde ya da önünde değil arkasında duran, ona fon oluşturan, nefes alma imkanı sağlayan video anlayışı bana yakın geliyor. Klibi sessiz dinlediğinizde kendi içinde bir hikaye anlatmasını tercih etmiyorum. Dilek Altan’ın önceki işlerini takibe almıştım. Yaptığım küçük planda kağıda yazdığım ilk yönetmen ismi Dilek Altan’dı. Minimal bir tavrı var. Soğukkanlı ve ince görüşlü. Ayrıca disiplinli.

MSG: Yerli gruplarda size kendinizi iyi hissettiren gruplar/müzisyenler var mı? Yerli isimler arasından efsane bir kadro kurun desem, orkestrayı hangi isimlerle oluştururdunuz?

DS: Son dönemde Meriva’nın albümünü dinliyorum. Diğer soruya cevabım:

Vokal: Kalben
Gitar: Tuğrul AkyüzVega
Bas: Ari Barokas / Duman
Davul: Kerem Kabadayı Mor ve Ötesi

MSG: Derin Sarıyer‘i festivallerde ya da başka organizasyonlarda görebilecek miyiz?

DS: Televizyonda ve radyoda canlı çaldım, çalıyorum fakat bir mekanda ya da festivalde çalmak için yayınlanmış şarkılarımın bir albüm içeriğine, sayısına ulaşmasını beklemek istiyorum. Konserlerde parçalara aşinalık önemli. Birkaç single daha yayınladıktan sonra 4 ya da 5 yeni şarkı ekleyerek bir albüm formatına ulaşmayı bekleyeceğim.

“…sanatın amacı ise bu yalanların perdesini açmak ve insanı ölüme hazırlamaktır.”

MSG: Son soru biraz şahsi merak ve magazinsel olacak. 1987 doğumlu biri olarak, 1987 kar tatilinde çocuk olmak nasıl bir şeydi? Şarkıya yansıyan hikâyesini paylaşmak ister misiniz?

DS: Kierkegaard’ın çok sevdiğim bir cümlesi var: ‘’Ya dünyadaki her şey bir yanlış anlamadan ibaretse, ya gülüşler aslında gözyaşlarıysa?’’ Herkes Bir Şey Biliyor’da, hayatın ilerleyen aşamalarındaki hislerimizin, hatta davranışlarımızın temelinde, motivasyonunda bebeklik ve çocukluk yıllarımızın yattığından dem vuruyorum. O dönemde algıladıklarımız, karşılaştıklarımız ve bize öğretilenler sandığımızdan çok daha belirleyici. Belirsiz bir dünyada kendimize sakin ve güvenilir bir liman, inanabileceğimiz yanılsamalar ve tutunabileceğimiz yalanlar arama telaşımız da küçüklüğümüze dayanır. Hayatı anlamlı kılmak için icat edilen her şeye sımsıkı sarılmamız da. Sanatın amacı ise bu yalanların perdesini açmak ve insanı ölüme hazırlamaktır.

derinsariyermusic.com
facebook.com/derin.sariyer
twitter.com/derinsariyer
soundcloud.com/derinsariyer
Derin Sarıyer (Spotify)

derindesign.com

* Tüm hakları saklıdır. birbabaindie.comda yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

YENİ VİDEO | Görkem Han Jr. – ”You were there, somewhere..”
YENİ VİDEO | Alt-J – “Pusher”

Yazar

Bize Katıl!