Bu albümü neden sevdiğime dair onlarca sebep sayabilirim. Ancak en çok alaturkayla bu denli alternatif sözleri birbirine harmanlayabilmesi, olamazı oldurması hoşuma gitti.
O kadar keyifli ki albüm… O kadar keyifli ki sözler… O kadar keyifli ki dinlemesi Gaye’yi…
İlk intibalardan sonra biraz da derine inecek olursak, albümde ağırlıklı olarak eskinin kokusu var. Eski, esip esip duruyor. Gaye sanki uzun zamandır Türk Sanat Müziği söylüyor ve o yorumunu da harmanlıyor gibi.
Benim alaturka tarafıma lokum gibi gelen bir albüm olmuş. Dinlerken ben Birsen Tezer’i de duyuyorum, Erkin Koray’ı da Gaye Su Akyol’u da…
Vurmalıların varlığı sesine ve şarkılara acayip yakışmış.
Bazı şarkılarda perküsyondaki ritimler hafiften White Stripes tadında.
Serzenişleri, ayaklanışı, başkaldırışı her şeyiyle sanki ben bir panayıra davet edilmişim de her çadırda bize ait, aşka ait, kırgınlıklara ait, sevdaya ait her şeyin filmini izliyorum.
Herhalde artık daha da allayıp pullayamam bu albümü. Her dediğimi sonuna kadar hakeden harika bir albüm olmuş. Böylesiyle karşılaşmıyorduk kaç zamandır.
“Ölü Bir Adama” şarkısına ise ayrı bir sempatim mevcut. Tavsiye ediyorum!
Bir an evvel bizi konserlere boğmasını diliyor ve daha uzun yıllar müziklerini dinleme umudunu taşıyorum. Belki ilerde yazıda yazmaya başlar. Bence Gaye Su Akyol ismini daha çok duyacağız.
Umarım da duyarız.
Elif TEKİN