Rock’n Coke 2011’in Ardından

Oradaydık
Yanıma ufak ufak notlar tutarım diye aldığım deftere hiç bir şey yazmadan geçirdiğim 2 gün boyunca aklımda kalanları paylaşmak isterim. Niye yazmadım bilemiyorum. Biraz üşengeçlik, bunaltıcı sıcak diyebiliriz.

Çilekeş‘i sıcağın gövdesinde sahneye çıkmasını hiç istemezdim. Doya doya serinliğin çöktüğünde izlemek iyi olurdu. Ben playlist’in çoğunluğunun Histeri Çalışmaları‘ndan olacağını düşünüyordum. Y.O.K ve Katil Dans albümünden de parçalar çaldılar. Tabi güncellenmiş halleriyle. Ufak-tefek değişiklikler ile… Ana Sahne’deki dizilimleri kendi tercihlerimi yoksa teknik bir gereklilik miydi bilemiyorum; zira diğer gruplara göre daha samimi geldi.

Coca-Cola Şehir Sahnesi ise tam bir fiyaskoydu. Başbakan olsam ülke genelinde cover çalmayı yasaklarım. Hala cover çalmanın bir gruba ne katacağını merak ediyorum. Organizatörler ve mekan sahipleri desteklemese eriyip gidecekler. Sahneye çıkma egoları yetenekli müzisyenleri bitiriyor. Resmen sömürülüyorlar sistem tarafından. Yazıktır, günahtır. Sanırım Rocka’ydı. Gayet iyi sound’da iyi işler yapıyorlardı. Bir ara vokal dedi ki. “Bizim en çok beğenilen ve bize tanınabilirliği sağlayan ve herkes tarafından aşağı yukarı bilinen şarkımızı çalacağız.” Heyecanlandım, oh be dedim. Bakalım nasılmış? Tam bir hayal kırıklığı içinde Tarkan’dan bir şarkı çaldılar. Şarkı bitmeden Zero sahnesine doğru yürüdüm. Acaba kendilerine hiç kendi şarkıları yerine bir cover ile tanınabilir olmanın kötü olduğunun ne kadar vahim bir durum olduğunu sordular mı? Kendi şarkılarının başarısız olduğunu mu düşünüyorlar? Öyle düşünmediklerini umuyorum. Eğer sen o sahneye çıkmayı hakedecek kadar iyi bir grup isen; ve bir pop şarkısını alıp kendi tarzına aranje edebiliyorsan zaten belli bir seviyeye gelmiş, müzik adına belli bir yeteneğe ulaşmışındır. Ben her hangi biri olarak cover çalan her ne kadar grup varsa bu dünyada yeteneğinizi öldürmeden, yapabildiğiniz kadar iyi şeyler üretmeye çalışmanızı isterim. Kitapçıkta yazan ülkenin en yetenekli amatör gruplarının, Türkiye’nin dört bir yanından geldiği şeklinde bir yazı vardı. Yapmayın abiler, ablalar. Siz amatör gruplara destek mi oldunuz? Komik!

Zero sahnesi tahminimlerimi yanıltmadı ve bana göre en iyi yer oldu. Hem yer olarak genellikle gölgede olması, hemde aykırı ve daha iyi grupları ağırlaması açısından iyiydi.

Vodafone Freezone sahnesinde pek yer almadım. Yorum yapamayacağım.

– Gördüğüm en manyak grup Post oldu. Sahne önünde izlediğim için ciğerlerimin oynadığını hissettim. Sahnede beş dakika yerlerinde durmadılar. Saksafon çalan önce mikrofon ayaklığına takıldı, kaydı düşüyordu son anda düzeldi. En son davulcuları da arkaya doğru uçtu. Düşünün o kadar hareketliydiler. Sağ salim sahneden indiler.

– Gördüğüm en aykırı grup ise Kül oldu. Merak ettiğim bir gruptu. Şike olaylarına değindiler. Bu ülkenin orospuçocuklarına bırakılmayacağını açık yüreklilikle söylediler. En son cümleleri ise; “Emperyalizmin kalbinde bu kadar açık şekilde konuştuğumuz için ayrıca mutluyuz” diye sahneden siyah bayraklarıyla indiler.

Deja-Vu ise tam bir performans grubu olduğunu ispatladı.

– 2.Gün benim açımdan her yönüyle daha iyiydi. Fena halde yorgunluk dışında kötü olan bir şey yoktu.

– Gripin klişesi yerine daha az grup çıksa ve daha çok sahne alsa sanırım daha iyi olurdu. Gripin sahnede çalarken bir çok kişi gibi gölgeye sığınıp, kitap okumayı tercih ettim.

– Bir önceki nota hitaben Athena diyorum. 1 saat yerine 2 saat çalsalar tam bir festival olurdu. Diğer tüm gruplarda gördüğüm vokal-seyirci ilişkisindeki yapaylık yoktu. Bu belki deneyim ile alakalı olabilir; zira gördüğüm tüm vokaller için Gökhan’a biraz bakmaları gerektiğini düşünüyorum (Amatör! gruplar için diyorum). Sorgusuz sualsiz, en çok eğlendiğim grup oldu Athena. Şarkılara eşlik etmek çok keyifliydi.

On Your Horizon ise en dikkat çekici grup olmayı başardı. Mutlaka birilerinin hafızasına kazınmıştır. Eleştirilecek noktalar şunlardır. Post Rock yapıyorsanız biraz o müziğin ruhunu yansıtmakta fayda var. Hiç görsel kullanmadılar. Belki gündüz olduğu için dezavantaj oldu bu; ama yinede orijinal bir görsel (en azından bir poster, grup ismi yazısı değişik grafiklerle donatılmış) süper olurdu.

– Mogwai Mogwai Mogwai:
Yıllarca adını sayıkladım. Sahnede Mogwai varken hayallerim gerçek oldu. Ayaklarım ve vücudum ağrıdan şekil değiştirmiş falan hepsi hikaye. Orada Mogwai varsa duracaksın. Arka görselleriyle, soundu ile muazzamdı. Tamam Travis iyi bir grup, minicik bir pişmanlık var; ama Mogwai oradayken kıpırdamak mantık dışı olurdu. Yarım saat geç çıkmışlar ne olmuş? Müşteri misiniz amına koyayım! ya da siz kral onlar soytarınız mı? O şişeyi atan bir daha ki sefere gitsin şehir sahnesinde cover dinlesin. Daha iyi!
Neyse Mogwai dinleyebilmek kadar daha iyi bir şey bir gün Sigur Ros’u da izlemek olacaktır. Belki 65daysofstatic, Russian Circles falan… Hatta Bir Baba Indie Fest.!? Neden olmasın? Sürpriz… 🙂

– Son not: 2. Gün çöplük alanına dönen etrafı toparlamak için Çevre! duygusallığına yatan organizatörler 5 adet boş bardak getirene 1 bardak kola vereceğiz! operasyonu gerçekleştirdiler. Bir gün önce etrafı çöplüğe çevirenler bir gün sonra çevreci oldular. Etrafta bir kaç bardak dışında bardak kalmadı. Ne desem bilemedim.

– He şimdi bir de çıkıp eleştiriyorsun ne işin var orada diyen olur. Bedava girdim. Oh yarasın. Mogwai olmasa evimde yatıp, dinlenmeyi tercih ederdim.

Tags: ,

İlginizi Çekebilir

Akılla Bir Konuşmam Oldu Dün Gece
Rock’n Coke / Küçük Puntolar: 2. Gün

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!