Bu sene izlediğim en iyi konserdi: “Altın Gün”

Oradaydık

Fotoğraf: Akif Turgut

Bu yılın haziran ayında, Spotify’da “Yeni bir şeyler dinleyeyim artık!” diye dolanırken karşıma bir grup çıktı; Altın Gün. Yerli sahnede yapılan her işi hatırı sayılır bir yoğunlukla takip ederken böyle bir grubun varlığından haberdar olmamak, beni hem üzmüş hem de karşıma çıkan grubu dinlemem için daha da meraklandırmıştı.

Karşımda sadece 2 (iki) şarkı vardı. Biri Orhan Gencebay‘ın Goca Dünya‘sı, diğeri de Neşet Ertaş‘ın en güzel türkülerinden Kırşehir’in Gülleri’ydi. Goca Dünya’yı dinlemeye başladığım anda Murat Menteş‘in Korkma Ben Varım kitabında geçen “Bildiğim bir şey varsa, Gencebay dinledikten sonra gelen sessizlik de Gencebay’dır.” cümlesi kafamda dolaşmaya başladı. Bir grup, hiç tanımadığım bir grup, bu şarkıyı alıp evirip çevirip -ne yalan söyleyeyim- çok daha güzel bir hale getirmişti. Artık Gencebay dinledikten sonra gelen sessizlik Altın Gün olacaktı. Akabinde Kırşehir’in Gülleri başladı, babamın manevi babası olarak gördüğü, haliyle benim için de akrabadan hallice olan Neşet Ertaş‘ı genç bir gruptan dinlemek bana, belki de uzun zamandır yaşadığım hazların en büyüğünü verdi. Şarkı devam ettikçe “Kendime alsam seni, sineme sarsam seni!” dese de Altın Gün’ü ve bu iki güzel şarkıyı birileriyle paylaşmak zorundaydım!

İlk olarak yüce Google’da bir araştırma yaptım. Kimin nesiydi Altın Gün? Neden daha önce duymamıştım?

Jacco Gardner basçısı Jasper Verhulst’ın bir konser vesilesiyle İstanbul’a gelmesi, 70’ler Türk psychedelic müziğiyle tanışmasına olanak sağlamıştı. Hollanda’ya döndüğünde bu müziği kendi düzenlemeleri ile farklı bir boyuta taşımak istedi. Böylece Merve Daşdemir, Erdinç Yıldız Ecevit, Ben Rider, Nic Mauskovic ve Gino Groeneveld‘i de yanına alarak Altın Gün‘ü kurdu.

Avrupa’da bol bol konser veren Altın Gün, Türkiye’deki ilk konserini ise geçtiğimiz akşam Garaj‘da verdi.

Tamam, şimdi cumartesi gününü biraz erkene alıyorum ve size başımdan geçenleri anlatıyorum.

Bir önceki günün cuma olması ve bizim de abartarak içmiş olmamız sebebiyle normalde uyanmam gereken saatten biraz daha geç uyandım. “Öff leş gibi bira kokuyorum yine.” diye söylenirken kahvaltıyı es geçip pizza söyledim, sınırımı bilemeyişim yüzünden günün verimsiz geçeceğinden korkmaya başladım. Neyse ki korktuğum gibi olmadı, o gün yapmam gereken her şeyi, biraz zorlanarak da olsa hallettim. Üzerime inanılmaz bir yorgunluk çökmüşken “Ya acaba evden hiç çıkmasam mı bugün?” diye düşündüm birkaç kere, kendimi -biraz zorlanmış olsam da- duş, yemek, hazırlanma sonrası Taksim metrosunda buldum.

Bir Baba Indie‘den Cihad‘la kendimizi Garaj‘a attığımızda henüz grup sahneye çıkmamıştı, ilk kez biraz erken gidebilmiş olmanın sevinciyle dışarıda beklemeye başladık. İlk gitar notasını duyduğumuz anda ise hemen içeri süzüldük. Birer bira kapıp sahneye doğru yol aldık. Beklentimiz yüksek olduğu için ilk başta biraz çekinmiş olsak da her şarkıda daha fazla yükselip “Abii bu nasıl bir şey ya!” kendi kendimize söylenmeye başladık. Spotify’da dinlediğimiz çok güzeldi ama sahnedeki apayrı bir şeydi! Bir yandan hem Yeşilçam filminde hem de en sevdiğimiz insanlarla şikayet etmeden, seve seve gittiğimiz bir düğündeydik. Özdemir Erdoğan‘lar, Fikret Kızılok‘lar ve bunların funk’la birleştiği o muhteşem uyum bizi öyle içine almıştı ki tüylerimiz her şarkıda diken diken oluyordu. Uzun zamandır hiçbir konserde bu kadar ürpermemiştim, müziği bu kadar derinde hissetmemiştim. Neşet Ertaş’ın Şad Olup Gülmedim türküsü başladığında “Yok, ben kesin ağlayacağım.” demeye başladım, fakat grup şarkıları öyle ayarlamıştı ki kederden ölürken bir anda halay moduna geçebiliyordunuz. Ritim hiç aksamadı, her şey olması gerekenden çok çok daha iyiydi. Ses harikaydı, dinleyici yüksekti; Altın Gün orada bulunan herkesi ele geçirmişti, ne de iyi yapmıştı!

Konser bittiğinde dışarı doğru yürürken hepimizin söylediği tek bir cümle vardı; “Bu yıl izlediğim en iyi konser buydu!

Gerçekten Altın Gün bize bir “en iyi“yi daha yaşatmıştı. Normal şartlar altında her konserden çıkışımızda başka bir mekana daha gitsek de bu kez müziğin etkisini kaybetmek istemeyip evlerimize dağıldık.

Hayatımıza ne güzel girdin Altın Gün! Umarız en kısa zamanda bir kere daha dinleriz sizi. Çok güzelsiniz!

Tags: , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

King Gizzard & The Lizard Wizard Salon’a geliyor!
BBI Haftanın TOP 5 Konseri (23-29 Ekim 2017)

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!