Jay Jay Johanson’dan yeni albüm “Bury The Hatchet” geldi

Albüm İncelemeleri
Sizi bilmem ama İsveç deyince benim aklıma üç şey gelir. İlki 1990’lı yılların uzun saçlı sarışın golcüsü Thomas Brolin, diğeri IKEA (ve İsveç köftesi değil tabii), üçüncüsü ise Jay Jay Johanson…

Jay Jay Johanson, 20 yılı aşkın müzik kariyerinde bir sonbahar günü yeni albümüyle dünyayı selamlıyor. Naif sesi ve depresif sounduyla yıllardır gönüllerde kral dairemize yerleşmiş bu nev-i şahsına münhasır insana benim gibi kayıtsız kalamayanlar her yeni albümde yine yine yeniden heyecanlanıyor. 20 yıl geçmesine rağmen hala “underrated” kalmayı başarmış biri.

Aslında müzik kariyerine “punk” müzik yapan Nai Tak adlı grupla adım atıyor. Henüz 7 yaşında anne-babasının zorlamasıyla piyano derslerine başlıyor. 10 yaşındaysa diğer enstrümanlara hakim oluyor. Derin şarkılar yazmaya 14 yaşında başlıyor. Chet Baker ile tanışması ise onun için bir milat. Şarkıları insanları depresyona sokmaya oldukça müsait. Jay Jay’e göre ise çalışmak, üretmek onun için depresyondan çıkmanın reçetesi. Stüdyo ise onun rehabilitasyon merkezi…

Jay Jay Johanson’un kimi zaman depresif, kimi zaman dans ettiren, kimi zamansa huzur veren derinlikte şarkıları var. Yer yer piyanoyla sihirli dokunuşlar bazen elektronik altyapılı hamleler bazense akustik çalışmalarla zengin bir ziyafet sunuyor. Trip hop tan electronic-dance a veya jazz’a evrilen şiir gibi sözlere sahip şarkılar bunlar. “Melankolinin sularında yüzmek istiyorsanız” gibi bir klişeyi bana yaptıran doğru adam Jay Jay! Melankoli dediysek ağlak bir vokal değil. Kimi zaman fısıldar gibi kimi zamansa konuşur gibi söyleyen aşık bir adam.

2000 yılı çıkışlı Poison tam da ergenlik dönemime denk gelmiş bir şaheserdi. Öncesi de var tabi… So Tell The Girls ve She’s Mine But I’m Not Hers gibi önemli hitler. 2002 tarihli Antenna ve 2005 tarihli Rush dinleyicilerde elektronik sound’uyla “Naptın abi” dedirtse de yine de kendini sevdirmişti. Sonrasında ise art arda gelen üç albümle özlenen karanlık sound’una döndü. Özellikle 2011 tarihli Spellbound olgunluk döneminin en önemli yansımasıydı. On The Other Side cenazemde çalmasını isteyeceğim üç şarkıdan biri belki de…

Yeni albüm Bury The Hatchet‘a gelirsek sonbaharın hüznüne yakışır bir albüm. Son iki albümde eski tadı bulamasam da Jay Jay bu albümde daha özenle çalışmış gibi.  Piyanonun ağırlığının hemen her şarkıda hissedildiği, nefeslilerin ve elektronik geçişlerin yer aldığı “Jay Jay” soundunun bariz bir örneği. Giriş şarkısı Paranoid, You’ll Miss Me When I’m Gone, enstrümental The Girl With The Sun in Her Eyes, ve Bury The Hatchet albümün öne çıkanları.

Jay Jay Johanson çoğu kez ülkemize konsere gelen bir sanatçı. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlerde pek çok kez sahne aldı. Ben de kendisini bir kez canlı izleme fırsatı bulmuş, Far Away’i kilitlenmiş bir şekilde, yaşayarak söyleyen bu adama tekrar hayran olmuştum. Tekrar izleriz umarım.

Bu cılız adamın inanılmaz sesi, besteleri, ve albümlerinin sevenlerinde yarattığı etki kolay geçecek cinsten değil. Her dinleyişte sizi alıyor, kafanızı duvarlara vurduruyor, şarap açtırıyor, sigara yaktırıyor ve daha bir sürü şey…

Jay Jay sonbahardır belki de. Soğuk geçecek kışa karşı hazırlar hüznüyle… Geçip giden günleri ve hayatları anarken siz yürümeye devam edersiniz. Kimi zaman başlangıç noktasına döndüğünüzü hissettirir. Kimi zamansa o hiç gelmeyecek olanı…

Yeni bir hayat mı, içindeki karanlık mı? Jay Jay seni hep karanlıkta bırakmıyor… Elinden tutup kaldırıyor… Elini verecek misin?

Ayrıca Jay Jay’in 27 Eylül’de Performance Hall Ankara, 28 Eylül’de Container Hall İzmir, 29 Eylül tarihinde ise İstanbul Dorock XL sahnesinde bir kez daha ülkemizi ziyaret edeceğini de hatırlatalım.

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

Ouzo Bazooka’dan yeni video klip: “Clouds of Sorrow”
Bir Baba Indie #34 – “At Gibi Geziyoruz” @ Radyo Kanyon

Yazar

Bize Katıl!