Çeşme Palmiyeler’le Daha Da Güzel!

Oradaydık

Çeşme Yıldızburnu‘nun tüm Çeşme’den farklı bir havası vardır. Birbirleriyle uyumlu mimaride, denize bakan geniş teraslı evler, önlerindeki sokağa göre hafif bir yükseklikte durur; sokak ise denizin yüzeyinden neredeyse aynı mesafede yüksekliktedir. Böylelikle sokağa ilk yaklaştığınızda gözlerinizi evlerinden çatısından denize uzanan bir eğim okşar. Tam bu noktada, sokağın en başında “Edit” bulunuyor. Terasla binanın yan kanadının kesiştiği noktaya enstrümanlar yerleştirilmiş. Terasın diğer ucunda ise üzerine dolanmış sarmaşıkla daha da heybetli görünen koca bir palmiye ağacı var. Binayı destekleyen bir sütunmuşçasına genel mimarinin yokluğu düşünülemez bir parçası olmuş.

Çocuklar toplarıyla, köpekler birbirleriyle oynarken ve hem sert hem de tatlı bir rüzgâr esmeye başlamışken, dört Palmiye enstrümanlarına uzanıyor ve geçtiğimiz kış yayınlanan ilk albümleri II (Venus)‘ten Senden Haber Yok ile setlerine başlıyor. Sanki tüm bu mizansen Palmiyeler için özel oluşturulmuş. Ya da Palmiyeler sanki bu ortamdan hiç ayrılmamışlar, müziklerini tam da bu ortamda yapmışlar gibi. Grubun yeni şarkılarından Düşünme’nin melodileri Çeşme’nin rüzgârı kadar tatlı ve baştan çıkarıcı esiyor. İlk duyuşta aşık oluyorum. Sonrasında 2015’te yayınlanmış “Palmiyeler EP”den Yerinde Olsam ve Palmiyeler parçaları geliyor. Bu arada mekandaki ses teknik ve akustikle ilgili endişelerimin boşuna olduğunu fark ediyorum. Sesler tam da duyulması gerektiği gibi çıkıyor. Temponun arttığı, hareketlenmenin hissedildiği anda, “II (Venus)”ten ikinci favorim (ilk favorim “Venus”) Babaçko başlıyor. Palmiyeler’in müziğini betimlemek için kullanılan çeşitli janr isimlerine bir tane de ben eklemek istiyorum: Funk. Canlı çaldıklarında funky tarafları daha da ön plana çıkıyor. Ritim en az genel sound ve melodiler kadar önemli bir yere sahip Palmiyeler’in müziği için. Hatta belki de en önemli öğe. Zaten çok geçmeden kıpırdanmaya başlamış dinleyiciler için “Babaçko” ile dans etme arzusuna karşı koymaya çalışmak boşuna.

Bu sırada İzmirli grubun kendini evinde hissettiği her hallerinden belli oluyor. Sanki iki sokak ötedeki evlerinden toparlanıp gelmiş gibiler. Eğleniyorlar, iletişime giriyorlar. Ve çok iyi çalıyorlar. Her biri kendine özgü bir şekilde çalmaktan zevk aldığını belli ediyor. Seninle çalınırken, keyboard-gitar arası çalışan Barış Konyalı olduğu yerde dans etmekle yetinmeyip teras duvarının üzerine çıkıyor ve oradan dışarıya doğru çalmaya başlıyor. Ama bunu bir rock tanrısı edasıyla değil, daha ziyade ruhu müzik tarafından ele geçirilmiş bir ölümlünün itaatkârlığıyla yapıyor. Karbeyaz‘da ise Rana Uludağ’ın davuluyla yaşadığı yoğun mutluluk yüzüne yansıyor. Şarkının enstrümantal arasında diğer üyelerin Rana Uludağ’a dönmesi, ritmin hissinin ve Rana Uludağ’ın davul çalışının grubun müziği için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yapamam ve ilk defa dinleyiciyle paylaşılan Rüzgar ve Deniz‘den sonra Palmiyeler’den daha uzun doğaçlamaların dinleneceğini düşünüyorum. Çünkü özellikle Mertcan Mertbilek durmaksızın şarkı söyleyebilecek ve gitar çalabilecekmiş gibi bir izlenim oluşturuyor. Kalbimdeki Bıçak ve Herşey Anlamsız  çalarken aynı şeyin Tarık Töre Elgay için de geçerli olduğunu fark ediyorum. Basgitarının üzerine kapanmış ve uzun parmaklarıyla bası kavramış bir şekilde şarkılara itici gücünü sağlıyor. Son şarkılarda hayretle fark ediyorum ki,  grup her şarkıda daha da enerjikleşmiş. Şarkılar her seferinde uzunlaşıyor, her seferinde daha da funky çalınıyor.

Konser bittiğinde kendimi şanslı hissediyorum. Palmiyeler’i geçtiğimiz Nisan’da Epic Fair kapsamında, Kübana Gazinosu’nun palmiyelerinin altında dinleyememiş olmanın üzüntüsünü sonunda üzerimden atıyorum. Palmiyeler’in yoğun bir şekilde mekan hissi uyandıran müziği ile içinde bulunduğumuz fiziksel mekanın bir bütünlük oluşturacağı beklentim fazlasıyla karşılanıyor. Beklentilerimin dışında olan ise, bu kadar enerjik, bu kadar sahnede eğlenen bir grup bulmaktı. Bu halleriyle Palmiyeler’in çaldıkları her ortamı güzelleştirecekleri kesin.

Tags: , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

İşe Sırıtarak Gitmek: Sağ Olasın Jens Lekman!
Plak ses kalitesi CD’den daha mı iyi?

Yazar

Bize Katıl!