YENİ BİR GRUP KEŞFETTİM, İSMİ SATTAS!

İnceleme

Sene 2001. Lisedeyim ve sınıftaki müzik setini teneffüslerde arkadaşlarıma dj’lik yapmak için kullanıyorum. İlk başlarda çaldığım hiçbir şeyden hoşnut değiller, genellikle biraz dayanıp çok geçmeden bir noktada suratlarını buruşturarak isyan ediyorlar. “Öfff bu ne ya, kapat şunu.” Nu-metalin tavan yaptığı seneler olduğu için bir süre sonra çaldıklarımdan bazılarına alışıyorlar, mesela “Linkin Park kasetin yanında mı?” diye sormaya başlıyorlar. In the End‘i ezberliyoruz, Hybrid Theory‘yi beraber eskitiyoruz. Fakat hiç alışamadıkları bir grup varsa o da Duman. “Eski Köprünün Altında” albümünü ne zaman çalsam homur homur söylenmeye başlıyorlar: “bu ne biçim ses”, “ayyy iğrenç”, “adam resmen böğürüyor” diye bağırıp koşarak stop’a basmaya geliyorlar. Lise arkadaşlarımın “Eski Köprünün Altında”daki şarkılara da Kaan Tangöze‘nin sesine de tahammülleri sıfır. Bütün bunlar 2002 senesinde “Belki Alışman Lazım” albümünün yayınlanmasından bir sene önce cereyan ediyor. Ben ise o günlerde sonradan olacakları tahmin etmekten çok uzak bir noktadayım. Beğenmemelerini anlayabilsem de bu kadar sert tepki vermelerine içerliyorum, kaseti walkman’ime transfer edip kulaklığımı geçirirken onlar çoktan Britney Spears – Toxic çalmaya başlamış oluyorlar.

Ertesi sene “Belki Alışman Lazım” yayınlanıyor ve aynı insanlarla beraber Duman konserlerine gidiyoruz. Artık benim müzik setine taktığım kaseti çıkartmak için en arka sıradan abartılı bir performansla koşarak gelen kız kendi Duman kasetini almış, “Hangi oje yakışmaz ki kız sana?” diye saçlarını savurarak haykırıyor. 18 yaş altına uygun Bostancı Gösteri Merkezi Duman konserlerine bilet bulabilmek için haftalar öncesinden biletlerin ilk çıktığı gün okul çıkışı gişeye koşuyoruz. Peki bir sene içinde arkadaşlarımın Duman’ın müziğine olan tahammülündeki bu keskin değişimin sebebi ne? Duman artık nispeten daha “tahammül edilebilir” bir müzik mi yapıyor? Kaan Tangöze’nin bir sene önce arkadaşlarım arasında bu kadar antipati toplayan Seattle soslu grunge etkisi altındaki vokali şimdi neden aynı dinleyicilerin kulaklarını tırmalamıyor? Her ne kadar iki albüm arasında hem teknik hem de müzikal açıdan birtakım farklılıklar saymak mümkün olsa da asıl sebep maalesef albümde yer alan Sezen Aksu cover’ı Her Şeyi Yak. 2002 sonbaharında “Her Şeyi Yak” yayınlandığında herkesin ezbere bildiği bu parçanın Duman yorumuna kayıtsız kalabilen pek fazla insan olduğunu hatırlamıyorum. Sınıftaki Gökhan Özen için canını verecek kızdan kullandığım hattaki minibüs şoförlerine kadar gün içinde karşılaştığım çoğu kişiyi Duman sevdalısına dönüştürebilen tek bir hamleye şahitlik etmiş oluyorum. Artık hangi radyo istasyonuna denk gelirseniz Duman duymak, grup üyelerinin özel hayatlarına dair en mahrem detayları ise magazin programlarından ailecek takip etmek mümkün…

Elbette Duman’ın yakaladığı ilgiyi sürdürülebilir kılmasının ve sonraki yıllarda kitlesini genişleterek tahtını sağlamlaştırmasının tek açıklaması bu cover çalışması değil. Ama o gün için dinleyicinin Duman’a kulak kabartmasını, “bu adamlar kimmiş”, “diğer şarkıları nasılmış” demesini sağlayan en büyük etken “Her Şeyi Yak”tı. Sonuçta herkes kafasını çevirip baktığı yerde gördüğü, duyduğu şeyden memnun oldu. Hem de bu hikaye yalnızca Duman’a özgü bir hikaye değil, hafızanızı birazcık yoklarsanız benzerlerine defalarca tanıklık ettiğimizi, başarılı cover’ların nelere kadir olduğunu siz de çok zorlanmadan anımsayabilirsiniz. 2001 senesinde Mor ve Ötesi‘nin üçüncü albümü Gül Kendine‘yi beklediğimiz günlerde bir müzik mağazasına albümün gelip gelmediğini sorduğumda “Neyin ötesi?” cevabını bile almışlığım varken 2003’te Yaz Yaz Yaz cover’ının yayınlanmasının ardından işlerin aldığı boyutu da yaşı yetenler hatırlar. Örnekleri sıralayıp lafı uzatmanın lüzumu yok, tarih tekerrürden ibaret. Gök kubbe altında söylenmemiş söz de yok, yeni bir şey de.

Şimdi Duman’ı bir süreliğine kenara bırakıp bu yazının sebeb-i mevcudiyetini teşkil eden Sattas’a geçelim. Kimilerine göre ülkemizin “ilk” reggae grubu sayılan Sattas‘ın -her ne kadar “ilk” sıfatının kesinliğinden emin olamasak da- bildiğimiz en uzun ömürlü reggae grubumuz olduğundan şüphemiz yok. 2012 senesinde 12 parçalık ilk albümü  Sattas Reggaeband’i yayınlamasının üzerinden neredeyse beş sene geçmişken, yani epeyce uzun bir aradan sonra 10 Mart’ta Sattas’tan nihayet bir duble single geldi. Bu duble single’ın içinde daha önce akustik canlı performans kaydını internette bulabildiğimiz Bir Ben Miyim? isimli parçanın stüdyo kaydının yanı sıra bir de sürpriz var ki yazının bu uzun Duman ve cover temalı girizgahını açıklar nitelikte: Duman’dan Aman Aman cover’ı. Yani tam anlamıyla bir keser döner sap döner gün gelir hesap döner vakasıyla karşı karşıyayız. Bundan 15 sene önce bir Sezen Aksu cover’ının dinleyicinin Duman’a kulak kabartmasını sağladığı gibi belki de bu defa bir Duman cover’ı Sattas için aynı işlevi görecek, Sattas’ın sesini bugüne kadar duyuramadığı farklı bir dinleyici kitlesine ulaştırmasını sağlayacak.

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN SATTAS

Peki bu cover sevici dinleyici bir defa başını çevirip Sattas’a kulak kabarttığında ne görecek? 2004 yılında vokalist Orçun Sünear ve davulcu Derya Eke tarafından kurulan Sattas uzun seneler boyunca çeşitli kadro değişiklikleri ve bolca konser sonrasında nihayet 2012 senesinde ilk uzunçalarını yayınladı demiştik. Aynı sene bir de Batu Akyol tarafından grubun geçmişini anlatan “Regici” isimli belgeselleri çekildi ki bu tür bir dokümantasyon bu topraklarda çok az gruba nasip olmuştur. Sonrasında yine oyuncu kadrosunda birtakım değişiklikler ve eklemeler sonucunda Sattas, Orçun Sünear (vokal), Derya Eke (davul), Öykü Gülata (bas), Faruk Demir Tugayoğlu (tuşlu çalgılar ve geri vokal), Emir Erünsal (saksafon), Sami Dönmez (elektrik gitar ve geri vokal), Seçkin Özmutlu (trombon ve geri vokal), Mert Fehmi Alatan (trompet ve geri vokal) Batu Kurnaz (elektrik gitar) olmak üzere bugünkü 9 kişilik dev kadrosuna ulaştı.

Özellikle albüm yayınladıktan sonra, yani 2012’den bu yana her hafta Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde konserler veren ve zannımca en fazla sahne performansı sergileyen yerli gruplarımızdan biri haline gelen Sattas’ın ana sahnesinde kendisine yer bulduğu yerli ve uluslararası festivaller grubun web sitesinde şu şekilde sıralanmış: Ruhr Summerjam, Prag Reggae, Siren Reggae Fest, Rock’n Coke, One Love Festival, Chill Out Festival, Harvest Festival, Off Town, Büyük Gençlik Buluşması, Zeytinli Rock Festivali, Mini Fest, İst Moto Fest, Balıkesir Moto Fest, Soundgarden, Grafitti Fest, Adidas (all Originals) Fest, Ekşi Fest, Nilüfer Fest.

2016 yazında Montreal International Jazz Festival, Sziget Talent yarışmasını kazanarak gittikleri Sziget Festival ve İspanya’da gerçekleşen dünyanın en büyük reggae festivali Rototom Sunsplash olmak üzere üç büyük yurt dışı festivaline katıldılar. Geçen seneler içinde verdikleri sayısız konser, zaman içinde ekibin kemikleşmesi ve dolayısıyla su gibi bir uyum yakalamış olmaları, üstüne üstlük bahsi geçen uluslararası festivallerde görmüş oldukları ilgiyi üst üste koyarak Sattas’ın giderek sağlamlaştırdığı yerin sırrının bu işi gerçek bir “inatla” yapmaları olduğunu hissediyorum. Şayet başka şartlar altında yaşıyor olsaydık kararlılık, istikrar, sebat gibi sözcükler de pekala işimizi görebilirdi fakat mevcut şartlar düşünüldüğünde 13 senelik, her istediği şarkıyı kalburüstü bir orkestrasyonla reggae türünde yorumlayabilecek ve sahne performansında üstün bir seviyeye ulaşmış veteran bir gruptan bahsettiğimiz şu vakada Sattas’ın önce var olmak, sonra da varlığını sürdürebilmek için temel motivasyon kaynağı ancak “inat” olabilir. Burada bir dipnot düşerek uzun senelerdir birlikte çalıştıkları Burçin Özdemir’in menajerlik hünerlerinin Sattas’ın bugün geldiği nokta üzerindeki hakkını da teslim etmem gerek. Bir grubun başına gelebilecek en iyi şey birlikte çalışabileceği değil de “aile” olabileceği, derdini anlayan ve onu sahiplenerek doğru yöntemlerle temsil eden bir menajerdir herhalde. Menajer grubu rezil de eder vezir de. Burçin Özdemir‘in Sattas ile iş birliği ikinci durumun kayda değer örneklerinden.

Sattas’ın bilhassa ilk albümünü yayınladıktan sonraki dönemde yürüyerek değil de dağları delerek, yararak açtığı yol sayesinde peşinden gidebilen birkaç reggae grubumuz daha var şimdilerde. Sağlam adımlarla ilerleyenler de var, henüz yolun başında olan ve öğrenecek çok şeyi olanlar da… Onlar da albümler yayınlıyor, konserler veriyor; Sattas yeri gelince onlara yol gösteriyor, destek atıyor, ya da Sattas’ı utandırmayacak bir biçimde ifade edeyim, bir reggae sahnesi ve bu sahnenin müzisyenleri arasında bir dayanışma ortamı oluşmasına seve seve öncülük ediyor. Uzun lafın kısası Sattas bunca senedir bildiği yolda yürümüş, kendini geliştirmeye çalışırken tevazuyu elden bırakmamış -ki bu da en büyük handikaplarından biri olabilir-, reggae müziği hem icra etmek hem de onun ne olduğunu, ne olmadığını anlatmak için enerji tüketmiş, kendine yol açmakla yetinmeyip peşinden gelenlere ışık tutmuş bir grup.

“BİR BEN MİYİM?”

Sony Music tarafından yayınlanan “Bir Ben Miyim?” EP’sinin kayıt ve mix’i Ozan Öner (Josephine Stüdyo) tarafından gerçekleştirilmiş, mastering’i ise Çağlar Türkmen‘e ait. Çıkış parçası Duman’ın “Seni Kendime Sakladım” (2004) albümünde yer alan, dillere pelesenk olmuş “Aman Aman”ın reggae-dub türündeki bir yorumu. Her ne kadar klişe tabirle alışkın olmayan kulaklara “reggae parçaları hep aynı” gelse de çoğumuzun gidemediği kadar uzaktaki bir adadan doğan reggae müziğini icra etmek, reggae’nin felsefesini anlamak hiç kolay değil. Hep söylediğim bir şey var: reggae’nin kötüsü hiç çekilmiyor. Sattas hala öğrenme aşamasında olduğunu her fırsatta tevazu ile dile getirse de yukarıda da bahsettiğim gibi Sattas’ın artık herhangi bir parçanın üzerinde çalışıp reggae tarzında yorumlamak istediğinde ortaya nitelikli bir sonuç çıkartamaması pek muhtemel değil. “Aman Aman” da gerek dub dokunuşlarıyla, gerek güçlü brass bölümleriyle, gerekse de Orçun’un parçanın hissiyatını yakalayan vokaliyle dinleyiciye kendisini yadırgatmayacak, dört başı mamur bir reggae uyarlaması olmuş. 4 Şubat‘ta Babylon Bomonti‘de gerçekleşen Bob Marley Doğum Günü Kutlaması‘nda parçayı seyirciye ilk defa çalmalarına şahit olduğum anda Sattas’tan çok salondaki kalabalığı seyretmeyi tercih ettim. Seyircinin hızlı ve coşkulu reaksiyonu beni şaşırtmadı, her şey beklediğim gibi gelişti.

EP’nin ikinci parçası “Bir Ben Miyim?” ise yaklaşık bir senedir Youtube’ta bulunan akustik canlı performans kaydını ilk izlediğimden beri bende güçlü hisler uyandıran, yüzlerce defa dinlediğim bir parça. (Bu aşırı dinlemelerin bünyemde yarattığı akustik bir Sattas konseri dinleme arzusunu ise üzerimden atamıyorum, ilgililere duyurulur. Gerçekten de artık Sattas’ın akustik konser projesi fikrini düşünmesi hiç fena olmaz.) Parçanın canlı kaydına bu kadar fazla alıştığım için stüdyo kaydını yadırgayacağımdan, hatta beğenmeyeceğimden neredeyse emindim. Neyse ki isabetli bir seçimle pek değişikliğe gitmeden, canlı kayıtta yakaladıkları tadı stüdyo kaydında da korumayı tercih etmişler. Zira parça fazlasıyla olmuş, oturmuş bir parçaydı; fazla müdahaleye lüzum yoktu. Sattas’ın “Bir Ben Miyim”de alaturka ezgileri reggae ile birleştirirken yakaladığı doğallığın üzerine gitmesi, bundan sonraki çalışmalarında yerel tınılara daha fazla yer vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü klişe tabirle bu sentezi bayağılaştırmadan ve oryantalizm tuzağına düşmeden kotarabilecek kadar her iki müziğe de hakimler. Bu parçada yakaladıkları reggae sound’unun özgünlüğünü bir albüme yaymalarını ve yakaladıkları bu kanaldan biraz yürümelerini ümit ediyorum. Yerel tınıları reggae’ye entegre etmekteki yetkinlikleri tatminkar işler ortaya çıkararak hem yerelde hem de globalde yollarını açabilir.

METALLICA DİYE BİR GRUP BULDUM ÇOK İYİ

Bu yazının başlığı sıklıkla kullanılan “Metallica diye bir grup buldum çok iyi” muhabbetine referansta bulunuyor. Şakaysa komik değil, gerçekse çok komik demek isterdim ama maalesef gerçekse de hiç komik değil, aksine içler acısı. Geçen gün bir arkadaşımın bugünlerde müzik ortamlarındaki konjonktüre dair zikrettiği “distopyayı yaşadık” lafını hatırlayarak eklemem gerekiyor ki bu içler acısı Amerika’yı yeniden keşfetme durumu son zamanlarda bizim absürt gerçekliğimiz haline geldi. Madem öyle, benim de bir katkım olsun isterim, karşınızda son keşfim, genç yetenek: Sattas.

Şimdi yazdığım her şeyi unutun. Varsayın ki bu yazı memleketin çok değerli bir gazetesinin en az kendi kadar değerli bir köşesinde yayınlanıyor ve epi topu 700 vuruşluk yer kaplıyor:

Geçen hafta keşfettiğim yeni bir grup var: Sattas. 9 kişilik koskoca bir orkestra, belli ki her biri ayrı ayrı çok yetenekli müzisyenler… Hem de nereden akıllarına gelmişse Türkiye’de reggae yapıyorlar! Ne yalan söyleyeyim Bob Marley dışında reggae dinlemişliğim yoktur, türü pek de sevdiğimi söyleyemem. Fakat Sattas, Duman’ın “Aman Aman” parçasını reggae janrında yorumlamış, bir de güzel olmuş ki! Arabamda, ofisimde dinlemeye doyamıyorum. Dilerim ki bu single bir uzunçalar albümün habercisidir de grubun kendi şarkılarını da dinleyebiliriz. Müzik zevkine güvendiğim bir arkadaşımdan duyduğum kadarıyla konserleri de pek eğlenceli geçiyormuş, en yakın zamanda gidip görmek lazım… Sattas’ı keşfetmekte siz de daha fazla gecikmeyin. Memlekette güzel şeyler de oluyor; böyle genç yetenekler içimi umutla dolduruyor.

Yukarıdaki hiçbir yerden alıntı olmayan benim fantezi ürünümden ibaret ve yalnızca çok kıymetli 3,5 dakikamı harcayarak yazdığım yazının bir gazetenin hafta sonu ekinde karşınıza çıktığını düşünün. Bu türden bilgi eksikleriyle dolu, haddinden fazla geç kalmış, vasat bir tavsiye yazısının bir çırpıda Sattas’ın 13 senedir verdiği emekten ve ürettiği müzikten daha fazla dikkat çekmesi mi daha trajik olurdu yoksa böyle bir yazının yazılma ve o değerli köşenin yazarının dikkatini çekme şerefine bir grubun ancak sevilen bir şarkının ses getirecek bir cover çalışmasıyla nail olması mı?

MUHTEMEL SENARYO

Bundan birkaç ay önce haberi alıp parçayı dinlediğimden beri “Aman Aman”ın yayınlanmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Akabinde yaşanacakları görmek için. Aklımdaki baskın senaryo şöyle: Muhtemelen 2017 yazında “Aman Aman” beach’lerin popüler şarkılarından olacak, hatta önümüzdeki birkaç ay içinde Sattas’ın ismini duymayan kalmayacak, Athena sayesinde “ska diye bir müzik türü” olduğunun öğrenilmesi vakasına benzer biçimde “reggae”nin de keşfedilip alelacele egzotikleştirileceği içerikler hazırlanacak. Veeee en güzeli de ana akım medya Sattas’ı “keşfedecek”, televizyonda Sattas’a daha sık rastlayacağız, gazetelerin hafta sonu ekleri ile magazin dergilerinde boy boy fotoğrafları ile hep aynı sorulardan oluşan röportajlar göreceğiz: “Reggae yapmak nereden aklınıza geldi?”, “Türkiye’de reggae yapmak nasıl bir şey?”, “9 kişi zor olmuyor mu?”, “Albüm çıkartacak mısınız?”, “Yurt dışında konser vermeyi düşünüyor musunuz?”… Röportaja giden kişiler iki saatlik bir ön araştırmaya bile tenezzül etmediklerinden bu basmakalıp sorular hiç değişmeyecek.

“Aman Aman”ın dinleyici tarafından algılanması ve bu algının Sattas’ın yeniden konumlandırılmasındaki etkisi yukarıdaki senaryo ile de gerçekleşebilir, ezber de bozabilir. Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.  Sonuç ne olursa olsun Sattas’ın takdire şayan inadını elden bırakmaması, şimdiye kadar ne yapıyorsa yine aynı şekilde yoluna devam etmesi lazım. Sattas’ın hikayesinde kapıları açacak anahtar bundan sonra da ancak “inat” olabilir gibi görünüyor.  Zira hal ve gidişat burada uzun uzadıya anlattığım şekildedir; anlamak isteyene ayan beyan, işine gelmeyene arapsaçı.

Bundan sonraki çalışmalar için Sattas’ın arayı bu kadar açmamasını diliyor, sahne repertuarına ekleyeceği yeni parçaları konserlerde dinlemek için sabırsızlanıyorum. Sattas’la bir defa yolu kesişmiş olan dinleyicinin grubun çalışmalarına olan ilgisini kaybetmesi, takibi bırakması pek muhtemel değil, hele ki bu ilk karşılaşma bir canlı performans esnasında gerçekleşmişse. Yeter ki Sattas önümüzdeki senelerde üretkenliğini daim kılabilsin.

Ayrıca geçtiğimiz haftalarda Sattas’tan Orçun Sünear‘ın konuk olduğu Radyo Kanyon‘daki Bir Baba Indie programının kaydına da şuradan ulaşabilirsiniz.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

BBI Mix: “Elektronik #1”
Mekan Farklı, Anlatıcı Aynı: Seretan – “Transference”

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!