MIX Festival “Bence” Nasıldı?

Oradaydık

Gittik, gördük, dinledik, eğlendik… Peki nasıldı MIX Festival? En azından benim açımdan… Önce bir özet geçeyim.

En sevdiklerim: Büyük Ev Ablukada, Ceza

Beğenmediklerim: Oi Va Voi, Eypio & Burak King

Öncelikle girişteki standlar ve etkinliklerden bahsetmek gerekirse karnınızı doyurabileceğiniz, dondurmanızı yiyebileceğiniz, farklı şeyler deneyebileceğiniz ve satın alabileceğiniz hoş bir mekandı. Genel olarak bütün istekleri karşılıyordu. Çalışanların istisnasız tamamı güler yüzlü insanlardan oluşuyordu. Sanırım en çok “Bu insanları nasıl mutlu ederiz?” diye düşünülmüş, ki tam olarak ihtiyacımız olan şeydi. Her yerde, her an birileri size güler yüzüyle “Hoş geldiniz” deyip şaşırtabilir. Hiç birinin somurttuğunu görmedim, gerçekten tebrikler. Mesela Tuborg standındaki çocuğa “Bira paralı mı?” diye sordular. Hiç bir şekilde somurtmadı veya karşısındakini küçük görmedi. Aksine gayet güler yüzlü bir şekilde fiyatını söyledi. Konser ve festivallerdeki en büyük açığı bu şekilde kapattığınız için teşekkürler.

Visual Reality

Genelde konserlerde şöyle bir ikilem vardır. İçkiyi gitmeden önce mi yoksa gidince mi içeceğiz? Gitmeden önce içersek erken olacak, gidince içersek boşuna bir ton para vermek zorunda kalacağız. Bir de işin, kendini kandırılmış gibi hissetmesi durumu var. Şahsen ben böyle hissediyorum biraya 15-20 lira para verdiğimde. Haliyle 2 tane içip bırakıyorum. Ya da hiç içmiyorum. Ama MIX Festival‘de bira 12 TL, happy hour içerisinde 9 TL’ydi. Bu sayede günlük 5-6 bira tükettim. Alan mutlu, veren mutlu…

Fotoğraf: Kadri Karahan

İşin müzik kısmına gelecek olursak Cuma günü ilk dinlediğimiz grup Sattas oldu. Bizim için süper bir başlangıçtı. Daha öncesinde genel olarak Türkçe sözlü Reggae parçalarını dinlemiştim ama sahnede benim izlediğim kadarıyla genelini İngilizce ağırlıklı parçalarını söylediler. Vokalist Orçun Sünear‘ın çılgın dansları ile dinlemek dışında izlemek de bir o kadar zevkliydi. Genel olarak sahne performanslarının kayıtlarından daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Bu durum genelde tam tersi olduğunda can sıkıcı olabiliyor. Onun da örneklerine değineceğim.

Fotoğraf: Kadri Karahan

Daha sonrasında benim çok merak ettiğim ve beklentimin yüksek olduğu grup In Hoodies‘i dinlemek için Stüdyo Sahnesi’ne geçtik. Müzik konusunda çok hevesli oldukları ve içlerindeki heyecanı gözlerinden anlamak mümkündü. Sahne performanslarını gözüm kapalı dinlesem, profesyonel bir İngiliz grubundan ayırmazdım kesinlikle. Beni hayal kırıklığına uğratan şey, Stüdyo Sahnesi’nin ufak, duvarlarının taş olmasından dolayı reverbasyonun can sıkıcı bir boyuta ulaşabilme potansiyelinin olmasıydı. Muhtemelen bu sahne tasarlanırken taş duvarlar hoş ve doğal bir soundu olması için koyuldu ancak kontrol edilmeyince rahatsız edici bir hale gelebiliyor. Ses seviyesi -benim açımdan- katlanamayacak derecede fazlaydı. Ancak üç şarkı dinleyebildik ve sonrasında Sattas’a geri dönmek zorunda kaldık. Hatta ikinci şarkıyı dinlerken gidecektik ancak dinleyici sayısı az olduğu için terketmek istemedik.

She Past Away benim gerçekten hayranı olduğum bir grup. Uzun zamandır canlı dinlemek istiyordum ki, MIX Festival‘de denk geldi de dinleyebildim. Sanırım Türkiye dinleyicisi kendilerinin yurt dışında daha ünlü olmalarına üzülmüş gibi dop doluydu. Eğlendirmeyen, ancak bir o kadar dans ettiren bir grup varsa o da She Past Away‘dir. Bu şekilde devam ederlerse müzik tarihinde isimlerinin bolca geçeceğini düşünüyorum. Ayrıca In Hoodies‘den sonra ses seviyesi sorunu ortadan kalkmıştı. Kulaklarımız patlamadan müzik dinleyebildik.

Fotoğraf: Kadri Karahan

Açıkçası Che Sudaka hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve hiç dinlememiştim. İspanyol grup, müzikten çok eğlendirmek ve sahne şovlarına ağırlık vermiş. Bol bol dans, bol bol eğlenceli müzik..

https://www.instagram.com/p/BK_ZPVuD_ye/?taken-by=birbabaindie

Ayşe Tütüncü & Emre Karabulut Dörtlüsü‘nü de daha önce hiç dinlememiştim. Konser Drama Sahnesi’ndeydi. Genel olarak 1800’lü yılların bestelerini andırdı bana. Bir karmaşadan düzene doğru giden, lineer bir çizgi gibiydi. Davulcularını gerçekten tebrik etmek istiyorum çünkü Türkiye’de bu kadar kontrollü davul çalmak pek görülmeyen bir şey. Ne kadar sert, ne kadar karmaşık o kadar iyi gözüyle bakıldığı için davulculuk böyle bir şey olarak görülüyor fakat aslolan o davulun tuşesine ne kadar hakim olduğundur.

Açıkçası Büyük Ev Ablukada‘yı pek beklemiyordum. Yani kendilerine karşı ilgim biraz dağılmış gibiydi ama tabii ki dinleyecektim. “Naber lan?” diye sahneye geldiğinde biraz itici geldi doğrusu. İlk şarkıyı söylemeye başlayıp, ilk danslarını ettiğinde ne kadar şaşırdığımı size anlatamam. Zaten Fırtınayt albümünü söyleyeceklerini bile unutmuştum ki o dans ettiren elektronik ritimleri ve synthleri duyduğumda gerçekten bayıldım.

https://www.instagram.com/p/BK_pfqzBJ6w/?taken-by=cihadst

Böyle soluk, vurdumduymaz bir vokale ancak böyle bir sound giderdi. O yüzden bu konuda hiç şüphe duymamalarını, aynen oldukları gibi devam etmelerini istiyorum. Albümün Spotify’a düşmesini de sabırsızlıkla bekleyeceğim. Keşke takip etseymişim de bu yeni soundlarından daha erken haberim olsaymış. YouTube yorumlarından birinde şöyle bahsetmiş arkadaş; “Sürekli aynı şeyi yapıp parayı kırmak yerine müzikal bir arayış ile risk alınmış. Saygı duyulur.” Özetlemiş bence.

Büyük beklentim olanlar arasında da VEYasin‘in bir diğer projesi Hey! Douglas vardı. Açıkçası kendisinin nasıl bir müzisyen ve prodüktör olduğunu bildiğim için kendisini eleştirmeye gönlüm el vermiyor, belki haddim bile değil ancak yalan da söyleyemem sonuçta. Büyük Ev Abluka‘da o kadar fazla dans ettik ki, bu Hey! Douglas’da da devam etsin istemiştim ama ne yazık ki olmadı.. Etrafıma baktığımda süper eğlenen insanlar da olmadığı için sorunun kendimde olmadığını düşündüm. Şarkılarını dinlemekten çok keyif alıyorum, çok başarılı işler ama neden böyle oldu bilmiyorum. Belki de benim kendisinden beklentim hatalıdır ve kafamdaki amaca hizmet etmiyordur.

İkinci gün Rap ağırlıklıydı. Türkçe Rap’de yapılan işleri kısmen takip ediyorum ve neler yapılıyor, kimler iyidir biliyorum. Eypio‘nun geçmişte yaptığı işlerin çoğunu, A.P.O olduğu zamanları ve kendisini biliyorum. En son Günah Benim parçası her kesimin dinlediği bir parça haline geldi. Rap dinlemekten utanan insanlara son ses rap dinlettiler. Sahnede ise Günah Benim‘in aksine eski soundlarını dinlettiler bize. Ancak eleştirilerim olacak. Şarkının sözlerini anlayalım diye yaptıklarını düşünüyorum ama Eypio‘nun mikrofon sesi o kadar açıktı ki, altyapı zor duyulur haldeydi. (Evet biraz abarttım.) Ama bilerek yaptıkları belli çünkü 9 Canlı‘nın sesi süper geliyordu. Asıl sahne onunmuş gibiydi. Seyirciyi yakalamayı çok geç başarabildi ve ne yazık ki eğlendiremedi. Eypio’yu da kayıtları güzel, ama canlı performansı kötü sınıfına ekliyorum.

Ozbi‘yi çoğu kişi gibi Gezi Parkı zamanında yaptığı Asi klibi sayesinde tanıyorum. Seneler sonra tekrardan YouTube’da denk gelip yeni işlerini de takip ediyordum zaman zaman. 15 dakika arada dinleyelim bakalım diyerek Amfi Sahnesi’ne geçtik. Başlangıçta ses problemleri yaşasa da profesyonel bir müzisyen gibi sakin bir şekilde üstesinden geldi. Kliplerindeki gibi tiyatral yanını sonuna kadar kullandı ve seyirciyi kendine çekti.

Kendisinin sadece bir rapçi değil, (sadece rapçi olmak da kötü bir şey değil, yanlış anlaşılmasın) aynı zamanda çok iyi bir müzisyen ve tiyatro oyuncusu olduğunu düşünüyorum. Aynı vakitlerde Mode XL de sahne alacağı için sahnesinin tamamını izleyemediğimiz için üzüldük. Daha sonrasında kesinlikle bir konserine gideceğiz.

Mode XL de Stüdyo Sahnesi’ndeydi. Grup için şanssızlık diyebilirim çünkü ses seviyesi yine kısmen fazlaydı ve tiz sesler yankılandıkça daha da yankılanıyordu. Bu sebepten şarkıların yükselişe geçtiği kısımlarda katlanılamaz bir hal alıyordu. Onun dışında, profesyonellikleri gözlerinden anlaşılıyordu. Ozbi‘de olduğu gibi Mode XL de bir orkestra ile sahne aldı. Sanırım bu insanların rap müziği müzik olarak görmeyişine etkiye tepki olarak doğdu. Yurtdışındaki bu tarz işleri pek takip etmediğim için karşılaştırma yapamıyorum ancak sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Ama ben sevdim, Rap’e yakışmış!

Fotoğraf: Kadri Karahan

Ceza‘nın sahnesini de en son Rock’n Coke‘da, Dream TV‘de izlemiştim. O zamanlar oldukça küçüktüm sanırım üzerinden en az 12 yıl geçmiş olmalı. Breakdance’ın tavan yaptığı zamanlarda Nefret‘in İstanbul şarkısını dilime dolamıştım. Şimdi sorsanız şarkının ilk kısmını muhtemelen ezbere söyleyebilirim. Ceza, bu işin en iyisi olduğunu sahnede o kadar fazla hissettirdi ki.. Bütün şarkılarının altyapılarını değiştirmiş ve orkestra ile kaynaştırmış. Orkestrası da KES olunca ayrı tadından yenmez olmuş. Büyük Ev Ablukada‘yı dinlediğimde bir kere “Oha” demiştim, bir diğer ‘oha’yı da Ceza‘da söyledim. Ölmeden önce kesinlikle canlı dinlemeniz, izlemeniz gerekenlerden…

Oi Va Voi‘yi dinledik sonra ilk şarkıda yaşadığım hayal kırıklığını şu an burada anlatabilmemin imkanı yok çünkü benim gözümde süper bir yerleri vardı. Ama şu an o ruhsuzlukları, sahnedeki başarısızlıkları beni çok üzdü. Sıradan bir amatör grup havası vardı sahnede. Aslında sahnelerinde bir hata da yapmadılar, ama ruh, bir grubu her zaman öne taşıyan en büyük unsur.

Baba Zula‘dan çok fazla beklentim yoktu çünkü müzik tarzları pek beni yansıtmıyor. Fakat bu tarz; “az albüm – çok konser” gruplarında genelde görülen şey, sahnede tamamen farkı olmaları zaten. Ve Baba Zula‘da da bunu yaşadım. Sahnelerinin ancak %10’unda vokal varken, geri kalanı enstrümental bir havadaydı.

Seyirciyi ve bizi eğlendirip, dans ettirirken, bir anda değişip sizi üzebiliyor. Sesçilerinin (Aras Tüysüz) benim hocam olduğundan mıdır bilmiyorum, sound süperdi. Stüdyo Sahnesi’nin o katlanılmaz reverbasyonu bu sefer kulağa hoş geliyordu. Ayrıca sahnede ramazan davulcusu kullanılma fikrini bu kadar seveceğimi hiç düşünmezdim.

Gitmeden önce kapanışı Ahmet Aslan ile yaptık. Şarkının ortasında -çalıp, söylerken- gitarın akorunu değiştirebilmek için sanırım usta olmak gerek? Gitarist olmadığım için bunun zorluk seviyesi hakkında bir fikrim yok ama çok havalıydı. Kusursuzdu Ahmet Aslan, o yüzden çok da fazla yorum yapamıyorum.

MIX Festival çok güzeldi genel olarak. Gerçekten sesler arası deneyim kavramını dibine kadar karşılıyordu. Alternatif gruplar için bu tarz etkinliklerin daha çok yapılması ve amatör grupların desteklenmesi taraftarıyım. Bu festivali düzenledikleri için organizatörlere minnettarız. Bir daha yapsınlar, yine gideriz.

NOT: Daha fazla görsel için: instagram.com/birbabaindie hesabına bakabilirsiniz.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Başka bir Bohemian Rhapsody Deneyimi
Ankara’dan Nordik Açılımı: “ANKARA NORDİK MÜZİK FESTİVALİ”

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!