Suriyeli Mültecilerin Şarkıları

Gönül İşi

İfade özgürlüğü dolayısıyla kolayca tutuklanabileceğiniz bir yerde, mülteciler duygularını ifade etmek için cesur bir şekilde müzik ve şiire dönüyorlar. Alexandra Petropoulos anlatıyor:

Abu Abdullah, yara izi olan çehresi büyük bir dikkat içerisinde, melankolik bir melodinin özünü keşfederek ritmik bir şekilde udunu tıngırdatıyor. Mohamad Isa Almaziodi‘nin duygusal bir süsle dolu dirençli ve melismatik sesi, iç çekerek ve tekrar ederek, alçalarak ve yükselerek- nefesi tükenene ve sözün bittiği yere gelene kadar yükseliyor. Mohamad şarkısında hayatın ne kadar garip olduğunu, gecelerin ne kadar sert geçtiğini anlatıyor: “Evimiz çok uzak bir hale geldi, çok uzak.” Fakat şarkısını bitirmeden memleket özleminin kasveti basıyor, başını ellerinin arasına alıyor ve ağlıyor. Ait olduğu topraklara, geride bıraktığı babasına ağlıyor.

Abu ve Mohamad, Suriye sınırı yakınlarında, Mafrak/Ürdün’ün birkaç kilometre doğusunda bulunan bir mülteci kampı olan Zaatari’nin yerleşikleri. Esas olarak Temmuz 2012’de Suriye’deki savaştan kaçanlar için geçici bir yerleşim yeri olarak kurulan Zaatari, şu an yaklaşık olarak 79.000 mülteciye ev sahipliği yapmakta ve beş kilometrelik bir alana yayılmakta.

Geçen yıl Kasım ayında Recording Earth‘ten iki İngiliz film yapımcısı Olly Burton ve Alex Blogg; Zaatari’nin, oradaki yerleşiklerin ve müzik aracılığıyla mücadelelerinin hikayelerini anlatan kısa bir belgesel serisi çekmek amacıyla kampı ziyaret etti. Birkaç müzisyen ve bir şairle görüştükten sonra neredeyse bütün şarkıların ve şiirlerin tek bir temayı paylaştığını çabucak keşfettiler: Suriye, hasret ve memleket özlemi.

Şarkılar, oradaki yerleşiklere kamptaki hayatlarıyla ve onları yıkıp geçen ev özlemleriyle başa çıkma imkanı sunuyor. “Sanatçılar şarkı söylerken ve Suriye hakkında düşünürlerken gerçekten başka bir yere gidiyorlar.” diyor Burton. “Mohamad ağlamaya başladığında, onun gerçekten orada olduğunu ve Suriye’deki babasını düşündüğünü hissediyorsunuz.” Günün erken saatlerinde Mohamad babasıyla görüşmüş ve ölümcül derecede hasta olduğu haberini almış ve babasını tekrar göreceğe benzemiyor. “O, Suriye hakkındaki şarkıyı söylüyor, hasret dolu hissediyordu ve sanki gerçekten oradaymış gibiydi. Sonra bir anda pat diye bunun dışına çıktı ve orada olmadığını anladı. O bir karavandaydı, bir mülteci kampında.”

Mohamad, “The Camel Shephard” isminde, bir çobana Suriye’ye tekrar yemek, su ve memleket hasretini götürmesini rica ettiği başka bir şarkı da söylüyor. Şarkıda çoban “Yapamam kardeşim, Aziz Suriye’ye giden yol güvenli değil.” diye cevap veriyor.

“Zaatari’ye yaşadığımız korkudan dolayı mülteci olarak geldik.” diyor, kamptaki çoğu insanın da geldiği yer olan, Suriye’nin güneyindeki Daraa’dan kaçan eski polis Ziad Qaem Al Masri: “Suriye’deki son durum tarif edilemezdi. Çok vahşiydi.”

Zaatari’deki pek çok mülteci şiddete ve korkunç şartlara rağmen olabildiğince evlerine tutunmaya çalışmışlar. Burton “Sadede gelirsek artık orada kalamazlardı.” diyor: “Şehirleri işgal altındaydı, evet; ama bu durum onları kalmayı istemekten alıkoymadı. Suları bitip altyapıları çökene kadar. Gitmekten başka çareleri kalmamıştı, orayı terk etmeleri gerekiyordu.”

 

Ait oldukları yeri terk etmeye zorlanan Zaatari’nin yerleşikleri, her mülteciye tanıdık gelen bir araftalar. Şiddetten uzak bir

sığınak buldular, ama bu sığınak, belirsizliğin kara bulutlarıyla gölgeli: Tekrar geri dönebilecekler mi? Bazı örgütler ve hayır kuruluşları, Recording Earth’ün ziyaretini ayarlayan Fransız Sivil Toplum Kuruluşu ACTED gibi, çoğu mülteci orada bu altyapının faydasından yararlanacak kadar uzun süreli kalmaya inanmak istemese de bir altyapı kurmayı deniyorlar.

Mülteciler, ait oldukları Suriye’den kalıcı şekilde ayrıldıklarını kabul etmek istemezken yaralarını sarmak için müziğe ve şiire dönüyorlar. İfade özgürlüğünü elde etmek onlar için ne evlerinde ne de Ürdün’deki kamplarında kolay değil. Suriye sınırına sadece 15 km uzağa kurulan Zaatari’de güvenlik önlemleri (mültecilerin, Ürdünlülerin ve STK çalışanlarının iyiliği için) oldukça sıkı. Mülteciler herhangi bir şey yapmak için, orayı terk etmek için bile izin istemek zorundalar  ve kendilerini ifade etmek tehlikeli bir oyun. Şu an kampta yaşayan ve öncesinde yazdığı bir şiir sebebiyle 6 ayını bir Suriye hapishanesinde geçiren şair Raed Al Hussein bunu çok iyi anlıyor: “Bir şey yazdığım sırada çok tedirginim. Bazı insanlar tek bir kelime için 20 yılını hapishanede geçiriyor. Bütün cesur yazar ve şairler Arap Dünyasının dışındalar.”

Burton, mültecilere soru sorduğunda onların çoğu zaman ihtiyatlı, kendilerini koruyarak ve üstü kapalı cevaplar verdiklerini belirtiyor. “Konuştuğumuz insanlardan tam olarak cevaplar almak çok zor, çünkü çok ürkekler. Aileleriyle kampta yaşamak zorundalar ve uzağa gönderilme riskini alamazlar.” Fakat müzik ve şiirin samimi rahatlatışıyla bireyler kendilerini ifade etmenin bir yolunu buluyorlar.

Elem ve özleme dair deneyim paylaşımı kampın müziğine ve şiirine ilham veriyor.Sanatçının bir umut ışığına tutunmaya çalışmasına rağmen kara bulutlar dokunduğu her şeyin ardında bir gölge bırakıyor. “İçerisinde yaşadığımız acı, içimizdeki üzüntü ve elem bizi yazmaya zorluyor.” diye açıklıyor Raed. “Bazen aşk hakkında yazmayı deniyorum, ama siyaset her zaman aşka üstün geliyor. Yaşadığımız acı ve üzüntü yazmaya olan ihtiyacı artırıyor. Ne hakkında yazmaya çalışırsam çalışayım kendimi üzüntü hakkında yazarken buluyorum. Bir aşk mektubu yazarken, içerisinde acı ve üzüntü buluyorum.”

Kamptaki herkes birini kaybetmiş, anne veya babasından birini, sevgilisini ya da çocuğunu. “Kalbimde çaresizlik var ve gözlerim yaşarıyor. Mutlu değilim. Stresimi azaltmak için şarkı söylüyorum.” diye şarkı söylüyor Zaatari’nin eski yerleşiklerinden Fatima Al Hariri. Burton “Onunla görüşmek en zorlarından biriydi.” diyor. “Onun kampına doğru yürüdüğümde bana oğlu gibi baktığımı söyledi. O noktada koptu ve biz orayı terk edene kadar ağlamayı sürdürdü.” Faatima, Zaatari’ye 4 yıl önce diğer iki çocuğuyla gelmiş. Geri kalanı ardında bırakmak zorunda kalmış: “Tanrı’dan onları korumalarını diliyorum. Burada iyiyiz, ama mutlu değiliz. Yorgunuz, çünkü sürekli düşünüyoruz.” Çaresizlik içinde şarkılarını oğlu Saed için söylüyor:

‘I could not sleep last night, like other people would
There is a lot of misery in my heart, and my eyes are tearing
Saed, I wish I did not leave my country
Saed, I wish I stayed and did not see how weak my people became
Oh I would like to ask the dead, what it feels like to be dead?
Death is better than life sometimes
You know better’

Her şeye rağmen Zaatari’deki mülteciler umutlarını kaybetmeyi reddediyorlar. Zaatari’nin müzisyenleri ve şairleri hala çaresizce geleneklerine ve memleketteki anılarına tutunuyorlar, bir gün memleketlerine dönüp şarkılarını ve şiirlerini düzenlemeyi umuyorlar. “Zaatari’de kaldığım süre boyunca rebap çalmayı öğrendim.” diyor eski polis Ziad “Sevdiklerimizi geride bıraktığımız gün rebabı öğrenmeyi kafama koymuştum. En sevdiğim enstrüman rebap. Rebap duygularını -üzüntü, endişe veya mutluluk olup olmadığını- ifade edebiliyor;. Bu yüzden çalmayı seviyorum, sevgilim gibi. Sevgilim. Hislerin parmak uçlarındaymış gibi.”

Recording Earth’ün Refugee Music Project web sitesinden ve Facebook sayfasından bahsi geçen mültecilerin ve diğerlerinin hikayelerini takip edebilirsiniz.

Bilgilendirme: Cansu Demirer‘in tercümesiyle yayınladığımız bu yazı, www.songlines.co.uk internet sitesinde, Alexandra Petropoulos imzasıyla yayınlanmıştır. Metnin orjinalini www.songlines.co.uk/world-music-news/2016/01/songs-of-the-syrian-refugees linkinden okuyabilirsiniz. Yazı içerisinde paylaştığımız tüm yazılı ve görsel materyaller, orjinaline bağlı kalarak yayınlanmaktadır.

This article translated by Cansu Demirer has been published on www.songlines.co.uk web site with the signature of Alexandra Petropoulos. You can read the original text on www.songlines.co.uk/world-music-news/2016/01/songs-of-the-syrian-refugees link. All of the written and visual materials shared in the paper have been published as adhiring to the originals.

 

Tags: , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

BBI YERLİ #38 | “Ancak ve Ancak”
Nihil Piraye’den Yeni Single Serisi: “Değildir”

Yazar

Bize Katıl!