RÖPORTAJ | KAM – “üretmek, paylaşmak ve güzelliklerin çoğalması…”

Röportaj

2013 yılında Rock’n Coke’da Yasemin Mori‘ye eşlik eden Can Ömer Uygan‘ı izlediğimde çok etkilenmiştim. O günden bu yana ismini nerede görsem bir döner bakarım, dinlerim. İyi müzisyen, iyi müzik için doğru düşüncelerle kendini donatmış özel bir adam. KAM‘la tanışmam da onun vesilesiyle oldu. İlk kez canlı izlemeden evvel KAM’ın onun etrafında şekillendiğini düşünüyordum ama KAM başlı başına bir grup ve güzel bir proje. Dinletiyor ve izletiyor.

2010’dan bu yana müzik yapan KAM’ı sizlere daha yakından tanıtmak, el ele tutuşturmak için kendilerine sorular yönelttik. Lafı uzatmadan sorular ve cevaplarla sizi baş başa bırakalım.

***

KAM, kuruluş tarihi 2010’u gösteriyor. Sessiz geçen bir 6 yıl diye tanımlayabilir miyiz? KAM’ın kuruluşundan ve bu 6 yılından bahsedebilir misiniz?

CAN ÖMER UYGAN: O dönem hali hazırda yaptığım bazı parçalar ve bu parçaları bir grup çatısı altında toplama fikri vardı. Bir şekilde önce isim karşıma çıktı; anne tarafım bundan 6 – 7 kuşak önce Aydın’da yerleşik hayata geçmiş yörüklerden. Yörükler ve göçebe toplumların kültürlerine bakınırıken KAM ismi ile karşılaştım. Coğrafyasına göre farklı anlamları olan bir kelime; Osmanlıca’da; zaman, yüzyıl, sese kulak vermek, Farsça’da; zevk, dilek ve mutluluk anlamında, Anadolu ve Orta Asya’da da; ozan, şifacı, destan anlatıcısı ve şaman olarak anlamlanıyor. Bu karşılaşma sonucunda KAM ismi gruba ‘‘konmuş’’ oldu. İlk konseri 2011 Mart ayında, Şenol Küçükyıldırım’ın davetiyle Başka Şeyler Başka Sesler Festivalinde verdik. Grubu hayata geçiren bu ilk kadrosunda ben (trompet-fx) ve o dönem ev arkadaşı olduğumuz Taner Yücel (gitar-fx), Fehmican Gözüm (saksafon-fx) ve zaman zaman bizim evin salonunda bi şekilde bir projeksiyon bulup trompet ve görseller olarak takılmalar yaptığımız Candaş Şişman (görseller) olarak sahne aldık. Bu konserden sonra ki 6 yıl içinde kadro bir kaç kez daha değişti, yeni parçalar eklendi, aranjmanlar gelişti ve hepsi de grubun gelişmesinde rol oynayan değerli müzisyen arkadaşlarımızdır. Artık KAM olarak kemik kadroyu oluşturduk; Ethem Saran (Davul), Cansun Küçüktürk (Gitar), Okan Kaya (Bas), Can Ömer Uygan (Trompet&Flugelhorn) olarak yola devam ediyoruz.

KAM’ı canlı dinlemeden evvel, Can Ömer Uygan etrafında toplanan bir grup izlenimi vardı. COOP konserinizde özellikle Enver Muhamedi ve Ethem Saran’ın üst düzey uyumu ve performansı vardı. Yine, özellikle Can Ömer Uygan’ın çalmadığı anlarda Cansun Küçüktürk’ün muazzam sololarını dinledik. Konserde dominant bir enstrüman ya da performansa odaklanmadan, bir grup performansı izlediğimizi söyleyebilirim. Sizler de, bu grup olma ekseninde, KAM’ın rol paylaşımları, grup içi iletişimi/sosyal davranışları hakkında neler söylemek istersiniz? Bireysel değil de, grubun geneline yayılan dominant havayı nasıl elde ettiniz?

Sonuçta başından beri hikaye grup üstüne kuruluydu ama bi şekilde kadro kemikleşip o halde devam edilemedi, bu nedenle bir kişi etrafında toplandığı izlenimi vermesi normal. KAM’ın rol paylaşımları aslında doğal olan, birbirini dinleme üzerine kurulu; provalarda, sahnede ve birbirmizle herhangi bir iletişim kurarken olabildiğince sese, müzik içindeki müzikal zevklerimize, yani bu yoldan çıkarak birbirimize kulak vermeye çalışıyoruz. Bu da bahsettiğiniz dominant havanın gruba yayılmasın da ki en temel etkendir muhtemelen.

Sahnede bir de görünmeyen bir sanatçı daha var. Görsel performans sergileyen “gizli” grup üyenizden ve görsel-işitsel sentezinizin fikriyatını aklınıza gelen tüm detaylarıyla anlatabilir misiniz?

Detaylara girecek olursak, iş biraz arkadaşlık çerçevesinde gelişti denebilir. Candaş Şişman ile eski arkadaşızdır, 2010 yılı sonlarına doğru onunla birlikte bizim evin salonunda projeksiyon kiralayıp, trompet – efektler ve onun görsel çalışmalarını içiçe soktuğumuz takılmalar yapıyorduk. Daha sonra KAM’ın konser durumu olunca bunu sahnede de bir grup olarak gerçekleştirmeye karar verdik. Diğer yandan ilk sorunun cevabında da bahsettiğim, göçebe toplumların yaşayış ve kültürlerine bakınmalar sırasında yakın arkadaşım fotoğrafçı Atalay Yeni ile de çok sık görüşüyorduk ve onunla birlikte karşılaştık KAM ismi ile diyebilirim. O da çok sevdi ismi ve beraber kullanmaya karar verdik. Belki de bu, güzel bir görsel-işitsel işbirliğinin de başlangıcı olabilir diye düşünmüştük, keza uzun süre sonra verdiğimiz 30 Mart COOP konserinde de bu düşünceyi gerçeğe çevirdik. KAM bu sefer işbirliğini Görsel Yerleştirme de Ata Kam’ın kendi fotoğrafları ve Sevim Sancaktar’ında performansa katılmasıyla gerçekleştirmiş oldu.

Bir önceki soruya bağlı olarak, sahneye görsel performansı taşıma işi epey farklı bir alan aslında. İleride daha büyük sahnelerde, hayata geçirmeyi düşündüğünüz bir hayaliniz var mı?

Hayallerimiz var tabi, Ata ve Sevim ile de konuştuğumuz. Önümüzdeki dönemde bunları planlayıp hayata geçirmek istiyoruz. Hem açık havada hem de organize edebileceğimiz büyüklükteki bir mekan içinde yapmayı düşünüyoruz. Şimdilik yakın gelecek planları olarak duruyorlar.

Biraz konuyu KAM’ın da bir parçası olduğu yerli müzik dünyasına çekmek istiyorum. Son dönemlerde sık sık konuşuluyor bu konu. Gerçek anlamıyla kullandığımın altını çiziyorum; “alternatif” mecrada müzik yapmak hakikatten büyük bir çile. KAM olarak siz nasıl bir çile içindesiniz? KAM’ı sahneye taşırken, kayıt odalarında, evde uyurken neler yaşıyorsunuz?

OKAN KAYA: Aslında üretmek, paylaşmak ve güzelliklerin çoğalması hiçbir zaman sorunsuz ve kolay olmadı. Son dönemde bu kadar çok konuşulmasının sebebi zaten bizi yönetenlerin bu kadar çok konuşulmasını istemelerinden kaynaklı diye düşünüyorum. Böylece üzerimize sindirmeye çalıştıkları umutsuzluğun gerçeklik kazanması hızlanmış oluyor. Diğer bir taraftan “Alternatif mecra” değil sadece,  sanatın her alanında süreçler karman çorman oldu. Son yüzyılda hızlı değişen dünya ve araçları son yirmi yılda iyice saçma sapan bir hıza ulaştı. Şu an emin olun dünya müzik sektörü müzisyen, dinleyici, albüm ve konserleri sağlıklı bir sisteme oturtmanın peşinde. Biz de elimizden aklımızdan geldiği kadarıyla anlamaya ve kendimize yön bulmaya çalışıyoruz. Kısaca özetlemeye çalıştım. Bütün bunların ortasında biz yine en iyi yapabildiğimiz şeyi yaparak, müzik yaparak yaşamımıza devam ediyoruz. Kısacası bu bir çile mi hayatın kendisi mi orasını bilemiyoruz.

Sizin kendi hayal ettiğiniz müzik blogu, radyo kanalı ya da bir dergi nasıl olmalı? Burada birazcık müzisyen gözünden kurtuluşun reçetesini soruyorum.

OKAN KAYA: Kurtuluşun reçetesi mi olur bilmiyorum ama yaptığın işi iyi yapmaya çalışmak hem kişiye hem de dünyaya güzellik katıyor. Ben artık nitelikli, derinlikli müzik yazıları okumak istiyorum. Türkiye de bunu yapabilen kişi veya kurum sayısı bir elin parmağını geçmiyor maalesef. “Eşsiz gitar tınıları..” ile başlayıp  “çok güzeldi” diye biten yazıların ne müzisyene ne de dinleyiciye bir faydası var. Radyo için olmuşu var zaten. Açık Radyo !

KAM’ın ileriye dönük projelerinden bahsedebilir misiniz?

Bu yaz sonu albüm kayıdına girip onu bitirmek istiyoruz. Bunun yanında görseller ile olan birlikteliğimizi güçlendirerek, birlikte bir performansa çevirmek üzere planlarımız var.

Son olarak “keşke bize şunu sorsaydınız” dediğiniz soruyu size soruyoruz ve cevabınızla birlikte röportaja noktayı koyabiliriz. İyi müzik yaptığınız ve vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Öncelikle, Bir Baba Indie olarak blog’unuz da bize yer ayırdığınız için çok mutlu olduk, iyi ki varsınız. Son olarak da kesinleşmiş konserleri ve grubun linklerini söyleyelim o zaman.

Yaklaşan konserler;

24 Haziran, Peyote/İstanbul – facebook.com/events/254202554937659

21 Temmuz, İstanbul Caz Festivali, Gece Gezmesi, Arka Oda

kamband.com

facebook.com/kambandofficial

kamband.bandcamp.com/releases

Tags: , , , , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

ALBÜM | Red Hot Chili Peppers – “The Getaway”
The Revolters geri döndü! “No Way Back” ve “Flax Borage” yayında!

Yazar

Bize Katıl!