RÖPORTAJ | İTÜ Rock Kulübü – “İstanbul Rock Festivali Üzerine…”

Röportaj

İTÜ Rock Kulübü‘yle buluşup, geçtiğimiz ay gerçekleşen 18.İstanbul Rock Festivali ve alternatif müzik dünyasında olup bitenleri konuştuk. “İyi müzik” için yoğun bir şekilde düşünen ve emek sarfeden kulüp üyelerine, “şeffaf” ve “samimi” cevapları için teşekkür ederiz.

* * *

Öncelikle İTÜ Rock Kulübü’nden bize kısaca bahsedebilir misiniz? Kulübün geçmişi, amacı, kaç kişiden ve kimlerden oluşuyor vs…

Öncelikle 1992 yılında “Ses ve Müzik Kulübü” adıyla bir topluluk kuruldu. Daha sonra bu topluluk içinden spesifik kulüpler ortaya çıktı. İTÜ Rock Kulübü, bu kulüpler arasında hâlâ en aktif olan kulüplerin başında gelmektedir. Amacı genel olarak İTÜ içindeki insanları rock müzik çerçevesinde buluşturmak ve hiçbir ticari vaziyet olmadan, halka rock müziği ulaştırabilmektir. Şu anda kulüp bünyesinde aktif olarak 40’tan fazla üyemiz var; ancak mezunlarımız ve kulübün uzaktan dostları ile beraber aslında çok daha kalabalık bir aile olduğumuzu söyleyebiliriz.

İstanbul Rock Festivali’nde bugüne kadar birçok grubu İTÜ Öğrencileri ile buluşturdunuz. Davet ettiğiniz gruplar daha çok “alternatif” dediğimiz mecrada müzik yapan gruplardan oluşuyor. Bu “idealist” duruşun altında yatan, geçmiş kulüp üyelerinden bugün sizlere yansıyan düşünceden biraz bahsedebilir misiniz?

Alternatif müziğin bugün bulduğu sahne imkanı oldukça sınırlı. İstanbul Rock Festivali, iyi ve başarılı alternatif grupları ilk festivalden bu yana her zaman seyirciyle buluşturmayı başarmış bir festivaldir. Bu bizim için, aynı zamanda motivasyon ve gurur kaynağı oluyor. Örneğin; 1995 yılındaki ilk festivalimizde ülkemizin kült gruplarından Nekropsi, efsane albümleri “Mi Kubbesi” henüz çıkmamışken sahne almış. Keza çok sevdiğimiz Mor ve Ötesi de henüz ilk albümlerinin çıktığı zamanlarda festivalimizde yer almış başka bir grup. O zamandan bu zamana kadar anlayışımız hiç değişmedi.

Yıllardır bu festivalleri düzenleyerek, “organizasyon” işinde epey ustalaştınız diyebiliriz. 2­3 güne yayılan bir festival düzenlemek, senkronize olabilmek nasıl bir şey bundan bahseder misiniz?

Festivalin organizasyon kısmını, geçmiş dönemlerde aktif olarak çalıştığımız İstanbul Rock Festivalleri’nde, daha önceden ortada olan fikirleri geliştirerek öğrendiğimizi söyleyebiliriz. Bize göre işin en önemli noktası planlama ve iş bölümü. Bunların önceden ayarlanması zaman kazandırdığı gibi olası problemlere de daha rahat müdahale edebilmemizi sağlıyor. Festivalin tarihinden konseptine kadar birçok etmen işe başladığımız Eylül ayından planlanmıştı. Bunun yanında her hafta gerçekleştirdiğimiz rutin toplantılarla, üyelerimizin festivalde sürekli aktif olmasını sağladık.

Biraz bu seneki festivale dönmek istiyorum. Bu seneyi diğer senelerden ayıran özel bir durum söz konusu oldu. Festival iki kere organize edildi. Bu süreçte neler oldu? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız ve bunları nasıl çözdünüz? Bu soruyla birlikte biraz dertleşmek istiyoruz esasında.

Aslında bu durum ilk defa başımıza gelmiyor. 16. ve 17. festivalleri de kapalı ortamda yapmak durumunda kalmıştık. Ancak onlar imkan yetersizliğinden kaynaklanmıştı. Bu seneki durum dediğiniz gibi biraz daha farklı. Bu sene canımızı dişimize takıp olağanca imkan sağlayabilmemize rağmen, art arda Ankara Güvenpark ve Taksim Balo Sokak patlamalarından sonra hem okul, hem organizasyon, hem de sponsorlar nezdinde bir açık hava festivali risk taşımakta idi. O yüzden festivali kapalı ortama almak durumunda kaldık. Ancak bu sefer tek gün yerine, üç günlük konsepti bire bir aynı tutmak istedik. Hem rektörlüğün, hem de evimiz olan Kültür ve Sanat Birliği’nin de destek vermesiyle oldukça kısa bir zamanda hazırlıkları tamamladık. Bin kere sağ olsunlar, festival kapsamında iletişimde olduğumuz gruplar ve söyleşi için davet ettiğimiz konuklar da bizi kırmayıp sahnemizi şereflendirince, sene başında böyle bir etkinlik aklımızda olmasa da işin sonunda çok mutlu olduğumuz bir festival ortaya çıktı.

Bu veya önceki dönemlerde festivalleri düzenlerken “keşke şöyle bir şey olsa”, “o zaman kesin bu festival daha iyi olurdu” dediğiniz bir şey oldu mu? Bu soru biraz maddi talebin dışında kalan durumu içeriyor.

Özeleştiri yaptığımız birçok durum olabiliyor. Açıkçası önceki senelerde sosyal medyayı daha aktif kullanabilirdik. Her ne kadar basılmış afişleri birçok şehre dağıtmış olsak da, günümüzde en etkili reklam kanalı sosyal medya. Bu sene daha aktif kullanmaya çalıştık. Bu seneki tek içimize sinmeyen durum afişti. Kısa zaman kaldığı için aceleyle kendi hazırladığımız bir afiş oldu. Kısıtlı zaman içinde elimizden gelenin en iyisini ortaya koyduğumuza inanıyoruz. Elbet hatalarımız olmuştur ancak sonraki senelerde bunlar da göz önüne alınarak daha iyi işler yapılacaktır.

İTÜ ve dışardan gelen katılımcılara göre bakarsak, İstanbul Rock Festivali’ne katılan izleyici profilini tahlil edebilir misiniz?

Katılan seyirci profili genellikle beklediğimiz gibi alternatif müzik takipçileri oluyor. Yeni müzik keşfetmek isteyen insanlar maalesef ülkemizde çok nadir bulunuyor ve ne şanslıyız ki, bizim festivalimizde bol bol görebiliyoruz kendilerini.

İstanbul Rock Festivali’ne katılan grupların seçimleri nasıl gerçekleşiyor? Bir grubun sizin filtrenizden geçmesi için ne gibi kriterlere uyması gerekiyor? Mesela geçtiğimiz dönemlerde metal gruplarını da görebiliyorduk ama aynı eleştiri ODTÜ’de vardı ve artık kendilerine yer bulamıyorlar. İzleyici talebi kuşkusuz önemli ama bu bir “ya izleyici gelmezse” kaygısına mı işaret ediyor?

Aralık’ta demo başvuru sürecini başlattık. Geçtiğimiz senelerden farklı olarak fiziksel başvurularla beraber online başvurular da aldık. Yaklaşık 2 aylık bir süreç sonucunda elimizde 130’a yakın başvuru vardı. Kulüp içinden oluşturduğumuz 12 kişilik bir kurulla üç aşamalı bir eleme gerçekleştirerek bir kadro çıkarttık. Bu eleme sürecinin oldukça hararetli ve zorlu olduğunu söylememiz lazım. Grupları belirlemede en önemli seçim kriterimiz “özgünlük” ve “grubun kendi müziğine duyduğu saygı” oldu. En az bizim kadar işini ciddiye alan gruplarla iş yapmak hepimizin istediği bir durum tabii ki. Ancak başlıca durum müzikalite olsa da, insanlar için yaptığımız bir festivalde tabii ki de dinleyici talebini düşünmek zorundaydık. Ancak bunu ana akım dinleyici talebine göre değil, herkese uygun gelecek optimum bir kadro çıkararak yaptık. Evet, eski festivalde yer verdiğimiz kadar ekstrem metal gruplarına yer veremedik ama zaten başvuruların da çok küçük bir kısmı metaldi. Özellikle metal çıkarmayalım gibi bir kaygımız olmadı. Nitekim Bugimen ve Şizofren gibi metal gruplarının yanısıra Dikey, Rasputin ve Sopa gibi, ana akıma göre sert müzik yapan gruplar da yer buldu. Belirli bir tür bütünlüğü yaratmaktan ziyade, tür çeşitliliği yaratmayı tercih ediyoruz. Yani Bugimen ve Birileri art arda çıkabiliyor ve bu bizim için kesinlikle bir sorun değil.

Tüm geçmiş festivalleri de göz önünde tutarak, bugüne kadar “efsane” diyebileceğiniz ve aklınızda kalan performans hangisiydi?

Açıkçası önceki senelerde tanık olduğumuz birçok sağlam performans oldu ancak bu seneki festivalin samimi ortamından ötürü son performansların biraz daha akılda kalıcı olduğunu söylememiz lazım. Özellikle Ermenice etnik/folk rock müzik yapan Vomank grubunun performansının sonunda kulüp üyeleri olarak “çekemediğimiz” halay ve onların milli ezgilerine eşlik etmemizle beraber yüzlerinde oluşan ifadeyi muhtemelen asla unutmayacağız. Zaten kendileri de sahnede İTÜ Rock tişörtü giyerek fahri üyelerimiz oldular çoktan.

Önümüzdeki dönemlerde planlarınızdan da kısaca bahsederek röportajı noktalayabiliriz? Cevaplarınız için teşekkür ederiz.

Festivalle beraber bu sezonu noktaladık. Eylül ayından itibaren yeni festival için çalışmalara başlayacağız. Festival dışındaki etkinliklerimiz de, eskisinden fazla olmak üzere devam edecektir. Bizi destekleyen bütün İTÜ Rock dostlarına binlerce kez teşekkür ediyoruz; bizi izlemeye devam edin.

Tags: , , ,

İlginizi Çekebilir

Sziget Talent Turkey oylaması sonuçlandı!
YENİ VİDEO | Mor ve Ötesi’nden yeni parça: “Anlatamıyorum”

Yazar

Bize Katıl!