BBI YERLİ #31 | “Ciermento Ferforte”

BBI Yerli

Grubunuzun Adı?

Ciermento Ferforte

Grubunuz doğum tarihi ve doğum yeri?
Şubat 2014 – Ankara/Liege

Grubunuzun tarzı?
Olayımız gitar, vokal, indie tadında başlayıp, albüm sırasındaki beyin fırtınaları sonucunda içinde funk, prog, grunge, blues esintileri içeren çok katmanlı bi müziğe dönüştü. Devamında ise sanırız böyle devam edecek gibi gözükmekte. Yani işte farklı bir şey yapmadan önce bu bizim tarzımıza ne kadar uyuyor diye düşünmüyoruz da fikir hoşumuza gidiyor mu ona bakıyoruz.

Grup üyeleri kimlerden oluşuyor ve görevleri nelerdir?

  • Mert – Vokal ve küçük çaplı telli enstrüman katkıları.
  • Can – Vokal, gitar, bas, davul, kayıtta ne çalması gerekiyorsa.

Grup üyelerinin bireysel veya başka projeleri var mı?
Yani, Can aşağı yukarı gördüğü her enstrümanı çalıyor. O yüzden yarın bi gün 8 farklı grupta çalması muhtemel. Ama şu anda bütün ilgi alaka ve şefkatini Mert‘e ve CF‘ye yöneltmiş durumda. Gelecekte n’olacağını rabbisi bilir. Mert ise, 12 senedir gitarda intermediate seviyede, kur atlayacak diye bekliyoruz. Onun dışında da bir şey yapmıyor. Sanayide mühendis kendisi. Öyle bi proje var önünde.

Grup bugüne kadar nerelerde konserler verdi? Bu mekanlara 5 üzerinden kaç puan verirsiniz?
Daha çok ses sistemimizi kurup eşi dostu çağırıp ev konserleri verdiğimizden, başkalarının evine de bok atmamak için hep 5 deme taraftarıyız. Bir kere Acme (Ankara’da) diye bir barda çıkmıştık. Aksiliklerin bir çok sorumlusu olsa da bunlardan hiç biri mekanın kendisi değildi.

Grubun sahne aldığı mekanlarda teknik olarak eksik bulduğu şeyler nelerdi?
İşte dediğimiz gibi kendi sistemimizi kendimiz kurma taraftarıyız. Albümde prodüktör olarak çalışan arkadaşımız (Atay İlgün) da gelip teknik kontrolleri yaptı mı istediğimiz sese ulaşabiliyoruz. Teknik konularda aksaklıklar çok uç nokta olmadığı sürece sizin mekana önceden gidip kendi şarkılarınızı o ekipmanlarla nasıl ve ne şekilde çalacağınızı düşündüğünüz takdirde aşılmayacak durumlar değil. Sonuç olarak bizim yaptığımız müzikte her şarkı ilk; tek gitar ve tek vokalle başladı, teknik problemler elimizi kolumuzu bağlarsa da aynı şarkılar tekrardan tek gitar ve tek vokale dönebilirler.

Grubun sahne aldığı mekanlarda mental olarak eksik bulduğu şeyler nelerdi?
Bize ve arkadaşlarımıza bütün gece bedava içki teklif edildiği sürece bizce hiç bir mental eksiklik yoktur.

Bugüne kadar büyük bir festivalde sahne aldınız mı? Aldıysanız festivallere ilişkin olumlu/olumsuz eleştirileriniz?
Almadık. Sahne. Yani büyük bir festivalde almadık fakat küçük bir festivalde yer almışlığımız var. Ama soruya cevap verdirebilecek ölçekte bir olay değil idi.

Konserinize gelen dinleyiciler genellikle kimlerden oluşuyor? Kitlenizin müziğinize kattığı bir şey var mı?
Bence bu yorum konusunda bizim bilinçli olmayan bi’ ayrımımız var. O da birisi şarkıyı beğendiği zaman veya beğenmediği zaman bunu önemli bi’ veri olarak alıyoruz. Ama sebeplerini kendimiz deşmeyi tercih ediyoruz. Dışardan gelen fazlaca; “öyle olmayın böyle olun”, “yok yok öyle de olmayın şöyle olun” düşüncelerinden etkilenmek istemiyoruz. Ama bir sebepten ötürü ortaya çıkmış bir şarkıyı, bir şekilde içselleştirip bir hale bürünüyorlarsa insanlar, bize iyi. Zaten başka türlü bir katkı da düşünemiyoruz. Mekanı ve zamanı biz dolduruyoruz belli bi oranda, orada olan herkes kitlemizdir diye düşünüyoruz işte.

Grubunuzun en yakın bulduğunuz sahne hangisi? Neden?
Can’a en yakın sahne Paris’te. Mert’e ise en yakını Ankara’da. Sıkıntı biraz burada başlıyor işte.

Grubunuzu sahneye taşımak için uğraşlarınızdan ve hangi aşamada olduğundan bahseder misiniz?
Uğraşımız yok denecek kadar az şu aşamada. Çünkü biz birbirimizi uzaktan sevmeyi öğrenmiş iki insanız. Ağırlığımız albümlere (birincisi bitti, ikincisi için kayda yakında gireceğiz, şarkılar hazır) ve kendi sesimizi bulmaya yönelik şuanda.

Grubunuzun hedef kitlesi var mıdır?
Hedef kitlemiz yok. Niye olsun? Ama dediğimiz gibi, dinlediğinde içinde bir şeyler kıpraşan herkes zaten kitle olmuştur artık hedef gözetmeksizin.

Grubunuza yönelik kehanette bulunabilir misiniz? Sahne almaya başladıktan sonra nerelere geleceğini tahmin ediyorsunuz?
Öncelikle albümdeki doyuruculuğu sahnede bulmamız lazım ses olarak, bunu sağlarsak (ayrı ülkelerde yaşadığımızdan imkansızlıklarımız mevcut) ve bir şekilde rutine oturabilirse bu iş, sahneye bakan yüzlerin gülümseyeceğini görür gibiyiz.

Grubunuz bir beste grubuysa ve mekanlar ya da organizatörler sizden cover çalmanızı isterse ne tepki verirsiniz?
Evet, beste grubuyuz. Organizatörlerle bir bağlantımız olmadı hiç, ama öyle bir istek olursa, çok güzel cover yapan, kendilerini bu yolda eğitmiş gruplar var. Bir-iki şarkı kendimiz istersek çalabiliriz tabi ki. Ama beste yapan albüm çıkartan bi grupken, neden kendi şarkılarımızı tanıtmaya çalışmayalım? Yani zaten senede birkaç kez bir araya geliyoruz, onda da buna yönelik konserler vermeye çalışıyoruz.

Grubunuzun sahne programı hazır ise sonraki aşamada mekanlara ulaşmak için hangi yolları izlediniz? Bu uğraşlarınız başarıya ulaştı mı?
Çoğunlukla vereceğimiz bir konser ya da çekilecek bir performans vidyosu bile çok planlı programlı olmak zorunda bizim için. Önce çıkabileceğimiz bir mekan bulup orayı kesinleştirdikten sonra çalacağımız şarkıları belirliyoruz. Ondan sonra da Can Türkiye’ye gelince 1 hafta prova alıp çıkıyoruz. Yani sahne programı değil de aylık kalkınma planlarımız var daha çok.

Grubun kaç adet bestesi var? Bu bestelerin kaç tanesi yarın konser olsa çalınabilir düzeyde?
Oturduk saydık genel hatlarıyla tamamlanmış olan 38 şarkı var. Bunlardan 14’ü ilk albümde olacak ki kaydı miksi bitti ilk bunların. Bir tek mastering kaldı yakın zamanda yayınlayacağız gibi gözüküyor. Onun dışındakiler ise canlı çalmaya çok alışık olduğumuz 8-10 tanesiyle beraber yarın çıksak desek herhalde 23-25 şarkı çalabiliriz diye düşündük.

Grubun müziği ve sözleri tasarımsal olarak neyi ifade ediyor?
Bizim yaptığımız müziğin üretim biçimi en başından beri belirgin şekilde çizildiği için, genelde üç safhadan geçiyor. Müzik hazırlanırken yaşanan duygular çoğunlukla retrospektif. O nedenle anlatacağı şey gelecekle alakalı değil pek. Hakim olan birincil enstrüman gitar olsa da, besteler genel olarak kayıt sırasında eklenecek enstrümanlara yer bırakacak nitelikte. Örneğin folk bile duyulabilecek bir beste, stüdyo kayıt sırasında alabildiğine progresif bir yapıya bürünebiliyor. İkinci safha sözlerin müziğe etkisi. Sözler genel olarak Mert’in iç dünyasıyla ilintili. Bazen hinoğluhin oluyor bazense biraz karanlık oluyor. Ama genel olarak bireysel ve bize manalı oluyor sözler. Bu konuda hep, birilerinin bu sözlerle ilişki kurabileceğini varsayarak devam ettik; başkaları nasıl anlar/anlamaz diye endişelenmektense. Üçüncü safha söz ve müziğin etkileşimi. Can ve Mert’in müzik hakkında düşünceleri ve üretimleri aslında zaten ayrı ayrı önceden de vardı. Yıllarca beraber vakit geçirip hiç müzik yapmayı düşünmemiş iki insan bir anda böyle bir karar verince; ayrı ayrı yıllardır yazılanları ve çalınanları birleştirme uğraşı başladı. Ayrıca dinledikleri müzik ve müzik konusunda ki anlayışları da birbirinden baya farklı olduğundan hep bir sentez işi çıkıyor ortaya.

Grubun Cover çalmaya bakış açısı nedir? Cover hakkında çalıyorsa olsun ya da olmasın bakış açısı nedir?
Bizim grup olarak cover çalmaya karar vermemiz bizce iki şekilde olabilir. Ya çok keyif aldığımızdan için çalabiliriz ya da bir şarkıya ekleyeceğimiz bir şeyler olduğundan. Ama çok da üstüne düşündüğümüz bir durum da değil şuan.

Grubun kaydettiği single, ep veya albüm var mı? Varsa bu kayıt aşamalarında yaşadıklarından kısaca bahsedebilir misiniz?
İlk albümü 2015 yazında kaydettik. Sonra ki süreçle cebelleşip duruyoruz şu sıralar. Ama sonuna geldik gibi, sanıyoruz ki bir aya kadar bir şekilde spotify’a koyacağız albümü. Süreç korku filmi tadındaydı aslında. Can geldi Paris’ten(Mert zaten Ankara’da hep), her şeyi planlayıp programlamıştık, hangi gün hangi şarkılar kaydedilcek vs diye. 12 günde 14 şarkı kaydettik. Domuz gibi terledik, her gün işten çık(Mert tabi, yoksa Can gündüzleri yatıyordu) gece geç saate kadar kayıt yap, sonra ertesi gün yine işe git, o günü planla gün içinde, sonra yine kayda şeklinde bir döngüydü. Ama bitti. Bu yaz aynı telaşa ikinci albüm için girmeyi düşünüyoruz ama bakalım işte. Bu arada kayıt yaptığımız stüdyo “Haunted Attic Studios” diye geçen sevgili arkadaşımız Atay İlgün’ün hem evi hem de stüdyosu. Bütün şarkıların miksini, prodüksiyonunu o yaptı ve başta klavye olmak üzere bazı ek enstrümanları da o çaldı. Onun da yaptığı çok ilginç ambient işler vardır. Wounded Wolf Press diye geçer internette bakarsanız.

Grubun prova ve kayıt stüdyolarında genel olarak karşılaştığı olumsuz şeyler nelerdir? Prova ve kayıt stüdyolarından beklentileri nelerdir?
Biz kayıtları tanıdıkla ve ev stüdyosunda yaptığımızdan, çok avantajlıydık. Ama genel olarak teknik yeterlilikten çok kafamızda ki sesleri elde etmek konusunda yol gösterici olan bir anlayış olması gerekli bizim için. Sonuçta kaydetmek, miks etmek çok farklı işler ve biz bu konularda az deneyime sahibiz. Yani işte istenilen tonu/sesi alabilmek, mükemmel teknik imkanlardan daha önemli bizim için. Bizi anlayan biriyle çalışmak ilk albüme çok şey kattı o manada.

Grubunuzla daha önce müzik yarışmalarına katıldınız mı? Genel hatlarıyla müzik yarışmalarına bakış açınız nedir?
Müzik bizce yarıştıralacak bir şey değil. Bir müzisyen bir müzisyenden daha iyi olabilir ama yarışma mantığı müziğin genel subjektifliğine aykırı. Yarışmaya katılmadık yani.

Grubun (sırasıyla Dinleyici – Mekanlar – Organizatörler – Müzisyenler – Diğer) kişi/kişilerden beklentileri nelerdir?

  • Çok hızlı tüketmeye alıştık ama yine de bir işi biraz daha sindirerek algılamaya çalışmak lazım diye düşünüyoruz. 10 liraya kolayca bi bira alabilirken çılgınca emek harcanan bir albüme aynı paranın verilmemesi. Albümlerden ziyade şarkıların tek tek dinlenmesi. Bazı sıkıntılarımız. Ama çözülmesini de beklemiyoruz bunların.
  • Mekanlardan beklentimiz parasal değil. Bedava içki karşılığında bir yere çıkmak bizim için hiç sıkıntı değil hatta tek beklentimiz. Konser vermekte ki temel amaç şarkılarımızı çalmak söylemek. Bu imkanı sağlayan mekanlara da saygımız sonsuz.
  • Organizatörler lütfen iyi organize etsinler. Bıktık artık. Sürekli kötü kötü organize ediyorlar. Hiç organize olamıyorlar. Bir kere kendileri organize değiller ki. Lütfen.
  • Müzisyenlerden parçalarını çalmalarını bekliyoruz. Sıkılmadan usanmadan enstrümanlarını çalmalarını. Kendi parçalarını çalmalarını.(Serdar Ateşer’den alıntıdır.)

Grubun müzik blogları ve yazarları üzerindeki izlenimleri nelerdir? Müzik blogları ve yazarlarına olumlu/olumsuz eleştirileri nelerdir?
Türkiye’deki müzik yazarları bizim çok takip ettigimiz bir şey değil, ama arada okuduğumuz zaman prim verilen şeylerin “samimiyet, özgünlük vs.” olduğunu görmek bize komik geliyor biraz. Öyle bir noktaya geldi ki durum, müzisyenin etrafıyla nasıl iletişim kurduğu en önemli şey haline geldi. Müzikten daha çok konuşuyoruz göze hoş, tatlış gelmeyi. İçerde olmayan müziğin dışarda olmasıyla içeriye uyarlanması arasında da fark var; yine samimiyet/özgünlük konusunda.

Grubunuzun olumsuz bulduğunuz yanları nelerdir? Bu olumsuzlukları içeriden/dışarıdan ise çözüm önerileriniz nelerdir?
İki kişinin her şeyi çalamaması bu yüzden albüm kayıtlarında ki çeşitliliğe her zaman ulaşamamak büyük bir dezavantaj. Sonra ki aşamalarda içimize sinecek, bizim kadar şarkıları bilen insanlarla beraber konserlere çıkabiliriz.

Grubunuzun olumlu bulduğunu yanları nelerdir? Grubunuzun müzik dünyasındaki yeri ilerleyen yıllarda ne olmalı?
İki senede 40’a yakın şarkı yaptık. Sayısı tabi ki önemli değil ama üretken olduğumuzu hissediyoruz şu anda ve bu da bizi gayet mutlu ediyor. İlerleyen yıllarda da “bundan sonra ne yapacaklar?” diye takip eden bir kitlemiz olsa çok mutlu oluruz.

Grubunuzla konser, albüm veya herhangi bir şey ile ilgili kiminle, nasıl bağlantıya geçilmeli?
Bizle geçiniz – ciermento.ferforte@gmail.com

Grubunuzun sosyal medya hesapları ve e-posta hesabı nedir?

Son olarak hangi sorunun size sorulmasını isterdiniz?
Hmm şöyle bir şeye cevap vermek güzel olurdu mesela: “Bu işin tanıtım tarafı hakkında ne düşünüyorsunuz?” gibi.

Cevabımızı da verelim hazır konuyu biz açmışken.

Yani uğraşıyoruz, didiniyoruz ve bir şeyler ortaya koyuyoruz. Hep üretim sürecinin burada bittiğini düşünmüşümdür. Ama öyle olunca kimseye ulaşmıyor ürün ve onca emek boşa gitmiş oluyor. Ama müzik yapıp, kendi müziğine inanıp sonra da millet dinlesin diye para harcamak bize çok iki yüzlü bir şey gibi geliyor. Yani güzel olduğuna inandığımız bir şeyi duvara asıp baksınlar demiyorsun da, eline alıp kapı kapı dolaşarak insanların gözüne sokuyormuşsun gibi. Hal böyle olunca tanıtımı da üretimle taçlandırmak hoşumuza gidiyor bizim. İşte ne bilelim; vidyo olur, görsel olur, yazı olur, performans olur. O zaman da bütün bu müzik işi toplu bir üretime dönüşmüş oluyor her manada. Böyle şeyler deniyoruz biz de ama görsel manalarda çok deneyimli olmadığımızdan; “Kendimizi Türk grafikerlere emanet ediyoruz.” (Alper Yıldırım çok sağolsun, varolsun). Böylece işte her elde edilen şeyin içine biraz emek kaçmış oluyor. Bizce daha mutluluk verici oluyor.

Müzik projenizle BBI Yerli‘ye katılmak istiyorsanız, detaylı bilgilere linkin içerisinden ulaşabilirsiniz.

www.birbabaindie.com/?p=7491

Tags: , , , , , , , ,

İlginizi Çekebilir

Derin Sarıyer’den Yeni Single: “Törensiz Gömülen Hayaller”
YENİ | Radiohead’den beklenen yeni single geldi: “Burn The Witch”

Yazar

BBI Yerli: Rana Türkyılmaz & Kırık Pena

Bize Katıl!